Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Demirtaş'tan sandık teminatı

Demirtaş'tan sandık teminatı
Referandumu boykot kararı alan BDP'nin özellikle Güneydoğu'da seçime gidecek vatandaşları tehdit ettiği yada fişleyeceği yönündeki iddialara BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş'tan cevap geldi.
 

Milliyet gazetesinden Devrim Sevimay'a konuşan Demirtaş; "BDP'nin söylemi değil bu. Bunu kim söylüyorsa biz reddediyoruz. Tam tersine korktuğu için sandığa gidemeyen varsa, lütfen o sabah bizi arasın, biz kendisinin güvenliğini sağlayalım. Hiç kimseden korkmasın, gitsin evet mi diyor hayır mı diyor özgür iradesini sandığa yansıtsın." dedi...

 

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu "Boykot, evet demektir" dedi, bazıları da "Boykot, mahcup evet'tir" diyorlar. O zaman ben de şöyle bir çağrı yapıyorum: Boykotla evet arasında fark yoksa o zaman kimse yorulmasın, evde otursunlar, boykot nasılsa evet demektir, herkes boykot etsin!

Gerçi kimileri de "Boykot hayırdır" diyor, ona ne dersiniz?

Bizi bir türlü paylaşamıyorlar. Başbakan da "Boykot hayır'a hizmettir" demeye getiriyor. Görünen o ki aslında her iki taraf da boykotun ortaya çıkardığı siyasi mesaj anlaşılmasın diye uğraşıyor.

Nedir boykot?

Boykot, "Ben yeni anayasa istiyorum" demenin en samimi yoludur.

Ama şu da doğru değil mi; hangi sonuç çıkarsa boykot onun "kullanılan oy" içindeki oranını yükseltmiş olacak?

Yok, biz bu kadar ince hesaplar içine girmedik. Biz, evet de çıksa hayır da çıksa 13 Eylül sabahı Türkiye yeni bir anayasayı tartışmak zorundadır ve bu tartışmayı ancak boykot gücüyle derinleştirebiliriz, dedik. Çünkü eğer milyonlarca insan boykot ederek "Ben artık yeni bir anayasa istiyorum" diyorsa bu talep çığ gibi büyüyerek devam edecektir. Bu nedenle hayır da çıksa evet de çıksa insanlar ürkmesinler, 13 Eylül itibarıyla yeni bir anayasa tartışması başladığında AKP'nin şu anda değiştirdiği maddeler de dâhil olmak üzere hepsi zaten yeniden tartışmaya açılacaktır.

Boykotçu Türkler de çok

Kaç milyon boykot bekliyorsunuz?

En son seçimde 2.4 milyon oy aldık. Üstelik BDP'li olmayıp, ama ısrarla yeni anayasa isteyen, "Ben evetçilerle hayırcılar arasında sıkışmak istemiyorum" diyen Batı'da çok sayıda çevre var.

Oransal tahmininiz nedir?

Diyarbakır'da yüzde 60'ın üstünde boykot çıkar, bölgede yüzde 50, Türkiye'de de boykotun sesi duyulur.

Van, bölgenin en zengin kentlerinden; Van'da evetler boykottan çok olmaz mı?

Hayır, Van'da da boykot daha çok çıkar.

En düşük beklediğiniz yer neresi?

Rize. Çok iddialı değiliz Rize'de. (Gülüyor)

Peki bölgeden ciddi oranda evet çıkarsa ne yapacaksınız?

Kıyamet kopmaz. Biz yeni anayasa talebimizi ısrarla sürdürürüz.

Kendinizi ne kadar evet çıkarsa sorgularsınız?

Yüzde 50'ye yakın bir boykot çıkmışsa biz başarılı olmuşuz demektir.

Yalnız o orandan boykot değil de sandığa gitmemiş olanları nasıl ayıklayacaksınız? Her seçimde böyle yüzde 15-20'lik bir oran var.

Her seçimde sandığa gitmeyen illa ki vardır, ama bu seçimde herkes politize oldu, katılım yüksek bekleniyor. İkincisi, biz sandığa gitmemenin propagandasını yapmış bir partiyiz, elbette sandığa gitmeyen her oy bizimdir. Kaldı ki bunu ayıklamanın bir kriteri, bir barometresi de yok. Buradan yola çıkarak kimse şimdiden "Boykot etkili olmamıştır" demenin yolunu aramasın.

Sonucu BDP belirleyecek

Şu görüşe ne dersiniz: "Ak Parti için aslında olabilecek en iyi seçenek BDP'nin boykot demesiydi. Çünkü böylece hem hayırların sayısı artmayacak, hem de BDP'yle aynı karede görünmeyerek Karadeniz'i, Orta Anadolu'yu ve Batı'yı kaybetmeyecek."

Biz boykot kararımızı AKP'ye yarar mı yaramaz mı ya da öbür tarafa yarar mı yaramaz mı hesabıyla almadık. Bize yarar mı yaramaz mı, ona baktık. Ama bugün bu görüşler konuşulduğuna göre demek ki evetlerle hayırlar hakikaten çok dengede ve bizim pozisyonumuz belirleyici bir pozisyon.

Dolayısıyla evetçiler "Hayır çıkarsa", hayırcılar da "Evet çıkarsa vebali BDP'nindir" diyorlar.

Desinler iyi, demek ki BDP'yi hesaba katmadan hiç kimse siyaset yapmamalı bu ülkede. Bunu anlamış olacaklar en azından.

Aslında evetçilerin çoğu BDP'nin kalben "evet" demek istediğini ama diyemediğinizi düşünüyor.

Niyet okumadır o...

Sizin hakikaten mi aklınız "evet"e yatmıyor?

İnanın benim sandığa gitmek dışında hiçbir seçeneğim olmasaydı o zaman da oy pusulasının üstüne kocaman harflerle "BOYKOT" yazıp öyle sandığa atardım. Ben boykota yürekten inanıyorum ve insanlar da boykota yürekten inanıyorlar. Biz zaten halktaki ağırlıklı eğilimin ne evet ne hayır olduğunu gördükten sonra boykot kararında ısrar etmeye başladık. Burada bir baskı yok, tehdit yok, insanların kendileri gönüllü bir şekilde sandığa gitmeme düşüncesindeler.

Zorla yüzde 65 oy alınmaz

Ama biliyorsunuz değil mi; büyük oranda boykot çıksa bile "Bunun ne kadarı baskıyla, ne kadarı gönüllü" tartışması başlayacak.

Tabii bir yandan sonuçlara şimdiden meşruiyet gölgesi düşürmeye çalışıyorlar, fakat şundan herkes emin olsun ki ortada bir tehdit varsa AKP'nin yarattığı tehdit dışında hiçbir tehdit yok.

Nasıl Ak Parti'nin yarattığı tehdit?

Yani Başbakanın partisi ve ona bağlı hükümet organları şu dedikoduyu yayıyorlar şu anda: Kırsal bölgelerde özellikle oy kullanmayanların "yeşil kart"ları iptal olabilir; aldıkları sosyal yardımlar kesilebilir; yarın bir gün KÖYDES projeleri aksayabilir, diyorlar. İçişleri Bakanı bugün (3 Eylül) Diyarbakır'da konuşmuş "Sembolik olarak oy kullanmamanın cezai yaptırımı olabilir" demiş. Bu söylemlerin hepsi bir yerde tehdittir, "Mutlaka sandığa gidin" baskısıdır. Aslında bu tehditler olmasa tam tersine sandığa gitmeme oranı çok daha yüksek olur.

Öcalan'ın "Aktif boykot" çağrısı ne demek?

Aktif çalışma demek. Bizim için yeni bir şey değil. Zaten mitinglerimizi, gezilerimizi aktif yürütüyorduk.

Peki "Sandığa giden haindir", "12 Eylül'de sokağa çıkma yasağı var" havası nedir?

BDP'nin söylemi değil bu. Bunu kim söylüyorsa biz reddediyoruz. Tam tersine korktuğu için sandığa gidemeyen varsa, lütfen o sabah bizi arasın, biz kendisinin güvenliğini sağlayalım. Hiç kimseden korkmasın, gitsin evet mi diyor hayır mı diyor özgür iradesini sandığa yansıtsın.

Zorla kepenk kapattırma günleri daha çok taze yalnız...

Ama kepenk kapatıldığı dönemlerde de yüzde 90'ı kendi istediği için, gönüllü kapatıyordu. Zaten bir gönüllülük olmasa bunca yıl nasıl bu siyaset burada yaşar? Esnafa zorla kepenk kapatırdık diyelim; esnaflar Diyarbakır nüfusunun üçte birinden fazlasını temsil ediyorlar. Gönülsüzlerse o zaman BDP yüzde 65 oy nasıl alıyor? Demek ki bilinçli bir tercih var.

'Korkak' dendikçe boykot artıyor

Sizce Diyarbakır'ın "Evet" diyeceklerini açıklayan 14 STK yöneticisini niye ikna edemediniz?

Bu son derece normal bir şey. Asıl Diyarbakır'dan yüzde yüz boykot çıksaydı, ürkerdim, ne oluyor, burada bir terslik var, hiç mi farklı düşünen yok derdim.

Bölgeden böyle farklı bir sesin çıkması evetlerin sayısını artırır mı?

Hayır, bizim yaptığımız çalışmalarda tam tersine şöyle bir tepkiyle karşılaşıyoruz: Bu STK'lar neden bizim adımıza açıklama yapıyorlar? Esnaflar, işverenler halen bize bu rahatsızlıklarını ifade ediyorlar.

Yine mesela "Sandığa gitmemek korkaklıktır" söylemi de burada ters tepiyor. Çünkü o vatandaş "Bana tehdit yapılmadı. Ben boykota inandım. Bu niye bana hakaret ediyor" diye düşünüp, boykotta daha da ısrarcı oluyor. Aslında böyle yazıp çizenler farkında değiller ama boykota çalışıyorlar.

14 STK'nın eveti bölgedeki boykotu kırmasa da Batı'daki evetleri artırmaz mı?

Kelebek etkisi diye bir şey vardır, "Uzakdoğu'da bir kelebek kanat çırpsa o Amerika'ya kadar bir fırtınaya dönüşebilir" denir. Yani Diyarbakır'daki etkisi kelebek etkisidir de İstanbul'da kasırgaya dönüşür mü, onu bilmiyorum.

8'inden sonra da karar değişmez

11'inde adım atılsa 12 Eylül'de sandığa gider misiniz?

Hayır, o sayfa çoktan kapandı bizim açımızdan.

Çoktan dediğiniz, daha Nusaybin'de bazı maddeler olursa bakarız demiştiniz?

Çok olmuş işte baksanıza, Nusaybin dediğiniz 10 gün önce.

Ama bir dalgalanma da oldu sizde?

Biz şunu dedik, Meclisi olağanüstü toplantıya çağırıp iki günde seçim barajını düşürebiliriz. O konuştuğumuz günlerde halen bu ihtimal vardı. Ama artık teorik olarak da pratik olarak da mümkün değil. Kararımız kesin boykot.

Yalnız bir keresinde önce sine-i millete, sonra yine Meclis'e dönmüştünüz. Bu kez de mesela 9 Eylül'de (8 Eylül'de Öcalan'la avukatlarının görüşmesi var) yeni bir karar açıklar mısınız?

BDP'nin kararı Parti Meclisi'nde alındı, o karar ancak Parti Meclisi'nde değişir ancak. Fakat Parti Meclisi'nin de böyle bir görüşü yok.

'Kılıçdaroğlu istese prim yapabilirdi ülke çıkarlarını parti önünde tuttu'

Kılıçdaroğlu bir süredir Kürt sorununun çözümüne yönelik farklı bir dil kullanıyor; nasıl geliyor kulağınıza?

"Çözüm olacaksa Öcalan'la diyalog olabilir" şeklindeki yaklaşımı bence önemliydi. Çünkü istese Öcalan'la görüşülmesini AKP'nin aleyhine kullanabilir, oradan prim yapmak isteyebilirdi ama CHP bunu yapmadı ve belki de o yaklaşımıyla pek çok şeyin önünü kesti.

Bir görüşme kaseti mevzusudur gidiyor, siz böyle bir şey duydunuz mu?

Çok sağlam kaynaklardan duymadım açıkçası, ama böyle bir şeyin olduğu, açıklanabileceği spekülasyonları bizim de kulağımıza geldi. Tabii eğer böyle bir şey var idiyse Kılıçdaroğlu "Görüşülebilir" diyerek onun da önünü kesti. Bence burada Sayın Kılıçdaroğlu hayati bir konuda ülkesinin çıkarlarını partisinin çıkarından önde tutabileceğini gösterdi, ki bu geleceğe dair önemli bir işarettir. Böyle yaklaşılırsa zaten Kürt sorunu da çözülür çünkü.

Genel af olabileceğini söylemesini nasıl değerlendirdiniz?

Genel af burada büyük bir heyecan yaratmıyor. Kılıçdaroğlu'nun da bunu bilmesi lazım: Genel af bu işin son halkası. Buradaki insanlar genel af çıkınca sorunların çözülmeyeceğini görüyorlar. İnsanların öncelikle istediği kendi dil, kültür, inanç meseleleri... PKK'yı dağdan indirmekle sorun bitmiyor, ama tabii şu açıdan önemli: CHP genel affı konuşabiliyorsa demek ki çözümü de konuşabilir. Çünkü sonuçta genel af da çözümün bir parçasıdır, ekonomi de çözümün bir parçasıdır. Bunları parça parça ifade ediyor CHP.

Bu açıdan baktığınızda yaklaşık üç aydır izlediğiniz CHP, MHP çizgisinden kopup da gelmiş gibi gözüküyor mu size?

Daha az milliyetçi, daha az ulusalcı... Bu elbette Kürt sorunu konusunda çok kayda değer, ama henüz güven verici değil. Henüz mırıldanıyor CHP, yüksek sesle konuşmuyor. Çünkü Kılıçdaroğlu CHP'yi tam değiştirebilmiş değil. Dolayısıyla tüm bu sözler bize daha çok "Kılıçdaroğlu kendi fikirlerini söylüyor" gibi geliyor. Yani "Bu CHP'nin fikridir" gibi hissetmiyoruz biz.

Sanırım henüz karar veremediler ama diyelim ki Kılıçdaroğlu Diyarbakır'a geldi; sizce nasıl karşılanır?

Burada Kılıçdaroğlu'na yönelik bir tepki yok, ama tabii büyük kitleleri toplayamayacağı da ortada. Hani başka bir partinin genel başkanına öneri yapmam ne kadar şık olur bilemiyorum, ama sonuçta ben Diyarbakır milletvekiliyim, bu söyleyeceğim lütfen böyle düşünülsün: Mitingden çok burada insanları dinlemeye gelmeli Kılıçdaroğlu. Buradaki insanların dinlemekten çok anlatmaya ihtiyacı var, ki bence artık CHP'nin konuşmaktan çok, bir süre burayı dinlemesi gerekiyor.

Not: Daha söyleşimiz yayımlanmadan yanıtı geldi. Demirtaş'la görüşmemizden iki gün sonra, yani 5 Eylül tarihli Radikal gazetesinde Murat Yetkin imzasıyla yayınlanan söyleşide Kılıçdaroğlu "Diyarbakır'a artık daha çok gideceğiz, daha çok dinleyeceğiz, daha çok konuşacağız" dedi.

 

13 EYLÜL'DEN ÇOK 21 EYLÜL SABAHI ÖNEMLİ

Kampanyanın sertleşmesinden endişelenen kalemler haftalardır soruyordu, "Bunun bir de 13 Eylül'ü var, bu kadar kavga ederseniz büyük sorunları nasıl birlikte çözeceksiniz?" diye. Demirtaş'tan bu soruya da yanıt olacak önemli bir çağrı geldi:

Sizce 13 Eylül sabahı nasıl bir güne uyanmış olacağız?

Şunu düşünecek insanlar; "Biz ne yaptık? O kadar kıyamet kopardık ama Türkiye aynı Türkiye, değişen bir şey olmadı." Bunu düşündükleri anda referandum sürecinin çok çok abartıldığını görecekler ve hemen onun o ruh halinden çıkacaklar. 13 Eylül sabahı aslında herkes çok daha sakin bir Türkiye'ye uyanacak. Ve sakin kafayla düşünmeye başladıklarında da "Ya keşke biz de boykot etseydik" diyecekler.

Peki, 21 Eylül sabahı ne olacak?

21 Eylül sabahı, 13 Eylül sabahından hepimiz için çok daha fazla önemli. Bütün Türkiye 20 Eylül'de ateşkes bitmesin, uzasın istiyor. Bunun olup olmadığını göreceğimiz bir 21 Eylül sabahı 13 Eylül sabahıyla karşılaştırılamaz bile. O başka bir şey... Çatışma, savaş başka bir şey...

Canımızda hissedeceğimiz bir şey...

Kesinlikle... O yüzden bence mutlaka 13 Eylül'le 20 Eylül arasındaki o bir haftalık süre çok iyi kullanılmalı.

Nasıl?

Hayır diyeni de, evet diyeni de, boykot diyeni de, şu noktada buluşabilmeli: Artık bu savaş bitsin! Buluşabiliriz o bir hafta içersinde. Bu siyasi tartışmaları kavgaları, çıkarları herkes 13 Eylül sabahından itibaren bir kenara bırakabilir, boykotçular, evetçiler, hayırcılar çıkıp "Bu savaş bitsin" derse, o savaş gerçekten biter, 21'ine uzamaz.

Ama tam olarak ne olursa?

Yani herkes aynı anda, her iki tarafa da şu çağrıyı yapmalı: "Yeter artık! Operasyonlar da dursun, eylemler de dursun, ateşkes kalıcı hale gelsin, bu iş siyasete bırakılsın." Kılıçdaroğlu da bu çağrıyı yapsın, Başbakan da yapsın, biz de yapalım: Üç yerden de bu ses gelirse ben tarafların bu seslere kulak vermeme gibi bir durumu olacağını düşünmüyorum.

 

ZATEN EN DİBİ GÖRDÜK, DAHA ÖTESİ YOK

Referandumda evet deme şartlarınızdan biri de yüzde 10 seçim barajının düşürülmesiydi, ama düşecek olsa belki de bir MHP-CHP koalisyonu olacak. Buna sebebiyet verdiğinize BDP olarak sonradan pişman olmaz mısınız?

Demokrasinin gereğidir. Bu birileri açısından facia gibi görülebilir, ama kim ki demokrasiye, halkın iradesine inanıyorsa buna da inanacak. Başbakan diyor ki, "Baraj düşerse benim milletvekili sayım" düşer. Demek ki bir sürü milletvekili hırsızlığı yapmışsın, bu nasıl bir "milli irade"ye saygıdır. Çıkarsa çıkar, ne yapalım. Biz baraj düştüğünde şu kadar milletvekiliyle giriyorsak, öbürü de şu kadar milletvekiliyle geliyorsa ve iktidarı oluşturuyorsa herkes buna saygı duyacak.

Ama MHP-CHP koalisyonu olursa en çok bundan zarar görecek olan Kürt sorunun çözüm süreci olmaz mı?

Ne olur yani? O zaman bin 500 Kürt siyasetçisi mi tutuklanır? Yüzlerce Kürt çocuğu mu tutuklanır? Ne olur merak ediyorum, yani nasıl bir zarar görürüz, daha ötesi ne? Katliamlardan mı geçirecekler bizi, darağaçlarına mı çekecekler? En dibi gördük zaten, bundan ötesi yok bizim için. Dolayısıyla AKP, MHP, CHP, bizim açımızdan farkları yok. Gelen iktidar halkın taleplerini duyacak mı duymayacak mı? Duymayan gider, CHP-MHP gelir, duymuyorsa bu talepleri onlar da gider.

Şimdi bu konuşmadan CHP-MHP koalisyo-nunu istiyorsunuz gibi de zannedilebilir?

Hayır, ben BDP iktidarını istiyorum ve onun için uğraşıyorum.

Zaman, 06.09.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.