Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > İşte Balbay'ı tutuklatan günlükler

İşte Balbay'ı tutuklatan günlükler  

''Ergenekon'' soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın tahliye talebi mahkemece reddedildi.

Balbay'ın avukatı Bülent Utku'nun, bir süre önce müvekkilinin tahliye edilmesi amacıyla mahkemeye sunduğu dilekçe, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyetince değerlendirildi.

Mahkeme, tahliye talebini reddetti.

Soruşturma kapsamında polis nezaretinde Ankara'dan İstanbul'a getirilen Balbay, 6 Martta tutuklanmıştı.

Bu arada, Balbay'ın tutuklanmasında en önemli dayanklardan biri olan "günlükleri"bir internet sitesinde yayınlandı. Tempo24'te özetlenerek yayınlanan günlükler çok tartışılacağa benziyor.
İşte, Balbay'ı tutuklatan günlükler...

JANDARMA’DA ŞENER ERUYGUR – GAZETECİ TOPLANTISI

“10 Şubat 2004 salı günü

Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00 arası..

ŞE- arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz... öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..

-Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz

ŞE- benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur... Derneklere yön verilir... toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..

Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım.O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..

ÜLKENİN BATIŞINI MI SEYREDECEĞİZ, OLMAZ ÖYLE ŞEY’

ŞE- arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim... her şey kayıp gidiyor... ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? Olamaz böyle bir şey.

-o konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... melesa Kıbrıs, gitti gider..

ŞE- evet Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek, sonra Güneydoğu'yu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da Anadolu’da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım..

- Kıbrıs’ta ne yapılabilir

ŞE- şimdi biz Rauf DENKTAŞ'a büyük destek veriyoruz. Adam hakkını yememek lazım kahramanca mücadele ediyor. hem içeriye karşı hem dışarıya karşı... örneğin ben ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun diyorum..

- New York’ta bir şeyler oluyor... bu aşamda ne yapmak lazım

ŞE- tabii oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey olabilir..

GAZETECİ: PAŞAM ÖZKÖK İLE KAFANIZDAKİLERİ YAPMAK ZOR

-Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor... önce orada bir şey yapmak..

ŞE- öyle mi görüyorsunuz..

- Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor..

ŞE- nasıl konuşuyor

- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor..

‘KUVVET KOMUTANLARI BLOK, AMA ÜSTÜNÜZ OLMAYINCA
OLMUYOR’

ŞE- bütün bunlar söyleniyor öyle mi

- evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor..

ŞE- işte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. Aynı düşünüyoruz...

GAZETECİLERE: TSK SİZİN KAFANIZDAKİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYOR

ŞE- Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar... Öyledir. O yüzde bir. kalan yüzde 99... uymak zorunda..

‘DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA ŞÖYLE BİR DURUŞ PAŞAM’

- Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... o yok, o kalmadı... o zaman da her şey havada kalıyor... siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor musunuz

ŞE- söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..

- Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun

ŞE- Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır. bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... bir üstü ile pek çok görev yerinde birlikte olmuş. her seferinde komutan o olduğu için yanında pek konuşmamış... binbaşı olmuş öyle, Albay öyle, General olunca çıkışmış, ya komutanım hiç konuşmadan emekli olacağım' demiş... o hesap, biz artık general olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden her şeyi açık açık konuşuyorum..

GAZETECİ’DEN ERUYGUR’A: SİZ KARA KUVVETLERİ KOMUTANI OLURSUNUZ

- Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de söylediniz kuvvet komutanları blok, 4 kişi... Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir araya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz Karaya geçersiniz,İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne yaparsanız..

ŞE- ya o, siz gidin derse..

- Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır

ŞE- evet, diyemez, ama...(uzun süre sustu, düşündü...

- Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var. Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir

- GAZETECİ: BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR?

- GENELKURMAY’DA ARTIK, BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?

ŞE- o... o karargahta, genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) başka bir söze gerek var mı..

-Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz

ŞE- evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç paşanın da doluyor...bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... bu medya çok önemli..

- paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleriyle de konuşun, patronlarla konuşun..

ŞE- doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu

- haklınısınız.

‘ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR’ ESPRİSİ

ŞE- (gülerek, özkök soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var..

- patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... onlar etkili oluyor, bilesiniz..

ŞE- evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..

- Gazete patronlarının tümü teslim... Sabahınki de öyle.

ŞE- evet, ilhan beyle de konuşup, olunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine göre operasyon tamamen Emniyetin işi... Oysa biz yaptık. O Sabahın temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..

ŞE- bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... çok ince bir durum.

ŞE- hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

POLİSİN DEĞERLENDİRMESİ

Söz konusu yazıda ‘ŞE’ ve ‘SE’ olarak tanımlanan şahsın sohbetin yeri, hitap şekli, konuşulan konular, Ağustos’ta emekli olması ve diğer notlardaki söylem ve ‘ŞE’ tanımlamalarıyla gösterdiği uyum dikkate alındığında dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR; ‘İlhan Bey’in ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu,

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada 2004 YAŞ kararları üzerine dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN’ın görev sürelerinin sona erdiği,

Görüşmede Mustafa BALBAY ile birlikte bir/birkaç gazeteci daha olduğu değerlendirilmektedir.

Star, 16.03.09

Bu işi 28 Şubat'ta bitirecektik, Karadayı bizi uyuttu

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın bilgisayarından sildiği öne sürülen notları, soruşturmayı sürdüren polis teknik birimleri tarafından hard disk'ten kurtarıldı.

İkinci iddianamenin dayanaklarından olması beklenen ve Balbay'a ait olduğu öne sürülen notlarda, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur'a atfen verilmiş diyaloglar bulunuyor. Tempo24 internet sitesinde yayımlanan notlarda, Ergurguy ile bazı gazetecilerin diyalogları da yer alıyor. Eruygur, Baybay'ın da aralarında bulunduğu birkaç gazeteciyle yaptığı sohbette hükümete karşı enerjiyi birleştirmek gerektiğini söylüyor. Gazetecilerden biri de dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ü kastederek "Sizin bir numara ile kafanızdakileri yapmak çok zor. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor" diyor. Eruygur da, "Yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda" yanıtını veriyor.

 

>> İŞTE BALBAY'IN BİLGİSAYARINDAN ÇIKAN NOTLARIN TAMAMI <<

Balbay'ın olduğu öne sürülen notlardan bölümler şöyle:

Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesisleri'nde (JEST) sohbet. Saat 17.15-20.00 arası.

(Yetkililer Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur ile Mustafa Balbay'ın da aralarında olduğu bir/birkaç gazetecinin sohbette bulunduğunu değerlendiriyor)

Ş.E - Arkadaşlar şöyle biraraya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... Hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz. Öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..

- Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz?

Ş.E - Benim düşüncem şu; birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var. Bunları bir araya getirmek gerekiyor. Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur. Derneklere yön verilir. Toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım.

- Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz. Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım. O zaman çoğalır bu iş. Geçmişte de böyle olmuştu. 28 Şubat döneminde mesela.

(...)

Sizin bir numara ile zor

- Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara (dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök) ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor.

Ş.E - Öyle mi görüyorsunuz.

- Evet. Bu bir tek bizim görüşümüz değil. İnanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor.

Ş.E - Nasıl konuşuyor

- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor. 'Hükümetle anlaştı' deniyor.

Yüzde 99'a uymak zorunda

Ş.E- Bütün bunlar söyleniyor öyle mi?

- Evet, her yerde. Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor.

Ş.E- İşte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. Aynı düşünüyoruz.

(...)

Ş.E - Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var. Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. İnanın buna. Öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar... Öyledir. O yüzde bir. Kalan yüzde 99. Uymak zorunda..

Siz kara kuvvetleri komutanı olursunuz

- Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum. Şimdi siz de söylediniz kuvvet komutanları blok,4 kişi. Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir araya gelse ve dese ki; 'sizinle olmuyor.' İşte Kara, Genelkurmay olur, siz Kara'ya geçersiniz, İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne yaparsanız.

Ş.E- Ya o, siz gidin derse.

- Diyemez. Tümünüzü karşısına nasıl alır

Ş.E - Evet, diyemez, ama...(uzun süre sustu, düşündü)

Başbuğ nasıl biri?

- Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var. Kadrosunu yapar. Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker Başbuğ nasıl biridir?

Ş.E- O... O karargahta, Genelkurmay'da artık. (Gülümseyerek) başka bir söze gerek var mı?

- Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz?

Ş.E- Evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor. Aytaç Paşa'nın da doluyor. Bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar. Bu medya çok önemli.

- Paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete politikalarının işi. Mesela genel yayın yönetmenleriyle de konuşun, patronlarla konuşun.

Ş.E- Doğru da mesela bu Ertuğrul Özkök'le ne konuşulur, konuşulur mu?

- Haklısınız.

Ş.E- (Gülerek, Özkök soyadını kastederek) Soyadlarda bir sakatlık var.

- Patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz, onlar etkili oluyor bilesiniz.

 

Bu işi 28 Şubat 'ta bitirecektik, Karadayı bizi uyuttu '

23 Nisan Çarşamba

Fatih ve Şenel'le Sheraton'da sohbet

- Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir, Fevzi, ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar Kurulu'nu dahi. Müsteşarları bulmak zordu onları da tamamladık. Karadayı bizi uyuttu. 'Az sonra' dedi, 'hemen' dedi. 'Hükümet devrilsin, ondan sonra' dedi.

Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri hallettmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor.

Bugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunu lami cimi yok.

Onunla Recep arasında hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar.

(Soruşturma makamlarının notu: Diğer notlardaki görüşme akışından tarihin 2003 yılı olduğu ve netice olarak görüşmenin 23 N isan 2003 tarihinde yapıldığı, açık kaynaklarda yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden 'Şenel 'in belirtilen tarihte G enelkurmay A dli M üºaviri Tümgeneral E rdal Şenel , "R ecep" in B aºbakan Recep Tayyip Erdoğan ve "K aradayı" nın Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı olduğu değerlendirilmiştir)

Tümüyle bir temizlik, SBF mezunu subaylar var

Memet İlhan'la sohbet

Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda. AB sürecini de engellemeyecek bir süreç. Böyle olmalı.

Medyanın durumu bizi çok düşündürülyor. Çoğu satımlı

ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... 'Bir numara' en çok ona mı güveniyor. Olabilir.

(Değerlerdirmede Memet İlhan'ın üst düzey bir askeri personel olduğu belirtiliyor)

BALBAY: YALMAN, YAYINLAYACAĞI BİLDİRİYE BANA BAZI EKLERYAPTIRDI

8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç Yalman'IN makamında görüşme.

Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e raha uyu ve bize güven... diye bitiyor bildiri bana da bazı ekler yaptırdı.

Sonra yazılmamak üzere söyledikleri

ERUYGUR: YAPILMASI GEREKEN KORKUTUP YERLERİNDE TUTMAK

"30 Kasım cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'LA 75 dakikalık sohbet..

Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor. Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak, kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu yapmaya çalışacağız

MGK'DA YÜZLERİNDE KORKU VE İHANET VARDI'

- (benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay astsubayların oy kullandığı yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında biraz var. O zaten öteden beri öyle..

- Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden dinledim.

- MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takiye olduğu belli oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle yetişmiş.

- Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek, konuşturmadı ki dedi.

KILINÇ'TAN GÜL'E: SENİN YERİNDE OLSAM KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKARIRIM

Gül'e: Ben senin yerine olsam, karının örtüsünü çıkarırım. dedim. Kendi kararı dedi. Ben de insan karısına hakim olamaz mı dedim. Bunlar bize iyi yaklaşmaya çalışıyor ama, değişmediler

 

AYTAÇ YALMAN

Medya: bunu ben her toplantıda dile getiriyorum. Gerekirse, biz medya kuralım diyorum. Sadece Cumhuriyet'le olmaz bu. Aydın DOĞAN geldi buraya oturdu. Gazetene para verip almam bunu bil. Hürriyeti bu hale getirdiniz dedim. O da onlar özgür falan diyor. Aydın DOĞAN bana Tuncay'ın transferinin nasıl olduğunu anlattı. Her şey dönmüş. Ciner başka bir insan. Ben onun Suriye'de fabrika kurmasına yardımcı oldum.."

11"1 30 Aral1ı1 k 20021" 11 y1ı1 l1ı1 nda ger1ç1 ekle1ş1 ti1ğ1 i

ERUYGUR:

AKP: Bu köpekler yapmak istediklerinden vazgeçmeyecekler. Mümkün değil. İki uç var, hemen erken hareket etmemek gerekiyor. Edersek bir karmaşa olursa hemen bundan yararlanmak isteyebilirler. Ama geç de kalmamak gerekiyor. Çok hassas bir denge... Dikkatle izliyoruz. En büyük kadromuz kadrolaşma girişimleri. Çok hızlı çalışıyorlar. Mesela Haşim KILIÇ gizlice İçişleri Bakanlığına geliyor, Anayasa değişikliklerine katkıda bulunuyor. Neden yapıyor? Onlardan..

30 Aralık 2002"

KILINÇ: AKP'Yİ SADECE YASAL ÖNLEMLERLE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL'

"16 Temmuz 2002'de

-Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye'ye bir heyecan lazım. Bu AKP'yi sadece yasal önlemlerle durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar anketlerde 20'nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının alması lazım

ERUYGUR'UN ÖNÜNE AYIŞIĞI'NI, ÖRNEK'İN ÖNÜNE SERVETİNİ KOYMUŞLAR'

"8 Eylül 2004 Çarşamba..

Memet Abi geldi... Benim Leventle görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler Yaşarda... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak

Şeney Abinin durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ... (Nokta dergisinde darbe planı olarak yayımlandı-Tempo24) İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşarın gelmeyeceği olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaltırtmış. Kırptırmış

Örnek Abinin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek durumunda olabilir..

Beythovenın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler nedeniyle durumu hoş olmamış. bu da biliniyormuş.."

HURŞİT TOLON: BÜYÜKANIT'IN GÖREVE GELİŞİ ENGELLENEBİLİR

"7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON'la 3.5 saat görüşme.

- Özkök: kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor

- Büyükanıt: göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB yi devre dışı bırakabilirler.

 

YALMAN: MEDYADA AYIKLAMA VAR

Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben pazar sabahları sırf Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet teslim oldu. Hükümetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükümet buldu. Londra'dan para buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular. 5 milyar dolar kredi buldular. Teslim oldular. Ciner de öyle. o da teslim oldu

-PAŞAM CİNER BİZDEN YANA... BİZ KUŞATMAYI YARDIK. KARŞIDA DOĞAN GRUBU VARDI. YANIMIZA CİNER VE KARAMEHMET'İ ÇEKTİK VE BAŞARI KAZANDIK. BUGÜN ÖYLE DAVRANIYORLAR AMA, YARIN DEVRAN ŞÖYLE BİR DÖNSÜN BAKIN FARKLI HAREKET EDECEKLERDİR.

18 Aralık 2003"

MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE

"Saat 13.00 Türk Metal'de Mustafa ÖZBEK'le görüşm

Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol yeşillik... Bulgur pilav

- Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.

- Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi Gürcü. Başbakan, Salih KILIÇ, ADD Genel Başkanı.

- Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk Metal'in kullanılabiecek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere ortak olmaya, hisse almaya uygun.

BÜYÜKANIT: SÖYLEYİN BALBAY BU MEDYA YAPISIYLA BUGÜN DARBE YAPILIR MI?

"6 Nisan 2003 Pazar günü saat 12.30'da Genelkurmay Karargahında Aslan Paşayla görüşmle... 45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, ona günü anlatmam lazım, isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer' dedi sonra ikisi birlikte geldiler..Yaşar Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu Hilmi Paşayla ilgili yazıya geldi..

- Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirdmeye çalışıyorlar

HİLMİ ÖZKÖK'E 'MOLLA' YAKIŞTIRMASI

"29 Nisan Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey, Türkiyede artık demokratik yollardan yapılabilcek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit bey için çok övücü şeyler söyledi. Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir... Bir numara için molla diyoruz dedi.."

Zaman, 16.03.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.