Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Neye ‘Evet’ diyeceksiniz-2

Neye ‘Evet’ diyeceksiniz

Sadık GÜLEÇ/Canan YURTSEVER/Gökhan ERKUŞ * / Pakette yer alan 23. madde yıllardır yasakçı, darbeci zihniyetin gaspettiği en temel haklardan olan seyahat etme özgürlüğünü, 41. madde ise çocukların korunmasını anayasal güvence altına almakta
 

MADDE 23: YERLEŞME VE SEYAHAT ETME HÜRRİYETİ

Eski hâli:Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir. Vatandaş sınırdışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

Yeni hâli: Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir. Vatandaş sınırdışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

 

Yurtdışına çıkış özgürlüğü genişliyor

Av. Ergin Cinmen

Referanduma sunulacak Anayasa değişikliklerinden biri de Anayasa’nın 23/4. maddesinde yazılı olan seyahat özgürlüğünü sınırlandıran durumlardır. Yürürlükte olan maddede şöyle denmektedir: “Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti ‘vatandaşlık ödevi’ ya da ‘ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle’ sınırlandırılabilir.”

Görüleceği üzere bugünkü düzenlemeye göre, herhangi bir idarî makam, göreceği lüzum üzerine vatandaşın yurtdışına çıkma hakkını engelleyebiliyor. Bu hâl, pasaport vermemek veya var olan pasaporta rağmen çıkış kapısına tahdit koymak suretiyle olabiliyor.

Sınırlama nedenlerinden biri olan “vatandaşlık ödevi” kavramı yürürlükte bulunan hiçbir yasal düzenlemeyle tanımlanmamıştır. Hâl böyle olduğunda, askerlik yükümlülüğü veya vergi borcu ve diğer nedenlerle yurtdışına çıkış yasağı konduğunda bu karar; ilgili vatandaşın ancak idarî yargıya başvurması suretiyle kaldırılabiliyor. Verilecek kararın da yıllara sari olacağı bellidir.

Yine yürürlükteki düzenlemeye göre, bir suç soruşturması nedeniyle emniyet birimleri, İçişleri Bakanlığı kanalıyla pasaport temin etmeyi engelleyebiliyor veya varolan pasaporta rağmen tahdit koyabiliyor.

İşte referanduma sunulan değişiklik maddesinde sınırlama hâli de değiştiriliyor. “Vatandaşlık görevi” kavramı kaldırılıyor. Artık hâkim kararıyla dahi olsa bu nedenle yurtdışına çıkış yasağı konamıyor.

Ayrıca, bir suç soruşturması varsa, çıkış tahdidi emniyet birimleri aracılığı ile değil, ancak hâkim kararı ile olabiliyor. Yeni düzenleme ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) ek olarak kabul edilen 4 nolu protokolün “serbest dolaşım özgürlüğünü düzenleyen” 2/2. maddesiyle getirilen “herkes, herhangi bir ülkeyi, kendisininki de dahil olmak üzere terk etmekte serbesttir.” Kuralının gerekleri de yerine getirilmiş oluyor.

Bu anlamda Anayasa’nın 23/4. maddesindeki değişikliğin önemli olduğu kanısını taşıyorum.

 

İş insanları vergi borcundan mağdur edilmeyecek

Demokrat Hukukçular Derneği Başkanı Av. Halil Doğan

Yurtdışı yasağı en çok vergi borcu sebebiyle iş insanlarının mağdur olduğu bir hükümdü. Eskiden vergi dairesinde bir memur, yan masadaki arkadaşına bir evrak uzatmasıyla yurtdışı yasağı konabiliyordu. Sizin savunmanız alınmadan, haberiniz bile olmadan yasak konabiliyordu. Süresi olan pasaportunuz varsa yurtdışına çıkarken, yeni pasaport alıyorsanız emniyette haberiniz oluyordu. Hasta olduğu için çalışamayacak durumda olan ve tedavisi için yurtdışına gitmesi gerekenler bu yasaklar sebebiyle tedavi olamamaktaydılar. Gerçekte bir vergi borcunuz bile olmasa memurun var zannetmesi bile yetiyordu. İsim benzerliğinden tutun, ödendiği halde işlenmemiş vergiden dolayı yasak konabiliyordu. Pirincin taşını ayıklamak size düşüyordu. Siz bu işlemi iptal etmek için yargıya gitmek zorunda kalıyordunuz. Artık yargıda düzeltmek için aylar, yıllar süren bir davayla uğraşmanız gerekmeyecek. Yurtdışı kararı idari değil yargı kararı olacak.

Eski hâlinde “vatandaşlık ödevi” tabiri olduğu için çıkış yasağı vergi borcu yanında askerlik yapmamışlar için de uygulanan bir hükümdü. Askerlik şubesinin bir yazısıyla hemen yasak konuyor ve o an için şartları elverişli olmayan çokça insan bu yüzden yurtdışına çıkamadığı için mağdur oluyordu. Tarkan gibi bir sanatçı da askerlik problemiyle ilgili olarak yurtdışı yasağıyla başı derde girmişti. Bazı medya organları vatan haini bile ilan etmişti. Hâlbuki bu insanların ülkeye faydası var, askerliğe biraz sonra gitse ne olur ki? Bu madde yasalaşırsa kişiye haber verilerek, savunması alınarak ona göre karar verilecek. Dolayısıyla mağduriyetler önlenecektir diye düşünüyorum.

 

MADDE 41: ÇOCUKLARA ANAYASAL KORUMA

Eski hâli: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Yeni hâli: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.

 

Çocuklar artık Anayasa’da

Av. Yıldırım Sayıta

Çocuk hakları Anayasa’da ilk defa yer alıyor. Çocukların hem korunmasıyla ilgili hem de yargılanmasıyla ilgili kanunlar var. Fakat Anayasa’da daha önce hiç çocuklarla ilgili güvence oluşturacak bir düzenleme yoktu. Bu değişiklikle çocuğun “yüksek yararı” çıkarının, özel olarak pozitif ayrımcılık uygulanarak korunacak kesimler arasına alınmış olması, çocuğun 18 yaşına kadar korunması açısından, gerek medeni hukuk gerek ceza hukuku bakımından bir güvence getirmiş oldu.

“Çocukların korunması hakkındaki kanun”, “çocuk yargılanması usulüyle ilgili, çocuk mahkemelerinin kuruluşuyla ilgili kanun”, “Anayasa’nın 90. maddesi bağlamında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin varlığı”; bütün bunlar şimdi öncelikle Anayasa’da bir karşılık ve güvence bulmuş oldu. Daha önce hiçbir anayasada pozitif ayrımcılık gerektiren bir güvence yoktu.

Devletin bunu nasıl gerçekleştireceği elbette diğer yasalarla, diğer mevzuatla, uygulamayla olacak iş. Fakat yasa değişikliği yapılmadan önce CMK’ ya eklenen bir maddeyle, BM çocuk hakları sözleşmesinin varlığına rağmen, 18 yaşından küçük olan çocuklar oradaki suçu işledikleri sebebiyle çocuk mahkemesinde değil, yetişkinlerle birlikte, örneğin ağır ceza mahkemelerinde yargılandılar. Şimdi Anayasa’ya bu hüküm girdikten sonra, hem ulusal hem uluslararası çocukla ilgili mevzuata aykırı düzenlemeler yapılması daha zor olacak. Çünkü böyle bir düzenleme yapıldığında onun Anayasa’ya aykırılığı görüşülecek. Bugün böyle bir imkân yoktu. Üstelik de bireysel başvuru hakkını da tanımlayan bu pakette, pozitif ayrımcılıkla ilgili olarak haklarının çiğnendiğini düşünen kişi kendisiyle ilişkili olduğu oranda Anayasa Mahkemesi’ne rahatlıkla başvurabilecek.

 

Geleceğimiz korunuyor

Demokrat Hukukçular Derneği Başkanı Av. Halil Doğan

Madde, çocuğu ayrı bir birey olarak kabul edip, koruması gerektiği kanaatini beyan etmektedir. Çocuk, anne-babasına karşı, anne-babası dışındakilere karşı ve hatta kendisine karşı da korunmalıdır. Diğer insanlara koruma gerekliliği barizdir. Anne-babaya karşı koruma nasıl ve ne zaman olmalıdır? Esas olan çocuğun anne-babasıyla birlikte bir hayat sürmesidir. Ancak devlet gerektiğinde ayrı bir fert olan çocuğu annebabadan dahi korumalıdır. Burada kriter çocuğun “yüksek yararı”dır. Çocuğunu dışa karşı koruyamayan, hatta kendisi şiddete maruz bırakan, istismar eden anne babalara karşı da korumalıdır. Bu bakımdan oldukça yararlı bir madde. Çocuğunu dilendiren, okutmayıp, işte çalıştıran, fuhuşa alıştırıp üzerinden menfaat edinen, çocuğunu erken yaşta evlendirmek gibi ahlaka, dine ve yasalara aykırı işler yapan kişilere karşı çocuğu korumak gerekmektedir.

Bu madde, “olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar” tarzında değil, devletin istismar ve şiddet olmadan koruyucu tedbir almasını gerektiren bir hüküm ihtiva etmektedir.

Çocuk, madde bağımlılığı gibi dışarıdan gelen bir şiddet ve istismara maruz değilse ve kendi kendine zarar veriyorsa, devlet burada da devreye girmeli ve çocuğu koruma altına almalıdır.

Çocuk koruma müessesesi kanunlarla düzenlenmiş olsa da Anayasa’da teminat altına alınmış olması iyi bir gelişmedir.

Dilerim kanunlar da bu maddelere göre yeniden düzenlenir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklar hakkında ne kadar düzenleme yapılsa yeridir.

Taraf, 03.09.2010

Neye ‘Evet’ diyeceksiniz

Taraf, olarak Anayasa paketinde de tarafımız belli. Pakete “EVET” diyor ve bunun yeni bir anayasaya varacak önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Bugün 10. ve 20. maddeleri mercek altına alıyoruz
 

MADDE 10: KADINLAR, ÇOCUKLAR ve ENGELLİLER

ESKİ HALİ- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

YENİ HALİ- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, Felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yasama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel surette korunması gerekenler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

 

Yeterli değil ama olumlu bir adım

Gülseren Onanç: Kadın Girişimciler Derneği Başkanı

Anayasa’nın 10. maddesi Anayasa Değişikliği Paketi ile yeniden düzenlendi. Yeni düzenlemede her ne kadar pozitif ayrımcılığın ve bu bağlamda alınacak tedbirlerin önünü açılmış görünse de, KAGİDER olarak daha kapsamlı bir madde ile eşitliğin güven altına alınmasını ve bu eşitliğin devlet tarafından fiilen sağlanacağı mekanizmaların hayata geçmesini istiyoruz. Ancak düzenleme bu haliyle olumlu değişiklikler içeriyor.

KAGİDER üyesi olduğu Anayasa Kadın Platformu aracılığıyla 2007 yılında Anayasa’nın kanun önünde eşitlik maddesine ilişkin detaylı bir öneri sunulmasına dahil olmuştu. Bu önerilerimiz ve değişiklik talebimiz halen geçerli.

Anayasa Kadın Platformu olarak eşitlik maddesi ve pozitif ayrımcılık için önerilerimiz şu şekildeydi;

(1) Herkes dil, ırk, etnik köken, renk, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, medeni hâl, yaş, engellilik ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin yasa önünde eşittir.

(2) Doğrudan, dolaylı veya sonuçlardaki her türlü ayrımcılık yasaktır.

(3) Devlet, kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olmasının fiili olarak gerçekleştirilmesi, kadınların önündeki mevcut engellerin kaldırılması, hayatın tüm alanlarında gerçek bir fırsat ve uygulama eşitliği yaratılması ve atamayla ve seçimle oluşan tüm karar organlarında kadınların eşit temsil ve katılımını sağlamak dahil hukuksal ve kurumsal tüm geçici özel önlemleri almakla yükümlüdür. Bu özel önlemler eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz.

(4) Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak engelliler, çocuklar ve yaşlılar lehine alınacak özel önlemler eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz.

KAGİDER olarak eşitlik maddesine ilişkin önerilerimizin arkasında olacağız ve bu önerilerin hayata geçirilmesi için çaba sarf edeceğiz. Bu öneriler ile pozitif ayrımcılığı güvence altına almak mümkün.

Ayrıca eşitliğin daha kapsamlı ve detaylı bir tanımının yapılması gerektiğine, kadın ve erkek arasındaki eşitliğin fiili olarak gerçekleştirilmesinin devlet tarafından sağlanmasının önemine inanıyoruz. Bu doğrultuda, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığın en somut sonuç verdiği kota uygulamasının kanunlarla güvence altına alınmasını istiyoruz.

 

Değişiklik dezavantajlı önemli bir kesimi ilgilendiriyor

Av. Mehmet Uçum

Anayasa’nın 10. maddesinde ikinci fıkraya yapılan ekleme kadın-erkek eşitliği bakımından kadınlar lehine alınacak önlemlerin eşitlik ilkesine aykırı olmamasını güvence altına alıyor. Böylece pozitif ayrımcılık kavramına anayasal seviyede dayanak oluşturuluyor.

10.maddeye 3. fıkra olarak eklenen diğer değişiklik sosyal koruma hukuku çerçevesinde güçsüz, muhtaç ve korunması gereken kategorideki kişilerle ilgili devletin alacağı önlemlerin eşitlik ilkesine aykırı olmayacağını düzenleyerek; sosyal koruma ilkesine çok daha kapsamlı olarak anayasada yer verilmesini sağlıyor. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve özürlülerin sayı olarak ülke nüfusundaki ağırlıkları dikkate alındığında yapılan değişikliğin kapsadığı toplumsal kesimlerin çok geniş olduğu görülüyor.

10.madde de yapılan bu iki değişiklik kadınlar ve korunması gerekenlerle ilgili sadece olası düzenlemelerin eşitlik ilkesini aykırı olmaması sonucuyla sınırlı etkiye sahip değil. Bu değişiklikler aynı zamanda devlete görev yükleyen etkiye sahip olduklarından devlet anayasanın hüküm altına aldığı önlemleri çok geniş zamana yaymadan almak zorunda. Aksi halde alınmayan bu önlemler yüzünden zarar gören kişiler devletin tazminat sorumluluğu altına girmesini sağlayabilirler.

 

MADDE 20: KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI

ESKİ HALİ- Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Değişik: 3/10/2001-4709/5 md.) Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

YENİ HALİ- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20. maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla islenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”

 

Dosyanızı isteyin

Prof.Dr. Baskın Oran:

20. maddede yapılan bu değişiklikle, kişinin kendi gizli dosyasını öğrenme hakkı getiriliyor; en önemlisi bu. Bilmeden neyi düzelteceksin? Şimdi bilecek. Çok önemli. İlaveten, eğer bu hukuksuzlukları yapanlar ciddi biçimde ceza görmezlerse, bu iyileştirme-ler kağıt üstünde kalır. Org. Güner’in İsrail’den alet getirtip sivilleri dinlemesi gibi. Yalnız, gizli dinlemeye ilişkin Ceza Muhakemesi Kanunu md. 135’te, acil savcı kararı yargıca sunulduktan sonra 24 saat içinde yargıç karar veriyor. Vermezse, tedbir iptal ediliyor. Burada 48 saat denmiş.

 

Kritik haklar geliyor

Av. Mehmet Uçum

Anayasa’nın 20.maddesine eklenen fıkra ile fişleme diye bilinen hukuka aykırı kişisel veri tutma faaliyetlerine anayasa düzeyinde yasak getiriliyor. Ayrıca kolluğun GBT diye bilinen genel bilgi tarama veri havuzunun da birçok kişisel veriden arındırılması, sadece mahkeme, hakim ve özel hallerde savcı gibi yetkili merci veya kişi kararına dayanan verilerle sınırlı bilgi havuz olanağı ortaya çıkıyor. Diğer önemli bir boyutu da kişilerin, kendisiyle ilgili veriler konusunda haklarını ve yetkilerini anayasal güvenceye almış olması. Kişiler, kendil verileri konusunda bilgi edinme, erişim sağlama, çıkarılmasını isteme, amaca uygun kullanılmasını denetleme ve yargısal denetime götürme şeklinde son derece önemli hak ve yetkiler konusunda anayasal güvenceye kavuşuyor.

Taraf, 02.09.2010
 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.