Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > 'Millet menfaatine olacak anayasaya varız'

'Millet menfaatine olacak anayasaya varız'
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, milletin menfaatine ve yararına olacaksa, Anayasa yapımı konusunda uzlaşma ve diyalog arayışlarına her zaman açık olduklarını belirterek, ''Referandum öncesinde ve hemen sonrasında yeni bir anayasa konusunda iştahlı ve heyecanlı olan AKP, şimdi ipe un sermeye başlamıştır. Anlaşılmaktadır ki anayasa konusu önümüzdeki genel seçim çalışmalarında iktidarın başvuracağı bir istismar alanı olacaktır'' dedi.
 

MHP Grubu, Genel Başkan Devlet Bahçeli başkanlığında toplandı.

Bahçeli, İstiklal Marşı okunması ve saygı duruşu ile başlayan toplantıda yaptığı konuşmada, Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilk üç maddesiyle ilgili kaygı verici değerlendirmelerin yapılmaya başlandığını ifade etti.

Bu değerlendirmelerin, ''kafaların içindeki gizli tarafları ortaya çıkarması bakımından anlamlı olduğunu'' söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti:

''Özellikle bu fikir sahibinin Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatı taşıyor olması da dramatik ve sancılı bir aşamaya geldiğimizi göstermiştir. Bölücü niyetlerle örtüşen bu yaklaşımın, anayasayı koruyan bir kurumun başından gelmesi, çözülmenin her tarafa yayıldığına işaret etmektedir.

Anayasanın birinci maddesinde ifadesini bulan 'Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir' ibaresi pozitif yönde nasıl ilerletilecektir? Cumhuriyetin ilerletilmesi, başka bir niyete ve yönetim şekline gizli kapaklı bir davetiye midir? İkinci maddedeki hükmün 'donmuş' olarak takdim edilmesi kime ne fayda sağlayacaktır? Üçüncü maddenin neresine ve hangi ilkesine dokunulması içten içe tavsiye edilmektedir?

Açıktır ki Anayasanın ilk üç maddesiyle başlatılacak tartışmaların duracağı, kesileceği bir yer ve nokta yoktur.

Bu maddelerin yorumlanması bir anlamda, başlayan süreci, milletimizin tasnifine, devletin yönetim biçiminin sahip olduğu milli niteliklerin yeniden tanımlanmasına kadar götürecektir.

Karanlıktan aydınlığın taşlanmasına yer ve ihtiyaç yoktur. Kimin aklında ne varsa ortaya koymalıdır.

Bu zamana kadar ilk üç maddenin varlığından bölücü emeller dışında rahatsızlık duyan olmamıştır.

Burada aklımıza, Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın bir rol paylaşımında taraf olduğu hususu gelmektedir. Çünkü verilen izlenim bu yöndedir. Eğer böyle değilse, durduk yere ve üstelik ilk üç maddeye yönelik mütecaviz eğilimlerin ve girişimlerin varlığı biliniyorken, sözü edilen değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerin pozitif ilerletilmesi, Cumhuriyetimizin negatif geriletilmesinden başka bir manaya gelmeyecektir.''

-''TEZGAH ALTI YÜRÜTÜLEN PAZARLIKLAR...''-

Anayasa değişikliklerinin kabul edilmesini Hükümetin yanlış ve kasıtlı bir şekilde yorumladığını savunan Bahçeli, ''AK Parti zihniyeti, referandumda verilen her 'evet' oyunu adeta 'bölücülerle görüşmek için onay' olarak değerlendirme gafletine düşmüştür. İnanıyorum ki referandumda 'evet' tercihinde bulunan aziz vatandaşlarım, bu tercihini terör örgütüne el uzatılsın diye göstermemiştir. Ya da İmralı'daki katille alenen masaya oturulmasının izni olarak 'evet' dememiştir'' dedi.

Türkiye'yi, 13 Eylülden itibaren ''daha tehlikeli ve bölücülüğün siyasi ve sosyal alanlarda hızlanacağı zifiri karanlık bir dönem beklediğini'' öne süren Bahçeli, ''açılım sürecinin hukuksal alt yapısının, anayasa değişiklikleriyle yeni bir evreye girdiğini'' dile getirdi. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Tezgah altı yürütülen pazarlıklar sonuçlanmadığından, terör örgütünün eylemsizliğinin nereye kadar uzayacağı belli değildir. PKK terör örgütü, AKP hükümetine taktik mahiyetli manevralarla varlığını kabul ettirmiştir. Bu gelişmeler karşısında hükümet, PKK'yı kendisine denk bir taraf olarak görmüş ve tehdit karşısında adeta sinmiştir.

Bebek katilinin meşru siyasi aktör gibi kuryeler marifetiyle hükümete ve kamuoyuna mesaj iletmesi artık normal gelişmeler arasındadır.

AKP kendi eliyle, İmralı'da siyasi bir karargahın kurulmasına harç vermiş ve çalışması için de zihinlerdeki bariyerleri yıkmıştır.

Hatta terör örgütü ve kadrolarındaki şımarma öyle bir noktaya ulaşmıştır ki Kandil ile İmralı arasına telefon hattı çekilmesi bile talep edilmiştir. Muhtemeldir ki Söğütözü'ne de bir hat bağlanması için gizli bir el devreye girecektir.

Referandumun neticesinden güç alan AKP hükümeti, fırsattan istifade ederek yeni bir anayasa değişikliği sürecinin kurdelesini, siyasi bölücülerle kapalı kapılar arkasında görüşerek kesmiştir.

İmralı canisinin mesajları ve Kandil'in dayatmaları Meclis odalarında hükümet üyelerinin ellerine tutuşturulmuştur.

İçişleri Bakanı'nın alelacele Irak'ın kuzeyine giderek Peşmerge reisine yüz sürmesi ve destek ve yardım almak için arayış içine girmesi, okyanus ötesine yapılan ziyaretler, AKP'nin gizli gündeminin karanlık bölümlerini birer birer gün ışığına çıkarmaya başlamıştır.''

-''YENİ ANAYASA GEREKLİDİR''-

MHP'nin anayasa hazırlığı konusundaki görüşlerinin belli olduğunu belirten Bahçeli, ''Şüphesiz yeni bir anayasa gereklidir ve bunun için lazım gelen girişimler yapılmalıdır'' dedi.

Belirledikleri ilkeler etrafında olmak kaydıyla, milletin menfaatine ve yararına olacaksa, anayasa yapımı konusunda uzlaşma ve diyalog arayışlarına her zaman açık olduklarını bildiren Bahçeli, ''Bölücülüğün demokrasi ve özgürlükle ilişkilendirilmediği, teröristlerin masum kimlik talebi yapanlar olarak görülmediği, farklılıkların özendirilmediği ve tahrik edilmediği, terör elebaşlarının siyasi aktör olarak muhatap kabul edilmediği, etnik kimliklerin cesaretlendirilmediği, boykotların, sokak eylemlerinin, ana dilde eğitim isteklerinin sıradan talepler olarak görülmediği bir ortamda, MHP'nin diyalog çağrılarına bigane kalması düşünülemeyecektir'' diye konuştu.

Bahçeli, TBMM'de grubu bulunan ve temsil edilen siyasi partilerden alınacak üyelerle oluşturulmuş ''Anayasa Değişikliği ve Uzlaşma Komisyonu''nun TBMM Başkanı'nın girişimleri ve öncülüğüyle kurulması gerektiğini söyleyerek, ''Partimiz bu komisyona üye verecek olup, gerekli katkıları sağlamaya hazırdır'' dedi. Bahçeli, şunları ifade etti:

''Toplanan bu komisyon, değişikliği konusunda mutabakata vardığı anayasa maddeleri üzerinde 'demokratik sözleşme' yaparak bunu kamuoyuna açıklamalıdır.

Milletvekilliği genel seçimlerinin de yakınlığı düşünülerek, değişikliği kararlaştırılan anayasa maddelerinin yasalaşması 2011 yılında teşekkül edecek olan 24. dönem TBMM'ye bırakılmalıdır.

Ancak referandum öncesinde ve hemen sonrasında yeni bir anayasa konusunda iştahlı ve heyecanlı olan AKP, şimdi ipe un sermeye başlamıştır.

Anlaşılmaktadır ki anayasa konusu önümüzdeki genel seçim çalışmalarında iktidarın başvuracağı bir istismar alanı olacaktır.

Anamuhalefet partisinin de günlük değişen politikaları sonucunda, anayasa değişikliği konusunda nerede durduğu tam belli değildir.

Türkiye'nin yeni bir tartışma alanına girmeden, demokratik yollardan ve geniş bir uzlaşma iklimi çerçevesinde gerekli anayasa değişikliğini yapabilecek iradeyi gösterebilmesi artık kaçınılmaz hale gelmiştir.

İşte biz buradayız ve anayasa değişikliği için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Kimse kaçmasın, Anayasa üzerinden siyasi çıkar gözetmeye kalkmasın.'

 

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, CHP'nin, yeni anayasa çalışmalarına koro halinde itiraz edeceğini düşündüğünü ancak şimdi kendisinin kaçtığını, ezberinin bozulduğunu'' savunarak, Erdoğan'a, ''Niye kaçıyorsun, gel meydana oturup tartışalım'' çağrısında bulundu.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubunda yaptığı konuşmada, Brüksel'de AB yetkililerine, referandum sürecinde üniversitelerin görüş beyan ettiğini duyup duymadığını sorduğunda, ''hayır'' yanıtını aldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Sizin ülkenizde böyle bir referandumda üniversiteler konuşur mu?'' sorusuna ise ''Konuşur'' yanıtının geldiğini belirtti.

Türkiye'de anayasanın değiştiğini ancak üniversitelerin suskun kaldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''O zaman burada bir sorun yok mu? Niçin üniversiteler konuşmuyor?'' sorusunu yöneltti.

Kılıçdaroğlu, bir ülkede üniversitelerin, üniversite gençliğinin susmasının, o ülkede demokrasinin askıda olduğu, çalışmadığı, ülkenin geleceğinin parlak olmadığı anlamına geldiğini söyledi.

CHP iktidarında üniversitelerin yönetsel, bilimsel, mali özgürlüğüne ve özerkliğine kavuşacağını anlatan Kılıçdaroğlu, bunun için YÖK'ü kaldıracaklarını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın YÖK'ü kaldırmaktan söz ettiğini belirterek, ''Şimdi söz ediyor mu; hayır. Çünkü onun amacı üniversitelere demokrasi gelsin, üniversiteler özerk olsun değil. Amacı, özerk olmayan, 'bana itaat eden, benim sözümden çıkmayan bir üniversiteyi nasıl yaratırım?' O üniversiteyi yarattı, bununla da gurur duyabilir. Evren'in devlet başkanı olduğu dönemdeki üniversiteler ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olarak görev yaptığı dönemdeki üniversiteler aynı; sessiz'' diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 2008 ve 2009 yıllarındaki yurt başvurusunda bulunan öğrenciler ile yurda yerleştirilen öğrenci sayılarını karşılaştırdı.

Üniversitelerin sayısının artırıldığı yönündeki açıklamalara işaret eden Kılıçdaroğlu, ''Bu üniversitelerin sayısı kadar öğrenci yurtlarının sayısı arttı mı? Yurt yapmak çok mu zor, devletin bütçesinde kaynak mı yok?'' diye sordu. Kılıçdaroğlu, devletin bütçesinde yeterli kaynağın bulunduğunu belirterek, ''Amaç öğrencileri üniversitelere kazandırmak değil, onları belli karanlık odaklara tutsak durumunda bırakmak. Gençlere sahip çıkmayacaksın, yurt yapmayacaksın, sonra ahkam keseceksin. Kendi gençliğine sahip çıkmayan bir iktidar, ülkenin geleceğine sahip çıkamaz'' dedi.

-''EZBERİ BOZULDU''-

Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın, referandumdan 4, 13 ve 20 gün sonra çeşitli platformlarda anayasa değişikliği yapılmasına yönelik açıklamalarda bulunduğunu ifade ederek, bu açıklamalardan bölümler okudu.

Erdoğan'ın 21 gün sonra Bulgaristan'a giderken, ''ayakları yerden kesilince'' açıklama yaptığını, 2011'de gündemde böyle bir çalışmanın olmadığını söylediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu kişi ülkeyi yöneten kişi, yani Başbakan. Referandum sonrası söylediğine bakın, şimdi söylediğine bakın. Söylemi ile eylemi tutmayan bir başbakana ne denir? Söylüyorsan, arkasında dur, konuştun madem. Başbakan'ın kafasında şu var 'biz ne dersek CHP itiraz edecek'. Koro halinde bizim itiraz edeceğimizi düşünüyordu. Biz 'hay hay, buyur gel' dedik. Şimdi kendisi kaçıyor çünkü ezberi bozuldu. Niçin kaçıyorsun Sayın Başbakan? Bu anayasa topluma dar geliyor. Özgürlükleri, hakları genişletelim, üniversiteleri özerk yapalım. Niye kaçıyorsun, gel meydana oturup tartışalım. Meclisin işi çokmuş... Parlamentonun işi olabilir. Uyum Komisyonu kurmak zor bir şey değil ki, her partiden 2 milletvekili oturur, uzlaşırlar, konuşurlar, bir adım atmış olurlar.

Başbakan'ın açıklamasından sonra öyle anlaşılıyor ki TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin çark etti, 'buna gerek yoktur' demeye başladı. Sen referandumdan sonra grup başkanvekilleriyle konuşacağım demedin mi, bir AKP Grup Başkanvekili, 'bizimle görüştü' diye açıkladı. Sayın Şahin, siz iktidarın mı yoksa parlamentonun mu Meclis Başkanısınız?''

-''BİR ŞEYİ İÇİME SİNDİREMEDİM''-

Kılıçdaroğlu, referandum sürecinde bir çok şeyin tartışıldığını ancak Erdoğan'ın referandum için gittiği Diyarbakır'da ''Diyarbakır Cezaevi'nde büyük işkenceler oldu, yıkıp, daha modern bir hapishane yapacağım'' şeklindeki sözlerini ''içine sindiremediğini'' söyledi. Kılıçdaroğlu, Diyarbakırlılara, ''Dünyanın hangi demokrasisinde bir başbakan gelir, eski hapishaneyi yıkıp, daha güzel, modern hapishane yapacağım der?'' diye sordu.

Kemal Kılıçdaroğlu, ''CHP Genel Başkanı olarak ben Diyarbakır'da aynı şeyi söyleseydim, yer yerinden oynar, kıyamet kopar, ne AB ne ABD ne İstanbul ne Diyarbakır ne televizyonlar ne gazeteler kalır. 'Şu CHP'ye bakın, bu bölgeye hapishane sözü verilir mi' derler, dediklerinde de haklı olurlar. Başbakan söylediğinde niye bir tek cümle dahi bir yerde kullanılmadı. Bu çifte standardı da vicdanı olan her yurttaşın vicdanına havale ediyorum'' diye konuştu.

Bu arada CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, grup toplantısı öncesinde milletvekilleri sıralarına birer demet çiçek bıraktı. CHP, geçen yasama yılında izleyicilerin yoğunluğu nedeniyle yer bulamayan milletvekilleri ve gazeteciler için bu dönem önlem aldı. Bu yerlerin belirlenmesi için kırmızı şerit çekildi.

Grup toplantısını yöneten İnce, milletvekili danışmanlarının, milletvekillerine yer tutabilmek için toplantılara geldiğini, danışmanların görevinin bu olmadığını belirterek, izleyicilerden yer konusunda hassas olmasını istedi.

Zaman, 05.10.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.