Avrupa Birliği > "Türkiye 2009'da pozitif olmalı"

"Türkiye 2009'da pozitif olmalı"

 

AB-Türkiye ilişkileri, katılım müzakerelerinin başlaması kararının alındığı 17 Aralık 2004 tarihinden bu yana ivmesini önemli oranda yitirdi.

 

Birlik yetkilileri bu dönemde, hükümetin özellikle anayasa ve insan hakları konularında gerekli reformları yapmadığını vurguladı.

İlişkilerin bozulmasındaki en önemli etkenlerden biri de Türkiye'nin Kıbrıs'a hava ve deniz limanlarını açmama tutumuydu.

Bu yüzden sekiz müzakere başlığı askıya alınırken, müzakere edilen başlıklarda da önemli bir ilerleme sağlanamadı.

İlişkilerin en son aşamasında ise, "Türkiye'nin Avrupa Birliği macerasında gelecek yıl 'tamam mı devam mı' kararı verilebilir." yorumlarının yapıldığı bir evreye gelindi.

İngiltere'nin Avrupa işlerinden sorumlu bakan yardımcısı Caroline Flint de işte böyle bir dönem de Ankara'yı ziyaret etti.

Ülkesinin Türkiye'ye Avrupa Birliği konusundaki desteğini sürdüreceğini söyleyen Flint'e, bu desteğin gerekçelerini sorduk.

BBC: İngiltere'de sadece iktidardaki İşçi Partisi değil, her üç ana parti de Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine destek veriyor. Siz de şahsen Türkiye ziyaretinde bu desteği dile getirdiniz. Neden Türkiye'yi böylesine destekliyorsunuz?

CF: Öncelikle bizim, ülke ve hükümet olarak Türkiye'yle çok güçlü ikili bağlarımız var. Biz genişlemenin Avrupa Birliği'nin başarı hikayelerinden biri olduğuna inanıyoruz. Türkiye yıllardır pek çok alanda gelişme kaydetti. Ekonomisi canlı bir ekonomi. Dünyanın en büyük pazarlarından biri olması Avrupa Birliği'nin de çıkarına. Türkiye'nin barış ve güvenlik anlamında bölgesinde şu anda oynamakta olduğu rolün de, Avrupa Birliği'nin çıkarına olduğunu düşünüyoruz.

BBC: İngiltere'nin bu desteğinin ideolojik olduğunu ve Türkiye'yi Avrupa Birliği projesini sulandırıp bir tür serbest ticaret bölgesine dönüştürmek için kullandığını söyleyenler de var.

CF: Bu değerlendirmeye kesinlikle katılmıyorum. İngiltere Avrupa Birliği'ni bizim ülke olarak yapamadığımız şeyleri başarmamızı sağlayan bir kurum olarak kabul ediyor. Son dönemde, dünyanın karşı karşıya kaldığı mali durum karşısında, çeşitli ülkelerin birbirine yardım etmek için yollar araması buna iyi bir örnek. Avrupa Birliği'nin faydalarına bir örnek de iklim değişikliğiyle mücadele ve enerji güvenliği alanlarında. Avrupa Konseyi bu iki konuda bir paket üzerinde daha kısa bir süre önce anlaştı. Tüm bu konular, mali güvenlik, iklim değişimi gibi konularda Türkiye'nin sadece kendi adına fayda sağlayacak değil, anlamlı bir katkıda bulunabilecek bir ülke olduğunu da biliyorum.

BBC:-Türkiye'de Mart ayında yerel seçimler, Haziran'da Avrupa Parlamentosu seçimleri, Almanya'da da Hristiyan demokratları tek başına iktidara getirebilecek genel seçimler yapılacak. Bu ortamda 2009 pek umut vaat etmiyor. Ayrıca her dönem başkanlığında Türkiye'ye iki müzakere başlığı açılması bir tür gelenek oldu. Avrupa Birliği az müzakere başlığı açtıkça Türkiye reformlar konusunda isteksizleşiyor. Türkiye isteksizleştikçe de Avrupa Birliği az sayıda müzakere başlığı açıyor. Böyle bir kısır döngü var. İngiltere Türkiye'ye destek veren bir ülke olarak bu döngünün kırılması için Avrupa Birliği tarafında ne yapmayı planlıyor?

CF: Öncelikle olumlu unsurlara ve 2009'un Türkiye'ye sunabileceği fırsatlara odaklanmalıyız. Bence 2009'da genişlemeye destek veren ülkeler olan Çek Cumhuriyeti ve İsveç'in dönem başkanlığında bizim için Türkiye'de yapılan değişikliklerden ve Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olduğunda sağlayabileceği faydalardan daha çok bahsetme fırsatı olacak. Türkiye tarafındaysa, 2009 boyunca ne yapılabileceğine dair bir eylem planı olmalı. Böylece Türkiye'nin kaydettiği ve gelecek yıl kaydedeceği gelişmeleri gösterme fırsatı olur. Türkiye'nin dostları da -sadece İngiltere değil, diğerleri de- gelecek yıl insan hakları ve anayasa alanında yapılması gerekebilecek değişikliklere destek olmak için Türkiye'yle birlikte çalışacak. Ayrıca Türkiye'nin üyeliği söylemini, Avrupa Birliği'ndeki diğer ortaklarımıza iletmek için de orada olacağız. Ben bardağın dolu tarafını görüyorum. Bence Türkiye için fark yaratacak olan 2009'da pozitif unsurlara bakmaktır.

BBC: Avrupa Birliği yetkilileri pek çok kez Türkiye'nin reformda ivmeyi kaybettiğini söyledi. Bu saptama Avrupa Birliği'nin resmi belgelerinde de yer aldı. Siz Ankara'da kısa bir süre önce temaslarda bulundunuz. Türk yetkililerin bu ivmeyi yeniden kazanma konusunda kararlığı olduğu izlenimini edindiniz mi?

CF: Doğrusunu söylemek gerekirse, 2009'da mümkün olan her şeyin yapılması yönünde bir anlayış gördüm. Her ülke, her zaman seçimle karşılaşabilir. Bu bazen hükümetlerin hareket kabiliyetlerini sınırlayabilir. Biz de Haziran'da Avrupa Parlamentosu seçimleri yapacağız. Ama açıkçası hem Dışişleri Bakanıyla, hem de Meclis dışişleri komisyonu başkanıyla yaptığım görüşmelerde, "Avrupa bize daha çok yardımcı olmalı." hissiyatını gördüm. Ama aynı zamanda Türkiye'nin ne olduğunu, nasıl katkı yapabileceğini göstermesi gerektiği yönünde de bir anlayış birliği vardı. Türkiye'nin belirli kesimlerinde Avrupa Birliği'nden gelen son haberlerle ilgili bir düş kırıklığı yaşandığını biliyorum. Ama yapılacak en iyi şey pozitif olana odaklanmak. Türkiye'deki toplantılarım ve görüşmelerim de çok olumluydu.

BBC: Kıbrıs'ta liderler arasında kapsamlı çözüm müzakereleri yeniden başladı. Bu görüşmeler Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakereleri açısından da hayati önemde. Ama özellikle Türk tarafında, Rumlar'ın görüşmeleri bilerek geciktirdiği yönünde şikayet var. Rumların bu şekilde Türkiye'nin dondurulan sekiz müzakere başlığına yenilerini ekletmeyi hesapladığı yorumu var. İngiltere bu konuda ne yapmayı planlıyor?

CF: İngiltere'nin Avrupa işlerinden sorumlu bakan yardımcısı olarak ben adada süren görüşmelere destek vermeyi planlıyorum. Hristofyas ve Talat, düzenli olarak görüşüp adayı birleştirmek için çözülmesi gereken sorunları tespit ediyorlar. Bu Kıbrıslıların varacağı, Kıbrıs için bir çözüm olmalı. Birleşmiş Milletler de İngiltere gibi sürece destek veriyor. Ben de Türkiye'nin adadaki görüşmelere destek verdiği yönünde güvence aldım. Bence 2009'da adada uzun yıllardır süren kilitlenmeyi çözmek için gerçek bir fırsat var. Kıbrıslı Rum ve Türkler için fırsatlar çok önemli. Sorunun çözülmesi Türkiye ve bölge için de çok önemli. Türkiye'ye gidişimin bir nedeni de süregiden görüşmelere destek aramaktı.

BBC: Peki sonunda görüşmeler başarısız olur ya da görüşmelerden çıkan çözüm bir kez daha refarandumda reddedilirse İngiltere garantör ülke olarak ne yapmayı planlıyor? Örneğin Blair hükümetinin söz verdiği gibi Kuzey Kıbrıs'a doğrudan uçuşlar başlayabilir mi?

CF: Neden bu kadar kötümsersiniz ki? Görüşmeler başladı. İki lider de gerçekten samimi bir şekilde kilitlenmeyi aşmaya çalışıyor. Ne olup olmayacağı konusunda yorum yapmak için erken. Şu anda önemli olan bu iki liderin sorunu çözmesine destek verilmesi. İngiltere için önemli olan nerede nasıl bir ihtiyaç duyuluyorsa yardımcı olmak. Ayrıca Avrupa Birliği içindeki diğer ülkeleri de adada şu anda olanlara ilgi göstermeye teşvik etmek. Türkiye'nin de 2009'da destek vermesi çok önemli. Görüşmelerimde de müzakerelere destek verilmesi gereğinin iyi anlaşıldığı güvencesini aldım.

BBC: Peki ya doğrudan uçuşlar?

CF: Bence her konuyu sırası gelince ele almalıyız ve içinde bulunduğumuz durumu iyi anlamalıyız. Kıbrıs Cumhuriyeti, Avrupa Birliği'nde tanıdığımız bir ülke ve bu dikkate almamız gereken bir durum. Tüm bunlardan, uçuş sorunundan ve tüm diğer sorunlardan çıkış yolu adanın yeniden birleşmesi. Bu yüzden de bu gerçeği anlayanlar sürece yön verenler olmalı.

BBC: Kıbrıs kapsamlı bir çözüme varılmadan 2004'te Avrupa Birliği üyesi yapılmıştı. Bunun büyük bir siyasi hesap hatası olduğunu ve bu şekilde Avrupa Birliği'nin Kıbrıs üzerindeki tüm ağırlığını kaybettiğini söyleyenler var. Bugün geriye dönüp baktığınızda İngiltere olarak Kıbrıs'ın Avrupa Birliği üyeliğine onay vermiş olmaktan bir pişmanlık duyuyor musunuz?

CF: Şu anda olduğumuz yerdeyiz. Gerçek şu ki Kıbrıs Avrupa Birliği'nin bir üyesi artık. "Liderlerin bir çözüme varması Kıbrıslı Rumların lehine olur mu?" diye sorarsanız, evet olur. Çünkü adayı bölen bir ara bölge olması normal bir şey değil. Kıbrıslı Türkler gidip Rum tarafında çalışabiliyor mesela. Mülkiyet konusunda çözülmesi gereken ve henüz çözülememiş bir sürü sorun var. Geçmişe değil, geleceğe bakıp, "Bu sorunun çözümü bize ne gibi yararlar sağlar?" diye düşünmek, "Kıbrıslı Rumlar ve de Türkler gelecekte nasıl Avrupa ailesinin bir parçası olur?" diye düşünmek önemli. Geleceğe, sorunun çözümünün sağlayacağı fırsatlara bakmak, değerlendirmek çok önemli.

BBCTurkish.com, 19.12.08

 

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız