Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Ahmet Türk: Silahların sustuğu, kanın durduğu bir dönemin başındayız

Ahmet Türk: Silahların sustuğu, kanın durduğu bir dönemin başındayız

DİYARBAKIR(CİHAN)- Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Ahmet Türk, Türkiye`nin barış ve demokratikleşme açısından tarihi bir süreçten geçtiğini söyledi. Türk, `Silahların sustuğu, kanın durduğu bir dönemin başındayız.` dedi.

Demokratik Toplum Kongresi(DTK) Eş Başkanı Ahmet Türk, Türkiye`nin barış ve demokratikleşme açısından tarihi bir süreçten geçtiğini söyledi. Türk, `Silahların sustuğu, kanın durduğu bir dönemin başındayız.` dedi.


DTK`nın düzenlediği `Demokratik Özerklik Çalıştayı` Diyarbakır Sümerpark Mem û Zîn Salonu`nda yapıldı. İki gün sürecek çalıştaya BDP`li belediye başkanlarının yanı sıra, sosyal bilimciler, siyasetçiler, yazarlar ve akademisyenler katılıyor. Çalıştaya Nuray Mert, Ayşe Hür, Mehmet Altan, Ali Bayramoğlu, Cevat Öneş, Oral Çalışlar ve Altan Tan başta olmak üzere çok sayıda yazar katıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Ahmet Türk, Türklerle Kürtlerin ortak tarihi üzerinde durdu. Türk, `Bir arada özgür ve eşitçe yaşayabilme koşullarını tanımlayabileceğimizi düşünüyorum. Yeter ki bilincimiz ve duygularımız üzerinde taht kurmuş korkular ve endişelerimizden sıyrılmayı başarabilelim. Barış ve özgürlük, ülkemiz için ekmek, su kadar ihtiyaç duyduğumuz birinci önceliğimizdir.` dedi.


Siyasetçilere büyük sorumluluklar düştüğünü anlatan Türk, tartışmaların en temel ilkesinin ifade özgürlüğü ve karşılıklı hoşgörü olması halinde ortak aklın bulunması önünde hiçbir engelin olmayacağını kaydetti.


NE OLDUYSA 1925`TEN SONRA OLDU


Çalıştayda şimdiye kadar cesaret edilemeyen konuları masaya yatıracaklarını ifade eden Türk şöyle devam etti: `Tarihte Kürt-Türk ilişkileri, ilk karşılaşmadan bu yana hep kardeşlik, dayanışma ve dostluk temelinde olmuştur. Malazgirt`ten Osmanlı`nın yükseliş dönemlerine, oradan Kurtuluş Savaşı`na kadar, bu stratejik birliğini görmemiz mümkündür. Ne olduysa, 1925`ten sonra Kürtlere ve aslında diğer tüm farklı inanç, etnisite ve görüşlere karşı kapsamlı bir inkâr ve yok etme siyaseti devreye girdi. Osmanlı İmparatorluğu`ndan Türkiye Cumhuriyeti`ne geçiş sırasında neler olduğu, 1919 ile 1925 aralığında neler olup bittiği hepimiz için hala bir sır değerindedir. Bazılarına göre, demokratik özerklik ve yerinden yönetim kavramları, adeta bugün icat edilmiş konular olarak ele alınıyor. Oysa, demokratik katılım ve çoğulculuk Birinci Meclis`in temel yaklaşımını oluşturuyor. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde, çoğulculuk ve özerklik esastı. Eski tabiriyle buna muhtariyet denilmekteydi. 1921 Anayasası, bilebildiğimiz kadarıyla oldukça demokratik-çoğulcu ve yerindelik esasına dayalıydı. Yine 1922 Şubatı`nda Büyük Millet Meclisi`nde onaylandığı rivayet edilen Kürtlerin Özerkliği Yasası, tarihsel bir referans değerindedir. Mustafa Kemal`in çeşitli mülakatlarında ve telgraflarında dile getirdiği Kürdistan`ın özerkliği ve Kürtler ile Türklerin kardeşliği konusunda söylemlerini hepimiz biliyoruz. İşte tam bu noktada sormamız gereken sorular olduğuna inanıyorum. Birkaç yıl içinde ne oldu? Ne tür iktidar oyunları devreye girdi? Nasıl bir ceberrut yönetim iktidara geçti ki; hala bu konularda konuşmak büyük bir tepkiyle karşılanabiliyor?`


`KÜRTLER HER YÖNDEN YÖNETİME KATILMAK İSTİYOR`


Kürt halkının, Türkiye`de önemli bir nüfusa sahip olduğunu ve büyük bir coğrafyada çoğunlukta bulunduğuna değinen Türk, demokratik cumhuriyet ve demokratik özerklik talebinin gerçekleşmesini istediklerini söyledi. Kürtlerin sosyal, kültürel, kimliksel ve ekonomik alanlarda yönetime katılmak, yerinden yönetim ve yerindelik ilkesinin uygulamasını istediğini belirten Türk, konuşmasını şöyle tamamladı: `Kendi coğrafyasında, sadece kendisi için değil, tüm `Kürdistani` inanç ve kimliklerin, anayasal, yasal güvence altına alınmasını vazgeçilmez bir hak olarak görmektedir. Kürt sorununun çözümü için Demokratik Özerklik modelini öneriyoruz.`


İki gün basına kapalı yapılacak çalıştayda, demokratik özerkliğin, siyasal olarak nasıl örgütleneceği, kent meclislerinin oluşumu, hukuki olarak devletle nasıl bir ilişki kuracağı, sahip olacağı yasal statüsü, sosyal olarak öngördüğü toplumsal model, güvenlik durumu, dil ve kültür boyutu gibi başlıklar tartışılacak.

 

tumgazeteler.com, 19.12.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.