Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Erdoğan: Kadın haklarında iyiye gidiyoruz

Erdoğan: Kadın haklarında iyiye gidiyoruz  

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, adalet ve eşitlik kavramının kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişemeyeceğini belirterek, ''Birilerinin her türlü hak ve özgürlüğe layık olduğunu, diğer birilerinin ise mahrumiyete boyun eğmesi gerektiğini savunmak çağ dışıdır, insanlık dışıdır. Bu sürdürülebilir, katlanılır, tahammül edilir bir durum değildir. İnsan her yerde insandır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanlığı'nca Genel Merkez'de düzenlenen, ''Uluslararası Kadın Hakları Zirvesi''nde yaptığı konuşmada, zirveyi düzenleyenlere ve katılımcılara teşekkür ederek başarılı bir sonuç bildirgesiyle tamamlanmasını dilediğini söyledi.

 

Tüm dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlayan, temel hak ve kazanımların gelişmesi yolunda hayırlara vesile olması dileğinde bulunan Başbakan Erdoğan, dünyanın her gün biraz daha küçüldüğünü ve küreselleştiğini, bilim, teknoloji ve sermayenin dolaşımında, hak ve özgürlüklerin gelişiminde baş döndüren bir değişime şahit olunduğunu söyledi.

Kitle iletişim araçları sayesinde dünyanın en uzak noktalarıyla iletişim kurmanın, bilgi alışverişinde bulunmanın mümkün olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, aynı şekilde paranın da hızla seyahat ettiğini, sermayenin saniyeler içinde binlerce kilometre yol alabildiğini belirtti.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Küreselleşen ve küçülen dünya, hak mücadelesinde dayanışmayı da daha etkili bir güç haline getirmiş durumda. Bugün şu anlarda dünyanın bir çok yerinde kadınlar hak ve eşitlik için meydanlarda, salonlar, kürsülerde sorunların çözümü için hep birlikte seslerini yükseltiyorlar. Tabii şu gerçeği de samimi bir şekilde ortaya koymak durumundayız... Dünya küçülürken ne yazık ki bazı sorunlar küçülmüyor. Bugün hala savaşların, çatışmanın, terörün, kan ve gözyaşının belli coğrafyalardaki yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu görüyoruz.

Sermaye hızla el değiştirirken, dünyanın belli bölgeleri hızla kalkınırken belli bölgelerde yoksulluğun daha da derinleştiğini, çaresizliğin neredeyse normal bir durum gibi algılandığını görüyoruz. Tabii biz bunlara doğrusu üzülüyoruz. Bu çarpık tablo içinde kadınların durumunun erkeklere nazaran çok daha ağır olduğunu da ifade etmek durumundayım.''

Çatışmalarda, savaşlarda, terör saldırılarında kadınların adeta ilk hedef olduğunu, ya bizzat saldırıya maruz kaldıklarını ya da eşlerini çocuklarını yitirmek gibi tarifi mümkün olmayan acılar yaşadıklarını belirten Başbakan Erdoğan, yoksulluğun acısını da en fazla hissedenlerin evinde sofra kurmak, ocağında tencere kaynatmak zorunda kalan kadınlar olduğunu vurguladı.

Ekonomik krizlerde faturanın ilk olarak kadınlara kesildiğini, ilk onların işine son verildiğini, çalışan kadınların aynı işi yapmalarına karşın erkeklerle aynı ücreti alamadıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Tüm bunlara cinsel istismar, cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal baskılar, tabular, töre ve örf adı altında işkence ve cinayetler de eklenince kadınların nasıl ağır bir yük taşıdıkları daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor'' diye konuştu.

-''KUZEY ZENGİNLEŞİRKEN GÜNEY YOKSULLAŞIYORSA...''-

Son küresel finans krizinin dünya geneline hakim olan bu çarpık tablonun bir tezahürü olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Kuzey zenginleşirken eğer güney yoksullaşıyorsa, doğu yokluk ve yoksulluk içindeyken batı sınırsız şekilde tüketiyorsa dünyanın bir kesimi hak ve özgürlükler konusunda yüksek standartlara kavuşurken diğer bir kesiminde her türlü ayrımcılık hüküm sürüyorsa bu adaletsiz tablonun ilelebet sürdürülebilir olması mümkün değildir. Türkiye olarak başta G-20 zirvesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere bulunduğumuz her platformda bu adaletsiz ve çarpık tabloya dikkat çektik. Küresel krizin bu tablonun bir neticesi olduğunu ifade ettik. Ve buna acilen bir çözüm bulunması için de çağrıda bulunduk.

Adalet ve eşitlik kavramı kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişmez, değişemez. Birilerinin her türlü hak ve özgürlüğe layık olduğunu, diğer birilerinin ise mahrumiyete boyun eğmesi gerektiğini savunmak çağ dışıdır, insanlık dışıdır. Bu sürdürülebilir, katlanılır, tahammül edilir bir durum değildir. İnsan her yerde insandır. rengine, diline, etnik kökenine, inancına bakılmaksızın can her yerde candır. Bangladeş'in yoksul kadınlarının çilesi bizim çilemiz olmak zorundadır. Kongo'da, Uganda'da, Kenya'da, Darfur'da acı çeken kadınların acısını yüreğimizde hissetmek zorundayız. Haiti kadınlarının gözyaşı nasıl bir gözyaşımızsa, Gürcistan kadınlarının çığlığı nasıl bizim çığlığımızsa aynı şekilde Gazze'nin kadınlarının, Saraybosna'nın kadınlarının, Kosova'nın kadınlarının feryadı da elbette bizim feryadımızdır. Biz ayrım yapamayız, görmezden gelemeyiz, gözümüzü yumamayız. Bizler bir insanının ölümünü bütün bir insanlığın ölümü olarak gören değerlendiren bir medeniyetin mensuplarıyız. Bizim coğrafyamızda, ortak medeniyetimizde cana kıymak asla yoktur. Ayrımcılık yoktur, insanlar arasında ayrım gözetmek yoktur. Bizim inancımız kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir atmosferde ortaya çıkmış ve ilk olarak da kız çocuklarının katledilmesini yasaklamıştır. Biz 'cennet anaların ayağı altındadır' buyruğunu kendimize ilke edinmiş bir medeniyetin, bir kültürün mensuplarıyız. Dolayısıyla anaların ayaklarının altı öpülür, çünkü orada cennet kokusu var.''

-''OSMAN GAZİ'Yİ BİLDİĞİMİZ KADAR BALA HATUN'U DA BİLİRİZ''-

Türklerin paylaşmayı ve dayanışmayı en üst seviyede gözeten, muhafaza eden bir geleneğin temsilcileri olduğunu belirterek, uluslararası dayanışma, paylaşma, ortak hareket ve mücadeleyi son derece önemli gördüklerini söyledi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin üzerinde bulunduğu toprakların adının Anadolu olduğunu da hatırlatarak, anneliğin kutsallığını vurguladı. Tarih boyunca bilimde, sanatta ve devlet yönetiminde kadınların aktif roller üstlendiğini ve ön saflarda yer aldığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Biz Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'yi bildiğimiz kadar onun muhterem eşi Bala Hatun'u da biliriz. Orhan Gazi'yi tanıdığımız kadar onun muhterem eşi Nilüfer Hatun'u da tanırız. Bizim tarihimizde Malazgirt fatihi Alparslan ne kadar yer tutuyorsa, Melik Şah ne kadar yer tutuyorsa Terken Hatun da o kadar önemlidir. Bütün Osmanlı tarihi boyunca en az padişahlar kadar onların eşleri ve anneleri de meşhurdur. Ve devlet idaresinde olsun, tüm hayır işlerinde olsun yaptıklarıyla tarihe adlarını yazdırmışlardır.

Batıda kadın hakları tartışma konusu dahi edilmezken, bizde kadınlar 1847 yılında özel haklar elde etmişlerdir. 1843 yılından itibaren kadınlar resmi olarak da çalışma hayatında yer almaya başlamışlardır. Tıp fakültelerinde okuyarak ebe ve hemşire olma haklarını kazanmışlardır. Kız çocuklarının okutulmasını zorunlu hale getiren yasanın tarihi 1860. Kadınların devlet memuriyetinde görev alma hakkı 1913 yılında elde edilmiştir. Modern cumhuriyetle birlikte kadınların siyasal ve sosyal, ekonomik alanda daha aktif yer almaları teşvik edilmiş, 1934 yılında batıda örneği yokken kadınlarımız seçme ve seçilme haklarına kavuşmuşlardır. Fatma Aliye Hanım, Halide Edip Adıvar, Safiye Ali, Remziye Hisar, Satı Kadın gibi bir çok cumhuriyet kadını da bilimde, sanatta, siyasette ve sosyal yaşamda kadınların öncüleri oldular.

Kadın hakları konusunda Türkiye'de bugün her zamankinden çok daha kararlı ve cesur bir duruş sergilendiğini de memnuniyetle ifade etmek istiyorum.''

Star, 08.03.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.