Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Obama ile Bush farkı

Obama ile Bush farkı

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Ankara ziyareti, Obama yönetiminin Türkiye’ye bakışının, Bush yönetiminden çok farklı olduğunu ortaya koydu. Clinton’ın ziyaretinin, iki ülkenin beklentileri açısından çok olumlu geçtiğini ve yeni bir döneme işaret ettiğini söyleyebiliriz.
Yeni yönetimin Türkiye’ye bakışındaki farkları şöyle özetleyebiliriz:

“Laik ve demokratik Türkiye”
1- Hillary Clinton, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’la yaptığı basın toplantısında, “Laik ve demokratik Türkiye” vurgusu yaptı. Bush yönetimi döneminde ise Türkiye’nin laik niteliğine çok vurgu yapılmazdı. Aksine, Büyük Ortadoğu Projesi bakışıyla, Türkiye’ye “Ilımlı İslam Modeli” yakıştırılmıştı.

AB ülkesi
2- Clinton’ın sözleri ve ortak bildiride, ABD’nin Türkiye’nin AB üyeliğini “kuvvetle” desteklediği vurgusu vardı. Bu, Bush yönetiminin Türkiye’yi Avrupa ülkesi olmaktan çok İslam-demokrasi karışımı bir Ortadoğu ülkesi olarak görme eğiliminin geride kaldığının göstergesiydi. Obama yönetiminin Türkiye’yi, yüzü batıya dönük, AB’ye üye olmuş, AB değerlerini yaşama geçirmiş, batılı bir ülke olarak görmek istediğinin habercisiydi.

KKTC’ye tecritin kaldırılması
3- Clinton, KKTC’ye uygulanan tecritin kaldırılması gerektiğini ifade etti. Bu istek, ortak bildiride Kıbrıs Türklerine uygulanan tecritin kaldırılması biçiminde yer aldı. Bush yönetimi, bu yönde adım atmaya hiç istekli değildi. Obama yönetiminin, bu isteği açık biçimde dile getirmesi hem Kıbrıs sorununun çözümünde hem de Türkiye’nin AB yolunda ilerlemesinde önemli bir anahtar rolü oynayacak önemde görülmeli.

Afganistan’ın önemi
4- Clinton’ın sözleri de ortak bildiri de Obama yönetiminin, Irak’tan çok Afganistan konusuna önem verdiğini gösterdi. Türkiye’nin Afganistan’a yaptığı katkıyı çok sık dile getiren Clinton, bu desteğin sürdürülmesi konusunda görüş birliğine varıldığını vurguladı. Bush yönetiminin Irak önceliğine karşın, Obama yönetiminin Afganistan’a ağırlık vereceği anlaşıldı.

Ermenistan sorunu
5- Ortak bildiride, Türkiye-Ernenistan ilişkilerinin normalleşmesi çabalarına ABD’nin destek vereceği vurgulandı. Ankara, zaten Ermenistan’la iyileşen ilişkilerin esas alınmasını, Ermeni lobisinin her yıl getirdiği Ermeni soykırımı iddiasının ciddiye alınmamasını vurguluyordu. Ortak bildirideki ifadeler, Obama yönetiminin Türkiye’nin bu yaklaşımına yakın durduğunu gösterdi.

Petrolde güney koridoru
6- Türkiye açısından önem taşıyan bir başka vurgu da Hazar Havzası ve Irak petrol ve doğalgazının Avrupa ve dünya pazarına “güney koridoru” üzerinden ulaştırılması vurgusuydu. Bu da Türkiye’nin alternatif hatlar geliştirme çabalarına karşı, güney koridorundaki ısrarının destekleneceğine işaretti.

Irak’ta görüş birliği
7- Yine Clinton’ın ifadeleri ve ortak bildirideki vurgular, Irak konusunda iki ülkenin görüş birliği içinde olduğunu ortaya koydu. Toprak bütünlüğü ve siyasal birliği sağlanmış demokratik, çoğulcu, birleşik, Federal Irak formülü, Türkiye’nin kaygılarını gidermek açısından önemli bir tanımlamaydı.

PKK ile mücadele
8-  Clinton, PKK için “ortak düşman” ifadesini kullandı. Bu ifade, ortak bildiride de yer aldı. PKK’yla mücadelede ABD’nin sağladığı istihbarat işbirliğinin süreceği, güçlü bir şekilde vurgulandı.

Filistin-İsrail sorunu
9- Yapılan ortak açıklama, ABD ile Türkiye’nin Filistin-İsrail sorunun çözümünde aynı çizgide durduklarını gösterdi. Türkiye’nin, İsrail-Suriye arasında arabuluculuğa devam edebileceği mesajı çıktı.

Obama’nın ziyareti
10- Hillary Clinton, ABD Başkanı Barack Obama’nın önümüzdeki ay Türkiye’yi ziyaret edeceğini, bu kararın önceki gün alındığını açıkladı. Türkiye’nin, Obama’nın ziyaret edeceği ilk ülkeler arasında yer alması önemli. Obama’nın, İslam dünyasına bir Müslüman bir ülkeyi ziyareti sırasında önemli mesajlar vereceği ama bunun hangi ülke olacağının bilinmediği belirtiliyordu. Bu ülkenin Türkiye olması beklentisi arttı. Obama’nın, İslam dünyasına laik ve demokratik Türkiye’den mesaj göndermesi dahi bir “mesaj” olarak yorumlanabilir.

 

Milliyet, 08.03.09

Obama nisanda geliyor

Clinton, Obama’nın bir ay içinde Türkiye’yi ziyaret edeceğini açıklarken, "Başkan, Türkiye ile dostluğa önem veriyor" dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, dün Dışişleri Bakanı Ali Babacan’la görüşmesinden sonra düzenlenen ortak basın toplantısında ABD’nin yeni Başkanı Barack Obama’nın bir ay içinde Türkiye’yi ziyaret edeceğini açıkladı. Obama’nın nisan ayında Türkiye’ye yapacağı bu ziyaret, "Göreve geldikten sonra ilk 100 gün içinde bir Müslüman ülkeye giderek İslam dünyasıyla ortak çalışmalar yapmak için önemli mesajlar verecek" anlayışını güçlendirdi. Ancak Obama’nın Türkiye ziyaretinin bu amaçla olup olmayacağı netleşmedi. Çalışma ziyareti için dün Türkiye’ye gelen Clinton, ABD’li bir gazetecinin, "Obama Müslüman bir ülkeye gidecekti. Mesajını Türkiye’den mi verecek?" sorusuna gülerek, "Hayır, daha dün (önceki) akşam konuştuk. Daha ziyaretle ilgili planlama aşamasındayız, henüz belirlenmedi" diye yanıt verdi.

Yetkililer, Obama’nın ziyaretinde ilk durağının Ankara olabileceğini, İstanbul’da 6-7 Nisan’da Türkiye ve İspanya’nın eşbaşkanlığında yapılacak "Medeniyetlerarası İttifak Toplantısı"na katılması için de çalışılacağını belirttiler.

Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Babacan’la görüşen Clinton’ın 16 saatlik Ankara ziyareti nedeniyle, Temmuz 2006’da iki ülke arasında imzalanmış stratejik ortak vizyon belgesinin devam ettiğini vurgulayan ortak bir açıklama da yapıldı.

Ortak açıklamada PKK ve El Kaide eşdeğer tutularak iki ülkenin "ortak düşmanı" olarak nitelendi. Clinton, basın toplantısında da PKK için aynı ifadeyi kullandı.
Ziyaret yeni planlanıyor

ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye’ye yapacağı gezi planlarının yeni başladığı bildirildi. ABD Başkenti’ndeki yetkililer, Obama’nın gezisi için "ikili ziyaret" ifadesini kullandılar ve henüz ayrıntıların belirgin olmadığını söylediler.

Atatürk’e saygılar

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın ortak basın toplantısı, kahkahalı görüntülere sahne oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Clinton ile bir araya geldi. Başbakanlık Resmi Konutu’nda basına kapalı yapılan görüşme, saat 10.10’da başladı. Hillary Clinton, Anıtkabir ziyaretinde ise Özel Deftere, "Bu büyük ülkenin kurucusuna saygımızı ve Amerikan halkının dostluğunu göstermek için ülkem adına burayı bir kez daha ziyaret etmekten onur duyuyorum" yazdı.

Basın özgürlüğü canlı demokrasinin parçası

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, hem NTV’de hem de CNN Türk’te Başbakan Erdoğan’ın kendisine geçen hafta açıklanan ve Türkiye’yi eleştiren ifadeleri nedeniyl tepki gösterdiği "İnsan Hakları Raporu"nu sorduğunu söyledi. NTV’de "Haydi Gel Bizimle Ol" programına katılan Clinton, CNN Türk’te Mehmet Ali Birand’ın sorularını özetle şöyle cevaplandırdı:

Başkan Obama Türkiye’ye bir NATO müttefiki olarak mı yoksa bir İslam ülkesi olarak mı geliyor?

Bir müttefik, bir ortak, bir dost ve ABD’nin temsilcisi olarak geliyor. NATO’da müttefiğiz, Afganistan, terörle mücadele gibi konularda ortağız ve arkadaşız.

İstanbul’dan İslami dünyaya bir mesajı olacak mı?

Türkiye’ye gelerek Türk insanlarına hitap edecek. Türkiye herkesin bildiği gibi laik anayasasıyla bir demokrasi modeli. İslamın ikisiyle birlikte olabileceğini gösteriyor. Bence bu konuda önemli bir örnek.

Türkiye’yi nasıl tanımlıyorsunuz. Önceki yönetim "ılımlı İslam" tanımlamasını yapardı. Siz de aynı terminolojiyi mi kullanacaksınız?

Bir ülke için dini tanımlama yapmak istemiyoruz. Türkiye ile ilişkileri güçlendirme ve derinleştirme fırsatı arıyoruz. Türkiye’nin pekçok anlamı, yönü var. Sevdiğim yanları canlılığı, toplumu ve demokrasisi. Çoğu Müslüman ama diğerleri dışlanmıyor. Böyle bakılınca pekçok kesim birlikte ilerliyor ve bu heyecan verici. Türk halkıyla bu ilişkiyi kurmak istiyoruz.

Başbakan, Dışişleri Bakanlığınızın insan hakları raporuyla ilgili şikayette bulundu mu? Bu konuyu gündeme getirdi mi?

Evet gündeme getirdi.

İnanmıyorum.
Getirdi. Dostların yapması gereken bu. Aksi samimi olmazdı. Eleştirisi var ve gündeme getirirmiyorsa endişe duyardım.

Tepkiniz ne oldu

Her yıl bu raporu yayınlarız. Sizi tamamiyle anlıyorum. Ben de politikacıyım. Hiçbir politikacı basının kendisini eleştirmesinden hoşlanmaz. Genel anlamda Türkiye’nin ifade özgürlüğü, dini özgürlükler konusunda muazzam yol katettiğine inanıyoruz.

Basın özgürlüğü bir zorunluluk değil midir?

Canlı bir demokrasinin parçasıdır. Bizim gibi kamuoyuna mal olmuş kişiler de basından şikayet edebilir. Bu bir etki-tepki meselesi...

Yoksa şikayet mi ediyorsunuz

Şikayet etmiyorum, anlıyorum. ABD basınından şikayet etmiyorum. Doğal ancak gerekli bir gerilim

Türkiye’den yardım konusunda üç konu saysanız hangisi olur, İran, Pakistan Afganistan?

Üçünü de sayarım. Türkiye’nin rolünün önemi burada.

Daha fazla asker istiyorsunuz

Tartışacağız. Türk hükümetine bağlı. Afganistan’da Türk askerlerinin de ABD askerleri ile birlikte savaşıp ölecek cesareti var. Türkiye’nin İsrail ile Suriye arasındaki arabuluculuğunu alkışlıyorum, muazzam yardımcı bir çabaydı. ABD’nin iki devlete dayalı çözüm planını harekete geçirmesi için Türkiye’nin liderliğine ihtiyacı var. İran’a gelince siz onları bizden iyi tanıyorsunuz. İran’ın davranışları konusunda sizin nüfuzunuza ihtiyacımız var.

Hürriyet, 08.03.09

 

Clinton'ın kıskandığı reformlar
Dışişleri Bakanı Babacan, Clinton ile görüşmelerinde Türkiye’deki reform sürecini uzun uzun konuştuklarını, ABD Dışişleri Bakanının bu konuda sorular sorduğunu, kendisinin de, "Türkiye’nin neler yaptığını, mortgage ile ilgili, 2003-2005 yılları arasında bankacılık sistemiyle ilgili neler yaptığını uzun uzun anlattığını" ifade etti. Babacan, Clinton’un da kendisine, "Siz zamanınızın çok ilerisindesiniz, keşke biz de zamanında bunları yapsaydık" dediğini söyledi.

 

 

Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türk-ABD ilişkilerinin ABD’deki yeni yönetimle beraber yeni bir döneme girdiğini söyledi.
Babacan, NTV’ye yaptığı açıklamada, Türk-ABD ilişkilerindeki bu yeni dönemin sinyallerinin yapılan ikili tüm temaslarda alındığını belirterek, iki ülkenin dış politikadaki temel önceliklerinin tamamen örtüştüğüne işaret etti.
Gelecek dönemde ilişkilerde bütün vurgunun işbirliğine yapılacağını ifade eden Babacan, "İstişare-işbirliği odaklı bir döneme giriyoruz" dedi ve ABD’nin açık bir şekilde pek çok konuda Türkiye ile beraber çalışmak isteğini kaydetti.
ABD Başkanı Barack Obama’nın bir ay içinde yapılması planlanan Türkiye ziyaretine ilişkin olarak, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jim Jones’un ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’ın Ankara’ya gelişinden önce kendisini aradığını söyleyen Babacan, tarih konusunda güvenlik nedeniyle açıklama yapamayacağını, tarihin ABD tarafından ilan edileceğini belirtti.
Obama’nın Türkiye’ye Medeniyetler İttifakı toplantısı odaklı değil, ikili ziyaret için geleceğini ifade eden Babacan, ziyaretle ilgili hala üzerinde çalışılması gereken korular olduğunu söyledi.
Clinton’un Türkiye ile ilgili "Ilımlı İslam" ifadesini kullanmamasının anımsatılması ve ABD’nin Türkiye’ye yönelik bakış açısında bir değişim olup olmadığının sorulması üzerine Babacan, İslam’ın tek olduğunu ifade ederek, Türkiye’de demokrasi, laiklik ve İslamiyet’in bir arada bulunması ve işliyor olmasının bölge için önemli örnek teşkil ettiğini belirtti. ABD’nin de bunu önemsediğini söyleyen Babacan, Washington yönetiminin bu çerçevede bundan sonraki dönemde pek çok alanda Türkiye ile ortak olarak çalışma isteğinde olduğunu ifade etti.
Clinton’un "Türkiye’nin ABD’nin stratejik ortağı olduğu" yönündeki sözlerine atıfta bulunan Babacan, ABD’nin Türkiye’nin hem bölge hem de Avrupa için önemli bir ülke olduğunun farkında olduğunu kaydetti. Babacan, Obama’nın da ABD dışı ilk ziyaretlerden birinin Türkiye yapacak olmasının, "dünyaya önemli bir sinyal verdiğini" kaydetti.
Türkiye’nin son dönemde yaşadığı transformasyon sürecinin ilgi çektiğini ifade eden Babacan, Clinton ile görüşmelerinde Türkiye’deki reform sürecini uzun uzun konuştuklarını, ABD Dışişleri Bakanının bu konuda sorular sorduğunu, kendisinin de, "Türkiye’nin neler yaptığını, mortgage ile ilgili, 2003-2005 yılları arasında bankacılık sistemiyle ilgili neler yaptığını uzun uzun anlattığını" ifade etti. Babacan, Clinton’un da kendisine, "Siz zamanınızın çok ilerisindesiniz, keşke biz de zamanında bunları yapsaydık" dediğini söyledi. Türkiye ile ABD’nin savunduğu ilkeler ve yaymaya çalıştığı değerlerin örtüştüğünü kaydeden Babacan, "Ekonomik ve siyasi reformlarımız gözden kaçmıyor. Bunlar ABD’nin de dünyaya yaymaya çalıştığı ilkeler. Irak’ta demokrasi yerleşiyorsa, bunda bir numaralı katkıyı yapan ülke Türkiye’dir" diye konuştu.

TÜRKİYE-ERMENİSTAN SÜRECİ DAHA OLUMLUYA GİDİYOR
Obama’nın 24 Nisan’da "soykırım" ifadesini kullanma riski olup olmadığının sorulması üzerine Babacan, Obama’nın seçim kampanyası boyunca yaptığı taahhütleri anımsatarak, "Bunu zaman gösterecek. Ben o noktada hala bir risk görüyorum ama burada önemli olan ABD’nin yeni yönetiminin Türkiye ile ilgili hassasiyetleri, önem verdiği konuları anlaması" diye konuştu.
Türkiye ile Ermenistan ikili planda konuşurken, başka ülkelerin araya girmesini yapıcı bulmadığını söyleyen Babacan, "Bu süreç daha olumluya gidiyor" dedi.
KEİ toplantısı için Erivan’a davet edildiğini anımsatan Babacan, ancak henüz karar vermediğini belirtti. Gitmekte bir sakınca görmediğini söyleyen Babacan, tarihle ilgili bazı çakışan programların söz konusu olduğunu ifade etti.
Babacan, "İlişkilerin tamamen normalleşmesi doğrultusunda işler gayet iyi gidiyor" derken, bir mesafe alındığını ancak sürecin dikkatle yürütülmesi gerektiğini ifade etti.
ABD insan hakları raporunun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Clinton ile görüşmesinde gündeme geldiğini kaydeden Babacan, raporun medyada bu kadar geniş şekilde yer almasına nedeni olarak, "Türkiye’nin önemli medya gruplarından biriyle ilgili oluşunu" gösterdi. Konunun görüşmelerin temel gündem maddelerinden olmadığını ifade eden Babacan, raporun bir görüş olduğunu, hazırlayanların da hataları olabileceğini, bu çerçevede konunun çok büyütülmemesi gerektiğini söyledi.
Bu raporların mümkün olduğunca tarafsız ve dengeli olmasının beklendiğini kaydeden Babacan, "Biz de bir insan hakları raporu yazacak olsak, herhalde her ülkesin sicilinde bir şeyler vardır" diye konuştu.

IRAK ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE DAHA ÖN PLANDA OLMAYA BAŞLAYACAK
Terörle mücadele konusunu da değerlendiren Babacan, sorumlulukların Irak tarafına geçmeye başlamasıyla birlikte, Irak’ın bu konuda önümüzdeki dönemde daha ön planda olmaya başlayacağını kaydetti.
Terör örgütü PKK ile mücadele konusunda Türkiye, ABD ve Irak arasında oluşturulan üçlü mekanizmanın çalışmaya devam edeceğini söyleyen Babacan, terörle mücadelede sadece askeri değil, ekonomik, sosyo-kültürül ve diplomasi gibi enstrümanların devrede olduğunu anımsattı.
Terörle mücadelede Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimin de katkısı olduğunu ifade eden Babacan, bunun istenilen noktada olmadığını ancak bölgedeki yönetimin, PKK ile arasına artan oranda mesafe koyduğunu kaydetti.
Babacan, ABD’nin PEJAK’ı da terör örgütü ilan ettiğini hatırlatırken, teröre bir bütün olarak bakılması ve gerekli mücadelenin yapılması gerektiğinin altını çizdi.
ABD’nin Irak’tan çekilmesinin zamana yayılacağını söyleyen Babacan, bu çekilmenin her hangi bir sıkıntıya sebep olmaması gerektiğine işaret etti. Babacan, Irak’ta risklerin çok olduğunu, sadece Kürt-Arap kutuplaşması değil, Şii-Sünni geriliminin de olabileceğini belirtti. Bunların olmaması için doğru adımların atılmasının önemine değinen Babacan, bu konuda Irak merkezi yönetimine büyük görev düştüğünü kaydetti.
ABD askerinin Irak’tan çekilme sürecinde Türkiye’den olası geçişine ilişkin bir soru üzerine Babacan, çekilme konusunun henüz detaylandırılmış bir çalışma olmadığını söyledi.
ABD’nin bu konuda "Genel anlamda sizden böyle bir şeyler talep edebiliriz" dediğini ifade eden Babacan, malzemelerin cinsi, miktarı, zamanlaması, rotası, nihai hedefi gibi konuların konuşulması gerektiğini, Türkiye’nin bu konularda mutlaka söyleyeceklerinin olacağını kaydetti.
ABD ile ilişkilerde açıklığın çok önemli olduğunu belirten Babacan, Türkiye ile ABD’nin iki eşit egemen ülke olduğunu, konulara bu anlayışla yaklaştıktan sonra hiçbir problemin ortaya çıkmayacağını kaydetti.
Babacan, Clinton ile görüşmelerde Türkiye’den Afganistan’a ek asker talebinin söz konusu olmadığını belirtti. NATO üyelerine genel bir çağrının söz konusu olduğunu anımsatan Babacan, ancak Türkiye’ye spesifik olarak ne NATO ne de ABD’den somut talep gelmediğini söyledi. Babacan, Afganistan’da çözümün askeri değil siyasi olması gerektiğini görüşünü bir kez daha dile getirdi.
Kıbrıs konusunun da Clinton ile görüşmelerde önemli gündem maddesi olduğunu söyleyen Babacan, Clinton’a gelinen sürece ilişkin detaylı bilgi verdiğini kaydetti. 2009’un Kıbrıs sürecinde önemli bir yıl olduğunu ifade eden Babacan, çözüme yönelik herkesin katkı vermesi gerektiğini belirtti. KKTC üzerindeki izolasyonlara da dikkati çeken Babacan, bunun adil olmadığının herkes tarafından görüldüğünü söyledi.

"İRAN’A ABD’DEN MESAJ GÖTÜRMÜYORUM
İran ile ilişkiler konusunda ise Türkiye’nin ikili ilişkilerinde saygı kelimesinin altını çizdiğini ifade eden Babacan, İran konusunda çözüm için diyalog, diplomasi ve İran’a eşit bir muhatap olarak yaklaşmanın önemli olduğunu söyledi.
ABD’ye de bu konuda diyaloğu tavsiye ettiklerini söyleyen Babacan, sert açıklamalarla sonuç elde etmenin mümkün olamayacağını kaydetti. Babacan, aynı tavsiyeleri İran’a da yaptıklarını belirterek, Türkiye’nin ilgili ülkelerin birbirini daha iyi anlaması için çalıştığını, zaten böyle bir beklentin de mevcut olduğunu ifade etti. Buna arabuluculuk ya da kolaylaştırıcılık denilemeyeceğini söyleyen Babacan, ancak tarafların memnun olduklarını kaydetti. Babacan, ABD’den İran’a herhangi bir mesaj götürmediğini de belirtti.
İsrail ile ilişkilere de değinen Babacan, temasların hiç kesilmediğini, dış politikada soruların konuşarak çözülebileceğine inandıklarını kaydetti. Babacan, İsrail ile ilişkilerin stratejik niteliği olduğunu, milli çıkarlar olduğu sürece bu perspektiften bakılması gerektiğini belirtti.
Gazze’de henüz ateşkes anlaşmasının bulunmadığını anımsatan Babacan, ateşkes ve barış sağlanması çerçevesinde Türkiye’nin ilgili tüm taraflarla temas içinde olduğunu kaydetti.
Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) Sudan Devlet Başkanı El Beşir hakkında aldığı tutuklama kararı da değerlendiren Babacan, Türkiye’nin bu konudaki birinci önceliğinin ülkede istikrar ve barışın sağlanması olduğunu söyledi.
Sudan’da Müslümanlar arasında kaynaşmayla alakalı bir süreç yaşanırken, karanın uygulanmasının yapacağı etkilerin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Babacan, "Hukukun gereği neyse yapılmalı ama zamanlama konusunda dikkatli olunması gerekiyor" dedi.
Babacan, Sudan’da çatışmaların tekrar başlaması durumunda, bunun sonuçlarının iyi mi kötü mü olacağının herkes tarafından düşünülmesi gerektiğini kaydederken, gelişmelerin Sudan’da bölünme sürecini hızlandırabileceği endişesi duyduklarını belirtti.
Bu konudaki eleştirilere de değinen Babacan, "Seçim ortamındayız. İster istemez iktidar partisiyle ilgili tartışmalar bazen rasyonalitesini kaybedebiliyor. Biz bunlara aldırış etmiyoruz" dedi.
Dünya kadınlar günü vesilesiyle de, kadın hakları alanında Türkiye’de önemli ilerlemeler sağlandığını söyleyen Babacan, kadınların siyaset içinde daha fazla yer almaları gerektiğini sözlerine ekledi.

 

Milliyet, 08.03.09

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.