Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > 'Poyrazköy' dökümanları TÜBİTAK'a

'Poyrazköy' dökümanları TÜBİTAK'a

'Ergenekon' soruşturması kapsamında Poyrazköy'de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin görülen davada, Savcı Saraç, dava konusu DVD ve CD'lerin de incelenmek üzere TÜBİTAK'a gönderilmesini istedi

 

Ergenekon' soruşturması kapsamında Poyrazköy'de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin görülen davada, Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç, 'Poyrazköy Keçilik bölgesindeki kazılarda alınan dört ayrı toprak numunesinde kimyasal ve jeolojik rapor için çalışma yapılıp yapılmadığının' İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasını talep etti.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, bazı tutuksuz sanıkların avukatı Şeref Dede, müvekkilleri hakkındaki adli kontrol uygulamasının kaldırılmasını talep etti.

Dede, 'Adli kontrol, askeri kontrolden daha mı kuvvetli? Kıdemli albay buraya gelmek için birliğinden izin kağıdı alıyor. Bu insanlar füze yüklü gemileri komuta ediyor. Adli kontrol uygulaması olabilir mi?' diye sordu.

Tutuksuz sanık Halil Cura'nın avukatı da mahkeme heyetinden adli kontrol uygulamasının kaldırılmasını talep etti.

Duruşmada, avukatların talepleriyle ilgili görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Saraç ise '21 ve 24 Nisan 2009 tarihlerinde Poyrazköy Keçilik mevkisinde yapılan kazılarda alınan 4 ayrı toprak numunesinde kimyasal ve jeolojik rapor için çalışma yapılıp yapılmadığının' İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasını talep etti.

Saraç, Levent Bektaş'ın ofisinde yapılan aramada ele geçirilen 1 nolu CD ile 'Kafes Eylem Planı'nın da içerisinde yer aldığı iddia edilen 3 nolu DVD'nin içindeki belgelerin oluşturulma tarihi ve sonradan değişiklik yapılıp yapılmadığının tespiti için bu CD ve DVD'lerin TÜBİTAK'a gönderilmesini istedi.

Sanıkların savunmalarına diyeceği bir şey olmadığını belirten Saraç, adli kontrol uygulamasının kaldırılması ve tahliye yönündeki taleplerin ise reddedilmesini istedi.

 

-'BEN DEVLETE HİZMETİ HAYATIMIN İLK SIRASINA KOYMUŞ BİR ASKERİM'

'Ergenekon' soruşturması kapsamında Poyrazköy'de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin haklarında dava açılan sanıklardan Binbaşı Erme Onat, 'Ben devlete hizmeti hayatımın ilk sırasına koymuş bir askerim' dedi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Onat, 1993'te Deniz Harp Okulundan teğmen olarak mezun olduğunu ve 1995'te SAT Özel İhtisas Kursuna başladığını belirterek, 2009 yılına kadar SAT Grup Komutanlığında çeşitli görevler yaptığını ve tertemiz bir sicili olduğunu ifade etti.

'Ben devlete hizmeti hayatımın ilk sırasına koymuş bir askerim' diyen Onat, suçlamalardan hiçbirini kabul etmediğini, terör örgütüne üye olmadığı gibi Poyrazköy'de bulunan mühimmatlarla da hiçbir ilgisi bulunmadığını ve bir yıldır haksız yere cezaevinde yattığını söyledi.

Evindeki aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığını, DNA ve parmak izi incelemelerinde kendisiyle ilgili herhangi bir sonuca ulaşılmadığını savunan Onat, görgü tanıklarının ifadesine göre eşkali belirlenen Poyrazköy'e mühimmatları gömen esmer, bıyıklı insanlara benzemediğini kaydetti.

Onat, Genelkurmay Başkanlığının, mühimmatlarla ilgili 'Envanterimizde eksik yoktur' açıklaması yaptığını ve mühimmatların SAT Grup Komutanlığına ait olmadığının tespit edildiğini dile getirdi.

Erme Onat, mühimmatları Grup Komutanlığından azar azar çıkararak dere yatağına gömmelerinin söz konusu olmayacağını, bunun mantık dışı olduğunu belirterek, kendisi ve ihbarlarda adı geçenlerin gömülen mühimmatla ilgileri olduğuna dair herhangi bir tanık ifadesi veya delil bulunmadığını savundu.

'Özel yetiştirilmiş bir personelim. SAT'ta görev yapmaktan her zaman iftihar ediyorum' diyen Onat, devlet memuru olduğunu ve komutanının izni olmadan değil yurt dışına, garnizon dışına çıkmasının dahi söz konusu olamayacağını söyledi.

Onat, ailesiyle Bulgaristan'a gittiğini ve bunun için bir ay öncesinden izin aldığını hatırlatarak, kendileri hakkında yapılan ihbarların yalan ve asılsız olduğunu ifade etti.

 

-'1 ŞUBATTA YURT DIŞINA ÇIKMIŞTIM'-

İhbar mektuplarında 2 Şubat 2009'da patlayıcıları Poyrazköy'deki yere gömerken görüldüğünün iddia edildiğini anlatan Onat, 'Oysa ben 1 Şubat 2009'da yurt dışına çıkmıştım. Pasaportumda da yazar bu tarih. Ama lehime olan bu delilin, iddianame ve eklerinde yer almamasını da mahkemenin dikkatine sunuyorum' dedi.

Erme Onat, 16 kişiyi kapsayan ihbarları yapan kişinin, ayrı görev yerlerinde oldukları için birbirlerini bile tanımayan kişileri tanımasının mümkün olmayacağının değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

'1'inci hücre lideri' olarak değerlendirildiği 'Kafes Eylem Planı' ile hiçbir ilgisi bulunmadığını ifade eden Onat, duruşmada, bu plana ekleme yapılabileceğinin avukatlarca anlatıldığını dile getirdi.

Planın askeri yazım kurallarına ve askeri hiyerarşiye uymadığını söyleyen Onat, el konulan DVD'lerin içeriğinin hukuki delil sayılamayacağını ve savcılığın kanaatlere yönelik delil yaratmaya çalıştığını öne sürdü.

'Mesai arkadaşlarımın birbirleriyle telefon görüşmesi yapması ve yemek yemelerinin örgütsel bağ olarak algılanmasını bir binbaşı olarak algılayamıyorum' diyen Onat, '25 yıllık Atatürk milliyetçisi bir asker olduğunu, askerlerin şerefleri için yaşadıklarını ve kendisine verilecek en büyük cezanın terörist olarak gösterilmek olduğunu' anlattı.

Devletin subayının kaçma şüphesi olmayacağını ve bu şüphe nedeniyle tutuklu olmasının ağrına gittiğini belirten Onat, 'Bu lekeyi temizlemem boynumun borcudur. Benim için bu leke ölümden daha ağırdır. Bu lekeyle kimselerin yüzüne bakamam' dedi.

 

-SANIK EREN GÜNAY-

Duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan Binbaşı Eren Günay da 1992'de Deniz Harp Okulundan mezun olduğunu, 1997'de başladığı SAT kursunu birincilikle bitirdiğini ve İzmir'de resmi olarak görevdeyken arandığını duyar duymaz izin alarak ifade vermeye İstanbul'a geldiğini söyledi.

Günay, kendi rızasıyla ifadeye gelen bir subay olarak emniyette 72 saat gözetim altında tutulduğunu, makul yargılama süresinin aşıldığını savunarak, '23 yıldır TSK'ya muhabbet ile hizmet etmekteyim. Üç madalya ve cesaret ödülü aldım. Keşke şehit olsaydım da kendi ülkemde bu iftiralara maruz kalmasaydım' diye konuştu.

Yeni Şafak, 16..04.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.