Avrupa Birliği > Avrupa Konseyi ne diyor?

Avrupa Konseyi ne diyor?

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks HSYK reformuyla ilgili Kayhan Karaca'nın sorularını yanıtladı.

Deutsche Welle: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) yapılacak bir değişikliğin Türkiye'de yargının bağımsızlığı açısından geri adım olacağını söylediniz. Neden?

Nils Muiznieks: Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği olarak bu konu hakkında yıllardır çalışıyoruz. Venedik Komisyonu konuyla uğraşıyor. Türkiye halkı da konu hakkında anayasal referandumda oy kullandı. Bu nedenle çok ama çok önemli bir konu. Bu konunun çabucak ele alınmaması gerekiyor. Bu da zaten bizim ilk kaygımız, yani iktidar partisi milletvekillerinin bu konuda değişiklik yapma girişimleri. Bir diğer endişemiz de değişikliklerin içeriğiyle ilgili. Taslak öneriden okuduğum kadarıyla şu an Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun genel kuruluna ait birçok yetki Adalet Bakanına devredilmek isteniyor. Mesela HSYK üyeleriyle ilgili disiplin süreçlerinin başlatılması ve koordinasyonu, HSYK içindeki değişik birimlere görev dağılımı, toplantı ve olağanüstü toplantıların zamanlaması, yani kurulun gündeminin belirlenmesi. Eğer bu yetkilere Adalet Bakanı sahip olursa artık kendi kendini yöneten bir organdan söz edemezsiniz. Büyük ölçüde iktidar ve Adalet Bakanının kontrolünde bir organ haline gelir. Bu da yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının temelini çürütür. Hatta toplumun yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına olan güvenini sarsar. HSYK'nın hâkimlerin çalışmalarına kılavuzluk etmek amacıyla düzenlemeler yapılması için öneride bulunma yetkisinin ortadan kaldırılacağı fikri de bizim için bir diğer kaygı unsuru. Memnuniyetle karşıladığımız bir ilerleme ise hâkimlerin çalışmalarında performans kriteri olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadının benimsenmiş olması oldu. Bu da Avrupa Konseyi standartlarının yargıç ve savcılar tarafından günlük yaşama uyarlanması bakımından önemli. Eğer HSYK'nın bu kılavuzluk gücü azaltılır veya ortadan kaldırılırsa ciddi bir gerileme olur.

DW: Strasbourg'dan baktığınızda konuyu siyasi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk hükümetinin neden böyle bir değişikliğe gittiği konusunda görüşünüz nedir?

Muiznieks: Bir hükümetin attığı adımlar hakkında siyasi analizler yapmak benim rolüm değil. Fakat burada Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirmiş olduğu iyi bir çalışmaya yönelik tehdit hissediyorum ki bu çalışmada Avrupa Konseyi de önemli rol oynadı. Avrupa Konseyi, Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliğimiz yıllarca bu alanda Türkiye'ye yardımcı olduk ve ilerleme de kaydettik. Şimdi ne görüyoruz? Alelacele ve dışarıdan ne olduğuna dair yorum yapılması zor siyasi münakaşalı bir ortamda, gerçekleştirilmesi yoğun enerji harcanarak uzun zaman almış ve sonradan da anayasal referandumla meşrulaşmış bir çalışma bozulmak isteniyor. Bu benim analizim. Doğrusunu söylemek gerekirse gerekçeler pek umurumda değil. Sadece “yıllar boyunca beraber yaptığımız iyi işi çöpe atmayın” diyorum.

DW: Yargının idaresi konusunda Avrupa genelinde müşterek uygulamalar var mı? Ya da bu alanda asgari bir uygulama var mı?

Muiznieks: Asgari standartlar var. Bu asgari standartlar Venedik Komisyonu'nun hazırladığı görüşlerde belirtildiği gibi, HSYK benzeri yargı organlarında üyelerin çoğunluğu yargının içinden gelmelidir ve sözleri dinlenmelidir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin de yargının bağımsızlığı konusunda kılavuz işlevi gören tavsiye kararları var. Elbette yargı gelenekleri ülkeden ülkeye değişiyor, yargıdaki tarihi faktörler ve rol de dikkate alınmalı. Türkiye özeline inecek olursak, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının kuvvetlendirilmesi gerektiğini gördük. Bunu yapmak için de yürütmenin yargı içindeki konulara müdahalede kullandığı bazı manivelaları kaldırmak gerekiyor. Bu aynı zamanda toplumun yargıya güveninin tesis edilmesi için tek yoldur ki yargıya güven de Türkiye'de sorun teşkil etmeye devam ediyor.

DW: Öyleyse bugünkü aşamada Türk hükümetine ne söylemek isterdiniz? Avrupa kurumlarıyla istişarede bulunmasını mı yoksa tasarıdan tamamen vazgeçmesini mi tavsiye ederdiniz?

Muiznieks: Herhangi bir değişiklik her şeyden önce Türkiye içinde uzman hukukçularla ve yargıyla siyasi planda gerçekleştirilmeli. Aynı zamanda Avrupa Konseyi organları, yani Venedik Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Komiserliğimizden de görüş alınacağı ümidini taşıyorum. Bizler zaten yıllardır bu tartışmalara dâhiliz. Dolayısıyla Türk makamlarının öncelikle yavaşlayacaklarını ve Türkiye içinde ve dışındaki muhataplarıyla istişarede olacaklarını ümit ediyorum. Olası her türlü değişikliğin Anayasa Mahkemesi Anayasa ile uyumlul olduğuna karar verene kadar yürürlüğe girmeyeceğini de ümit ederim. Ve tüm bunlara Türkiye'de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının kuvvetlendirilmesi penceresinden bakılması gerektiğini düşünüyorum. Özetlemek gerekirse şimdi esas olan şey frene basmak olmalı.

DW: Türk hükümeti yavaşlamayı reddederse ne olur?

Muiznieks: Sanırım her şeyden önce Türkiye içinde olumsuz etki yapar. Toplumun yargıyı algılayışı ve hükümetin yargıya yönelik niyetleri açısından olumsuz etkileri olur. Toplumun yargıya olan güvenini sarsar. İkinci olarak, Avrupa Konseyi'nin, Venedik Komisyonu ve bizim ofisimiz aracılığıyla gerçekleştirdiği çalışmaya gölge düşürür. Siyasi sonuçları hakkında bir şey söyleyemem ama Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve diğer siyasi organlar da konuyu çok yakından takip ediyorlar. Saati yavaşlatabileceğimizi ve muhataplarımızla diyalog kurabileceğimizi ümit ediyorum. Her türlü değişiklik yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını ve bu bağımsızlık ve tarafsızlığın algılanışını sarsıcı değil, kuvvetlendirici yönde olmalı.

DW: Tüm bu söylediklerinizden “mevcut HSYK düzenlemesi yeterli, dokunmayın” mesajı çıkarılabilir mi?

Muiznieks: Mevcut yasa Venedik Komisyonu tarafından büyük ölçüde kabul gördü. Referandumla onaylandığında biz de olumlu yönde atılmış bir adım olarak görmüştük. Elbette günlük yaşamdaki uygulamalar gibi bazı ayrıntılar değişebilir, bu alandaki en iyi uygulamalar dikkate alınarak. Fakat Türk halkı tarafından da 2010 yılında onaylanan yasal düzenleme bizim açımızdan büyük ölçüde memnuniyet vericiydi.

DW: Konuyu Türkiye hakkında yeni bir görüş belgesi veya raporla gündeme taşıma planınız var mı?

Muiznieks: Kısa süre önce Türkiye'de polis şiddetiyle ilgili bir rapor yayımladık. Elbette Türk makamlarıyla daimi diyalog içindeyim. Son olarak Suriyeli mülteciler krizi konusunda Aralık ayında Türkiye'deydim. Gerekirse ve gelişmelere göre yeniden Türkiye'ye gidebilirim. Avrupa İnsan Hakları Komiseri olarak Türk makamlarına destek sağlamaya hazırım. Bugüne kadar Türk makamlarına destek amacıyla büyük çaba harcadık, harcamaya da devam edeceğiz. Benim işimin bir parçası da duyarlığı artırma. Bu nedenle kaygılarımızı sadece tweet değil medya aracılığıyla da dile getiriyor ve telaşla atılan bu hatalı adımın engelleneceğini umuyoruz.

dw.de, 17.01.2014

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız