Avrupa Birliği > AB'den şüpheye düşen bir Avrupa Parlamentosu

AB'den şüpheye düşen bir Avrupa Parlamentosu

AB sadece iktisadi durağanlık değil, kimlik krizi de yaşıyor. Yükselen Avrupa şüpheciliği de doğal olarak AP seçimlerine yansıyor.

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri beklendiği gibi sonuçlandı. %43 ortalama katılım oranı 2009 seçimleriyle aynı düşük seviyede kaldı. Seçimler, başta Fransa olmak üzere, birkaç Avrupa ülkesinde büyük bir siyasal sarsıntı yarattı. 28 ülkedeki seçim sonuçlarını üç grupta toplamak mümkün.

Birinci grupta, yabancı düşmanı, ırkçı tınılar taşıyan partilerin büyük bir yükseliş gösterdiği ülkeler yer alıyor. Bunların başında Fransa var. AB’nin bu kurucu büyük ülkesinde, Milli Cephe oyların %25’ini alarak, seçimlerden birinci parti olarak çıktı. 2009’daki AP seçimlerinde katılımın birkaç puan daha düşük olmasına rağmen, Milli Cephe oyların %6.5’ini alabilmişti. Bu baş döndürücü yükseliş, Fransa’da çok ciddi bir toplumsal kriz yaşandığının en açık işareti. Milli Cephe listelerine en çok gençler ve işçiler oy vermiş. İşçilerin %43’ü, 35 yaşından genç olanların %30’u bu partiye oy vermiş Fransa’da. Sağ partinin %20, iktidardaki sosyalistlerin ise %15 aldığı bu siyasal manzara karşısında Fransız geleneksel siyaset erkânı afallamış durumda. Ama sonuçların sürpriz olmadığını, göz göre göre geldiğini belirtmek gerekiyor.


Aynı grupta Danimarka da yer alıyor. Danimarka Halk Partisi oyların %26’sını alarak birinci geldi. Avusturya’da yabancı düşmanı, popülist sağ parti FPÖ oylarını %12’den %20’ye çıkarıp üçüncü sırada yer aldı. Macaristan’da ise kendisi terazinin epey sağında olan iktidar partisi FİDESZ oyların %52’sini aldı. Buna ırkçı tezler işleyen aşırı sağ JOBBİK’in %15 oyunu katınca, Macaristan’daki durum iyice iç karartıcı oluyor. Esas sürpriz, bu grupta yer alması beklenen Hollanda’da aşırı sağ Özgürlük Partisi’nin beklenenden çok daha düşük oy alması oldu.
İkinci grupta ise yabancı düşmanlığı üzerinden siyaset yapmayan ama AB’den çıkılmasını öneren mutlak ulusal egemenlikçi partilerin yükseldiği ülkeler var. Bunun en anlamlı örneği, İngiltere. Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKİP) bu ülkede bir yüzyıldan beri ilk kez bir seçimde ne Muhafazakârların ne de İşçi Partisi'nin birinci gelebildiği yepyeni bir durum yarattı. UKIP oyların %27’sini alarak İşçi Partisi'nin iki puan önüne geçti. Avrupa, Özgürlük, Demokrasi adlı, içinde UKİP’in yer aldığı grubun 36 milletvekili olacak. Polonya’da da Avrupa şüphecisi ve ulusal egemenlikçi olarak tanımlanan Hukuk ve Adalet Hareketi, iktidardaki muhafazakâr partiyle başa baş geldi. İkisinin oyları %32 civarında. Bu kadar güçlü biçimde bir yükselme göstermese de birçok ülkede AB üyeliği karşıtı hareketlerin yükseldiği görülüyor. Almanya’da oyların %7’sini alan Almanya için Alternatif (AFD) hareketi bunlardan biri.

Üçüncü grupta ise sol partilerin öne çıktığı ülkeler yer alıyor. Bunların başında Yunanistan’da SYRİZA geliyor. İktidardaki koalisyonun büyük ortağı Yeni Demokrasi Partisi'ni üç puan geçip, %26 oy oranı ile beklendiği gibi birinci parti oldu sosyalist sol koalisyon. Aynı gün yapılan seçimlerde SYRIZA adayı Yunanistan’ın en kalabalık bölgesinin valiliğini de kazandı. İtalya’da sol koalisyon Demokrat Parti, siyasal parti sistemi karşıtı 5 Yıldız hareketinin epey üstünde oy alabildi. %40 civarında oy olan iktidardaki sol koalisyonun ardından 5 Yıldız hareketinin oyu da hiç küçümsenecek seviyede değil: %24. Yani İtalya’nın bu seçimlerde ikinci partisi! İspanya’da da Çoğul Sol partisi (IP) ve İndignados hareketinden esas olarak doğan PODEMOS’un İspanyol Sosyalist Partisi’nin kaybettiği oyları topladığı görülüyor. Portekiz’de iktidardaki merkez sağ koalisyonun kemer sıkma politikasına karşı tepki muhalefetteki sosyalistlerin oyunu arttırdı. 

Genel olarak bakıldığında, katılımın özellikle bazı eski Doğu Bloku ülkelerinde %20’nin bile altına düştüğü bu seçimlerde, Avrupa Parlamentosu'nda sağ ve aşırı sağ kanat güçlenerek çıktı. Avrupa Halk Partisi grubu 212 milletvekili ile en büyük grup olmaya devam edecek. Avrupa Sosyalist ve Sosyal Demokrat grubu 185 civarında sandalyeye sahip olacak. Demokrat ve Liberaller İttifakı grubu (merkez) 70 milletvekiliyle üçüncü grup, Yeşiller ise 55 üyeyle dördüncü grup olacaklar. Radikal solun ise 44 civarında üyeye sahip olması bekleniyor. 2009-2014 arasında AP’de 7 parlamento grubu vardı.

Bugüne kadar AP’de grup kuramayan aşırı sağ partiler bu kez grup kurabilecekler mi? En az yedi ayrı ülkeden gelen 25 üyeyle grup kurulabiliyor AP’de. Fransız Milli Cephe’nin 24 milletvekili olacak. Bu partiyle grup kurmaya hazır olan Slovak Ulusal Partisi ise %5 ülke barajını aşamadı. Birçok ulusal egemenlikçi veya aşırı sağ parti Milli Cephe ile aynı fotoğrafta gözükmek istemiyor. Ama Almanya ülke barajını kaldırdığı için seçimlerde %1 oy alan Neonazi NSDP de artık AP’de bir milletvekili ile temsil edilecek! Milli Cephe de Yunan Altın Şafak ve Macar JOBBİK partileriyle grup kurmak istemiyor. Aynı zamanda Avrupa karşıtı küçük partileri cezbetmek için UKİP’le rekabet içinde olacak.

Kısacası seçimler birçok ülkede büyük altüst oluşlar yaratmış olsa da Avrupa Parlamentosu’nun karmaşık ve hantal işleyişinde, büyük gruplar arası ittifaklara dayanan dengesinde büyük bir değişiklik yaratmayacak. Tersine bu parlamento manzarasının üye devletlerin elini güçlendirme ve parlamentonun Avrupa Komisyonu üzerinde denetim gücünü daha fazla zayıflatma riski yaratacağı öngörülebilir. Ama her durumda AB’nin bu seçimlerden güçlenerek çıktığını söylemek elbette mümkün değil. Avrupa Birliği sadece bir iktisadi durağanlık değil, bir kimlik krizi yaşıyor. Yükselen Avrupa şüpheciliği de doğal olarak Avrupa Parlamentosu seçimlerine yansıyor. 
 

 

Ahmet İnsel, Radikal
27.05.2014

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız