Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Baykal: Gidişat endişe verici

Baykal: Gidişat endişe verici  

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Hükümetin kaynak yaratmak amacıyla yeni bir uygulama içine gireceğini ileri sürerek, ''Elde avuçta ne kadar enerji üretim tesisi varsa, hidrolik ve termik santrallar onların 3'de birin satılması için 9 paket halinde hazırlıkların yapıldığını ve önümüzdeki günlerde bu doğrultuda harekete geçileceğini görüyoruz'' dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Genel verilere bakıldığında, 2010 yılının ekonomik sorunlar açısından daha olumlu ve yapıcı bir şekilde yönlendirilmesine ihtiyaç olduğunu savunan Baykal, Türkiye'nin çift rakamlı enflasyona doğru yöneldiğini, enflasyondaki hareketlenmenin faizlere yansıyacağını, bunun da ekonominin temel dengelerini ciddi şekilde etkileyeceğini ifade etti.

 

Ekonomideki cari işlemler açığının da dikkatle izlenmesi gereken bir düzeyde yükseldiğini ileri süren Baykal, geçen yıl Ocak ayı ile bu yılın ocak ayı karşılaştırıldığında cari işlem açığının 6 kat arttığını, bunun altında dış ticaret açığındaki kaygı verici yükselişin bulunduğunu söyledi.

Baykal, mevsimsel etkilerden arındırılarak bakıldığında, sanayideki yükselişin de reel bir yükseliş olarak değerlendirilemeyeceğini ifade ederek, bunun dengelerde bozulmanın göstergesi olduğunu, açıkların finansmanında ise kaynağı belirlenemeyen fon girişlerine ve rezerv çözülmelerine tanık olunduğunu vurguladı. Baykal, ''Bu manzaraya karşı Hükümetin yapıcı, kalıcı, yapısal nitelikte bir politika arayışı içinde olduğunu görmüyoruz. Tam tersine o büyük bir rahatlık içinde bu tabloyu sürdürüyor'' dedi.

Hükümetin, gelecek dönemde Türk ekonomisinin temel ekonomik payandalarının, dayanaklarının satılması yoluyla kaynak tedariki yoluna gideceğini iddia eden Baykal, şöyle devam etti:

''Türkiye'de elektrik enerjisinin kurulu gücünün yaklaşık 3'de birinin elektrik üretim anonim şirketi aracılığıyla 45 adet termik ve hidrolik santralın satılması hazırlıklarına başlandığını görüyoruz. Türkiye'de tarihimiz boyunca gerçekleştirilmiş elektrik enerjisi üretim tesislerinin 3'de birine yakın bir kurulu gücün, sadece kaynak tedariki için, açık kapatma anlayışı içinde, ithalatı finanse etmek için, cari açığı finanse etmek için elden çıkarılma noktasına geldiğini görüyoruz. Bu iyi bir gidiş değildir. Türkiye'de özelleştirme politikası geçmişte de ne yazık ki kamunun finansman ihtiyacına çare oluşturmak arayışıyla gerçekleştirildiğine tanık olduk. Ekonominin daha rasyonel işlemesi, daha rekabet edebilmesi, zarar eden kuruluşların zarardan kurtarılabilmesi amacıyla bir ekonomik rasyonalizasyon, bir ekonomik verimlilik aracı olarak, yöntemi olarak uygulanmadığına tanık olmuştuk. Şimdi bunun çok önemli, çok kritik bir yeni aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Bu defa elde avuçta ne kadar enerji üretim tesisi varsa, hidrolik ve termik santrallar onların 3'de birin satılması için 9 paket halinde hazırlıkların yapıldığını ve önümüzdeki günlerde bu doğrultuda harekete geçileceğini görüyoruz.''

-''BU TALANDIR''-

''Ekonomideki gidiş kaygı verici'' diye düşünürken, Hükümetin güvendiğinin Türkiye'nin enerji tesislerinin satılması ve paraya dönüştürülmesi olduğunu gördüklerini ifade eden Baykal, ''Bunlar satıldığı zaman ne olacak? Bunlar zarar eden tesisler değil. Elektrik üreten tesisler, Türkiye'nin can damarı bunlar. Sanayimizin, ekonomimizin şah damarı bunlar. Her birisi üretiyor ve ürettiğinden dolayı da Türkiye kar ediyor. Bunlar zarar eden kuruluşlar değil'' dedi.

Hükümetin ''altın yumurtlayan tavukları'' satmaya çalıştığı değerlendirmesini yapan Baykal, ''Hem bunu yapacaksın hem de Cumhuriyet tarihi boyunca alın teriyle, emekle üretilmiş o tesisleri gerçekleştiren insanlara 'taş taş üstüne koymadılar' diye hakaret edeceksin, ondan sonra da onların eserleriyle açık kapatacaksın'' diye konuştu.

Satışlar için ''talan'' nitelendirmesi yapan Baykal, tesislerin satışından 10-15 milyar dolar elde edilebileceğini, bunun da kalıcı bir çözüm değil, günü kurtarma girişimi olduğunu savundu.

Hükümetin memurlara verdiği yıllık zammın ancak enflasyonun Ocak ve Şubat aylarındaki artışını karşılayacak nitelikte olduğunu kaydeden Baykal, ''Memur artık cebinden yemeğe başlamıştır'' dedi. Emeklilerin ve toplumun diğer kesimlerinin de aynı durumda olduğunu ifade eden Baykal, kazanılan hakların bile ödenmediğini ileri sürdü. Baykal, ''Öyle zannediyorum ki önümüzdeki seçimlerde bu iktidar bu emeklilerden hak ettiği silleyi yiyecektir'' diye konuştu. Baykal, ''Adana Büyükşehir Belediye Başkanı da, Zahid Akman da, sen de, ben de soruşturulalım, hep soruşturulalım'' dedi.

Baykal, partisinin TBMM Grubunda, YÖK'ün, KKTC hariç yurt dışında liselerde okuyanların, Türkiye'de sınavsız üniversiteye girebileceğine yönelik 18 Şubatta bir karar aldığını söyledi.

Türkiye'de okuyanlar üniversiteye giremezken, yurt dışındaki okullardan süzülüp gelenlerin, bütün üniversitelere istediği gibi girebileceğini belirten Baykal, bunların, ''alıştırma, zemin oluşturma girişimleri olduğunu'' savundu.

Baykal, ''Sınav olacaksa herkes sınava girecek olmayacaksa hiç kimseye sınav olmayacak'' dedi.

-''LİG BARIŞ İÇİNDE TAMAMLANIR''-

Son günlerde futbol maçlarında yaşanan olaylara da değinen Baykal, spor karşılaşmalarının zaman zaman çığırından çıktığına tanık olduklarını kaydetti.

Baykal, konunun, sıradan bir yöresel çatışmanın ötesine geçme tehlikesine işaret ederek, futbol maçlarının, etnik husumet, etnik karalama, etnik düşmanlık aracı haline dönüştürmemenin herkesin temel görevi, sorumluluğu olduğunu vurguladı.

Futbol Federasyonunun, hakemlerin, sporcuların, seyircilerin, tuzağa düşmemesi çağrısında bulunan Baykal, ligin barış içinde tamamlanması temennisinde bulundu.

Baykal, ''Yanlış yapanlar hakkında gereken kararlar alınır. Ama bir tasfiye sonucu ortaya koyacak, üzüntü verici kırılganlıklara yol açacak gelişmeler umarım ortaya çıkmaz. Diyarbakırspor yöneticilerine de çok büyük görev düşüyor. Onların da bu konuda gereken anlayışı ve duyarlılığı sergilemelerini bekliyorum. Kendi aramızda futbol maçı yapamaz hale düşmemeliyiz. Bizi buraya düşürmek isteyenlerin oyununu hep beraber bozmalıyız'' diye konuştu.

-''576 DEĞİL, 664 DOSYA''-

Baykal, anayasa değişikliği tartışmalarında, ''550 milletvekiline karşın 608 dokunulmazlık dosyası var. Bu konuda milletvekilleri mahkemede hesabını vermemiş, şimdi bunlara 'sen hakim seç' diyeceğiz. Bu yanlıştır'' görüşünü dile getirdiklerini anımsattı. Baykal, bu açıklamalara cevap gelir mi diye beklediğini ve iktidarın ''608 değil, 576 dosya var'' dediğini belirtti.

Bunun üzerine bir kez daha baktığını ve yanlış söylediğinin ortaya çıktığını dile getiren Baykal, 10 Mart itibariyle 550 milletvekiliyle ilgili 664 suç isnat edildiğini vurguladı. Baykal, bunun her an değişebileceğini de kaydetti.

-''İKTİDARIN SİMGESİ''-

Baykal, ''Deniz Feneri konusunun, iktidarın simgesi haline geldiğini'' öne sürerek, ''Zaman zaman bu iktidar çekip gittikten sonra, acaba AKP dönemini neyle hatırlayacağız diye kendime soruyorum. Bir, AKP'yi Deniz Feneriyle diğeri de Habur kapısındaki hukuka tecavüz olayıyla, hukuki ve siyasi skandalla hatırlayacağız'' görüşünü savundu.

Deniz Baykal, Almanya'da, ikinci dalga Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgili olarak Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Reklam ve Pazarlama Müdürü İsmail Karahan, RTÜK üyesi Zahid Akman ve Deniz Feneri eski yöneticisi, eski Kanal 7 Muhasebe Müdürü Harun Kapıyoldaş aleyhine hazırlanan iddianamenin Ağustos 2009'da Frankfurt 29. Ceza Dairesinde dava açılması talebini içerdiğini belirtti. Baykal, Almanya'nın, Türkiye'den bu kişilere, mahkeme ilamının tebliğ edilmesini istediğini ancak tebligatın sadece 1 kişiye yapılabildiğini söyledi.

''Biz kendimiz gereken şekilde yargılamıyoruz, adamların yapacakları yargılama için tebligatı da yapmıyoruz'' diyen Baykal, ''Niçin acaba? Bunların imtiyazı nedir? Bunlar kimin himayesi altındadır? Her gün sağa sola caka satan hangi hükümetin, o hükümetin hangi mensubunun, başbakanın mı yardımcısının mı kimin himayesi altındadır, adalet bakanının himayesi altında mıdır? Türkiye'yi bir sanığa tebligat yapmaktan aciz bir ülke konumuna düşürmenin, sorumluluğunu bunlar nasıl taşıyorlar?'' sorularını yöneltti.

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Anlaşılıyor ki çok özel bağlar, yakınlıklar var. Hısım, akrabalık bile benim gözümde bunu izah etmeye yetmez. Başbakan'ın, bir hısım akrabasıyla ilgili suçlama yapıldı, 'gereği neyse yapın' dedi. Burada da desene kardeşim, niye diyemiyorsun burada? Ayırım yapmak çok mu zor çok mu iç içe geçmiş?

Başbakan, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı soruşturulsun diyor. Adana Belediye Başkanı da soruşturulsun Zahid Akman da sen de ben de soruşturulalım, hep soruşturulalım. Niye sadece Adana Belediye Başkanı? Sen Akman'ı niye saklıyorsun, koruyorsun, gerekçeni çık söyle.''

Star, 16.03.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.