Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Neden 'evet' diyecekler

Neden 'evet' diyecekler
Anayasa'nın 26 maddesinin değiştirilmesini öngören paketin oylanmasına sayılı günler kaldı. 12 Eylül'de yapılacak referandumda anayasal değişikliklerin birebir muhatabı olacak kesimler, halk oylamasından 'evet' çıkması gerektiği konusunda birleşiyor.
 

YAŞ ve HSYK mağdurlarından engellilere, iş adamlarından memur sendikalarına kadar toplumun önemli bir bölümü, değişikliğin getirilerini kendi pencerelerinden şöyle anlattı:

YAŞ MAĞDURU İSKENDER PALA: İLK SORUM 'BENİ NEDEN ATTINIZ?' OLACAK

"Ben 28 Şubat sürecinde 'YAŞ' kararlarıyla, yargısız infaz usulüyle, disiplinsizlik gerekçe gösterilerek hayatı kuş tüyü kadar hafif yaşayan insan, bir edebiyat, şiir, gönül, gül-bülbül aşinası olarak, disiplinsiz bir hayat yaşadığımı düşünerek beni oradan ihraç ettiler. Bu süreçte Yüksek Askeri Şura kararlarının yargıya açılamaması dolayısıyla ben hakkımı arayamadım. Şimdi referandum sürecinde maddelerden bir tanesi de Yüksek Askeri Şura kararlarının yargıya açılması. Beni haklı olarak da atmış olabilirler Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden; ama ben bunu bilmek istiyorum. Neden atıldığımı, hangi sebeple, hangi suçu işleyerek atıldığımı bilmek istiyorum ve bu süreç içerisinde eğer referandum kabul edilebilir 'evet' sonucu çıkarsa o zaman ben şöyle bir bilgi edinmiş olacağım. Beni neden attınız? Eğer beni haksız yere atmış iseler o zaman bunun tazmini nasıl mümkün olabilir? Çocuklarımın gözyaşlarına, benim yıllar boyunca dışlanmama, insanlar tarafından ayıplı, kusurlu ve sanki vatan haini gibi görülmemin karşılığı olarak bana ne verebilirsiniz? Bunların hiçbirisini istediğim ya da ihtiyacım olduğu için değil; ama hak ve adalet yerini bulsun diye söylüyorum. Benim gibi olan bin 665 insan var. Bu insanların çoğu hala çocuklarını okutamaz durumdalar. Hala çocuklarının pek çoğunun sicilleri babalarından dolayı kötü. Dolayısıyla böyle bir ortamda acaba Türk Silahlı Kuvvetleri'nde üniformalı bir görevi yaparken birden bire kendini boşlukta bulmanın karşılığı ne olabilir. Bunu sormak istiyorum. Bunu sorabilmek için de referandumda mutlaka evet çıkmasını temenni ediyorum. Kendim de mutlaka 'evet' diyeceğim."

EMEKLİ TABİP ALBAY PROF. DR. AHMET ALPER: İLK KEZ MİLLETE VESAYETTEN KURTULMA İMKÂNI VERİLİYOR

"Ben 87 yıllık Cumhuriyet tarihinde millete imkan, vesayetten kurtulmanın ilk adımı olarak görüyorum. 87 yıl içinde böyle bir imkân bir daha verilmemiştir. Bu nedenle bütün gücümüzle evet denilmesi gerektiğine inanıyorum. Hislerine kapılmadan aklıyla hareket edecek her Türk vatandaşı, 'evet' dışında başka bir şey demeyeceğine inanıyorum. Dememesi gerektiğine inanıyorum.

28 Şubat 1997'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nden uzaklaştırılmamızın nedeni 'irticai tutum ve davranışlarla irticayı desteklemek'. Hangi davranışımla irticayı benimsemişim, hiç bir açıklama yok. GATA'da Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanıydım. TSK'da 6 yıl, fakültesinde eğitim aldıktan sonra 27 yıl da teğmenlik ve kıdemli albaylık yaptım. 33 yıllık sürem içinde hiç bir ceza almadım. 'Falan yerde şöyle bir tutumun yüzünden bu işlemi yaptık' diye bir açıklamada bulunulmadı. 1990 yılında annemin isteği ile TSK'dan izin alarak hacca gittim. Annem, eşim kayınvalidem ve ben hacca gittik. Eşim başörtülü idi, ben beş vakit namazımı kılardım. Tutum ve hareketlerimle irtica ile beni bütünleştirecek tek şey Allah'ın emirlerine uymamdı. İrtica ifadesini hiç bir şeyin yerine koyamıyorsunuz. İrtica denilerek ordudan uzaklaştık. Bu nedenle anayasa değişikliği çok olumlu bir adım olduğunu kabul ediyorum. Bu anayasa değişikliği ile millete sunulan imkânların hepsi olumlu. TSK'da 100 bin civarında subay ve astsubay, şu anki hukuk düzeninden mahkûm. Bunların yüzde 90'ı, Anayasa referandumuna 'evet' diyecektir. Generallerin de içinde 'evet' diyecek çok kişi olacaktır."

İHRAÇ EDİLEN ESKİ SAVCI SACİT KAYASU: HSYK ARTIK KEYFİ KARARLAR ALAMAYACAK

"1980'de yapılan darbe 2000'e kadar maalesef hiçbir şekilde yargı önüne gelmedi. Bu beni yargı mensubu olarak çok rahatsız etti. Açtığım dava yüzünden önce görevden açığa alındım 3 yıl boyunca. Daha sonra da ihraç edildim. Tabi bunun hukuk mantığıyla izah edilecek bir durumu yok. Olayı AİHM'e götürdüm ve orada davayı kazandıktan sonra tekrar özlük haklarımı kazandım. Bana yapılan işlemler tamamen haksızdı. Çünkü geçici 15. Madde'de darbecileri korumakla beraber bir açıklık vardı. Ben o açıklığı bularak sadece Kenan Evren hakkında dava açtım ve onu da sırf zaman aşımını kesebilmek için... Eğer geçici 15. Madde'nin kaldırılması söz konusu olsaydı ben zaten böyle bir şeye kalkışmazdım. Darbeciler hayattayken onların yargılanması benim en büyük isteğim. Bu gün HSYK'nın yapısının değiştirilmek istenmesi aslında bu tür keyfi kararların alınmasını zorlaştıracağı için meslektaşlarım adına seviniyorum. Bana bir faydası yok ama bundan sona HSYK kararların yargıya açık olması en azından keyfi karar almanın önünü kesecektir. HSYK biraz daha kanuna uygun karar alacaktır. Taşrada bulunan hâkim ve savcı arkadaşlarımızın HSYK'ya seçilecek olması HSYK'da taşra hakim ve savcılarının ne hissettiklerinin nelerle karşılaştıklarının daha iyi bilinmesine yol açacaktır. Yeterli görmüyorum bu paketi ama destekliyorum. "

EMEKLİ ASKERİ HAKİM FAİK TARIMCIOĞLU: HSYK DOKUNULMAZ BİR KURUM OLMAKTAN ÇIKIYOR

"Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) aleyhine veya lehine dava açma imkanı geliyor. Daha önce HSYK ve YAŞ kararlarına dava açılamıyordu. Diyelim Eyüp Ağır Ceza Reisi bir suç işledi ve HSYK tarafından ihraç edildi. Şimdi kendini savunma imkânı veriliyor, dava açma imkânı var. HSYK dokunulmaz bir kurum olmaktan çıkıyor, yargıya açık hale geliyor. Bu demokratikleşme anlamında çok iyi bir iyileştirme. Van'daki savcı Ferhat Sarıkaya olayı olmayabilecek. Hakim veya savcı kendini savunma imkanı bulacak.

HSYK'nın yapısı değişiyor. HSYK şu anda 5 kişilik kast sistemine dayanan bir sistemden oluşuyor. Yargıtay ve Danıştay hâkimlerinden seçiliyor. Ama taşradaki 13 bin hakim veya savcı, bu kararlara iştirak edemiyordu, HSYK'nın içerisine giremiyordu. Danıştay ve Yargıtay'a seçilenler HSYK'ya seçiliyordu, HSYK da onları seçiyordu. Bu değişiyor. Mesela Erzurum, Edirne, Bitlis Hâkimi, Antalya savcısı da bu kararlara iştirak edecek.

Anayasa Mahkemesi 11 hakimden ibaret. Bunun dört tanesi yedek üye olmak üzere 15 üye. Bu 21'e çıkarılıyor. Burada da geniş katılımlı bir iştirak söz konusu. Tek tip düşünce sistemine değil, değişik kesimlerden oraya hâkim gelecek. Bu hem çoğulcu demokrasiye uygun bir sistem, hem katılımı artıracak. Bunun iktidarla bir ilgisi yok. Çünkü bugünkü iktidar yarın olmayabilir. Ama bu sistem değişirse 82 Anayasa'sı değişmiş olacak. Bireysel başvuru; modern zamanların getirdiği bir sistemdir. Bireysel başvuru insan haklarına uygun bir sistem. Çok miktarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye aleyhine müracaat vardı. Bu önlenmiş olacak. Özel hayatın gizliliği konusunda kişisel veriler biraz daha güvenceye kavuşmuş olacak. Aksi halde polis, jandarma astsubayı o mahalledeki bütün sakinleri suçluyordu, fişliyordu ve bunu depolayıp günün birinde kullanıyordu. Buna yasaklama getirmek, düzenlemek anayasal güvenceler açısından fevkalede iyi bir adımdır."

BAŞÖRTÜSÜ MAĞDURU HÜLYA ŞEKERCİ: YA STATÜKO YA DA ÖZGÜRLÜKÇÜ ANAYASA

"Öncelikle bir darbe anayasasının değişmesi söz konusu. Dolayısıyla burada insanların önünde iki seçenek var. Ya darbe anayasasını destekleyecek, statükodan yana olacaklar ve bu zamana kadar gelen statükocu zihniyetin sürdürülmesini onaylayacak. Ya da bunun karşısında eksiklikleri de olsa insan hakları anlamında daha özgürlükçü bir anayasaya 'evet' diyecekler. Daha önce başörtüsü yasağını kaldırmaya yönelik hükümetin bir adımı olmuştu. 411 milletvekilinin başörtüsü yasağının kaldırılmasına yönelik talebine karşılık kanun, Anayasa Mahkemesi'nden dönmüştü. Bir yandan halkın büyük çoğunluğunu temsil eden 411 milletvekilinin yapmaya çalıştığı düzenleme. Buna karşılık 9 kişinin reddetmesiyle bu düzenlemenin yapılamaması. Şimdi bu anayasa değişikliğinden sonra umuyoruz ki dolaylı yoldan da olsa başörtüsü yasağının daha kolay çözülebileceğini umut ediyoruz.

TÜRKİYE SAKATLAR KONFEDERASYONU BAŞKANI YUSUF ÇELEBİ: HALKA SUNULAN 10. MADDEYİ DESTEKLİYORUZ

"Değişiklik ülke bazında baktığımız zaman özürlüler anlamında daha farklı oluyor. Şimdi kağıt üzerinde Anayasa'nın ilgili maddesinde bütün özürlülerin eşit olduğu söylenir. 'Bütün vatandaşlar eşittir' diye ifade edilir. Ancak engelliler ile ilgili baktığımız taktirde hareket alanında paylaşım alanında ulaşılabilirlik anlamında eğitim anlamında eşit olmadığını görürsünüz. 10. Madde'deki pozitif ayrımcılıkla ilgili bölümü bizim için önemli. Bu nedenle özürlü vatandaşlarımızın iyi incelemesi gerektiğini düşünüyorum. İyi incelerken de diğer vatandaşlar gibi mutlaka ama mutlaka sandık başına gitmeleri gerektiğini ve oylarını özürlülük haklarını düşünerek kullanmalarını gerektiğini düşünüyorum. Bu Anayasa'nın içinin doluluğunu eksikliğini ayrı tartışabiliriz. Ancak getirilerine baktığımız zaman da ayrı bakarız Türkiye Sakatlar Konfederasyonu olarak çok dikkatli olmamız gerekiyor. Çünkü Türkiye de 8,5 milyon özürlü bulunuyor. Biz siyasi olarak bakmıyoruz. Biz diyoruz ki bunun getirisi ne? 10. Madde uygulaması yalnız bizi kapsamıyor. Bugün karşı çıkan kimselerle ilgili yarın yaşlandıkları takdirde veya bir kaza sonucunda istem dışı özürlülüğe maruz kaldıkları zaman onlar da 10. Madde'ye ihtiyaç duyacaktır. Dolayısıyla 10. Madde'yi destekliyoruz."

ESDER BAŞKANI MAHMUT ÇELİKKUŞ: NE KADAR ÖZGÖRLÜK O KADAR EKMEK

" Geniş ve sivil anayasa yapılmasına bir adım olduğu için destekliyoruz. Biz esnaflar ülkedeki gelir arttıkça para kazanan kesimleriz. Memur maaşlarının artacak olması esnafı direk ilgilendirir. Memurun gelir düzeyi yükselirse bizim gelir düzeyimiz yükselir. Anayasa paketinde çocuklara ve kadınlara pozitif ayrımcılık yapılması buna hangi yürek "hayır" diyor. Bu madde bile tek başına gelse "evet" denmeli. Ne kadar özgürlükler gelişse o ülkenin ekonomik gelişmişliği artıyor. Dar kalıplar içine alıyorsanız ekonomi gelişmiyor. Ne kadar özgürlük o kadar ekmek. O yüzden evet diyoruz. Esnaf ve sanatkârın büyük çoğunluğu evet diyecektir. Esnaf ve sanatkârın desteklemesinin temel sebebi darbe ve darbe ortamından en çok zarara uğrayan kesimiz. En yakın örneği 28 Şubat'ta yaşadığımız post modern darbeden esnaf ve sanatkar tüccar alın teriyle geçinen insanlar ödedi."

 

MAZLUMDER GENEL BAŞKAN YARDIMCISI EMRULLAH BEYTAR: POZİTİF AYIRIMCILIĞIN ÖNÜ AÇILIYOR

"Anayasa'nın 10. Maddesi eşitlik ilkesini düzenliyor. Buna bir ek fıkra eklendi. Toplumda özellikle bayanların, dezavantajlı grupların, diğer yurttaşlarımıza nazaran biraz daha öncelikli olma noktasında bir yol açıyor. Bu düzenleme Türkiye'nin taraf olduğu bazı uluslar arası sözleşmelerde belirtilen taahhütlerin aynı zamanda yerine getirilmesi anlamına geliyor. Türkiye hem BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne, hem de Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın önlenmesi projesine taraf. Taraf olmasına rağmenTürkiye bugüne kadar bu sözleşmelerin gereklerini hukuk mevzuatına yansıtmamıştı. Bu anayasa değişikliği ile Türkiye'nin uluslar arası kamuoyuna vermiş olduğu taahhüdünün bu değişiklikle yerine getirmiş olacaktır. Pozitif ayrımcılığın önü bu değişiklikle açılmaktadır. Mesela ilerleyen tarihlerde yasama organı şöyle bir kanun çıkarabilir: İş alımında kadınlar ve dezavantajlı gruplar öncelikli diye bir kanun maddesi, tüzük, yönetmelik çıkarılırsa... Herhangi bir kanun değişikliği ile bu sınıflara yönelik bir ayrıcalık tanındığı takdirde, bu ayrıcalık Anayasa'nın 10. Maddesi'ne aykırıdır savı ile Anayasa Mahkemesi'ne götürülemez. Bu düzenleme o yolun önünü tıkamaktadır. Bu anlamda bu sınıflara yönelik pozitif bir ayrımcılık olabilmektedir. Aksi takdirde mevcut düzenlemede somut anlamda bir pozitif ayrımcılık söz konusu değildir.

 

DEMOKRAT YARGI EŞBAŞKANI ORHAN GAZİ ERTEKİN: PAKET, YARGIYA İLK KEZ DEMOKRASİYİ GETİRİYOR

"Anayasa değişiklik paketi yargıya ilk kez demokrasi getiriyor.1971 anayasa değişikliği ile hakim ve savcılardan alınan temsil yetkisi yeniden kürsü hakim ve savcılarına veriliyor. Kürsü hakim ve savcıları etkin rol oynayarak ilk defa aktör haline gelecek.Yargı kararlarında onların da iradeleri, karar ve oy hakları olacak. Bu çok daha açık biçimde yargıda oligarşinin sona ermesi ve demokrasinin gelmesi demek. Bundan önce yargı idaresi Yargıtay ve Danıştay'a olağanüstü nitelikte yıkıcı temsil yetkisi veriyordu. Bu olağanüstü yüzde yetmişlere varan yetki sadece yüksek mahkemelere verilmemesi gerekiyor. HSYK'da çoğunluk yüksek yargıda, Adalet Bakanlığı burada iki üye ile temsil ediyordu. Bakanlığın buradaki gücü sadece gündem oluşturma. Diğer 5 üye istediği kararları çıkartabiliyor.Yeni paketle birlikte yargıda ilk kez güç ilişkileri değişiyor. Kurumsal ilişkiler değişiyor. Bu kurumsal ilişkiler ve güç yeni paketle birlikte hakim ve savcılara yer açılacak. Hâkim ve savcılar bir güç olarak ilk defa Yargıtay, Danıştay ve bakanlığın yanına bir güç olarak, aktör olarak, bir hukuk hazinesi olarak deyim yerindeyse oy hakkı tanınmış bir vatandaş olarak girmeye başlayacak. Yüksek yargı yüzde 25 varan bir temsil oranı, Adalet Bakanlığı yüzde 30 varan bir temsil oranı ile temsil edilecek ve yüzde elliye varan bir temsil oranı da hakim ve savcılara verilmiş olacak. Bu yargıyı demokratikleştiren bir müdahaledir. Eğer 12 Eylül'deki halk oylamasında "evet" çıkarsa yargıya demokrasi gelecek. Ferhat Sarıkaya ve Sacit Kayasu olaylarının bir daha yaşanmayacağını düşünüyorum."

AK PARTİ'NİN GÖRME ENGELLİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ LOKMAN AYVA: ÖZÜRLÜLERE EKONOMİK İMTİYAZLAR SÖZKONUSU

"Şu anda çektiğimiz sıkıntılara derman olmanın yanı sıra daha sonraki gelişmeleri de görebileceğiz. Mesela şu anda körlerin oy kullanmaları bir sorun. Evlerinden oy kullanma mahallerine gidemeyenler söz konusu. Bütün bunlara imkân getirecek. Eğitimdeki, iş hayatındaki, günlük hayatta özürlülere de uygun yapılmamış düzenlemeler tamamen değişecek. Özürlülere yönelik hizmet veren kuruluşların da bu değişikliklerle yeni imkânlara kavuşacağını kestirmek zor değil. Şöyle söylemek mümkün, özürlülerin özürlülükleriyle ilgili her türlü ilave ve farklı hizmet verilebilecek. Mesela belediyelerde bir meclis üyeliği özürlülere ayrılabilir. İl genel meclislerinde hatta parlamentoda bir veya bir kaç sandalyenin ayrılması mümkün olabilir. Ekonomik imtiyazlarda ayrıca söz konusu olabilir. Artık Türkiye Cumhuriyeti sistemi bizleri doğal karşılayacak. Bu paketten önce hep kendimi suçlu hissetmemi istiyorlardı. Benim şöyle hissetmemi istiyordu sistem: "Kör olmasaydım gazetemi okuyabilirdim, kör olmasaydım trafik lambasında geçebilirdim, kör olmasaydım partilerin tüzüklerini programlarını okuyabilirdim, kör olmasaydım bilgisayar kullanabilirdim." Artık düzen değişiyor. Artık sistem kendini suçlu hissedecek: "Eğer sesli veya kabartma gazete verebilseydim kör vatandaş da gazete okuyabilecekti, trafik lambalarını sesli yapabilseydim kör vatandaşlarım da sorunsuz karşıdan karşıya geçebilecekti, tüzük ve broşürleri kabartma veya sesli yapabilseydik körler de yararlanabilecekti, bilgisayarları sesli veya kabartma yapsaydık körler kullanabilirdi." diyecek sistem."

HUKUK VE HAYAT DERNEĞİ BAŞKANI ERDEM GENÇAY: DEMOKRASİ ADINA SEVİNİYORUZ

"HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin yapılarının değiştirilmesi bizce çok önemli bir gelişme. Diğer maddelerde de kadınlara, çocuklara pozitif ayrımcılık, memurların dava açma hakkı, emeklilere toplu sözleşme hakkı, Ombudsmanlık, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı da vatandaşları direk olarak olumlu anlamda etkileyecek maddeler. Ne yazık ki HSYK'daki üyelerin kalemleri kılıç kadar keskin. Bu anlamda mağdur olmuş hâkim ve savcılar var. Buradaki insanların iki dudağının arasında hâkim ve savcılarımız meslekten atılmış durumda. Yeni anayasa değişikliğinde HSYK'nın meslekten ihraçla alakalı olarak kararına yargı yolu açıldı. Bu yüzden keyfi uygulamalar olabiliyordu. Mağdur olmuş hâkim ve savcıların dava yoluyla görevlerinin tekrar iade edilmesi bizce çok önemli bir gelişme. Onlar adına, demokrasi adına çok seviniyoruz. Buna karşı çıkan kişilerin neden "hayır" dediklerini vicdanen ve hukuken açıklamaları gerekir. Hâkim ve savcıların HSYK'da ve Anayasa Mahkemesi'nde temsil noktası yoktu. Bu yeni anayasa değişikliğiyle birinci sınıf 7 tane adli yargıdan 3 tane de idari yargıdan hâkim ve savcımız HSYK'ya seçimle atanabilecekler. Artık onlarında orada temsil edilme kabiliyeti olacak. Eskisine baktığımızda Adalet Bakanı ve müsteşar doğal üye, üç tane Yargıtay'dan, 3 tane Danıştay'dan üye bakıyorsunuz. Yargıtay ve Danıştay'daki üyeler HSYK'daki üyeleri seçiyorlar, HSYK'dakiler de Yargıtay ve Danıştay'dakileri seçiyorlar. Böyle bir kısır döngü var. Hâkim ve savcılar temsil edilmiş olacak. 22 tane üyenin orda olması çok önemli bir nokta."

MEMUR - SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU: EMEKLİLER DE TOPLU SÖZLEŞME HAKKINA KAVUŞACAK

"Memur-Sen olarak Anayasa paketine yüzde 100 "evet" diyeceğiz. Memur olmamız nedeniyle ilk kez toplu sözleşme hakkına kavuşulması nedeniyle Anayasa değişiklik paketini önemsiyoruz. 2001 yılında 4688 Sayılı Yasa çıktı. O tarihten beri hükümetlerle uzlaştığımızda, toplu görüşme masasında attığımız imzalar Bakanlar Kurulu'nun onayına tabii tutulduğu için çoğu zaman Bakanlar Kurulu onaylamadı ve kararlar askıda kaldı. Hükümetlerle, Bakanlar Kurulu'yla uzlaşamadığımız da yasa gereği anlaşılamadığı zaman Uzlaştırma Kurulu'na başvurduk, taleplerimizi ilettik. Uzlaştırma Kurulu tarafından verilen kararlar yine hükümet tarafından onaylanmadı, yine askıda kalan kararlar oldu. Uzlaştırma Kurulu'nun verdiği kararlar geçerli olsaydı, şu an memurlar yüzde daha fazla 17 zam almış, onlarca soysal sorun çözülmüş olacaktı. Böylece mağduriyetler oluştu. Toplu sözleşme hakkının bu pakette yer almasıyla ilgili bakanla uzlaşırsak Bakanlar Kurulu'na sorulmaksızın bu kesin olacak. Uzlaşamamışsak Kamu Çalışanları Hakem Kurulu'nun verdiği karar kesin olacak. Memurları ilgilendiren en önemli konu bu. Anayasa paketiyle memura yargı yolu açılacak. Böylece evrensel hukukun en temel haklarından biri olan savunma hakkı memura tanınmış olacak. Siz bir okul müdürüsünüz, memurunuza bir kınama cezası verdiniz. Memur bu kınama cezasında bir yanlışlık olduğunu kendisine verilmemesi gerektiğini düşünüyorsa yargı yoluna başvuramıyordu. Anayasa paketi referandumdan geçerse artık başvurabilecek."

 

TÜRKİYE EMEKLİLER DERNEĞİ BAŞKANI KAZIM ERGÜN: EMEKLİLERE HAKLAR VERİLMEK İSTENİYOR

"Türkiye'de işçi ve Bağkur emeklisi 9 milyon 300 bin emekli var. Bu referandumdan sonra yapılacak düzenlemelerle emeklilere haklar verilmek isteniyor. Pakette memur emeklileri için bir düzenleme var. 9 milyon emeklinin olduğu bir ülkede 1 milyon 200 bin memur emeklisi var."

BAŞKENT KADIN PLATFORMU DERNEĞİ BAŞKANI NESRİN SEMİZ: KADINLARA PRATİKTE KOLAYLIKLAR SAĞLAYACAK

"Pratik hayata geçişte yapılacak değişikliklerde kadına bir önceleme yapılırsa şayet, anayasaya aykırı bir uygulama olmamış olacak. Yani rahatlıkla böyle bir yönetmeliği gündeme getirip, kadınlar ya da diğer dezavantajlı grupların lehine bir değişiklik yapılabilecek. Böyle bir pratikte kolaylık sağlayacak. Pozitif ayrımcılığa kadınların ihtiyaçları var mı? İlerleyen dönemlerde ne tür değişiklikler yapılabilir (pozitif ayrımcılık adına)? Kadınlarımız sosyal hayata, iş hayatına öyle ya da böyle iki sıfır yenik başlıyorlar, pek çok sebepten dolayı. Dolayısı ile bir takım değişikliklerle onların bu geriden başlayan hayatlarını daha kolaylaştıran önlemler alınması çok önemli olacak. İş hayatında eşit şartlarda çalışma, eşit şartlarda rekabet edebilme anlamında. Ben bunun siyasete atılmada çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Siyaset yapmak için para çok önemli, ailevi durum çok önemli. Kadınların elinde hem parası yok hem ailevi durum problemleri var. Siyaset yapması, bu durumda çok zor görünüyor kadınların. Kadınların hayatını kolaylaştıracak veya bu tür şeylerde daha rahat hareket etmelerini sağlayacak bir takım düzenlemeler, siyasi hayata atılmada kadınların önünü açabilir."

 

HAK-İŞ BAŞKANI SALİM USLU: SENDİKALARA İLERİ KAZANIMLAR GETİRECEK

"Getirilen düzenlemeler sendikalar ve çalışanlar bakımından son derece önemli düzenlemeler. Ombudsmanlık, kamu denetçiliğinin kurumsal olarak yaygınlaşması bizim açımızdan son derece önemli. İşçiler çalıştıkları iş yeri dışında part time çalışıyorlarsa, oradaki başka bir sendikaya da üye olabilecekler. Meslek sendikaları olacak. Çalışma hayatı çoğulcu bir yapıyla kavuşacak. Örgütlülüğü geliştirtecek her türlü engeller ortadan kalkmış olacak. Tabii iş yerinde birden çok sözleşme varsa işyeri, işkolu, meslek sözleşmesi işçi bunlardan faydalanabilecek. Kamu çalışanlarına ve emeklilere toplu sözleşme hakkı getirecek. Yaptırımı olan bir uzlaştırma kurulunun varlığı toplu sözleşme hakkının anayasal güvence olarak Anayasa'da yer almış olması eski düzenlemelerle kıyaslanamayacak kadar ileri bir düzenlemedir. Daha ileri kazanımlardır. Grev esnasında işçilerin bilerek veya bilmeyerek yaptıkları kusurlardan dolayı sendikalar sorumlu tutuluyordu. Bu ortadan kalkmış durumda. En önemlisi bugüne kadar sendikalar ve sendikacılar takiye yapmak zorunda kalıyordu. 'Genel eylem' diyorlardı, 'kitlesel basın açıklaması' diyorlardı; ama yapmak istedikleri şey bal gibi de 'genel grev'di. Şimdi Anayasa diyor ki genel eylemleri, genel grevleri bu tür şeyleri takiyeleri artık ihtiyaç duymadan yapabileceksiniz. Bunu anayasal suç olmaktan çıkartıyorum diyor. Bu çok önemli bir gelişme sendikalar bakımından. Anaya değişikliği Türkiye'nin iyilik ve istikrar kazanmasına katkı sağlayacak önemli maddeler içerdiğini düşünüyorum."

MÜSİAD BAŞKANI ÖMER CİHAD VARDAN: YATIRIMLARIN ÖNÜ AÇILACAK

"Yargı ile ilgili olarak geçtiğimiz dönemlerde alınan kararlar, hem özelleştirme sürecinde hem daha sonraki süreçte Türkiye'nin önünü tıkayan, alınan kararların tekrar geriye dönmesine sebep olan ve yatırımların önünü tıkayan bir süreçti. Dışarıdan baktığımızda yatırımcı ne istiyor? Güvenli bir ortam istiyor. İstikrarlı bir ortam istiyor. Buraya yatırımı yaptığı zaman tabii ki para kazanacak. Para kazanabilecek bir ortamın oluşmasını bekliyor. Siz bir yer alıyorsunuz 3 gün sonra x mahkemesi tarafından iptal ediliyor. Siz bunu ister misiniz? Birinci konu bu, yatırımların önünün açılacağını düşünüyoruz. Ekonomik ve Sosyal Konsey, yeni değişiklikle Anayasa'ya girmiş oluyor ve iş âlemi de burada yer alacak. Bu da önemli. Hem iş alemi hem işçi, işveren kesiminin görüşlerinin alındığı bir ortam. Anayasal güvence altına alınmış olacak. Ombudsmanlık kurumunun oluşmasını da önemsiyorum. "

TUSKON BAŞKANI RIZA NUR MERAL: REFORMLAR İŞSİZLİĞİ DÜŞÜRECEK

"Anayasa reformu bir dizi faydalar mutlaka getirecek. Bunlardan direkt olanları özellikle seyahat özgürlüğüne yönelik kısıtlamanın ortadan kaldırılması. Günümüzde küçük hisseniz olan bir şirketin çok komik bir borcu için yurtdışına çıkış anında çok acı sürprizlerle karşılaşabiliyorsunuz bir anda. Bu önlenecek. Ancak mahkeme kararıyla ciddi ve büyük borçları olanlar engellenecekler. Bu anlamda mağduriyetler önlenecek. Bu durum ihracatımıza da ciddi oranda yansıyacak. Şu anda insanlar pek çok önemli sipariş alma gezilerine gidemiyor. Bunu biliyoruz.

Reformun endirekt faydaları da çok olacak. Özellikle parti kapatmanın zorlaştırılması Türkiye'de öngörülebilirliği artırıyor. Bu da yatırımlar noktasında insanlara daha fazla cesaret veriyor. Yine aynı şekilde siyasi öngörülebilirliği artıracak. Özellikle büyük yatırımların çekilmesi noktasında ki işsizliğin düşürülmesi için bu çok önemli. Bu reformların iş dünyasına çok büyük fayda getireceğini düşünüyoruz.

İşçilere verilen birden fazla aynı sektördeki sendikaya üye olma hakkı özgürlük ve avantaj sağlayacak. Memurlara toplu sözleşme hakkı getirecek. Bunların hepsi iş dünyasına bir nefes alma, rahatlama getirecek. Ve beraberinde istihdamı artırıcı bir tesiri olacağına inanıyoruz.

Ekonomik Sosyal Konsey çok önemli. Konsey iyi çalıştırıldığı zaman toplumun gelişmesine, ekonominin gelişmesine önemli katkıları olan bir müessese. Bunun da kanunla güvence altına alınıyor olması da önümüzdeki dönemde iş dünyasındaki belirginliği artıracak. Türbülansları önleyici bir tesir uygulayacak.

İş dünyasıyla alakalı konular bunlar. Tabii ferdin kişisel gelişimini de sağlayan önemli unsurlar var. Özellikle toplumun zayıf kesimlerinin koruma altına alınması önemli. Kamu denetçiliği kurumunun kurulması çok önemli. Batı'da buna 'ombudsmanlık' ya da 'halkın avukatlığı' diyorlar. Burada idarenin işlevinin halk tarafından denetim altına alınması getiriliyor. Ve biz hep kendi aramızda hep şikâyet ederiz, idarenin hatalarından. Bu yasal bir kurumla denetim altına alınıyor. Dolayısıyla iş dünyasına bir rahatlık sağlayacaktır."

Zaman, 16.08.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.