Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > 'Biz bu olayın içinde yokuz!'

'Biz bu olayın içinde yokuz!'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Genelkurmay'ın Heron açıklaması, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın 'devleti cemaat yönetiyor' iddiaları ve anayasa referandumu gibi gündemin sıcak konularını canlı yayında değerlendirdi.

ANKARA - Kanal 24’te Hafta Sonu Moderatörü programına katılan Çiçek, gazeteci Hakan Çelik’in sorularını yanıtladı.

Çiçek, 12 Eylülde yapılacak referanduma ilişkin bir soruya, yapılan araştırmaların, vatandaşların önemli bir kısmının değişikliğin içeriğiyle ilgili yeterli bilgi sahibi olmadığını gösterdiğini söyledi.

Hiçbir toplumun kendisine hak verilmesine, özgürlük verilmesine karşı çıkmayacağını belirten Çiçek, anayasa değişikliğinin Türkiye’yi birinci sınıf demokrasiye kavuşturma noktasında düzenlemeler içerdiğini kaydetti.

"Hayır’ demenin bir mantığı yok" diyen Çiçek, düzenlemeyle Ekonomik ve Sosyal Konsey’in anayasa metnine gireceğini, böylece esnaf, sanayici, işveren ve sendikaların daha çok söz sahibi olacağını söyledi.

Çiçek, "Hayır diyenlerin demokrasi inancına dair şüphe mi duymak lazım?" sorusuna "Bugün için böyle söylemek işlerine geliyor. Muhalefet partilerinden hiç şöyle bir şey duymadım; ’Biz iktidara gelirsek getirilen değişikliklerin hiçbirini kabul etmeyeceğiz, bunların hepsini yırtıp atacağız. Yürürlüğe girdiyse de yürürlükten kaldıracağız’ diye bir tek cümleleri yok" karşılığını verdi.

"MUHALEFET DEĞİŞİKLİĞİN İÇERİĞİNİ VATANDAŞTAN KAÇIRIYOR"
Çiçek, muhalefet partilerinin anayasa değişikliğinin içeriğini vatandaştan kaçırdığını savunarak, muhalefetin gündeme getirdiği konuların değişiklikle hiçbir alakasının olmadığını söyledi.

Muhalefet partilerince, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesindeki değişikliğin gündeme getirildiğini hatırlatan Çiçek, "Anayasaya aykırı yasa dışı müdahalelere daha fazla imkan veren, siyaset alanını bugünkünden daha da daraltan, halkın seçtiği insanların iş yapmasına büyük ölçüde sekte vuracak olan bir düzenleme getirdiler. Evlere şenlik" dedi. Cemil Çiçek, şöyle konuştu:

"Bunlar toplumu oyaladılar kendileri bile unuttu. Şimdi bir başka konu üzerinden gazetelerde var; bir terör örgütünün üst düzey yöneticisinin akıl almaz, insafsız, vicdansızca, ahlaksızca söylediği bir iddia yalan üzerinden... Anlaşılıyor ki bunu 2-3 gün daha sürdürecekler. Eğer siz gündeminizi örgüte tayin ettiriyorsanız o zaman siyaset kurumu ne işe yarar diye oturup düşünmek lazım. Türkiye’nin gündemini şu an terör örgütü tayin ediyor gibi bir hal var. Bir yalan üzerine hemen hemen herkes atlıyor, doğru mudur, yalan mıdır araştırmadan. Sanki hükümet olarak biz bunlarla oturmuşuz pazarlık yapmışız, sonucunda da güya eylemsizlik kararı çıkmış. Bu yalandır, iftiradır. Böyle bir iddia ortaya atıldı. Eğer biz bunun karşısında tepkimizi ortaya koymasak, cevap vermesek, açıklama yapmasak, birkaç gün beklersiniz dersiniz ki ’Ey hükümet eli kanlı bir terör örgütü sizi itham ediyor. Oturup anlaştığınızı söylüyor. Ne diyorsunuz?’ Evvela gerçek öğrenilir, ondan sonra tavır alınır. Bu olay gündeme gelir gelmez parti adına da hükümet adına da en sert açıklamalar yapılmıştır. Bunun iftira olduğu, yalan olduğu ifade edilmiştir."

"İLKEL YAPI"
Çiçek, "HSYK ile ilgili, sistemin yanlışlığıyla ilgili söylenmedik laf kalmadığını" belirterek şunları kaydetti:

"Bu sistemin kendisi çok ilkel. Sistemin kendisi tartışmanın odağındadır. Bu sistem böyle olduğu sürece Türkiye’de yargı bağımsızlığı dahil, yargıya hizmet götürme imkanı fevkalade sınırlıdır. Bu durumdan da en fazla hakim ve savcılarımızın kendileri rahatsızdır.

Herkes kendi altındaki postun gitmesinden korkuyor, bütün sıkıntı bu. Bu anayasa belli kesimlere çok önemli imtiyazlar veriyor. Bu anayasa imtiyazlar, imtiyazlılar anayasası. Bu anayasada sadece milletin imtiyazı yok, onun dışında herkesin imtiyazı var. Milletvekilinin, bürokratların, şu kesimin, bu kesimin var. Bu imtiyazlılar anayasası... İmtiyazı olmayan tek kesim milletin kendisi. Eğer siz kendinizi imtiyaza kavuşturursanız geri vermek istemezsiniz. Kavga oradan kopuyor."

‘ONLARIN DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAYALIM’
"ABD Irak’a demokrasi götürme projesini yaparken, Kuzey Irak’ta bir Kürt yönetimi yarattılar ve desteklediler. Günün birinde demokrasiyi güçlendirme adına böyle bir yapılandırmaya ABD, model ortak olarak destek olabilir mi?" sorusuna Çiçek, "Herkesin bir planı var. Biz hiç başkalarını değirmenine su taşıyacak, onların planlarının uygulanmasına imkan verecek işler içinde olmayalım. Herkes kendi ülkesinin menfaatini düşünür. Ben de kendi ülkemin menfaatini düşünmek zorundayım, namuslu, düzgün siyaset yapıyorsak yapacağımız iş, ülkemizin menfaatidir, ülkemizin dirliğidir, ülkemizin birliğidir. 73 milyon insanın kardeşliğidir" dedi.

Geçmişe bakıldığında bu birlik ve kardeşliğin nasıl olduğuna mezarlıkların şahit olduğunu vurgulayan Çiçek, "Böylesine bir şey varken, ABD öyle demiş, öteki öyle demiş... Zaten bu terör örgütleri maalesef bu manada taşeronluğunu yapıyor. Onunu için vatandaşımız da bunun farkında" dedi.

"ULUSLARARASI GÜÇLERİN TAŞERONLUĞU"
Çiçek, "Bu ülkelerin mi taşeronluğunu mu yapıyor?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Şimdi bu uluslararası güçlerin taşeronluğunu yapar terör örgütleri. Terör örgütleri uluslararası güçlerin taşeronluğunu yapar. gayet açık. 26 yıldır bu etnik terörle mücadele veriyoruz. Olup bitenlere bakın. Kimin evinden kimin pasaportu çıkıyor? Sıkışıp kaçanlar nereye kaçıyor? Kaçanlar niye iade edilmez? Bunlar mühimmatı, silahı, malzemeyi, parayı nereden bulurlar, eğitim nereden alırlar? Bunların hepsini yan yana getirdiğinizde bu soruların cevabı ortaya bir tablo koyar. Onun için biz onların tuzağına düşmeyelim. Bu ülkede herkese yetecek iş de aş da var."
Bütün hak ve hürriyetlerin yaşayan insan için olduğunu ifade eden Bakan Çiçek, öldükten sonra ne ifade ne seyahat ne mülkiyet hakkına ne siyasi parti kurmaya ihtiyaç olacağını belirterek, "İnsanları öldürerek demokrasi tesis edemezsiniz. Bunları yaparak, demokrasi istiyorum, şunu bunu istiyorum derseniz bu inandırıcı olmaz. Bu yanlış olur" dedi.

HERON SORUŞTURMASI
Bakan Çiçek, "Heron soruşturmasıyla" ilgili bir soruyu yanıtlarken "Bir süreden beri bu konuyla ilgili haberler yapıldı. Açıklama yapılması gerektiği söylendi. Birkaç gün evvel böyle bir açıklamanın yapılabileceğini, ama ortadaki adli ve idari soruşturmanın bitmesi gerektiğini söylemiştik. Nitekim bu açıklama yapılmıştır. Vaka budur" diye konuştu.

"Nedir sizin gördüğünüz?" sorusu üzerine Cemil Çiçek, "Anlatılan şekliyle... Neticede olayın içinde biz değiliz. Neticede olayın içinde olanlar, bu işin hukuki ve idari sorumluğunu taşıyanlar, böyle bir açıklama yapmış oldular. Bu vatandaşı tatmin eder etmez ya da bu haberi gündeme getirenler bakımından bir değerlendirme konusu..." dedi.

"Sizi tatmin ediyor mu?" sorusu üzerine ise Çiçek, "Biz, sorumluluk taşıyan insanlarız. Bir soruşturmada itiraz edilecek nokta varsa bunu kendi değerlendirmelerimiz içinde bunu değerlendirme konusu yaparız. Zaten değerlendirme yapılmıştır" ifadesini kullandı.

DİNK CİNAYETİ
Çiçek, "Cumhurbaşkanı Hrant Dink’in kardeşi Hosrof Dink ile bir görüşme yaptı. Dink savunmasının geri alınması veya yenilenmesi söz konusu olabilir mi?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"O savunmanın tamamını görmedim. Doğrusu başka türlü verilebilirdi. Dışişleri Bakanı’nın da bir açıklaması var. Çünkü neticede AİHM’e gönderilen savunmalar, Dışişleri Bakanlığı kanalıyla gidiyor. Esas bu işi koordine eden muhatap eden yer orası. Onlar da devletin diğer birimlerinden mütalaa alıyor. Oradaki ifadelerin bir kasta dönük olmadığını, teknik bir işlem olarak mütalaa ediyor. Yoksa tartışılan şekliyle bir maksada matuf bir savunma yapılmadığını söylüyor. Buna inanan olur, inanmayan olur ayrı bir olay. Sonra da Adalet Bakanı ve Dışişleri Bakanı arkadaşımızın açıklamaları var. Cumhurbaşkanımızın bir teşebbüsü oldu. Neticede devlet, en üstte Cumhurbaşkanımız, ondan evvel de iki bakanımız birlikte paylaşacağımız bir tavrı da ortaya koymuş oldular."

‘SOMUT OLAYLAR YERİNE KANAATLERİ KİTAPLAŞTIRMIŞ’
Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın kitabına da değinilerek, "Devletin içinde şöyle bir iddia ortaya atılıyor. Cemaatler hiç olmadığı kadar etkili mi olmaya başladılar? Karar alma süreçlerini çok mu etkiliyorlar?" diye sorulması üzerine Çiçek, kitabı okumadığını, okuyan bir köşe yazarının değerlendirmesinde kitabın somut olaylara dayanmadığını ifade ettiğini belirterek, "Somut olaylar yerine belli kanaatleri kitap haline getirmiş gibi" diye konuştu.

Çiçek, "Böyle bir şey var mı, cemaatler etkili oluyor mu?" sorusu üzerine "Kanaatler üzerinden hüküm tesis etmek ne kadar doğrudur? Biz evvela olaya hukuk açısından bakarız ve deriz ki hakim karar verirken anayasaya, hukuka ama her şeyden önce de dosyadaki delile bakar. Delil yoksa mahkum etmek de olmaz. Siz bir yargıya varacaksanız bunu delillendirmiş olmanız gerekir. Delillenmiyorsa bu kanaat olarak kalır. Buna katılan da olur, katılmayan da olabilir" dedi.

Cemil Çiçek, "Bir gözleminiz var mı?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Devlette görev yapan insanlar objektif şartlara göre göreve alınır. Gerekli nitelikleri taşıyorsa, kafasının içini, beynini okuyamazsınız kimsenin. Diyelim ki 30 yaşından küçük olacak, yüksekokulu bitirmiş olacak, sabıkası olmayacak, doktorası olacak. Bu şartları taşıyan herkes o göreve gelmeyi hak eder. Bu şartları taşıyor ama şudur, budur diyorsa, bu şahsi değerlendirme konusu olur. Bu doğru olabileceği gibi keyfi değerlendirmelere de kapı açar. Dolayısıyla hukuk devletinde esas olan objektif kurallardır, ona göre bakmak lazım. Kitapta o değerlendirme doğruysa somut olayları değil de bir kısım kanaatlerin yorumu tarzında bir değerlendirme var. Onun için meseleye herkes kendi yönünden baksın, değerlendirsin."

"FETHULLAH GÜLEN İSTERSE DÖNEBİLİR"
"Fethullah Gülen’in Türkiye dönüşü konjonktürel bir şey mi, yoksa hukuksal engel var mı?" sorusu üzerine de Çiçek, şunları kaydetti:

"İnsanların dönüp dönmemesi kendi kararlarının sonucudur. Kendileri nasıl isterlerse dönerler. Adalet Bakanlığım sırasında bana böyle bir soru sorulmuştu. O zaman devam eden bir dava vardı, sonra bitti, kesinleşti. Bir insanın kendi vatanına, kendi ülkesine dönmesini engelleyecek hiçbir şey yoktur. Yasal olarak yok. Ne bu Sayın Gülen için ne de bir başkası için, vatandaşlıktan ihraç edilmediği sürece. Velev ki suç işlemiş bile olsa insanlar kendi ülkesine döner. Bu onun hakkıdır. Bu vatan herkesindir.

Onun için hukuken engelleyici bir durumun olmadığını biliyorum ve bu kanaatteyim. Dönmesi için herhangi bir engel söz konusu olamaz. Onun dışındaki konu kişilerin kendisinin takdir edeceği bir konudur. Bu işlerde hukuk açısından baksak problemimiz olmayacak. Herkes kendi kanaatine göre değerlendirme yapıyor. Dönmesi için hiçbir engel yoktur."

Radikal, 22.08.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.