Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Somali tezkeresine TBMM onayı

Somali tezkeresine TBMM onayı

TBMM Genel Kurulu, Türk askerinin Aden Körfezi, Somali karasuları ve Arap Denizi'nde görevlendirilmesini öngören Başbakanlık tezkeresini kabul etti.

Tezkere, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) deniz unsurlarının, Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için Hükümete 1 yıl süreyle yetki veriyor.

Genel Kurul'da, tezkere üzerinde gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmalardan sonra oylama yapıldı. Tezkerenin kabul edilmesiyle, daha önce farklı coğrafyalarda görev yapan Türk askeri, bu kez Aden Körfezi, Somali karasuları ve Arap Denizi'ne gidecek.

Tezkere, bölgede konuşlandırılacak TSK deniz unsurlarının, Somali toprakları üzerinde, korsan/deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilere yönelik herhangi bir kara operasyonunda görevlendirilmemesini, korsanlık ve silahlı soygun yaptığından şüphe duyulan tekneleri telsizle sorgulamak, bayrak devletinin rızası halinde bu gemilere çıkmak, geminin bayraksız olması durumunda ise uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde müdahalede bulunabilmesini içeriyor.

Bölgeye gidecek Türk askeri, ticaret gemilerine refakat ve koruma sağlamak, korsan/deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilerin saldırısına uğrayan ticaret gemilerine yardım etmek, gerektiğinde bu kişileri yakalamak, gözaltına almak, sorgulamak, delil toplama dahil her türlü adli kolluk işlemlerini yapmak, bu kişilerin kullandığı deniz araçlarına müdahale etmek, durdurmak, etkisiz hale getirmek ve el koymakla görevli olacak.

MHP ve CHP'den tezkereye evet

MHP Adana Milletvekili Kürşat Atılgan, Aden Körfezi, Somali karasuları ve Arap Denizinde görevlendirilmesini içeren Başbakanlık Tezkeresinin, dünya petrol sevkıyatının güvenliği ve dünyadaki petrol oyununun bir parçası olduğunu iddia etti.

MHP grubu adına söz alan Atılgan, Somali'nin, petrol sevkıyatı yolu olması nedeniyle stratejik bir noktada olduğunu belirtti.

Korsanlar nedeniyle dünya ticaretinin ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olunduğunu anlatan Atılgan, bu nedenle Çin, ABD, Rusya gibi küresel güçler ile BM ve NATO'nun bölgede etkin olmaya çalıştığını söyledi.

Atılgan, 21. Yüzyılda, savaşların, petrol ve doğal kaynaklarının sevkıyat yollarının güvenliğinden kaynaklanacağını öne sürerek, "Çünkü, dünyada bugün için enerji açısından petrol ve doğalgaza bağımlılık oranı yüzde 70'tir. 2030 yılında bu oran, yüzde 73 olacaktır. Başkanlık Tezkeresi, aslında dünya petrol sevkıyatının güvenliği ve dünyadaki petrol oyununun bir parçasıdır" dedi.

Tezkerenin daha iyi anlaşılması için Somali'nin bugünlere nasıl gelindiğini ve egemen güçlerin bölge ülkelerinde çıkarlarına bakılması gerektiğine dikkati çeken Atılgan, bölge ülkelerin tümünün, birbirleriyle sorunları bulunduğunu söyledi.

Atılgan, bölgedeki insanların Ortaçağ standartlarını yaşadığını ifade ederek, "Allah'ın Türk milletine yüklediği misyonu yerine getirmek için biraz daha büyük düşünmek ve gelecekte bu bölgelere adaleti, huzuru ve refahı getirmek geçmişte olduğu gibi gelecekte de bizlere düşen bir görev olacaktır" diye konuştu.

Somali'de deniz haydutluğu faaliyetlerinin son dönemde arttığını, bu durumun deniz ticaretinin akıbeti açısından ciddi bir endişeye neden olduğunu anlatan Atılgan, "Bölgeye gidecek olan birliklere başarılar diliyoruz. MHP olarak tezkereye olumlu oy vereceğiz" dedi.

CHP grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ da Somali karasuları ve açıklarında yasadışı eylemleri yapan kişilerin, önceleri balıkçılıkla uğraşılırken bugün klaşnikof ve roketlerle donanımlı profesyonel korsan şebekeleri haline geldiklerini söyledi.

Asya'dan Avrupa'ya giden gemilerin, Aden Körfezi'nden geçmek zorunda olduklarını ifade eden Elekdağ, korsanların, bu bölgedeki yasadışı eylemlerinin, uluslararası deniz taşımacılığı ve ticaretini olumsuz etkilediğini, can ve mal emniyeti açısından çok ciddi tehdit oluşturduğu hususunda dünyada tam bir görüş birliğini bulunduğunu belirtti.

Elekdağ, bölgede bugüne kadar 500'e yakın korsanlık ve deniz haydutluğu vakasının yaşanmış olmasının tehdidin kazandığı vahim boyutu açıkça ortaya koyduğuna dikkati çekerek, bu tehdidin, Türkiye'yi de yakından ilgilendirdiğini, Türk ticaret gemilerinin söz konusu deniz yolunu yoğun bir şekilde kullandığını kaydetti.

Korsanlığın, "uluslararası suç" olduğunu ifade eden Elekdağ, "CHP, dünya barış ve istikrarına yapacağı olumlu katkıyı ve ulusal çıkarlarımızı dikkate alarak, Hükümet tarafından TBMM'nin onayına sunulan tezkereye olumlu oy verecektir" diye konuştu.

DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, medeni toplumlar olarak "Somali'ye haddini bildirmek gerekir" anlayışının yüzeysel ve basit olduğunu ifade ederek, "Oradaki topluma, acı tarihe, trajediye hakarettir" dedi.

Demirtaş, TBMM Genel Kurulunda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Aden Körfezi, Somali karasuları ve Arap Denizi'nde görevlendirilmesi için Hükümete 1 yıl süreyle yetki veren tezkerenin görüşmelerinde, DTP grubunun görüşlerini dile getirdi.

Somali, Ruanda, Nijerya, Etiyopya'daki yoksulluğun ve açlığın neden kaynaklandığı tespit edilmeden, korsanlığı, soygunları anlamanın mümkün olmadığını ifade eden Demirtaş, Türkiye'nin, burada, Somali'de korsanlığın sektör haline gelmesine neden olan ülkelerle görev yapacağını savundu.

Afrika'nın zenginliğinin yüzyıllardır başta Avrupa ülkeleri olmak üzere sömürüldüğünü, bugün ABD ve Avrupa'nın, zenginliğinin önemli kısmını sömürgeci politikalar sonucu elde ettiğini belirten Demirtaş, buradaki yoksunluğun temel nedeninin, "emperyal politikalar" olduğunu ifade etti.

Demirtaş, medeni toplumlar olarak "Somali'ye haddini bildirmek gerekir" anlayışının yüzeysel ve basit olduğunu ileri sürerek, "Oradaki topluma, acı tarihe, trajediye hakarettir" diye konuştu.

Ruanda'da 100 gün içinde 800 kişinin öldürüldüğüne işaret eden Demirtaş, BM'nin bu konuda "Uluslararası toplum olarak katliamı durduralım" kararı doğrultusunda TBMM'ye bir tezkere gelmediğini söyledi. Demirtaş, BM'nin, Bosna'da katliam yaşanırken bu kadar duyarlı davranmadığını, Filistin'de yaşananların BM'nin bilgisi dahilinde olduğunu anlattı.

AK Parti grubu adına söz alan Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem de Aden Körfezi'ndeki korsanlık olaylarının, son dönemlerde uluslararası mesele haline geldiğini söyledi. Bu eylemlerin uluslararası ticareti ve deniz taşımacılığını etkileyecek boyutlara ulaştığını dile getiren Erdem, bölgede 500'e yakın korsanlık ve silahlı soygunun eyleminin yapıldığını kaydetti.

Küresel ticaretin yüzde 20'sinin bu bölgeden yapıldığını, Aden Körfezi'nden yılda 25 bin civarında ticaret gemisinin geçtiğini anlatan Erdem, Başbakanlık Tezkeresinin, kapsamlı ve detaylı bir şekilde hazırlandığını, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin icra edeceği görevlerin de net bir şekilde belirtildiğini söyledi.

Erdem, küreselleşen bu tehdide karşı işbirliğinin önemli olduğunu, Türkiye'nin bu işbirliğinin dışında kalamayacağını belirterek, "Türk Silahlı Kuvvetleri, bu görevi, başarıyla yerine getirecektir. Zaiyatın olacağını zannetmiyorum. Bunlar savaş gemisi, ticaret gemisi değil. Modern teçhizatla donatılmıştır. Korsanların teknelerinin savaş gemilerine zarar vermesi söz konusu olamaz" diye konuştu.

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Aden Körfezi ve Somali karasularında, 2008 yılı sonu itibariyle 3'ü Türkiye bağlantılı 15 gemi ve 37'si Türk olmak üzere 300'ü aşkın denizcinin rehin alındığını belirterek, "Bu bölgede seyreden bazı ticaret gemilerimiz, deniz haydutlarının saldırısından tesadüfen kurtuldu. İleride benzer vakalarla karşılaşılması tehlikesi hala çok yüksektir" dedi.

Hükümet adına konuşan Vecdi Gönül, Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ile mücavir bölgelerinde, ticari gemilere yönelik, deniz haydutluğu, silahlı soygun eylemlerinin; gündemin ön sırasında yer alan, ciddi bir uluslararası güvenlik sorunu haline geldiğine işaret etti.

Bu yasa dışı eylemlerin sadece can, mal güvenliğini tehdidin yanında, uluslararası ticareti ve deniz taşımacılığını da olumsuz etkilediğini vurgulayan Gönül, Somali ve Afrika ülkelerine yapılan insani yardımların, deniz yoluyla ulaştırılmasını da güçleştirdiğini söyledi.

Gönül, geçen dönemde daha da artan bu eylemlerin, Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini belirterek, bölgede bugüne kadar 500'e yakın korsanlık, deniz haydutluğu ve silahlı soygun yaşandığını bildirdi. Gönül, 2008 yılı sonu itibariyle 3'ü Türkiye bağlantılı 15 gemi ve 37'si Türk olmak üzere 300'ü aşkın denizcinin rehin alındığını, bu 3 geminin daha sonra serbest bırakıldığını anımsattı.

Bakan Gönül, "Bu bölgede seyreden bazı ticaret gemilerimiz ise deniz haydutlarının saldırısından tesadüfen kurtuldu. İleride benzer vakalarla karşılaşılması tehlikesi hala çok yüksektir" dedi.

Bu eylemlerin görüldüğü deniz alanlarının, uluslararası deniz ticaretinin başlıca güzergahlarından biri olduğuna dikkati çeken Gönül, Türk ticaret gemileri ve mürettebatının, yabancı bayrakla yoğun şekilde kullanıldığını ifade etti.

Gönül, "Askeri makamlarımız ve ilgili kurumlarımızla yapılan istişare ve değerlendirmeler sonucunda Hükümetimiz, vatandaşlarımızın can ve mal emniyetinin sağlanması, ulusal çıkarlarımızın korunması ve bu bağlamda uluslararası ticari faaliyetlerimizin güvence altına alınmasına katkıda bulunmak amacıyla hava unsuru destekli bir firkateynimizden oluşacak, deniz kuvvetleri unsurlarımızın bölgede görevlendirilmesinin uygun olacağını değerlendirmiştir. Böyle bir görevlendirme aynı zamanda Güvenlik Konseyi geçici üyeliğimizin yüklediği sorumluluklara da paralel olarak, bu alanda yürütülen uluslararası gayretlere daha aktif şekilde katkıda bulunmamızı sağlayacaktır" dedi.

Yurtdışına asker göndermek için 23. kez izin

TBMM, Genel Kurul'da kabul edilen tezkereyle, 1950'den bu yana yurtdışına asker göndermek için 23. kez izin vermiş olacak.

Meclis, bugüne kadar Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesi konusunda çeşitli istemlere sahne oldu. TBMM, 1950 yılından sonra ilk kez, Kore'ye Türk askerinin gönderilmesi için dönemin hükümetine izin verdi.

TBMM, 6 Aralık 1950 tarihli birleşiminde, "dünya barışını kurmak, korumak ve insanlığın emniyet ve huzurunun sağlanması amacıyla Türk askerinin BM orduları saflarına katılması" yönündeki Başbakanlık Tezkeresi'ni kabul etti.

Kıbrıs

Meclis, Kıbrıs'a asker gönderilmesi konusunda çeşitli tarihlerde 3 kez izin verdi.

Bu konudaki ilk tezkere, 16 Mart 1964 tarihini taşıyor. 1961 Anayasası'nın 66. maddesine dayandırılan bu karar, "16 Ağustos 1960 tarihinde, Lefkoşa'da Türkiye, Yunanistan, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmalar uyarınca Kıbrıs'a Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gönderilmesine izin verilmesini" içeriyordu.

TBMM, 17 Kasım 1967'de, "Hükümete verilen yetkinin kullanılmasından doğacak inkişaf ve ihtilatlar karşısında; lüzum, hudut, şümulü Hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine" izin verdi.

Kıbrıs konusundaki 3. tezkere ise 20 Temmuz 1974 tarihinde kabul edildi.

Dış siyasi olayların ortaya çıkardığı ağır şartlar sonunda ve TBMM'nin 1964 ve 1967 yıllarında verilen izinlerine dayanarak Kıbrıs'a yapılan indirme ve çıkarma harekatının ortaya çıkaracağı durum karşısında gerekliliği, sınırı ve miktarı Hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine izin verilirken, aynı günkü birleşimde "TBMM'nin kahraman ve şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerine güven, dilek ve takdirleri" de iletildi.

Körfez krizi

Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan Körfez Krizi sürecinde de TBMM'den 3 tezkere çıktı.

Körfez Krizi sürecinde, ABD ve müttefiklerinin Irak'a yönelik askeri harekatı aşamasında Türkiye'de çok uluslu bir gücün konuşlandırılması gündeme geldi.

Hükümet, "Ülkemize bir tecavüz vuku halinde derhal mukabele edilmesi maksadına münhasır olarak" Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi veya yabancı silahlı kuvvetler mensuplarının Türkiye'de bulunması konularında TBMM'den izin istedi. Bu izin, 12 Ağustos 1990 tarihinde hükümete verildi.

Önceleri "Çekiç Güç" olarak adlandı rılan, daha sonra sadece hava gücüyle sınırlı olan "Kuzeyden Keşif Harekatı", bu izin kapsamında Türkiye'ye konuşlandırıldı.

TBMM, yine aynı kapsamda 5 Eylül 1990 ve 17 Ocak 1991 tarihlerinde BM Güvenlik Konseyi kararını desteklemek ve Türkiye'nin muhtemel tehlikelere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında olabilecek gelişmeler ışığında Türkiye'nin çıkarlarını korumak amacıyla Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesine ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verdi.

Bosna Hersek'ten Afganistan'a

Türk askeri, Körfez Krizi sonrasında dünyanın farklı köşelerindeki savaş ortamlarında görev aldı. Bu amaçla TBMM'den alınan izin sonrasında Türk askeri Bosna-Hersek'ten Afganistan'a kadar geniş bir coğrafyada görev yaptı.

Hükümetler, 8 Aralık 1992'de iki ayrı tezkereyle Somali ve Bosna-Hersek'e, 20 Şubat 1997'de İsrail-Filistin çatışmalarının yaşandığı El Halil'e, 10 Nisan 1997 ve 23 Temmuz 1998'de Arnavutluk'a, 8 Ekim 1998'de Kosova'ya, 10 Ekim 2001'de Afganistan'a asker göndermek için TBMM'den izin aldı.

Yeniden Irak ve 1 Mart tezkeresi

ABD'nin Irak'a yönelik operasyonuyla ilgili olarak 4 Başbakanlık Tezkeresi, 2003'te TBMM'ye sunulurken, bunlardan Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı ülke askerlerinin Türkiye'ye gelmesini içeren Tezkere, yoğun tartışmaların ardından 1 Mart'ta kapalı oturumda görüşüldü. Irak Savaşı nedeniyle "Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki verilmesine" ilişkin Başbakanlık Tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nda 1 Mart 2003 tarihinde "salt çoğunluğa ulaşılmaması" nedeniyle kabul edilmedi. Bu oylamaya 533 milletvekili katılmış, 264 kabul, 250 ret, 19 çekimser oy kullanılmıştı.

Türkiye'deki askeri üs ve tesisler ile limanlarda gerekli yenileştirme, geliştirme, inşaat ve tevsi çalışmaları ile altyapı faaliyetlerinde bulunmak amacıyla ABD'li teknik ve askeri personelin 3 ay süreyle Türkiye'de bulunmasına izin verilmesine ilişkin karar, 6 Şubat 2003 tarihinde TBMM'den çıktı.

TBMM, 20 Mart 2003'te, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'a gönderilmesine; bu kuvvetlerin belirlenecek esaslar çerçevesinde kullanılmasına ve muhtemel bir askeri harekat kapsamında yabancı silahlı kuvvetlere mensup hava unsurlarının Türk hava sahasını kullanmalarına 6 ay süreyle izin verdi.

Irak ile ilgili 2003'teki diğer tezkere ise 7 Ekim tarihli oldu.

Başbakanlık Tezkeresiyle, Hükümete, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güvenlik ve istikrara katkı yapmak amacıyla Irak'a gönderilmesi, bu kuvvetlerin görev ye kullanılmasına ilişkin gerekli düzenlemelerin yapılması için 1 yıl süreyle izin verdi.

Kongo ve Lübnan'a asker gönderilmesi

Kongo'daki seçimlerde güvenliği sağlayacak uluslararası güce, Türkiye'nin asker göndermesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi, 27 Haziran 2006'da TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

TBMM'den, Lübnan'a asker gönderilmesine ilişkin karar, 5 Eylül 2006 tarihinde çıktı.

29 Mayıs 2007 tarihli, Lübnan'da BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) kapsamındaki Türk askerlerinin görev süresinin 1 yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi ise TBMM'de kabul edildi.

Meclisin kabul ettiği son tezkereler ise Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, Irak'ın, terör örgütü PKK'nın yuvalandığı kuzey bölgesi ile mücavir alanlara gönderilmesi için Hükümete bir yıl süreyle izin verilmesini ve bu sürenin 1 yıl daha uzatılmasını öngörüyordu.

 

cnnturk.com, 10.02.09

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.