Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Poyrazköy duruşması: 'Savcının imzası eylem planında'

Poyrazköy duruşması: 'Savcının imzası eylem planında'

"Ergenekon" soruşturması kapsamında Poyrazköy'de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin 17 kişinin yargılandığı davanın duruşmasında, Levent Bektaş'ın avukatları tarafından imza taklit makinesiyle Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak'ın imzasının "Kafes Eylem Planı" başlıklı belgeye atılmasına ilişkin bir video izlettirildi.

"Ergenekon" soruşturması kapsamında Poyrazköy'de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin haklarında dava açılan 5'i tutuklu 17 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması başladı.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, savunmasını yapmak üzere tutuklu sanık Ercan Kireçtepe'ye söz vermek istedi. Buna karşı çıkan Levent Bektaş'ın avukatı Celal Ülgen, savunmanın tek ve bütün olduğunu, sanık savunma yaptıktan sonra avukatına söz verilmesi gerektiğini, bunun kesintiye uğratılamayacağını söyledi.

Üye hakim Mehmet Karababa'nın, Kireçtepe'nin savunmasına geçilmesi konusunda Yılmazabdurrahmanoğlu'na destek vermesi üzerine Ülgen, "Sayın üye müdahale ediyor. Mahkemeyi kim yönetiyor?" diye konuştu.

Bunun üzerine Yılmazabdurrahmanoğlu, savunma yapması için Bektaş'ın avukatlarına söz verdi. Bektaş'ın avukatlarından Celal Ülgen, "Yargılamada silahların denkliğinin eşit olmadığını, savcıların hakimlerle aynı seviyede, avukatların ise daha aşağıda oturduğunu, bunun da adliye binası yapılırken savcıların marangozlara olan yakınlığından kaynaklandığını" söyledi.

"Marangozlar vatan haini değil"

Savcı Nuri Ahmet Saraç ise "Marangozlar vatan haini değil, bu ülkenin evladı. Biz tüm meslek gruplarına eşit mesafedeyiz" dedi. Mahkeme heyetinden izin isteyerek savunmasını oturduğu yerden yapan Ülgen, dün müvekkiline yapılan çapraz sorgu sırasında "Neden siz? Sizi özel kılan bir husus var mı?" diye soruların yöneltildiğini hatırlattı.

Bunun sadece Bektaş'a yönelik bir tuzak olmadığını söyleyen Ülgen, "Bu askerler ülkemizin kahraman askerleridir, kahramanlarıdır. Olayın bütününe baktığımızda görevi sırasında üç altın madalya alan bir subayın, Suriye'den Apo'yu getiren komutanın Ergenekon'da sanık olduğunu görürüz. Demek ki burada birçok subay hedef alınıyor. Aslında hedef alınan TSK'dır. Aslında hedef alınan Türkiye'dir. Aslında hedef alınan çağdaşlıktır. Aslında hedef alınan Mustafa Kemal'dir. Bunu ne kamuoyu, ne sayın savcılar, ne de biz görmezden gelebiliriz" dedi.

Avukat Ülgen, adil bir yargılama için mahkemeden bazı bilgi ve belgeler istediklerini, ancak sonuç alamadan savunma yapmak durumunda kaldıklarını vurguladı.

Müvekkilinden ele geçirilen ve delil olarak iddianamede geçen CD'lerin gerçek olup olmadığının bilinmediğini ifade eden Ülgen, sanık telefonlarının dinlenmesine ilişkin mahkeme kararının da dava dosyasında bulunmadığını belirtti.

Sanık avukatlarından belge ve bilgilerin kaçırıldığını, bu nedenle karanlık odada savunma yaptıklarını söyleyen Ülgen, bunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hükümlerine aykırı olduğunu söyledi.

"Müvekkilimin yakalanması ve gözaltına alınması sırasında birçok hukuksuzluk gerçekleşmiştir" diyen Ülgen, arama ve el koyma işlemleri sırasında da birçok yasa dışılık yapıldığını, arama kararlarında Ceza Muhakemesi Kanunu'nu 117. maddesinin uygulanmasını da anlayamadığını ifade etti.

"Barkovizyona neden bakmıyorsunuz'' tartışması

Ülgen, barkovizyonu kullanarak bir şeyler anlattığı sırada hakim ve savcıların önlerine bakmasına tepki göstererek, "Niçin ekrana bakmıyorsunuz? Bakmayacaksanız neden görsel savunma yapıyoruz? Anlamıyorum" dedi.

Bunun üzerine Yılmazabdurrahmanoğlu da barkovizyona bakmak zorunda olmadıklarını söyledi. Müvekkilinin ev ve iş yerinin aranması kararı ile bu kararı talep eden yazının aynı bilgisayardan çıktığını öne süren Ülgen, iddia makamı ile kararı verecek olan hakimin bu yakınlığını anlayamadığını söyledi.

Ülgen, "Arama kararı varsa önce bu yapılacak. Kararda 'bilgisayarları al gel' demiyor. Burada hukuksuzluk vardır. Müzekkerede mevcut delillerle birlikte yeni delillerin bulunması durumunda yakala diyor. Ancak arama kararıyla yeni delil bulunamıyor, ancak yakalama yapılıyor. Oysa müzekkerede bir suç unsuru bulabilirsen yakala deniyor. Ayrıca arama sırasında el konulan CD ve DVD'lerin seri numarası alınmamış ve torbaya konulmamış. Sadece son aramada el konulan şeyler torbaya konulmuştur. Bunların tamamı yasa dışıdır" dedi.

Bektaş'ın ofisinden ele geçirilen CD'lerin birinci incelemesinin 22 Nisan, ikinci incelemesinin ise 9 Mayıs 2009'da yapıldığını hatırlatan Ülgen, soruşturma savcısı Ercan Şafak'ın 27 Nisan 2009'da ifadesini aldığı davanın sanıklarından Eren Günay'a, henüz kendisine ulaşmamış ve tespit edilmemiş olan 'Kafes Eylem Planı"nı sorduğunu öne sürdü.

Ülgen, savcının kendisine 11 Mayıs 2009'da ulaşacak planı 27 Nisan'da Günay'a sormasının bir komplo tezgahının hazırlandığının kanıtı olduğunu savunurken, duruşmayı izleyenler tarafından alkışlandı. Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu ise alkışlayanları uyararak, dinleyicilerin sessiz olmasını istedi.

Ek gözaltı süresi

Müvekkili hakkındaki gözaltı süresinin bitiminden yaklaşık bir saat sonra ek bir kararla uzatıldığını, gözaltı süresinin bitmesinin hemen ardından şüphelinin serbest bırakılması gerektiğini, ancak bunun yapılmadığını anlatan Ülgen, savcıların gözaltı süresi konusunda bir hata yapıldığını anlamaları üzerine el yazısıyla belgeye "İki saat yol hariç" notunu düştüklerini kaydetti. Bektaş'ın diğer avukatı Hüseyin Ersöz ise, bir dijital verinin delil olarak nitelendirilebilmesi için olayı temsil ediyor, akla, mantığa ve hukuka uyuyor olması gerektiğini dile getirdi.

Suçlulardan elde edilen dijital verilerin bilirkişilerce incelemesi gerektiğini anlatan Ersöz, ancak müvekkilinden elde edilen dijitallerin Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli polislerce incelendiğini savundu. Bunun hukuka aykırı olduğunu ifade eden Ersöz, dijital verilerdeki bir dokümanda yapılacak en ufak değişikliğin, o dosyanın "hash" değerinde değişikliğe neden olacağını söyledi.

Avukat Ersöz, "Aramada el konulan dijitallerin delil sayılabilinmesi için kopyalarının ve dokümanların hash değerinin alınması gerekir. Alınmamışsa bunlar delil sayılmaz. Müvekkilimin evinde ve iş yerinde yapılan aramada el konulan dokümanlar için bunlar yapılmamıştır. Eğer kopyalama ve hash değer alınmamışsa dokümanda sonradan kolaylıkla değişiklik yapılır. Dokümanlarda değişiklik yapılıp yapılmadığını sadece hash değerle anlarız" diye konuştu.

Video izlettirildi

Hüseyin Ersöz, mahkeme heyeti ve duruşmadakilere barkovizyondan ıslak imzanın taklit edilmesi ve belgelerde kullanılan imzaların başka belgelere kopyalanarak kullanılmasıyla ilgili iki video izletti.

Bu videolarda Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak'ın "Kafes Eylem Planı" iddianamesindeki imzaları, imza makinesi tarafından okunmasının ardından "Kafes Eylem Planı" olduğu iddia edilen belgeye atıldı.

İmzaların kopya edilmesinin mümkün olduğunu belirterek, bu videolarla ilgili teknik açıklamalarda bulunan avukat Ersöz, imza taklit makinelerinin 800 dolar ile 4 bin dolar arasında değişen fiyatlarla alınabileceğini de ifade etti.

Bunun üzerine üye hakim Mehmet Karababa, avukat Celal Ülgen'e, "Makineyle atılan imzaların, makineyle atıldığını tespit edebilecek bir bilim kurulu var mı? İmza taklitleri bilimsel kurullar ve adli tıp tarafından tespit edilebilir mi?" diye sordu. Avukat Ülgen de "taklit imza" konusundaki başka bir davasından örnek vererek, sahte imzanın bilimsel kurullar tarafından tespit edilebileceğini, ama bunu mahkemelere anlatamadıklarını sözlerine ekledi.

Söz alan Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç ise mahkeme salonunun kutsal olduğunu ve bir arena sayılmaması gerektiğini belirterek, avukat Celal Ülgen'in "yargılamada savcıların hakimlerle aynı seviyede oturmaması gerektiği ve savcıların marangozlara yakınlığı" ile ilgili sözleri nedeniyle duruşma adabına aykırı hareket etmekten ikaz edilmesini istedi.

"Datastash" programı hakkında bilgi

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde barkovizyon sunumuna devam eden tutuklu sanık Levent Bektaş'ın avukatı Hüseyin Ersöz, "Kafes eylem planı"nın bir görüntü CD'sine gizlenmesini sağladığı iddia edilen "Datastash" programı hakkında mahkeme heyetine bilgi verdi.

Söz konusu Singapur menşeili programın aslında bir sıkıştırma programı olduğunu ve ultra gizlilik taşıyan bir program olarak kabul edilemeyeceğini anlatan Ersöz, bu programla belgenin görüntüye gizlenmesi sonucu görüntü boyutunun arttığını ve buradan görüntüye belge eklendiğinin anlaşılabileceğini ifade etti.

Barkovizyon sunumunda "datastash" programıyla dört tane jpeg formatlı belgeyi bir müzik klibine ekleyen Ersöz, daha sonra bu belgeleri programdan çıkararak masa üstüne kaydetti. Programın demosunun internetten indirilebileceğini ve herkes tarafından kullanılabileceğini öne süren Ersöz, programdan çıkarılan belgelerde, oluşturma tarihi olarak "datastash" programının kullanıldığı günün yazıldığını ve bu programın kullanılması nedeniyle "oluşturma tarihine" başka bir tarihi eklemenin mümkün olamayacağını kaydetti.

Ersöz, "datastash" programıyla gizlendiği iddia edilen söz konusu "Kafes eylem planı"nda, belgelerin oluşturulma tarihinin ise çelişkili olduğu için hukuka aykırı nitelik taşıdığını iddia etti.

Bektaş için tahliye talebi


Duruşmada söz alan Bektaş'ın avukatlarından Celal Ülgen, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) yanlış uygulanarak müvekkili Bektaş'ın yaklaşık bir yıldır tutuklu kalmasına neden olunduğunu ve tutuklamanın özgürlüğün kısıtlanmasıyla ilgili bir karar olduğunu belirterek, bütün yargılananların aksi kanıtlanıncaya kadar masum kabul edilmesi gerektiğini söyledi.

Müvekkili Bektaş için tutuklama tedbirlerinin uygulanmasına gerek olmadığını ve Bektaş'ın tutuksuz da yargılanabileceğini savunan Ülgen, daha fazla mağdur olmaması için Bektaş'ın tahliye edilmesini talep etti. Celal Ülgen, mahkeme heyeti ile Cumhuriyet Savcısı'na Levent Bektaş'ın savunması ile savunmaya ilişkin çeşitli belgelerin bulunduğu bir dosya dağıttı.

Kireçtepe: "Kardak krizinde ödüllendirildim"

Duruşmada savunmasını yapması için söz verilen tutuklu sanıklardan Yarbay Ercan Kireçtepe, 1990 yılında SAT kursuna gönüllü başvurduğunu ve 1991'de bu kurstan mezun olduğunu belirterek, 1996 yılında Avrasya Feribotu'ndaki vatandaşların kurtarılması operasyonu ile aynı yıl Yunanistan ve Türkiye arasında baş gösteren "Kardak krizi"nde görev aldığını söyledi. Kireçtepe, Kardak Adası'na çıkıp Türk bayrağını dikenlerden biri olduğunu ve bu nedenle devlet tarafından üstün cesaret ve feragat ödülüyle ödüllendirildiğini aktardı.

Önemli başka operasyonlarda da görev aldığını anlatan Kireçtepe, bir bütünün parçası olduğunu, görev yaptığı zamanlarda tek ceza bile almadığını, 2009 yılında "silahlı terör örgütü üyesi" olarak suçlanarak gözaltına alınıp tutuklandığını ve yaklaşık 12 aydır suçsuzluğunu kanıtlayamadığını ifade etti. Kendisine iftira atanların hak ettikleri cezayı çekeceğini umduğunu belirten Kireçtepe, SAT grubunda görev alan personelin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) başka hiçbir biriminde görülmeyecek şekilde bir arada ve uzun zaman aralıklarıyla çalıştığını kaydetti.

SAT'tan arkadaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerinin doğal bir şey olduğunu ve konuşmamalarının mantıksızlık sayılması gerektiğini kaydeden Kireçtepe, arkadaşlarıyla konuşmalarının iddianamede "örgüt bağlantısı" olarak gösterildiğini dile getirdi. TSK'nın, personelin önemli konuları telefonda görüşmemesi konusunda duyarlı olduğunu ve önemli konuları telefonda görüşmemeleri kadar doğal bir şeyin olamayacağını savunan Kireçtepe, iddianamede arkadaşlarıyla yaptıkları telefon görüşmelerinde "sonra görüşelim" gibi sözlerinin örgütsel çalışma gibi gösterildiğini öne sürdü. Duruşma, Kireçtepe'nin savunmasıyla sürüyor.

Duruşmaya, tutuklu sanıklar emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli Yarbay Ercan Kireçtepe, Binbaşı Erme Onat, Binbaşı Eren Günay ve Ergin Geldikaya ile tutuksuz sanıklar Tuğamiral Levent Görgeç, Yarbay Mustafa Turhan Ecevit, Ali Türkşen, Halil Cura, Ferudun Arslan, Sadettin Doğan, İbrahim Koray Özyurt, Muharrem Nuri Alacalı, Şafak Yürekli, Dora Sungunay, Tayfun Duman ve Mert Yanık katıldı. Duruşmaya, Levent Bektaş'ın avukatlarının savunmalarını yapmalarıyla devam ediliyor.

Ceza istemleri

İstanbul Cumhuriyet Savcıları Ercan Şafak ve Murat Yönder tarafından hazırlanan iddianamede, tutuklu sanıklar emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli Yarbay Ercan Kireçtepe, Binbaşı Erme Onat ve Binbaşı Eren Günay ile tutuksuz sanık Yarbay Mustafa Turhan Ecevit'in, "Cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek", "Cebir ve şiddet kullanarak yürütme organını ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" iddialarından ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ile "Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olmak", "Patlayıcı madde bulundurmak", "6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet etmek" gerekçeleriyle de 29,5 ile 57'şer yıl arasında hapis cezalarına çarptırılmaları isteniyor.

Tutuklu sanık Ergin Geldikaya'nın "Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olmak", "Patlayıcı madde bulundurmak" ve "6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet etmek" iddialarından 17,5 ile 39 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteminde bulunulan iddianamede, tutuksuz sanıklar Tuğamiral Levent Görgeç ile Ali Türkşen, Halil Cura, Ferudun Arslan, Sadettin Doğan, İbrahim Koray Özyurt, Muharrem Nuri Alacalı, Şafak Yürekli, Dora Sungunay, Tayfun Duman ve Mert Yanık'ın da "Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi oldukları" gerekçesiyle, 7,5 ile 15'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

 
cnnturk.com, 16.04.2010

Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.