Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Erdoğan ve Cameron ortak açıklama yaptı

Erdoğan ve Cameron ortak açıklama yaptı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İran'ın Nükleer Programına ilişkin yapılacak takas işlemlerinin Türkiye'de olmasını İran'ın kabul ettiğini belirterek, buna karşın Viyana grubunun gereken hassasiyeti göstermediğini söyledi ve ''Viyana grubu ne yazık ki, bizde buna 'ipe un sermek' derler, ipe un serdi. Bu da hoş değildi. Neticeye gidelim derken, ne yazık ki yaptırımlar devreye girdi''dedi.
 

Erdoğan ve İngiltere Başbakanı David Cameron ile Başbakanlık Merkez Binada gerçekleşen görüşmelerin ardından, ortak basın toplantısı düzenlediler.

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, Gazze ile ilgili bir soruya, Gazze'de, şu anda insanların bir açık hava hapishanesinde yaşadığını, sürekli olarak saldırı ve baskılar altında bir yaşam sürdürdüklerini söyledi. Gazze'nin fosforlu bombaların kullanıldığı bir alan haline geldiğini, orada yediden yetmişe bin 500 insanın öldürüldüğünü, 5 bininin de yaralı kaldığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Alt yapı, üst yapı tamamıyla yıkıldı. BM binaları dahil olmak üzere bu orada oldu. Şu anda hala oralara kimse giremezken, inşaat malzemeleri sokulmazken... Buna müsaade etme noktasında, bu amborgonun kaldırılmaması gerçekten bir dramdır ve insanlığın buna seyirci kalması düşündürücüdür. Örneğin, Sharm el Sheikh'te bir araya gelmişlerdir. Orada donörler toplantısı yapılmıştır, 4.5 milyar dolar bir yardım sözü verilmiştir. Ama bu yardım sözünün verilmesinden bu yana hala orada bir yaprak kıpırdamamıştır. Görüldüğü gibi, Gazze'ye gelen yardım konvoyları, denizden, havadan saldırıya uğradı. Bunların içerisinde İngiliz Parlamenterler... Bunun yanında İngiltere'den, Türkiye'den katılanlar vardı. Yaklaşık 33 ülkeden yardım gönüllüleri vardı. Ve o yaşanan tablo tüm insanlığın önünde, hakikaten bir denizde, uluslararası karasularında yapılmış olan böyle bir saldırı, tek kelimeyle ifade edilebilir; o da ancak korsanlıktır. Başka türlü bunun izahı mümkün değildir. Bunu Somali korsanları yapıyorlar ve buna karşı dünya tedbirini alıyor ve bunların üzerine de gidiliyor. Nitekim, bizim de orada gemilerimiz var, ABD'nin orada gemileri var, dünyanın değişik ülkelerinin orada gemileri var. Ama burada böyle bir olay gerçekleşince buna adil bir yaşamı dünyada tesis etmek için var olan siyasi liderlerin sesiz kalması tabi düşünülemezdi.

Temenni ediyorum ki; bu, yanlış gidişi bir an önce düzeltiriz. İsrail bu yanlışından bir an önce vazgeçer, özrünü özellikle Türkiye'den dilemesi lazım, tazminatların ödenmesi lazım, ambargonun kaldırılması lazım, ki burada bölge barışına katkıda bulunalım diye inanıyorum, böyle düşünüyorum, milletim de böyle düşünüyor.''

-CAMERON SİZE, BLAİR'İ HATIRLATIYOR MU ?

Annesi Türk olan Alexander Ekrem Barker isimli bir İngiliz gazeteci de, ''Türkiye'yi seven, genç dinamik İngiliz bir Başbakan Türkiye'ye geldi. David Cameron, size Tony Blair'i hatırlatıyor mu, yani Daha iyi arkadaş olacak mısınız?'' diye sordu. Soru iki Başbakanı da güldürdü.

Aynı gazetecinin ''Türkiye'nin İsrail ile ilişkileri çok gerilimli ve İran ile müeyyideler konusunda Türkiye 'hayır' kullandı. Farklılıklar konusunda daha dürüst olmak gerekmiyor mu?''sorusuna Başbakan Erdoğan, ''Her şeyden önce yaptırımlar konusunda tavrımız bizim belliydi. Çünkü ortada bir Tahran Sözleşmesi var. Bu Tahran Sözleşmesi'ne giderken bu işin nedenleri var, temel nedenleri var. Bu temel nedenler de bir derecede bu işi diplomatik yollarla çözme sürecidir. Bizlere, dünya siyasetinde yer alanlar olarak, uluslararası diplomasiyi çalıştırmak dünya barışı için en önemli yoldur. Bu adımı da atarken, biz uluslararası hukuka saygılı olmayı hep öne çıkardık'' karşılığını verdi.

-''BÖLGEMİZDE NÜKLEER SİLAH İSTEMİYORUZ''-

İran ile ilgili konuda, uluslararası hukukun gereğini yerine getirdiklerini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Biz, ihtimaller üzerinden konuşmadık. İhtimalleri değerlendirmedik. Türkiye olarak bizim duruşumuz bellidir. Biz, bir defa şunu bilmemiz gerekiyor; nükleer silah olan bir ülke değiliz. Bölgemizde de nükleer silaha karşı olan bir ülkeyiz. Kim de olursa olsun, biz bölgemizde nükleer silah istemiyoruz. Fakat bu konuda konuşanlar kimler diye baktığımızda -bu konuda konuşanlar da tabi kendilerinde nükleer silah olanlar- diyorlar ki; 'her ne kadar biz de nükleer silah varsa da sizde olmayacak' diyorlar. Biz de diyoruz ki; İran'da nükleer silah var mı? Şu anda yok, ama denilen ne? ileride yapabilir.

Bana göre, Tahran Anlaşması'nın en önemli kısmı şudur; Bir Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na üyedir. İsrail'de üyedir. Fakat İran MPT kurallarına uymayı kabul ediyor, ama öbür taraf etmiyor. Böyle bir durum da var. 'Takas işlemleri 'dendi, Türkiye'de takası İran kabul etti. Bunun karşısında Viyana Grubu, ne yazık ki, ona da 'ip un sermek derler bizde', ipe un serdi. Bu da hoş değildi.

Neticeye gidelim derken, ne yazık ki yaptırımlar devreye girdi. Yaptırımlar devreye girince, biz de tabi Tahran Anlaşması'nın altına imza koymuş bir ülke olarak Türkiye'nin halk arasındaki ifadesiyle 'Tükürdüğümüzü yalayamazdık', dürüst olmamızın gereği de buydu. Ama şunu teyit ederek söylüyorum ki; kesinlikle biz bölgemizde nükleer silah olmasını istemiyoruz ve bunu da sürekli olarak İran'a bugüne kadar hep telkin ettik, ediyoruz.

Nitekim dün, evvelki gün Dışişleri Bakanım, İran Dışişleri Bakanı, Brezilya Dışişleri Bakanı yine biraraya geldiler. İran beklenen üç başlık hakkında sözünü yine verdi. Bu sözünün gereğini de yerine getirmek için adımlarını attı. Dün mektubunu Viyana'ya göndermiş vaziyette. Bunlar, hep diplomasi yoluyla olan ve Amerika'nın da şu anda müzakere süreci devam etsin arzusu da var. Diğer Batılı ülkelerin, daimi üyeler dahil olmak üzere, onlar da müzakere sürecinin devamını istiyorlar. Şu anda Türkiye bu konuda böyle bir müzakere sürecinin devamında faydalı olan ve gerek Manuçehr Muttaki ile AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'un biraraya getirilmesi olayı da başarıldı. Bundan sonraki süreçte de bunları devam ettirelim istiyoruz. Ama bütün olayları diplomasi yoluyla çözelim istiyoruz.''

Erdoğan ve Cameron, ortak basın toplantısı öncesinde Türkiye ile Birleşik Krallık Stratejik Ortaklık Belgesi'nin güncellendiği anlaşmaya imza atılar. Bu anlaşmanın yanında Yunus Emre Kültür Merkezi ile Brisitsh Council arasında işbirliğine ilişkin anlaşma da yetkililer tarafından imzalandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkilere değinerek, ''Sürekli olarak tırmanan bu ilişkiler dizisi içerisinde aramızdaki ilişkiler altın çağını yaşamaktadır'' dedi.

Erdoğan ile İngiltere Başbakanı David Cameron, baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından, Başbakanlık Merkez Binada ortak basın toplantısı düzenledi.

Başbakan Erdoğan, Cameron'un, mayıs ayında İngiltere'de düzenlenen seçimler sonucunda oluşturulan Muhafazakar Parti-Liberal Demokrat Parti hükümetinin başbakanı olarak Türkiye'ye ilk resmi ziyaretini yaptığını söyledi. Cameron'un kısa sürede Türkiye'ye yaptığı bu ziyaret sebebiyle teşekkür eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Tabii İngiltere'de İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana kurulan ilk koalisyon hükümeti olması açısından manidar bir yapı şu anda teşekkül etti. 8 Temmuz 2010 tarihinde Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlu'nun İngiltere'ye bir ziyareti oldu. Muhatabıyla orada verimli temaslarda bulundular. Bildiğiniz üzere İngiltere ile siyasi, ekonomik, ticari, kültürel, her türlü alanda yoğun görüşmelerimiz, çalışmalarımız var ve şu anda diyebilirim ki, sürekli olarak tırmanan bu ilişkiler dizisi içerisinde aramızdaki ilişkiler altın çağını yaşamaktadır.''

İki ülkenin uluslararası kurum ve kuruluşlarda birlikteliğinin devam ettiğini belirten Erdoğan, ''AB sürecinde İngiltere'nin bize olan desteği, başından itibaren kararlı duruşları hakikaten şükran gerektirir, her türlü takdirin üstündedir'' dedi.

Türkiye ve İngiltere'nin NATO, G-20'deki birlikteliğinin devam ettiğini hatırlatan Erdoğan, tarihi ilişkilerin iki ülke arasındaki bağı güçlendirdiğini söyledi. Ekonomik anlamda Türkiye'de yaklaşık 2 bin İngiliz girişimci, yatırımcının olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''2008'de aramızdaki ikili ticaret hacmine baktığımızda 13.5 milyar dolar gibi bir seviyeye ulaştı. 2009'da küresel kriz nedeniyle bir düşüş söz konusu; 9,5 milyar dolar gibi bir seviyeye düştü. Ekonominin yanında turizmde de İngiltere ile olan münasebetlerimiz çok çok iyi. 2009'da Türkiye'ye gelen İngiliz turist sayısı 2.5 milyona ulaştı. Bununla da kalmayıp yine 2009'da baktığımızda 20 bin mevcut gayrimenkul sahibi olan İngiliz varken, 2010'da şu an itibarıyla söylüyorum bu rakam 30 bine ulaşmış vaziyette. Bu da tabii çok çok olumlu bir gelişme. Bu tabii halklarımız arasındaki dayanışmayı da temin ediyor.''

-İNGİLTERE'DEKİ TÜRK VATANDAŞLARI-

''Değerli dostum David'in de ifade ettiği gibi, şu anda İngiltere'deki siyasi partiler içerisinde Türkiye'nin AB sürecine muhalefet eden hiçbir parti yoktur'' diyen Erdoğan, şunları söyledi:

''(İngiltere'deki bütün siyasi partiler Türkiye'nin bu sürecini destekliyor) dediler. Bu tespit gerçekten, bundan önce, şu 7.5 yıllık iktidarımız döneminde de biz farklı iktidarları da gördük, hakikaten bu desteği hep yaşadık. Bundan dolayı da memnuniyetimi ifade etmek durumundayım.

Bütün bunların yanında atılan çok önemli adımlardan bir tanesi de az önce imzaladığımız gibi, aramızdaki bu stratejik ortaklık belgesinin bu bir güncellenmesiydi. Onu güncelleştirdik. Bundan sonraki süreci güncelleyerek çok daha güçlü bir zemine oturtalım istedik.''

İngiltere'de halen 150 bin civarında Türk vatandaşının olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, İngiliz vatandaşı olanlar arasında yerel yönetimlerde, yerel meclislerde görev alan 17 Türk'ün olduğunu belirtti.

İngiltere'nin, Türklerin lisansüstü eğitim-öğretimde ABD'den sonra en çok ilgi duydukları ülke olduğunu anlatan Erdoğan, ''Fakat oradaki bu lisans üstü eğitim-öğretimde harçlar AB üyesi ülkelere olduğu gibi olursa bu inanıyorum ki Türk öğrencilerin İngiltere'ye olan ilgisini daha da artıracaktır. Çok daha fazla Türk öğrenci İngiltere'de lisansüstü eğitim ve öğretimini yapacaktır. Ben bu konuda da gerekli desteği kendilerinden bekliyorum'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, konuk Başbakan ile bölge itibarıyla Türkiye'nin konumunu, İran, Irak, Suriye ve Ortadoğu ile ilgili konuları görüştüklerini belirterek, şunları söyledi:

''Hepsinden anlamlısı Kıbrıs ile ilgili görüşmelerimiz oldu. 3 garantör ülke olarak gerek bu sürece ne gibi katkımız olabilir, bu süreci hızlandırmak suretiyle bu yıl sonuna kadar bunu bitirebilir miyiz, bitirme kararlılığımız var mı, bu konuda bir görüş alışverişinde bulunduk. Ben aynı iradeyi Sayın David'de de gördüm. Bu sürece Dışişleri Bakanlarımızın müşterek çalışmalarıyla ciddi katkılarının olacağına inanıyorum. Onların çalışmaları neticesinde bir araya gelmek suretiyle tabii ki bu gayretlerimizi daha da artıracağız. Konuyla ilgili olarak da özellikle bu süreçte alınacak netice inanıyorum ki Kıbrıs ile ilgili tüm şu ana kadar olan olumsuz sürecin olumlu yönde gelişmesine vesile olması sebebiyle tarih açısından bizlerin de hayırla yad edilmesine vesile olacaktır.''

Başbakan Erdoğan, görüşmede Suriye ile ilgili konuların da gündeme geldiğini belirterek,Suriye, Türkiye ve İran'ın Irak'taki hükümet boşluğunu gidermedeki bakışını Cameron'a aktardığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, ''Biz Irak'ın kendi iç meselesini, kendi kararıyla sandıkta hallettiğini, burada herhangi bir ülkenin müdahil olmamasını veya Irak'ın geleceğini herhangi bir ülkenin takdirine bırakmanın yanlış olacağı konusunu aramızda değerlendirdik. Bizler nasıl faydalı olabiliriz, bu konuda bizlere herhangi bir görev düşerse yardımcı olmaya çalışacağımızı aramızda değerlendirdik'' diye konuştu.

İngiliz girişimcilerinin Türkiye'de enerji, savunma sanayi, altyapıya yönelik girişimleri olduğunu belirten Erdoğan, bunu takdirle karşıladıklarını söyledi.

Başbakan Erdoğan, kültür alanında yapılan ortaklıkla British Council işbirliğiyle İngiltere'de Yunus Emre Kültür Merkezi kurulacağını ifade etti.

İngiliz üniversitesinin kurulmasının da ele alındığını belirten Başbakan Erdoğan, bunun devletler ve hükümetler arasında olmasa da vakıflar arasında gerçekleştirilebileceğini dile getirdi. Gerek Türkiye'de ve gerek İngiltere'de vakıf üniversitelerinin geliştiğine ve vakıflar arasında böyle bir işbirliğine gidilebileceğine işaret eden Erdoğan, bu yöndeki adımların da süratle atılmasını kararlaştırdıklarını kaydetti.

Zaman, 27.07.2010

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.