Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz

Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 22 Temmuz’da Radikal’de Başbakan Tayyip Erdoğan’a ’12 Eylül’le hesaplaşmak istiyorsa neden 35’inci maddeyi değiştirmiyor?’ diye sorması ardından dün bir hafta geçti.
CHP dün Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesinde değişiklik yapma konusundaki teklifini Meclis’e sundu. Teklif özetle orduya -12 Eylül 1980 askeri darbesine yasal dayanak yapılan- ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak’ görevindeki ‘kollamak’ ifadesinin kaldırılmasını öngörüyor.
Meclis, 12 Eylül’deki Anayasa değişikliği oylamasına dek tatile girdiği için teklifin görüşülmesi için toplantı çağrısında bulunulması gerekiyor. AK Parti ise bu girişimin halkın dikkatini referandumdan dağıtacağını düşünüyor ve özel toplantı çağrısı yapılacağı açıklanmış değil. Dolayısıyla ‘askeri vesayet’ tartışmalarında, iki kez askeri darbeyle devrilmiş Süleyman Demirel’den bu yana hep ilk akla gelen konu olan 35’inci maddenin değişmesine AK Parti’nin şu aşamada destek verip vermeyeceği belli değil.
Dün bu konuyu Kılıçdaroğlu ile konuşma fırsatı buldum:
- AK Parti, sizin 35’inci maddeyi değiştirme teklifinizi yetersiz buluyor, neden tamamen kaldırmadığınızı soruyor?
- Bizim teklif ettiğimiz düzenlemenin mantığı şu: Her ordunun varlık nedeni, ülkenin bekasıdır. Biz bekayı yalnızca ülke için değil, demokrasi için de önemsiyoruz. O maddede orduya ‘kollama’ görevi verilmiş olması, demokrasi üzerinde askeri vesayet olarak anlaşılıyor. Bizce kollama hükmünün kaldırılması ile bu madde üzerindeki sakınca giderilebilir.
Ama kendileri istiyorsa başka bir düzenleme getirsinler; biz teklife, tartışmaya açığız. 

‘Büyükanıt’ın avukatı Çelik’
Askeri vesayet tartışmalarından en az 35’inci madde kadar yer tutan bir konu da, Kılıçdaroğlu’nun NTV’de Murat Akgün’e verdiği mülakatta, 27 Nisan 2007’de, cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine Genelkurmay internet sitesinde yayımlanan bildiri nedeniyle dönemin Genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt’ı AKP ile işbirliği yapmakla suçlaması olmuştu.
Kılıçdaroğlu, Milliyet’ten Fikret Bila’nın sorması üzerine bu suçlamanın kendi yorumu olduğunu söylemiş, Büyükanıt da dün Bila’ya yaptığı açıklamada Kılıçdaroğlu’nun iddiasını ‘hayal mahsulü’ bulduğunu, bildirinin muhtıra olmadığını, kendisinin yalnızca laikliğe dikkat çekmek istediğini söylemişti. Kılıçdaroğlu’na bunu da sordum:
- Büyükanıt sizi tekzip eden bir açıklama yaptı. Söylediklerinin muhtıra sayılmayacağını, hükümetle işbirliği yapmadığını söyledi. Bir yanıtınız olacak mı?
- Büyükanıt metnin tamamını niye okumuyor? Metinde açıkça ‘tarafız’ diyor. Genelkurmay Başkanlarının hükümetleri hedef alıp bildiri yayımlaması suçtur.
Bu bildiri, AKP’nin işine gelmiştir. AKP de karşı bildiri yayımlamış arkasından erken seçim kararı almıştır. Darbe söylemi, hükümetin güçlenmesine yol açmıştır. E-muhtıradan sonra erken seçim kararı alınması, netice itibarıyla işbirliğinin göstergesi olmuştur.
Başbakan erken seçim kararı alıyorsunuz, hemen arkasından Dolmabahçe’de kanka oluyorsunuz. Bu noktada da Büyükanıt’ın avukatlığına AKP’li Hüseyin Çelik, soyunuyor. Bu, işbirliğinin somut göstergesidir.

‘Geçmişte yapılan yanlışlıklar’
Kılıçdaroğlu, 27 Nisan bildirisi ve hükümetin 28 Nisan karşılığı sonrası Erdoğan’ın 1 Mayıs’ta erken seçim ilanını ve ardından 4 Mayıs’ta Dolmabahçe’de Büyükanıt’ı çağırarak görüşmesini kastediyor; ‘Dolmabahçe’de kanka oldular’ sözleriyle.
Ancak o dönem CHP yönetiminden 27 Nisan bildirisini olumlar yönde verilen demeçler (en çok akılda kalanlar Onur Öymen ve Mustafa Özyürek’in demeçleri) bugün CHP’nin samimiyetinin sorgulanmasına yol açıyor. Kılıçdaroğlu’nun bu yöndeki soruya yanıtı da yeni tartışmalara yol açabilecek türden.
- O dönem CHP’den gelen destek açıklamaları bugün başınızı ağrıtıyor. Ne diyorsunuz?
- Geçmişte yapılan yanlışlıkları yeni CHP yönetimi telafi ediyor. Geleceğe daha farklı bir pencereden bakıyoruz.
- Nedir o pencere?
- Güçlü parlamenter sistem, güçlü demokrasi, güçlü ve saygın, ama demokrasiye müdahale edemeyecek kurumlar ve halkın iradesine her koşulda saygı gösterilmesi.

Murat Yetkin, Radikal

30.07.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.