Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Rektörlerle buluşan Erdoğan protesto edildi

Rektörlerle buluşan Erdoğan protesto edildi
Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe buluşmaları kapsamında bugün rektörleri ağırladı. Toplantıda üniversitelerin sorunları konuşuldu. Başbakanlık çalışma ofisinde geniş güvenlik önlemleri alınırken, bazı öğrenci grupları protesto gösterileri düzenledi.
 
İki ayrı grupta gerçekleştirilen görüşmeler kapsamında Başbakan bugün ilk grup rektör ile bir araya geldi.

Erdoğan, YÖK Başkanı ve üniversitelerin rektörleri ile birlikte kahvaltı etti.

Toplantıda, son dönemde sık sık gündeme gelen rektörlerin atanmasına ilişkin tartışmalar ile üniversitelerdeki başörütüsü sorunu ele alındı.

Başbakan Erdoğan, sonraki hafta sonu da ikinci grup rektörlerle bir araya gelecek.

Talep YÖK'ten gitti. YÖK Başkanı bir süre önce görüşmenin yapılacağını açıklamış, Başbakan'ın sorunları dinleyeceğini söylemişti.

Son dönemde sık sık gündeme gelen rektörlerin atanmasına ilişkin tartışmalar ile üniversitelerdeki başörütüsü sorunu toplantıda ele alındı.

Afişe polis müdahale etti

Erdoğan'ın bugün Beşiktaş'taki Başbakanlık çalışma ofisinde rektörlerle yapacağı toplantı öncesi polis çevrede geniş güvenlik önlemleri aldı.

Bazı öğrenci gruplarının protesto gösterisi yapacağı istihbaratını alan polis, ofis çevresinde kontrollerini sıklaştırdı.

Sabah saatlerinde kendilerine Türkiye Gençlik Birliği adını veren yaklaşık 50 kişilik grup, Başbakanlık çalışma ofisi önüne gelip basın açıklaması yapmak istedi.

Deniz Müzesi önünde grubun önünü kesen polis, göstericilerin çalışma ofisine yaklaşmasına izin vermedi.

"Demokratik, laik bilimsel eğitim, Tayyip'in uşağı Yusuf Ziya İstifa, Natosuz Türkiye, YÖK'süz üniversite" sloganları atan gruptan 3 kişi, caddedeki üst geçite, ' Ey Tayyip, biz de Cumhuriyet yıkıcısına, Cumhuriyet yıkıcısı deriz" yazan bir afiş astı.

Polis afişi asanlara müdahale etti. Afişi kaldıran polis, 3 kişiyi diğer grup üyelerinin yanına getirdi. Burada bir sürede daha Başbakan aleyhinde slogan atan grup, olaysız şekilde dağıldı.
 
cnnturk.com, 28.11.2010
Başbakan Erdoğan rektörlerle bir arada
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın rektörlerle bir araya geldi.  
 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz, komünizm tehdidi gerekçesiyle Rus Dili ve Edebiyatı bölümlerinin kapatıldığı dönemleri gördük. Ardından, 'irtica' paranoyasıyla, Arap Dili ve Edebiyatı bölümlerinin kapatıldığına, bu bölümlere öğrenci alınmadığına şahit olduk'' dedi.

Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde rektörlerle bir araya gelen Başbakan Erdoğan, bugünkü anlamıyla üniversitenin kuruluşuna ilişkin birbirinden farklı tezler öne sürüldüğünü, bazı bilim adamlarının, 1846'da kurulan Dar-ül Fünun'u bu topraklardaki ilk üniversite olarak kabul ederken, bazı bilim adamlarının, Fatih döneminde kurulan medreseleri modern anlamdaki ilk üniversiteler olarak değerlendirdiğini kaydetti.

Bugünkü anlamda üniversitelerin ne zaman teşekkül ettiği bir yana, bu topraklarda bilimin, her zaman değerli olduğunu, bilim insanlarının her zaman el üstünde tutulduğunu belirten Erdoğan, Selçuklu Devleti'nde, Osmanlı Devleti'nde, ardından Türkiye Cumhuriyeti'nde bilime ve bilim insanlarına her zaman büyük hürmet gösterildiğini vurguladı.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Üzülerek ifade ediyorum ki bilim tarihinin yazılmasında etkili olamadığımız için, bizim topraklarımızın, bizim medeniyetimizin, dünya bilimine olan katkılarını dünyaya anlatmakta da büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bilimi üretme ve aktarma konusunda bugün arzu ettiğimiz seviyede olmadığımız bir gerçektir ama bu durum, tarih boyunca bilime yaptığımız hayati derecede önemli katkıların görmezden gelinmesine bir gerekçe teşkil edemez. Dokuzuncu yüzyılda Harezmi'nin matematik üstüne yaptığı çalışmalar, takdir edersiniz ki bugünkü modern matematiğin tarihteki ilk temellerini atmıştır ama bilim tarihi içinde Harezmi'nin adının geçtiğine şahit olamıyoruz. Ali Kuşçu, 15. yüzyılda, Fatih döneminde, Semerkant Rasathanesinde yer kürenin eksenini bugünkü hesaplamalara çok çok yakın bir şekilde hesaplamıştı ama kendisinin Kopernik kadar tanınmadığını görürüz.''

Erdoğan, Galileo'ya izafe edilen dünyanın döndüğü keşfinin, ondan yüzyıllar önce El Biruni tarafından, mikrobun, Pastör'den 400 yıl önce Akşemseddin tarafından, cebirin, bu bilime de ismini veren El Cabir tarafından keşfedildiğini kaydederek, ''Sıfır kavramının ilk kez bizim medeniyetimiz tarafından bulunduğu elimizdeki eserlerle tartışmaya mahal bırakmayacak derecede ispatlanmış gerçeklerdir'' dedi.

-''BIRAKTIĞIMIZ İZLER, NE OLDUĞUMUZU GÖSTERİR''-

Modern anlamda olmasa bile tarihin bilinen en eski üniversitesinin de yine bu topraklarda, bugün Harran denilen bölgede kurulduğunu, bu üniversitenin dünya bilimine yön çizecek çalışmalar gerçekleştirdiğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Harran Üniversitesinin idarecisi, yani bugünkü anlamda rektörü olan Cabir Bin Hayyan, bundan yaklaşık 1200 yıl önce atoma ilişkin çalışmalar yapmış ve bugünküne çok yakın gerçekleri 12 asır önce açıklamıştır. İbn-i Sina, Mimar Sinan, İbn-i Rüşd, El Biruni, Ömer Hayyam, El Tusi, Katip Çelebi, Piri Reis gibi isimler, yaşadıkları dönemdeki keşif ve icatlarıyla hiç tartışmasız bugünkü modern bilimin ilk temellerini atmış kişilerdir. Bizim tarihimiz, asla ve asla bir fetihler tarihi değildir. Bizim tarihimiz, atların nal sesleriyle, kılıçların gölgesinde kurulan düzenlere değil, kalemin, bilimin ışığında kurulan düzenlere şahit olmuştur. Elbette ben burada geçmişe methiyeler düzecek değilim. Uluğ Bey, Zic-i Uluğ Bey adlı eserinin başına şu ifadeleri koyuyor: Bıraktığımız izler, ne olduğumuzu gösterir.''

Erdoğan, bilim tarihi yazılamıyorsa ve dünyaya anlatılamıyorsa, geçmişteki o güç bugüne taşınamıyorsa, şanlı ve görkemli tarihin bir şey ifade etmediğini vurguladı.

Kendisinin bir bilim adamı olmadığını, siyasetçi olduğunu, dolayısıyla, düne bakarak, bugünü şekillendirme konusunda başka önemli noktaya dikkati çekmek istediğini aktaran Erdoğan, geçmişte bilime büyük katkılarda bulunduklarını, geçmişte, bilim adına çok büyük keşif ve icatların altına imza attıklarını kaydetti.

'Geçmişte neden böyleydi ve bugün neden böyle değil?' sorusunun cevabını, şahsen doğrudan doğruya siyasi ve idari ortamla bağlantılı gördüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''Dikkat ediniz. Selçuklu hükümdarları, dönemlerinin en güçlü ve kudretli hükümdarlarıydı ama yakın çevrelerinden alimler hiç eksik olmuyordu. Selçuklu Hükümdarı Melikşah, Nizam-ül Mülk gibi, Ömer Hayyam gibi dehaları yanından ayırmıyor, döneminin tüm bilim adamlarına izzet ve ikramdan hiç kaçınmıyordu. İstanbul'un ötesinde, Konya, Buhara, Semerkant, Bağdat, Şam, İsfahan, bilim adamlarına kucak açarak bilimin merkezleri oldular. Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti Konya, döneminin tüm bilim adamlarına kucak açmış, meşhur alimlerin Konya'ya gelmesi, yerleşmesi, burada yaşaması için bizzat hükümdarlar tarafından her türlü imkan seferber edilmiştir.''

-''ÖZGÜRLÜK ORTAMININ ÖNEMLİ KATKISI VAR''-

Döneminin büyük hükümdarı Alaeddin Keykubat'ın, Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled hakkındaki şu ibretlik ifadelerini paylaşmak istediğini anlatan Erdoğan, ''Diyor ki Keykubat: 'heybetinden gönlüm tir tir titriyor, yüzüne bakmaktan korkuyorum. Bu alim şahsı gördükçe, gerçekliğim, dinim artıyor. Bu alem, benden korkup titrerken, ben, bu adamdan korkuyorum, ya Rabbi, bu ne hal?' Evet... Dünyayı tir tir titreten kudretli bir hükümdarın, mütevazi bir bilim insanı karşısındaki tarihe geçmiş bu ifadeleri gerçekten ibretliktir'' diye konuştu.

Fatih ile Akşemseddin'i, Molla Gürani'yi, Yavuz ile İbn-i Kemal'i, Kanuni ile Mimar Sinan'ı, Osmanlı sultanlarının bilimle ve bilim adamlarıyla ilişkisinin bilindiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bilimi, bilim ortamını, bilim adamını baskı altına aldığınızda; bilim için gerekli özgür ortamı tesis etmediğinizde, bilimin gelişmesinin hiç ama hiç şansı ve imkanı yoktur. O görkemli tarihimizde bilimin bu kadar değerli olmasında ve dünyayı etkileyecek ürünler ortaya çıkarmasında, otoritenin bilime ve bilim adamına düşkünlüğünün, bilim ve bilim insanları için tesis ettiği özgürlük ortamının önemli bir katkısı vardır. Hiç tartışmasız, bugün de bilimin geliştiği, ürettiği, üniversitelerin, eğitim sisteminin en ideal şekilde işlediği ülkelerin, bu başarıya, en ideal özgür ortamı tesis ederek ulaştıklarını görüyoruz.''

Amerika'da, Kolombiya Üniversitesi'nden Profesör Edward Said'in, Filistin'de, Filistinli çocukların direnişine destek vermek için taş atarken çekilmiş fotoğrafının yayınlanmasının ardından büyük bir tartışma başladığını, Said'in, Kolombiya üniversitesi'nden atılması için kampanya yürütüldüğünü, üniversite rektörünün, bu kampanya karşısında yayınladığı mesajın son derece anlamlı olduğunu vurgulayan Erdoğan, rektörün, 'Kolombiya'da, diğer öğretim görevlileri gibi, Edward Said'in de faaliyetleri, akademik özgürlük teminatı altındadır. Biz Kolombiya'da ifade polisi gibi davranmayı reddederiz' dediğini belirtti.

-''SAKAL, BIYIK, KILIK KIYAFET KONUŞULDU''-

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle devam etti:

''Üniversitelerimizi tartışırken, üniversitelerimizin sorunlarını konuşurken, devletin ve hükümetlerin sorumluluklarını konuştuğumuz kadar, bizzat üniversitelerin, bizzat üniversite mensuplarının sorumluluklarını da konuşmak ve tartışmak durumundayız. Biz, komünizm tehdidi gerekçesiyle, Rus Dili ve Edebiyatı bölümlerinin kapatıldığı dönemleri gördük. Ardından, irtica paranoyasıyla, Arap Dili ve Edebiyatı bölümlerinin kapatıldığına, bu bölümlere öğrenci alınmadığına şahit olduk. Nice bilim adamlarımız, nice bilim kadınlarımız, mastır ve doktora tezlerinde seçtikleri konulardan dolayı, referanslarından, dipnotlarından dolayı takibe uğradılar, soruşturmaya tabi tutuldular, hatta üniversiteden uzaklaştırıldılar. Özgürlüklerin zemini, özgürlüklerin teminatı olması gereken üniversiteler, bizim ülkemizde on yıllar boyunca yasaklarla, kısıtlamalarla, baskılarla, üzülerek ifade ediyorum 'ikna odaları' gibi insanlık dışı uygulamalarla anıldılar. On yıllar boyunca bu ülkede, bilim, bilim insanlarının sorunları, üniversitelerimizin kalitesi değil, maalesef sakal, bıyık, kılık kıyafet konuşuldu.''

-''BİLİM SORGULAMAKTIR, BİLİM SORU SORMAKTIR''-

Erdoğan, ''Benim bildiğim, bilim sorgulamaktır, bilim soru sormaktır, bilim, teze karşı anti tez üretmektir. Bilim ile statükonun yan yana bulunması, yan yana varlık göstermesi, bilimin bizatihi özüne, gayesine, hedefine aykırıdır. Statükonun yanında yer almayan bilim insanlarının takibata uğradığı bir zeminde bilim nasıl yeşerebilir, nasıl filizlenebilir, nasıl ışık ve aydınlık üretebilir? Farklı düşüncelere tahammülün olmadığı bir bilim ortamı tahayyül edilebilir mi? Düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, inanca saygının tesis edilmediği, teşvik edilmediği, desteklenmediği bir bilim kurumu olabilir mi?'' şeklinde konuştu.

Şimdi birilerinin çıkıp, ''Öyleyse protestocu gençlerin maruz kaldığı muamele nedir?'' diye soracağından emin olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

''Peşinen söylüyorum: Benim bu konuda hiç bir suç duyurum olmamıştır. Mesele tamamen yargının tasarrufudur. Hatta yaşandığı söylenen olaylardan bile haberim olmamış, gazete haberlerinden sonra bilgi sahibi olmuşumdur. Ayrıca, protestonun, kırıp dökmek olmadığı, şiddete başvurmak olmadığı, demokratik bir hak olarak protesto ile yakıp yıkmanın yan yana gelemeyeceği de açık bir gerçektir. Hiç kimse, demokratik ortamdan, özgürlük ortamından istifade ederek, bu hakkı başkalarını susturmak, başkalarını konuşturmamak, başkalarına şiddet uygulamak olarak kullanamaz. Özgürlük ortamı, eleştiriye, tartışmaya, sorgulamaya açık olmaktır, yumurta atarak, ayakkabı fırlatarak, hakaret ederek konuşan insanları susturmaya çalışmak, ifade özgürlüğü değildir. Üniversitesi için yatırım yapan, destek veren, açılışa gelen devlet yöneticilerine karşı öğrencileri kışkırtmak, eyleme sevk etmek de özgürlükten yana olmak değildir.''

Erdoğan, son 8 yılda, demokratikleşme noktasında, ifade özgürlüğü noktasında attıkları adımların bilindiğini, ideal bir konumda olmasa da bu doğrultuda 8 yılda büyük mesafe katettiklerini ve gelecek adına da çok önemli eşikleri geride bıraktıklarını söyledi.

Erdoğan, ''Sadece eğitim noktasında yaptığımız yatırımlar, bu ülkenin özgür zihinlere ulaşabilmesi için ne kadar farklı bir yerde durduğumuzun en açık ispatıdır. Bazı iktidarların, eğitime ilişkin sorunların çözümü noktasında tereddüt gösterdikleri söylenebilir. Zira, eğitime yapılan yatırım orta ve uzun vadede sonuçları alınabilecek yatırımdır. Ayrıca, eğitimli bir toplum, statükonun sorgulanmasını getireceği için, eğitim yatırımları her zaman kısıtlı ve kontrollü olmuştur'' diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, üniversitenin toplumun önünde olması, topluma öncü ve rehber olması gerektiğini ifade ederek, ''Üniversite, sadece topluma değil, devlete, siyasete, siyasi iktidara da öncü ve yol gösterici olmalıdır. Biz istiyoruz ki, artık üniversitelerimiz Türkiye'nin kronik sorunlarına yoğunlaşsınlar. Üniversitelerimiz, şekil sorunlarını aşsınlar, yasakları yasaklasınlar, statüko bekçiliği gibi bir hatanın içinde asla bulunmasınlar'' dedi.

Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde rektörlerle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığını, bilginin insanı değiştirdiğini, yücelttiğini, büyüttüğünü ve güçlendirdiğini çok iyi bildiklerini ifade erek, ''Ancak, biliyor olmanın, bilmeyenlerle arayı açmak, toplumla bağları koparmak, hatta kendi toplumuna sırtını dönmek şeklinde tezahür etmesinin son derece sakıncalı olduğunu da gördüğümüzü, acı şekilde tecrübe ettiğimizi hatırlatmak isterim'' dedi.

Toplumdan uzak, milletten uzak, bulunduğu şehirden, ülkenin ve milletin gerçeklerinden uzak bir üniversitenin, üniversite kavramının özüne ve ruhuna aykırı olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Üniversite toplumun önünde olmalıdır, topluma öncü olmalı, rehber olmalıdır. Üniversite, sadece topluma değil, devlete, siyasete, siyasi iktidara da öncü ve yol gösterici olmalıdır. Bugün İngiltere'de, Amerika'da, o ülkelerin dış politikalarını şekillendiren, o ülkelere dış politika üreten üniversiteler olduğunu görüyoruz. Ülkelerin dış politikalarının, üniversitenin ürünleri çerçevesinde şekillendiğini müşahede ediyoruz. Biz de bunun olmamasından doğrusu rahatsızız. Biz kendi adımıza öz eleştirisini yaparız ve yapıyoruz ama aynı öz eleştirinin üniversitelerimiz tarafından da yapılması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye'nin gerçekten mühim ve acil sorunları var. Ekonomiden demokratikleşmeye, eğitimden kültüre kadar çok geniş bir yelpazede çözüm bekleyen meselelerimiz var. Siyasi iktidarın tüm bu sorunları tek başına aşması, kendi gayretiyle çözüme kavuşturması takdir edersiniz ki mümkün değildir. Biz istiyoruz ki, artık üniversitelerimiz Türkiye'nin kronik sorunlarına yoğunlaşsınlar. Üniversitelerimiz, şekil sorunlarını aşsınlar, yasakları yasaklasınlar, statüko bekçiliği gibi bir hatanın içinde asla bulunmasınlar.''

-''TOPLUMLA İÇ İÇE, TOPLUMA REHBERLİK ETSİN İSTİYORUZ''-

Üniversitelerin, özgür bir ortamda, özgür bir zeminde, terör meselesinden kalkınmaya, farklı inanç gruplarının sorunlarından dış politikaya kadar her alanda Türkiye'ye ışık tutmalarını isteyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nde, üniversitelerimiz, özellikle de Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki devlet üniversitelerimiz, vakıf üniversitelerimiz, yeni kurulan üniversitelerimiz daha fazla inisiyatif yüklensin, toplumla iç içe, topluma rehberlik etsin istiyoruz.

Her alanda olduğu gibi, terör sorununun doğmasında ve büyümesinde de eğitim imkanlarının azlığı, eğitimde fırsat eşitsizliği, eğitimin demokratik bir zeminden yoksunluğu önemli rol oynadı. O bölgeye okul yapılmadı, eğitimin kalitesini yükseltmek noktasında gayret gösterilmedi, bölgeye giden her öğretmen, göreve başladığı andan itibaren geri dönmenin yollarını aradı. Terör, beslendiği kaynağın kurutulmaması için eğitim yatırımlarını engelleme mücadelesi verirken, ne yazık ki hükümetler buna direnmek yerine geri adım attılar.'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Yükseköğretim Yasasında değişiklik için kolları sıvadı. Bir komisyon eşliğinde, tüm üniversitelerle istişare halinde, üniversitelerin, bilimin, özgür düşüncenin önünü açacak bir yasayı inşallah seçim sonrasında ele alacak ve YÖK'ü; düzenleme yapan, politika üreten bir kurum haline dönüştüreceğiz. Yani bir reform dönemini başlatacağız'' dedi.

Erdoğan, Dolmabahçe'deki Ofisi'nde rektörlerle bir araya geldi. Toplantıya, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan da katıldı.

Toplantıda konuşan Erdoğan, eğitim yatırımlarının her zaman için birinci sırada geldiğini, orta vadede, uzun vadede de olsa, çocukların, genç nesillerin en kaliteli, en yaygın eğitim şartlarına kavuşabilmesi için her imkanı seferber ettiklerini söyledi. Erdoğan, eğitimi toplumun nefes alması için, en alttakilerin en üste çıkma fırsatına kavuşabilmeleri için en önemli araç olarak gördüklerini bildirdi.

Erdoğan, bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşının, bu ülkedeki en üst kademelere, siyasette, ticarette, bilimde, sanatta, sporda ulaşabilecek potansiyele geldiğine işaret ederek, artık eğitim önünde hiç bir mazereti kabul etmediklerini, öğrencileri, velileri, okulları, öğretmenleri, kız çocuklarını, özürlüleri her açıdan destekleyip, en modern eğitim araçlarını Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar ulaştırdıklarını anlattı.

Cumhuriyet döneminde, eğitimi en fazla önemseyen, eğitime en büyük yatırımları yapan bir Hükümet olduklarını ifade eden Erdoğan, ulaşılması gereken noktaya ulaşıldığı gibi bir iddiasının bulunmadığını, ekonomik olarak yükseldikçe en büyük payı eğitimin alacağını söyledi. Erdoğan, bu konuda dünyada rekabet ortamının içerisinde olmaktan mutluluk duyacaklarını ve bu konuda da kararlı olduklarını ifade ederek, bugün toprağa attıkları tohumların, gelecekte Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük zeminini şekillendireceğine yürekten inandıklarını ifade etti.

Aynı hassasiyeti yükseköğretimde de gösterdiklerini ve göstereceklerini ifade eden Erdoğan, ''Bizim dönemimizde, üniversiteler siyasallaşmamış, tam tersine siyasetle gerektiği şekilde bir ilişki içinde olmuş, asli işlerine yönelmiştir. Çünkü biz, günlük siyasi meselelere angaje olan, kutuplaşan, ideolojik tavırlar ve uygulamalar içine giren üniversitenin bilim üretemeyeceğine, topluma, ülkeye hizmet üretemeyeceğine inanıyoruz. Bu inancımızın bir gereği olarak da üniversitelerimizi çok samimi şekilde destekliyor, Türkiye'nin bir bilim yurdu, bir bilim merkezi, yükseköğretimde uluslararası bir cazibe merkezi olması için her imkanı seferber ediyoruz'' dedi.

-YÜKSEKÖĞRETİM BÜTÇESİ RAKAMLARI-

Erdoğan, yükseköğretim bütçesinin 2002 yılında 2,5 milyar TL iken, 2010 yılında 9 milyar TL'ye yükseldiğini, artış oranının yüzde 275 olduğunu, 2011 yılı bütçesinde yükseköğretim bütçesinin 11,5 milyar TL olarak planladıklarını ve böylece artışın, 2002'ye göre yüzde 361'e ulaştığına işaret etti.

Üniversitelerin AR-GE bütçesinin 2002 yılında 86,6 milyon TL iken, 2010 yılında 480 milyon TL'ye yükseltildiğini ve artış oranının yüzde 455 olduğunu belirten Erdoğan, TÜBİTAK'ın üniversitedeki araştırmacılara, projelere verdiği desteğin 2000-2004 yıllarını kapsayan 5 yıllık sürede 37 milyon lira iken, 2005-2010 dönemindeki 5 yıl için, 23 katlık bir artışla 850 milyon liraya ulaştığını söyledi.

Erdoğan, Türkiye genelinde, AR-GE harcamaları 2002 yılında 2,9 milyar TL iken, bu rakamın 2009 yılında 8,5 milyar TL'ye çıktığını, yani üç kat arttığını anlattı.

Türkiye'nin, 2003-2008 arasında, OECD ülkeleri arasında, AR-GE harcamalarını en hızlı artıran birinci ülke olduğunu belirten Erdoğan, AR-GE harcamalarının milli gelir içindeki payının 2013 yılında yüzde 2 oranına ulaşması için gayretlerinin sürdüğünü bildirdi.

Başbakan Erdoğan, 2002 yılında 53 devlet, 23 vakıf olmak üzere toplam 76 üniversite bulunduğunu, 2003-2010 arasında 49;u devlet, 29;u vakıf Üniversitesi olmak üzere 78 yeni üniversite kurduklarını ve toplam üniversite sayısının 154'e ulaştığını hatırlatarak, ''Yani Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan üniversiteden fazlasını biz şu 8 yılda kurduk. Ve 81 ilin tamamında artık üniversite var'' dedi.

Yeni kurulan 49 üniversiteye 102 bin 682 kadro ihdas etiklerini, 2002 yılından bugüne kadar yeni kurulan üniversitelerle beraber mevcut üniversitelere 488 fakülte, 150 yüksekokul, 220 enstitü ve 152 meslekyüksek okulu kazandırdıklarını anlatan Erdoğan, personel noktasında aynı şekilde üniversiteleri desteklediklerini ve desteklemeye devam edeceklerini söyledi.

Erdoğan, 2002-2003 eğitim-öğretim yılında üniversitelerde 10 bin 187 profesörün bulunduğunu ve bugün 14 bin 571 profesörün görev yaptığını, 5 bin 401 olan doçent sayısının da 7 bin 827;ye yükseldiğini, 27 bin 426 olan araştırma görevlisi sayısının ise 35 bin 177 olduğunu belirtti.

-YURDIŞINA GÖNDERİLEN ÖĞRENCİLER-

Yurtdışına yüksek lisans için bu dönemde 1526 öğrenci gönderdiklerini, ancak bundan üzüntülü olduğunu ve bunun yeterli bir rakam olmadığını ifade eden Erdoğan, ''Biz kararlıyız fakat ne yazık ki özellikle TOEFL'de istenen puanı imtihana giren öğrencilerimiz alamadıkları için bu fazla öğrenci gönderemiyoruz. Yoksa bizim hedefimiz, her yıl 1000 öğrenciyi asgari göndermek. Bu konuda bir çekincemiz yok. Bu konuda yeni bazı çalışmalar var arkadaşlarımız yapıyorlar ki rakamı yükseltelim. İşlemi devam eden öğrencilerle birlikte bu sayı 2 bin 264'e ulaşacak'' açıklamasında bulundu.

Erdoğan, yükseköğretimi yaygınlaştıracak, destekleyecek, kaliteyi artıracak en önemli yatırımlardan birinin barınma ve burs olduğunu bildiklerini, bu alanda da büyük bir atılım gerçekleştirdiklerini belirterek, şu bilgileri verdi:

''8 yılda 162 yurt binası ve blok açtık. Yurtlardaki kapasite, 188 binden 244 bin rakamına ulaştı. Bunu, odalarda kalan öğrenci sayısını düşürerek artırdığımızı da hatırlatmak isterim. Sadece bu yıl içinde, yıl sonuna kadar, üniversite öğrencilerimiz için 79 bin yeni kapasite daha oluşturmuş olacağız. Burs ve kredi miktarını 2002 yılında 45 TL'den aldık, 200 TL'ye yükselttik. Yeni yıl itibariyle bursu da artıracağız. Şu anda onun çalışmasını Maliye Bakanlığımız yapıyor. Yeni artışla beraber öğrencilerimiz, biraz daha iyi koşullara kavuşacak. Bunun yanında 120 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Onunla beraber ayda 320 lira öğrencilerimize vermiş oluyoruz. Burs ve kredi noktasında hiçbir müracaatı kapımızdan döndürmedik döndürmüyoruz. Bazıları hakkını bilmiyor. Yoksa müracaat etse alacak. Master öğrencilerimiz burs ve kredi olarak 400, doktora öğrencilerimiz ise 600 TL alıyorlar. Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumumuzun Kuruluş Kanunu'nda bir değişikliğin hazırlıklarını da tamamladık. Bu kanunla birlikte, artık yurtdışında eğitim gören öğrencilerimize de kredi vermek mümkün olacak. Ayrıca yine bu kanunla, kredi geri ödeme süresini kredi verilen süre kadar uzatıyoruz ve böylece geri ödemeyi de çok çok kolaylaştırıyoruz.''

-TÜRKİYE'DEKİ ÜNİVERSİTELERE YURTDIŞINDAN İLGİ-

Erdoğan, YÖK Başkanının dün son derece memnuniyet verici, heyecan verici bir gelişmeyi aktardığını, yabancı öğrenci sınavının kalkmasıyla birlikte, üniversitelere yurtdışından çok ciddi bir teveccüh olduğunu, sadece Gaziantep Üniversitesine 900 öğrenci, Zirve Üniversitesine 100 öğrenci geldiğini ve Kars'taki, Iğdır'daki, Van'daki üniversitelerin yurtdışından öğrencilerle tanıştığını belirtti.

Başbakan Erdoğan, Trakya bölgesindeki üniversitelere 3 bin 200 müracaat yapıldığını, barınma sorunu nedeniyle bu müracaatların tamamını karşılayamadıklarını ama şimdi, YURTKUR yasasındaki değişiklikle, yurt noktasında yeni bir dönemi de başlatacaklarını ve TOKİ'nin yurt inşasında devreye girerek eksiği bir an önce gidermek için kolları sıvadıklarını söyledi.

Erdoğan, bunların yükseköğretim sistemi için, üniversiteler için, bilim için 8 yılda yaptıklarından yalnızca bir kısmı olduğunu, bu ülkenin çocuklarının okuması, bu ülkenin çocuklarının, dünyanın tüm diğer çocuklarından çok daha iyi, çok daha kaliteli eğitim alması için, özgüven sahibi olması için ne gerekiyorsa, samimiyetle, cesaretle, kararlılıkla yerine getirdiklerini belirtti.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Üniversitelerin, kendi asli alanları dışına yoğunlaşması, siyasallaşması, kutuplaşması, herkesten ziyade bizi rahatsız eder. Bizim, yatırım noktasındaki desteklerimizin, bunun yanında özgür bir üniversite zemininin oluşması yönündeki hassasiyetimizin, siz değerli rektörlerimiz tarafından değerlendirildiğini görmekten ayrıca memnuniyet duyuyoruz.

Yükseköğretim Kurulu(YÖK), Yükseköğretim Yasasında değişiklik için kolları sıvadı. Bir komisyon eşliğinde, tüm üniversitelerle istişare halinde, üniversitelerin, bilimin, özgür düşüncenin önünü açacak bir yasayı inşallah seçim sonrasında ele alacak ve YÖK'ü, düzenleme yapan, politika üreten bir kurum haline dönüştüreceğiz. Yani bir reform dönemini başlatacağız. Bazıları 'YÖK'ü kaldıracaktınız' diyor. Benim bugüne kadar YÖK'ün kaldırılmasına yönelik hiçbir açıklamam olmamıştır. Bu bir yalandır. Ama reform noktasında bu konuda Anamuhalefet partisiyle görüşmelerim olmuştur. Daha önceki genel başkanla görüşme yapmışımdır ve kendileri bana maalesef şunu söylemişlerdir: 'Bu rejimin bekasıyla alakalıdır. Sakın bunu gündeme getirme.' Ama bugün kendileri de gündeme getiriyorlar. Ve üstelik reformu değil, kaldırmayı gündeme getiriyorlar. Fakat onlar ne derse desin hedefimiz, vaadimiz YÖK'ün bir reforma ihtiyacı vardır ve bu reformu da başta YÖK olmak üzere birlikte çalışmak suretiyle üniversitelerimizle dayanışma içerisinde inşallah en idealine ulaşma noktasında bu adımı atacağız. Ben yükseköğretim, bilim, bilimsel araştırmalar noktasında ciddi bir kıpırdanmanın, ciddi bir heyecanın oluştuğunu yükseköğretimde görmenin heyecanı yaşıyoruz. Özellikle vakıf üniversiteleri, bilimsel rekabette yeni bir heyecan oluşturdu. Devlet üniversiteleri arasındaki rekabet yeni bir boyut kazandı. Her ilde kurduğumuz üniversiteler, o illerde bir heyecan dalgası oluşturdu. Şehirlerimizin geleceği adına ciddi bir umut ışığına dönüştü. İnşallah, 4-5 yıl içinde, Türkiye'nin artık üniversiteleriyle, bilim insanlarıyla, bilime yaptığı katkılarla da dünyada ilk sıralarda yer alacağına tüm kalbimle inanıyorum.''

Star, 28.11.2010

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.