Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Yeni anayasaya kapı aç

YENİ ANAYASAYA KAPI AÇ

Başbakan Erdoğan, günlerdir konuşulan Diyarbakır mitinginde beş yıl önce verdiği yirmi sözü tuttuğunu söyleyip referandumda ‘Evet’ istedi: Darbe anayasası yerine milletin anayasasını yapalım
 

Başbakan Erdoğan, merakla beklenen Diyarbakır mitinginde halka seslendi. Erdoğan diğer illerde düzenlediği referandum mitinglerinden farklı olarak, bölge milletvekilleri ve çok sayıda Bakanı da kürsüye çıkardı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve bölgeden birçok milletvekili teker teker anons edilerek sahneye çağrıldı. Eski futbolcu Hakan Şükür de Erdoğan’ın konuşmasının ardından kürsüye çıktı. 2011’de geniş tabanlı bir anayasa hazırlayacaklarını, şimdi bunun kapısını araladıklarını belirten Erdoğan, 2005 yılında Diyarbakır’da söylediği “Kürt sorununu biz çözeceğiz” sözünün de arkasında olduğunu kaydetti.

Başbakan Erdoğan Diyarbakır’da özetle şunları söyledi:

Demokrasinin önemini cezaevinde anladım

Şair Ahmed Arif, “Seni Diyarbakır gibi düşünüyorum” demişti. Biz de sizi Diyarbakır kadar büyük bir muhabbetle seviyoruz. İnsan kutsaldır, insan hakları da kutsaldır. Bizde millete efendilik yok millete hizmetkâr olmak var. Biz siyasetimize insanı yerleştirdik. İnsan haklarını geliştirmeyi hedef bildik. İnsanımız mutlu değilse geri kalan hiçbir şeyin önemi yoktur. Çünkü demokrasi yoksa ekonomi de gelişmez, güvenlik de sağlanamaz. Büyük sıkıntılar yaşadık. Menderes bu ülkede demokrasiyi işler kıldı. Tahammül edemediler. Darağacına gönderdiler. 12 Mart’ta bir daha müdahale ettiler. 12 Eylül’de bir daha. Kaybeden yine gencecik fidanlar oldu, demokrasimiz oldu. Özal’ın mücadelesi Türkiye’yi dünyaya açtı. 90’ların ilk yarısı değişime direnenlerin kirli oyunlarıyla geçti. 28 Şubat milli iradeyi hiçe saydı. Memleketin üzerine çöktü. Bu kardeşiniz, 12 Aralık 1997’de Siirt’te şiir okuduğu için yargılandı. Pınarhisar Cezaevi’nde yattım. Dört duvar arasında milletimin hayır dualarıyla ayakta kaldım. Umutsuzluğa kapılmadım. Milletime olan sevdamı çoğalttım. Özgürlüğün kıymetini anladım demokrasiye olan ihtiyacı çok daha iyi anladım.”

 

Faili meçhullerin acısını iyi biliriz

Konuşmasında bölgede halkın yaşadığı sıkıntılara değinen Erdoğan şunları söyledi: “Biz bu ülkede yazı yazdığı için, konuştuğu için, şiir okuduğu için aş, iş, demokrasi dediği için mahpus damlarında çürümenin nasıl bir duygu olduğunu iyi biliriz. Başındaki örtü yüzünden dışlanmanın ne olduğunu iyi biliriz. Üniversite kapılarında boynu bükük kalmanın ne demek olduğunu iyi biliriz. Yoksulluğu iyi biliriz. Bir geceyarısı sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak katledilen faili meçhullerin acısını çok iyi biliriz. Evi basılıp tarumar edilmek nedir biliriz. Kitapların derdest edilmesini biliriz, köy boşaltılması, mera yasaklanması nedir biliriz. Hapisteki oğlunu ziyarete giden ama oğluyla tek kelime Kürtçe konuşamayan annenin feryadını biz biliriz. Hakkari’de sabah ezanını okuduktan sonra saldırıya uğrayan İmam Aziz’in acısını biz biliriz. Oğlunu şehit vermiş annenin gözyaşı benim yüreğime akar. Oğlunu çetelere kaptırmış annenin acısı ciğerime akar.”

 

Ape Musa’yı unutamayız

Başbakan Erdoğan Diyarbakır’daki konuşmasında faili meçhul cinayete kurban giden Musa Anter’i de hatırlattı. Erdoğan şöyle konuştu. Ape Musa’nın acısını unutamayız, Orhan Miroğlu’nun yarasını unutamayız Şivan Perwer’in hasretini görmezden gelemeyiz. Ahmet Kaya’nın gurbette vefatını aklımızdan çıkaramayız. Ahmede Hani’nin, Feqiye Teyran’ın acısını unutamayız. Hakkariliyiz, Batmanlıyız, İzmirliyiz Diyarbakırlıyız Diyarbakır’ın evladıyız. 81 vilayet bizimdir 73 milyon benim öz kardeşimdir. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkez’iyle Romanıyla Arabıyla 73 milyon benim öz kardeşimdir. AK Parti Türkiye’yi demokratikleştirme özgürleştirme hareketidir. Bugün verdiğimiz mücadele demokrasi mücadelesidir. Bugün verdiğimiz mücadele hak mücadelesidir, adalet mücadelesidir. 12 eylüldeki halkoylaması demokratikleşme tarihinin en önemli olaylarından biridir. Hiçbir mücadele karşılıksız kalmadı. Demokrasi açısından her günümüz daha iyi oldu. Halkoylaması için verdiğimiz mücadele de Allah’a inandığım gibi inanıyorum boşa gitmeyecek. 12 eylülde kazanan millet olacak.”

 

Bahçeli, gel Diyarbakır’da konuş

Başbakan Erdoğan, Diyarbakır’da muhalefete de yüklendi. Diyarbakır’a gelmeden önce herkesin kendisi konuşma metinlerini yazdığını belirten Erdoğan şöyle konuştu: “Günlerdir birileri konuşuyor. ‘Başbakan Diyarbakır’da ne konuşacak’ diyorlar. Burada BDP, Erzurum’da Bahçeli, işi gücü bırakmışlar bize konuşma metni yazmanın derdine düşmüşler. Bahçeli bize konuşma metni yazmayı bırak söyleyecek sözün varsa buraya gel. Söyleyeceğini şu Diyarbakır meydanında söyle. Diyarbakır insanını kucaklamadan hariçten gazel okumakla bu işler olmuyor. Türkiye’nin birliği hamasetle kurulmuyor, bin yıllık kardeşlik inkârla korunmuyor. Bizim ortaya koyduğumuz birlik siyaseti, Türkiye’nin bütünlüğüne hizmet ediyor. Biz belli bir etnik unsurun değil 73 milyonun partisiyiz. 81 vilayette ya birinci ya ikinci partiyiz. Çünkü biz sizi seviyoruz be. Bizim kitabımızda her yerde farklı konuşmak yok. Biz söz verip sözünü unutanlardan da olmadık. Diyarbakır’a gelip sonra sırtını dönenlerden olmadık. AK Parti’yi kurduğumuz günden itibaren sorunları cesaretle dile getirdik.

 

2011’de yeni Anayasa

Şimdi yapılan Anayasa değişikliğinin bir ön adım olduğunu, 2011’den sonra geniş tabanlı ve kapsamlı bir Anayasa hazırlamayı tasarladıklarını belirten Erdoğan şöyle devam etti: “Bu Anayasa değişikliğiyle iş bitmiyor. 2011’de daha geniş tabanlı bir değişikliğin temellerini atıyoruz. Burada kapıyı açıyoruz. Bu adımı atacağız. Ayrımcılık yapan anlayışları hep karşımıza aldık. Diyarbakırlı’nın Rizeli’den farkı yok. Bu kardeşliğimiz bozmak isteyenler var. Onlara karşı 12 eylül bir manifestosudur.

 

Sözlerimizin arkasındayız

Erdoğan şunları söyledi: “Bugün huzurunuzda ne için varız? Anayasa değişikliği için. 2005’de ne dediysek onurumuzla arkasında durduk. Demokrasi özgürlük bir zihniyet değişikliği gerektirir. Bu zihniyeti değiştirmezseniz hiçbir şey değişmez. Biz bunu değiştiriyoruz. Yönetim anlayışını değiştirdik. Biz ezberleri bozarak işe başladık.

Biz bu yola çıkarken buralarda olağanüstü hal vardı, kaldırdık. Çekiç Güç’ü gönderdik. DGM’leri kaldırdık. Birçok kanunu değiştirdik. Bilgi Edinme Kanunu’nu çıkardık. Anneler babalar çocuklarına isim koyarken bile problem oluyordu. Bunu ortadan kaldırdık. Anadilde yayın hakkını getirdik Devletin televizyonu yarım saat Kürtçe yayın yapıyordu. Devletin bir kanalını 24 saat yayın yapar hale getirdik. Cezaevlerinde anneler oğullarıyla, kızlarıyla anadillerinde konuşamıyordu. Suça itilen çocukların cezaevinden çıkması için yasa çıkardık. Köye dönüşü sağladık.”

 

Diyarbakır Cezaevi’ni yıkıp yok edeceğiz

Güneydoğu’da ve Diyarbakır’da yapılan yatırımları tek tek anlatan Başbakan Erdoğan, Tarım Reformu Bölge Müdürlüğü’nü Diyarbakır’da kuracaklarını söyledi. Yapılan reformların çok kolay olmadığını hatırlatan Başbakan “Büyük mücadele ve gayretlerle ortaya çıktı. Biz milletimize, güvendik, eğilmedik dik durduk. Sadece alın terimizi değil başımızı vücudumuzu bu yola koyduk” dedi.

12 Eylül askerî darbesi sonrası yaşatılan insanlık dışı uygulamalarıyla gündeme gelen Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’ne de değinen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: “Şurada bir Diyarbakır Cezaevi var. Bugün Diyarbakır’da bir kez daha söylüyorum. Ahh şu Diyarbakır Cezaevi’nin bir dili olsa da konuşsa? Şu Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül sonrasında yaşananları bir anlatsa, dili olsa da insanlık dışı muamele ve işkenceleri anlatabilse. Diyarbakır Cezaevi’ni kapatıyoruz. Yeni cezaevini süratle yapıyoruz. Yeni cezaevi biter bitmez hemen yıkacağız. Ve istiyoruz ki orası artık varlığıyla sürekli bize 12 Eylül’ü hatırlatmasın. Türkiye’de işkence yok diye bas bas bağırılıyorken Diyarbakır Cezaevi’nin 5. koğuşundan gökyüzüne feryatlar, figanlar yükseliyordu. O soğuk betonlarda, pislikler içinde, kanalizasyonlarda insanlara nasıl zulüm ettiklerini kitaplar artık yazıyor. Tek kişilik hücrelerde 20 kişiyi çırılçıplak nasıl istiflediklerini kitaplar artık yazıyor. Onlar ölmek için Allah’a yalvardılar. ‘Allah’ım canımızı al’ diye feryat ettiler. Çocuklarını gözlerinin önüne getirdiler. İşte, şimdi biz bu ayıplara son veriyoruz ve Allah’ın izniyle 12 Eylül bunlara son vermenin adı olacaktır.”

 

Hayır diyenler darbeyi onaylıyor

12 Eylül’de ya darbe anayasasının ya da milletin anayasasının onaylanacağını dile getiren Başbakan Erdoğan “ Evet diyenler, milletin anayasasını onaylıyor. Hayır diyenler darbenin anayasasını onaylıyor. İşin kısaca tanımı bu” diye konuştu.

 

Devlet görüşür, görüşüyor da

Diyarbakır mitinginin ardından Habertürk televizyonunda Yiğit Bulut’un sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, PKK ve İmralı’yla görüşme konusunda önemli açıklamalar yaptı. Hükümetin örgütle herhangi bir temasının olamayacağını belirten Erdoğan, “Devlet bu görüşmeleri yapar. Şu anda da yapıyor. Yapacaktır da” dedi. Bölgede faili meçhul cinayetlerin 1991-95 arasında yoğunlaştığını belirten Erdoğan, o dönemde Murat Karayalçın’ın Başbakan Yardımcısı olduğunu belirterek, “Bizi eleştirenler önce bunların hesabını versinler” diye konuştu. Erdoğan BDP’nin referandumu boykot tavrını da anti-demokratik bulduğunu söyledi.

Diyarbekir’de söylenmeyenler

Diyarbakır’da zılgıtlar ve alkışlar arasında miting alanına gelen Başbakan Erdoğan, kürsüde “2011’de yeni Anayasa” sözü verirken, kalabalığın içinden ‘inşallah, inşallah” sesleri geliyordu 

 Diyarbekir’de kavurucu bir sıcak var. Miting öncesi İçişleri Bakanı Beşir Atalay’la görüşüyorum. “Bugün bir demokrasi şöleni olarak geçsin istiyoruz. Kalabalık bekliyoruz” diyor. BDP’nin boykot yapmaları yönünde halkı tehdit ettiği iddialarını sorduğumda, “Boykot tutacak gibi görünmüyor ama sonuçta boykot da bir haktır” deyip ekliyor: “İnsanlarımızı sandıktan tehditle uzaklaştırmak demokratik bir tutum değildir. Özellikle 12 Eylül günü her sokak başında, sandık başında, köşe başında vatandaşlarımızın rahatça oy kullanabilmeleri için ileri tedbirler alıyoruz. Vatandaşlarımız gönül rahatlığıya oylarını kullanabilirler.”

 

Yıllarca ‘Dağ Türkü’ dediler

Sonrasında miting alanına doğru yürüyoruz. Ayak üstü konuşabildiğim herkese mitinge neden geldiklerini, referanduma dair görüşlerini soruyorum. Başörtülü bir teyze, “Allah’ın izniyle o 12 Eylül anayasasını yıkacağız” diye coşkuyla neden geldiğini anlatıyor. Başbakan’ın “tek millet” vurgusunun Kürtleri neden rahatsız ettiğini sorduğum İnsan ve Erdem Hareketi Başkanı Ahmet Ay, Erdoğan’ın iyi niyetine güvendiklerini ama kendisinin bazen Kürtleri anlamadığını söylüyor: “Mesela ‘tek millet’ vurgusu. Bizim bu hususta yaramız var da gocunuyoruz. Yılllarca bize dağ Türkü dediler. ‘Tek millet’ deyince biz yine mi inkâr edileceğiz diye de düşünülüyor ister istemez.” Konuştuğum orta yaşlı bir bey Diyarbakır’ın köylerinden birinden geldiğini söylüyor. BDP’nin kırsalda daha tehditkâr olduğunu duyduğumdan bu iddiaları soruyorum. Cevap vermek istemiyor. Biraz diretiyorum. Kulağıma eğilip tedirgin bir biçimde “Biz AK Parti’liyiz” diyor. O kadar. Gerisini getirmiyor. Uzun süre onunla ilgili yazdıklarımı okumaya çalışıyor. Veda edip uzaklaşıyorum.

 

Zılgıtlar, alkışlar...

Platformun sol tarafında yerimizi alıyoruz. “Bize aydınlık yakışır/ Bize çağdaşlık yakışır/ Bize adalet yakışır” sözlerini ayırt ettiğim şarkı sürerken sunucu “Vakit tamam, O geliyor” deyip Erdoğan’ı takdim ediyor. Elazığ, Batman, Bingöl ve Siirt’ten de otobüslerle katılımın olduğu alan kalabalık ve coşkulu. Zılgıtlar alkış seslerine karışıyor ve Erdoğan sahneye geliyor.

Konuşmasında OHAL’in, DGM’lerin, Çekiç Güç’ün kaldırılması, TMK yasasının değiştirilmesi ve TRT Şeş’in kurulması gibi Kürt meselesinde attıkları olumlu adımları sıralıyor. Faili meçhullerden köy boşaltmalara, mezraların yasaklanmasından hapisteki oğluyla bile Kürtçe konuşamayan anneye kadar Kürt meselesinin ortaya çıkışına sebep olan zulümlerden bahsediyor. Bir nevî devlet adına özeleştiri yapıyor. Geleneksel bir saygı göstergesi olan “Ape Musa” tabirini kullanarak Musa Anter’in acısının, kendisinin yeğeni Orhan Miroğlu’nun acısının kendi acısı olduğundan; Şivan Perwer’in hasretini ya da Ahmet Kaya’nın gurbette vefatını unutmanın mümkün olmadığından bahsediyor. Oğlunu şehit vermiş Çorumlu annenin gözyaşıyla beraber oğlunu dağda “terör örgütüne kaptırmış” annenin gözyaşının da kendi ciğerine aktığını söylüyor.

 

Siz de beni anlayın

Aslında Diyarbakır mitinginde Başbakan’ın ne söylediği kadar ne söylemediği de bence ayrıca önemli. Örneğin bu konuşmada daha önce ısrarla yaptığı “tek millet” vurgusunu yinelememesi, muhataplık meselesine girmemesi, genel affa olan keskin karşılığını tekrarlamaması bence Kürtlerin hassasiyetlerine de değer verdiğini gösteren bir veri oldu. Bu durumu bir nevi “Ben sizi anlıyorum, siz de beni anlayın” tavrı gibi okuyorum.

En önemlisi 2011 seçimlerinden sonra daha geniş tabanlı yeni bir anayasa vaadini tekrarlıyor Erdoğan. Çevremizden “İnşallah, inşallah” sesleri yükseliyor...

Diyarbakır’a dört mesaj

Başbakan Erdoğan, günlerdir konuşulan Diyarbakır mitinginde beş yıl önce verdiği yirmi sözü tuttuğunu söyleyip referandumda ‘Evet’ istedi: Darbe anayasası yerine milletin anayasasını yapalım
 

Başbakan Erdoğan’ın katıldığı İstasyon Meydanı’ndaki miting için hazırlıklar sabah saatlerinden itibaren başladı. “12 Eylül’de geldiler, 12 Eylül’de gidecekler” ve Kürtçe yazılı “Evet ,evet, evet, bin kere evet” pankartların asıldığı meydan saat 13.00’dan itibaren dolmaya başladı. Özellikle kadınlar yanlarına çocuklarını da alarak Erdoğan’ı dinlemeye geldiler. Mitingde en gür sloganlar da yükseliyordu.

Günlerdir nasıl geçeceği merakla beklenen mitinge katılım beklenenin altındaydı. En iyimser rakamla alandaki sayı 15 ile 20 bin arasındaydı. Buna çevre illerden gelenler de dahil. AKP’li Abdurrahman Kurt, Batman gibi yakın illerden de katılım beklediklerini açıklamıştı. Mitinge katılımın düşük olmasını havanın sıcaklığına bağlayanlar da vardı. Erdoğan’ın “Ankara’da ne konuştuysam Diyarbakır’da da aynısını konuşurum” sözüne bağlayanlar da. BDP’nin “boykot” çağrısının da önemli bir etken olduğu unutulmamalı.

Bu manzara içinde “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin mimarı”, “Demokrasinin teminatı” sloganlarıyla kürsüye davet edilen Başbakan Erdoğan, “Bugün sizlere yüreğimi açmak, gönül diliyle sohbet etmek istiyorum. Diyarbakır’a ayrı bir sevdamız var. Şair Ahmed Arif, ‘Seni bahar gibi, seni Diyarbakır gibi düşünüyorum’ demişti. Biz de işte Diyarbakır’ı böyle seviyoruz, böyle düşünüyoruz” sözleriyle başladığı konuşmasına dört önemli mesaj sığdırdı.

1- Yeni bir Anayasa: “Bu Anayasa değişikliyle her şey bitmiyor. 2011 seçiminden sonra daha geniş tabanlı bir Anayasa’nın temellerini atıyoruz. Şimdi kapıyı açıyoruz” diyen Erdoğan, baştan başa değişmiş sivil bir Anayasa mesajı verdi. Bu mesaj aynı zamanda “Bu paket bizi kapsamıyor” diyerek “boykot” çağrısı yapan ve yeni bir Anayasa isteyen BDP’ye de gitti.

2-Kürt sorununun çözümü: Özellikle Diyarbakır’da silahların susması ve kalıcı barışın sağlanması için Erdoğan’dan adım bekleniyordu. Başbakan, konuşmasında “2005 yılında Diyarbakır’da söylediğim sözlerin, onurla, gururla arkasındayım” diyerek, Kürt sorununun çözümü konusunda kararlı olduklarını dile getirdi. Bugüne kadar atılan adımları da anımsatarak bunları kanıt olarak gösterdi.

3-Diyarbakır Cezaevi: Erdoğan’ın konuşmasının büyük bir bölümünü Diyarbakır Cezaevi’ne ve burada yaşananlara ayırması bekleniyordu ve böyle de oldu. “Diyarbakır Cezaevi’ni kapatıyoruz. Yeni cezaevini yapacağız, mevcut cezaevini yıkacağız. Orası varlığıyla 12 Eylül’ü sürekli hatırlatmasın istiyoruz” diyen Erdoğan, yıllardır bu cezaevinin kapatılmasını isteyenlerin gönlünü aldı.

4-Sivil havaalanı: Diyarbakır’daki havaalanı askerî bölgenin içinde. Bu nedenle kentteki sivil toplum örgütleri sık sık daha büyük ve sivil olan bir havaalanı talep ediyordu. Başbakan Erdoğan, sivil havalimanı için büyük bir araziyi kamulaştırdıklarını, iç ve dış hatların olacağı büyük bir havaalanı yapacaklarını söyledi.

Bütün bunların yanında Erdoğan, konuşmasında oldukça temkinli bir dil kullandı. Bölgede güçlü olan BDP yerine daha çok CHP ve MHP liderlerini hedef aldı. Önceki gün açıklama yapan sivil toplum örgütleri Başbakan Erdoğan’dan, “herkesi kucaklayan yapıcı bir dil” kullanmasını istemişlerdi. Bu mesaj da sivil toplum örgütlerine...

Taraf, 04.09.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.