Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Demirtaş'tan Talabani'ye sert tepki

Demirtaş'tan Talabani'ye sert tepki 
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin "iki dil talebi için çok erken" ve Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu 'demokratik özerklik' çıkışına sert tepki gösterdi. Demirtaş, "Bütün Kürtler adına biz de konuşmuyoruz. Hiç kimse de, bütün Kürtler adına böyle konuşmamalı diye düşünüyorum" dedi.
 
 Anayasa'nın geçici 16'ıncı maddesiyle ilgili tartışmaları değerlendiren Selahattin Demirtaş, BDP seçmeninin tedirgin edilmeye çalışıldığını söyledi.

Referandum ve seçimleri boykot etmenin, oy kullanmak kadar demokratik bir hak olduğunu belirten Demirtaş, "Bunlar tümüyle kafa karıştırmaya yönelik şeylerdir. Ama birileri ısrarla BDP ve seçmenini seçime sokmak istemiyorsa, bu devletin böyle bir projesi varsa ki, geçmişte olmamış şeyler değil. Geçmişte partilerimiz bombalandı, milletvekillerimiz öldürüldü. Seçime girmememiz için elinden gelen gayreti gösterdi" dedi.

Demirtaş sözlerine, "Türkiye'de bir demokratik çözüm zemini yaratılmak isteniyorsa, bu tür kafa karıştırma yöntemlerinden vazgeçilmesi gerekiyor. Herkesin içi rahat olsun referandumda oy kullanan da kullanmayan da, her zaman her seçimde oy kullanma hakkına sahiptir. Bunu hiç kimse engelleyemez. Ne Anayasanın geçici maddeleri böyle düzenlenmiştir, ne de başka bir yasa vardır" diye devam etti.

Talabani'ye tepki: Bu söylemleri bırakın

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin "Güneydoğu'daki belediyelerin iki dil talebi çok erken" açıklamasına ilişkin değerlendirilmesi sorulması üzerine Demirtaş, bazı gerçeklerin ülkenin yöneticileri ve muhalefet kesimleri tarafından gözden kaçtığını ifade etti.

Demirtaş, bölgede iki dilin zaten olduğunu, bunu görünür kılmaya çalıştıklarını vurgulayarak şöyle dedi:

"Zaten burada iki dilli yaşam var, zaten burada Kürtçe ve Türkçe var. Hatta bazı bölgelerde Süryanice, Arapça var. Çok dilli bir yaşam var. Doğu, Güneydoğu'da Kürtçe yasaklı hale getirilmiş, biz yasakları kırmaya çalışıyoruz. Belediyelerimizin iki dille ilgili yapacakları her çalışma meşrudur. Yasal zemini de vardır, hukuka uygundur. Dolayısıyla kendi anadili ile ilgili çalışma yapmak, o dili korumak için faaliyet yürütmek, bunu eğitim diline çevirmek için çaba sürdürmek, bunun mücadelesini vermek meşrudur. Bir haktır. Herkes şu konuya empati yaparak yaklaşmalıdır. Yani anadili Kürtçe olmayanlar Araplar, Çerkezler, Lazlar diğer etnik kimlikler empati yapmalıdır. Ve bu iki dil meselesi, anadili meselesi bizim açımızdan vazgeçilmezdir. Herkes bunu bir defa kafasına yazmalıdır. Türkiye'nin ortak dili Türkçedir, Devletin resmi dili Türkçe'dir. Buna bir itirazımız yok.

Ama bölgelerde anadil kullanımının önündeki bütün engeller de kaldırılmalıdır. Bunun eğitim diline dönüşmesi, kamusal alanda kullanılmasının önü açılmalıdır. Türkiye'nin her yerinde olmadır. Ama ortak iletişim dilimiz Türkçedir. Herkes öğreniyor öğrenecek. Dolayısıyla dilimizi, Türkçeyi kaybetmeyeceğiz, birbirimizle Türkiye'nin her tarafında bu dille anlaşacağız. Ama anadillere yönelik böylesi hakaretvari yaklaşımları da, Kürt halkı asla kabul etmeyecek. Bunun ben zamansız olduğu yönünde görüşe şu açıdan katılıyorum. Evet zamansız olmuştur. 30 - 40 yıl geç kaldık. Geç kalmaktan dolayı bir zamansızlık vardır. Ben özellikle Kürt halkından bu yönlü özür diliyorum. Geç kaldığımız için özür diliyorum. Bırakın artık, zamanı değil, 10 yıl 5 yıl bekleyelim söylemlerini bırakın. Ama biz 30 -40 yıl geç kaldık maalesef bunları yapmakta ve konuşmakta."

"Bırakın Kürtlerin temsilcileri konuşsun"

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu'nun "Demokratik Özerklik Kürtlerin asıl talebi değil" çıkışına da sert tepki gösterdi.

Demirtaş, "Onların kendi düşünceleri, ama müsaade ederlerse Kürtler adına temsilcileri konuşsun. Kendisinin talebi olmayabilir. Temsil ettiği odanın talebi olmayabilir. Bazı iş adamlarının talebi olmayabilir. Saygı duyarız, anlamlıdır da. Herkes katılmak zorunda değil. Ama biz 'bütün Kürtlerin talebi budur demiyoruz' Başkası da, 'hiçbir Kürt bunu istemiyor' demesin. Kürt halkının, bize oy verenlerin çok önemli bir kısmı hatta bize oy vermeyenler de, artık demokratik özerklik bir çözüm yöntemi olarak görüyorlar. Hatta Türk halkı da şunu görüyor ki, Demokratik Özerklik Türkiye'nin tek kurtuluş projesidir. Aydınlık gelecek için yerinden yönetim modelleri, bölge meclisleri çok iyi bir formüldür. Bunun daha tartışmak tartıştırabilmek gerekir. Kürt halkı demokratik özerklikle, Türkiye'de kendini hem daha özgür hissedecek, hem de eşitlik hukuku çerçevesinde bence çok daha iyi bir kardeşlik hukuku gelişecek. Bu nedenle elbette ki ben STK temsilcilerinin düşüncelerine, görüşlerine saygı duyarım. Fakat bütün Kürtler adına biz de konuşmuyoruz. Hiçkimsede bütün Kürtler adına böyle konuşmamalı diye düşünüyorum" diye konuştu.
 
cnnturk.com, 25.12.2010
 
Şimdilik erken

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesi için İstanbul’a gelen Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, temaslarıyla Türkiye’nin gündemine oturdu.

Hem devletin zirvesindeki isimler, hem de Demokratik Toplum Kongresi eşbaşkanları Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve BDP milletvekili Sırrı Sakık ile görüşen Talabani, izlenimlerini Hürriyet’e anlattı. İstanbul’da kaldığı Çırağan Oteli’nde konuştuğumuz Talabani, özetle şunları söyledi:

Barış için çalış demiş

Türkiye’deki temaslarınız arasında en çok DTK eş başkanları ile yaptığınız görüşme dikkat çekti. Aysel Tuğluk’un dediği gibi Abdullah Öcalan’a sadece selam mı gönderdiniz, yoksa başka mesajınız da var mıydı?
Selam gönderdim ve selam yani barış için çalışmasını söyledim. Biliyorsunuz İslam’da selamünaleyküm “Barış seninle olsun” anlamı taşır. O yüzden de ona sadece bu mesajı gönderdim.

Bugünkü süreçte özel bir rolünüz mü var mesajınız sadece genel anlamda bir selamdan ibaret mi?
Sadece selam söyledim, genel anlamda. Türkiye bana ihtiyaç duyarsa, benim barış için bir rol oynamamı isterse hazırım. Türkiye’nin içişlerine karışmak istemem ama Türk dostlarım benden yardım isterse hazırım.

Türkiye, Irak’a benzemez

Türk hükümetinden önümüzdeki 6 aylık zaman zarfında, yani genel seçimlere kadar önemli adımlar bekliyor musunuz?
Bence bunu beklemek ne mantıklı ne de makul. Seçimlere kadar beklemeniz gerekiyor. İnşallah seçim sonuçları çok iyi olacak. Türk hükümetinin müsamaha gösterebileceği şeyler istemeleri gerek.

Kendi ülkenizde Kürtlerin sahip olduğu federe modelin Türkiye içinde işe yarayacağını düşünüyor musunuz?
Hayır, hayır. Irak Kürdistan’ı ile Türkiye arasında büyük fark var. Türkiye’nin kendi özel koşulları var, bizim ayrı koşullarımız var. Buradaki sorun ile Irak’taki sorun farklı. Hatırlarsınız federal yapı Türkiye’de rahmetli Cumhurbaşkanı Özal tarafından gündeme getirilmişti. Onun bahsettiği Almanya’daki gibi özel bir federasyon modeliydi, yani etnik bölünmelere dayalı olmayan bir yapı. Sonuçta bugün söyleyeceğim Türkiye’nin kendi koşulları var ve Irak’taki deneyimi

Türkiye’de kopyalayamayız.

Tuğluk, Türk ve Sakık ile yaptığınız görüşmeden izlenimleriniz nedir?
Bu iki centilmen ve hanımefendi makul insanlar. Son derece gerçekçiler. Türkiye’deki durumun farkındalar. Barışçıl bir siyasi çözüm istiyorlar, savaşa kesinlikle karşılar. Barış istiyorlar, Türkler, Kürtler ve diğerleri arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesini istiyorlar.

Kürtler istediğini yapıyor

Türk hükümetinde de benzer bir yaklaşım görüyor musunuz?
Evet, şu anda kesinlikle evet. Bir politikadan diğerine büyük sıçramalar bekleyemezsiniz. Sahada olanlara bakın. Kürtler Diyarbakır’da ve diğer şehirlerde özgürce toplantı yapabiliyor, mecliste temsil ediliyorlar ve istediklerini söylüyorlar. İstedikleri yayınları yapabiliyorlar. Kürt kimliğini inkar eden kimse yok. Kürtçeyi kendi aralarında, şehirlerde, köylerde, kahvehanelerde konuşabiliyorlar. Özel okullarda Kürtçe öğretim var. Bütün bunlar büyük adımlar, 10 yıl önce söz konusu bile olamayacak gelişmeler. Ak Parti’nin bölgede yaptıkları çok önemli, ekonomik projeler özellikle. 8 yılda yapılanlar son 30 yıla bedel. Biz Irak’ta bir hata yaptık, hep siyasi taleplere yoğunlaştık, altyapıya, tarıma yoğunlaşmadık. Burada olanları çok olumlu buluyorum. Ancak elbette sorunun nasıl çözüleceği Türk hükümetine ve halkına bağlı. Irak’ta çözüm Irak halkına bağlıydı. Biz Iraklı Kürtler olarak tüm Iraklılar kabul etmeseydi haklarımıza sahip olamazdık. Irak Anayasası’na oy veren 12 milyonun sadece 2 milyonu Kürt’tü, gerisi başka. Türkiye’de sorunu çözecek olan halktır, halkların aralarında uzlaşması, anlaşması gerekiyor.

Güneydoğu’daki belediyelerin iki dilli bir yaklaşım talebini bu aşamada makul buluyor musunuz?
Çok erken. Makul ve gerçekçi olmaları gerekiyor. Söyleyeceğim budur.

Çözüm empoze etmeyiz

Aylardan sonra Irak’ta yeni hükümet kuruldu, ancak bir taraftan da hem Sünni hem de Şii gruplar kendi içlerinde özerkliği tartışıyorlar. Cumhurbaşkanı olarak bu tartışmaların Irak’ın geleceğini nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Tamamen onlara kalmış. Irak Anayasası’na göre bir ile üç eyalet bir araya gelip bölge olmayı talep edebilir. Eğer bu talep o alanda yaşayan halkın üçte ikisi tarafından kabul edilirse, parlamento bunu onaylar. Yani kim ne istiyorsa kendine kalmış, biz kimseye çözüm empoze etmeyiz. Eğer Kürdistan deneyimini örmek almak istiyorlarsa kendileri bilir.

Peki ya Kerkük’ün nihai statüsü?
Ben bilemem Kerkük halkı ne istiyor. Bunu onlara sormanız gerekiyor.

Barzani öyle demedi

KDP’nin son kongresinde Mesut Barzani bu konuda net ve keskin konuştu ama. “Kerkük Kürdistan’ındır. Bunu tartışmaya açmıyoruz” dedi...
Hayır öyle demedi. Ben oradaydım ve çok dikkatli dinledim. Kerkük Kürdistan’ın içinde olmalıdır demedi. Hatta şunu da hatırlattı; Biz Kürtler olarak kendi kaderimizi tayin hakkını Irak’ın sınırları içinde kullandık. Kürtlerin yüzde 95’i birleşik, federatif ve demokratik bir Irak için oy verdi. Sayın Barzani ne Kürtlerin ne de KDP’nin ayrılıkçı olmadığını anlattı, federatif ve demokratik bir Irak’a bağlı kalacağımızı açıkça söyledi. Biz birleşik Irak’tan yanayız, ayrılıkçı değiliz. Size hatırlatmak isterim Saddam döneminde insanlar, Saddam devrildikten sonra bizim ayrılmak isteyeceğimizi düşünüyordu. Ben de onlara “Saddam gidince ben Bağdat’ta olacağım göreceksiniz” diyordum. Bakın bugün neredeyim?

Stratejik dostunuzum

Türkiye’ye bir kırgınlığınız var mı?

Ben Türkiye’nin stratejik bir dostuyum. Her zaman Irak ve Türkiye arasındaki stratejik ilişkileri savunmuş kişiler arasındayım. Bir Arap gazeteci benimle ilgili şöyle yazdı: “Cumhurbaşkanı Talabani’yi tanımıyorum ama uzaktan beğeniyorum. Çünkü bir taraftan Sistani’yi öbür taraftan Condelezza Rice’ı öpüyor. Bir taraftan İran’ın öbür taraftan Amerika’nın dostu. Hem Kürt hem de Türkiye ile iyi ilişkilerden yana...”

Hürriyet, 25.12.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.