Avrupa Birliği > ARPA BOYU YOL

ARPA BOYU YOL

Türkiye üç yılda sadece sekiz başlık açabildi ve bunlardan birini geçici olarak kapattı. Türk hükümetinin AB konusuna öncelik vermemesi, AB’de Türkiye’nin yavaşlığının birinci nedeni olarak gösteriliyor
Avrupa Birliği’yle (AB) Türkiye arasında yürütülen üyelik müzakerelerinde üçüncü yıl bugün tamamlandı. Hayli sancılı bir sürecin ardından 3 Ekim 2005’te başlatılan süreçte, üç yıldır ortaya konulan performans ancak bir arpa boyu kadar ilerlenebilmesine neden oldu. Türkiye, şu ana kadar 8 başlıkta müzakereye geçerken sadece bir müzakere başlığını kapatabildi. Gerek AB kanadında gerekse Türkiye kanadında hâkim olan yaklaşımın “ağırdan alalım” olması, sürecin geleceği hakkındaki soru işaretlerinin giderek artması sonucunu doğuruyor.
Müzakere süreci, aday ülkelerin AB müktesebatına uyumdaki performanslarını sergilemek durumunda olmaları nedeniyle teknik yönü ağır basan bir niteliğe sahip. Ancak Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakmayan ülkelerin varlığı ve bunların ortaya koydukları yaklaşımlar, teknik boyutun büyük ölçüde arka plana itildiği, siyasi değerlendirmelerin öne çıktığı bir ortam oluşturuyor.  AB’nin müzakere süreciyle ilgili bürokratik işlemlerinin uzunluğu buna eklenince, “Brüksel, müzakereleri yavaşlatıyor” imajı ağırlık kazanıyor.
Türkiye de son dönemde bu tezi öne çıkarma çabası içinde.
Ancak AB yetkilileri, müzakerelerde hızlı ilerlenmemesindeki ana unsurların, “Türkiye’nin bitmek tükenmek bilmeyen iç siyasi gerginlikleri ve hükümetin AB konusunu ikincil bir konu olarak görme eğiliminin giderek güçlenmesi” olduğu görüşündeler.

2009 kaybedilmesin
“Bu süreçte her iki tarafa da düşen yükümlülükler var. Yavaş gidilmesinin tüm sorumlusu olarak Brüksel’in gösterilmesi yanlış. Özellikle Komisyon, müzakerelerin başlamasından bu yana gerekli uyarıları yapıyor. Ancak zaman zaman bu uyarıların yeterince dikkate alınıp alınmadığı konusunda ciddi şüphe içine düşüyoruz” diyen üst düzey bir AB yetkilisi, 2009’un da “kayıp yıl” olmaması için Türk hükümetinin bir an önce gerekli önlemleri almasının önemine dikkat çekiyor. Brüksel’de giderek ağırlık kazanan görüş, müzakerelerde ağırdan alan tarafın Türkiye olduğu yönünde.

3 yılda 8 başlık
Türkiye, üç yıllık müzakere sürecinde sadece “bilim ve araştırma” başlığını açıp geçici olarak kapadı. Müzakereye açılan başlıklar ise, “şirketler hukuku”, “fikri mülkiyet hukuku”, “istatistik”, “işletme ve sanayi politikası”, “trans-Avrupa şebekeleri”, “tüketicinin ve sağlığın korunması” ile “mali kontrol.” Ocak ayına kadar sürecek olan Fransa Dönem Başkanlığı’nda da bu listeye “sermayenin serbest dolaşımı” ile “bilgi toplumu ve medya” başlıklarının eklenmesi öngörülüyor.
Fransa, Kıbrıs’ın bloke ettiği “enerji” başlığında ilerleme sağlamaya çalışsa da gelen sinyaller şu an için olumlu değil.
5 Kasım’da yayımlanacak olan İlerleme Raporu, Türkiye’nin fotoğrafını çok net bir şekilde yansıtacak. Fotoğrafta ağır basan tarafın ise olumlu adımlardan çok eksikler olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Reform sürecinin canlandırılması, anayasal reform, yargı reformu, siyasi partiler kanununun değiştirilmesi ve ombudsmanlık kurumu oluşturulması AB’nin öncelikli beklentilerini oluşturuyor.

İftar hatırası
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dönemin Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ve o dönemdeki “Başmüzakereci” unvanına ikinci AKP iktidarında “Dışişleri Bakanı” unvanı da eklenen Ali Babacan, 12 Ekim 2005’te İstanbul’daki bir iftar yemeğinde bir arada.

AB: İfade özgürlüğü Avrupa değeridir
AB Komisyonu Türkiye’yi, bir an önce anayasal reformu gerçekleştirmeye ve “istikrarlı ve geniş kapsamlı bir siyasi reform programı ortaya koymaya” çağırdı.
AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’in sözcüsü Krisztina Nagy, Türk hükümetinin anayasal reformu gerçekleştirmesinin önemine dikkati çekerek, “Şimdi Türkiye için, ülkesini ve toplumunu yansıtacak ve vatandaşları için hak ve özgürlükleri pekiştirecek şekilde anayasasını güncelleme zamanıdır” dedi.
Nagy, “Türkiye, istikrarlı ve geniş kapsamlı bir siyasi reform programı ortaya koymalıdır, aynı zamanda yargı reformunun uygulanması ve sendikal hakların geliştirilmesi gereklidir” diye konuştu.
AB’nin Türkiye’nin üyeliği konusunda “net bir kararlılığı” olduğunu da belirten Nagy, Türkiye’nin gerekli koşulları karşılaması ve yükümlülükleri yerine getirmesi durumunda AB üyesi olabileceğini kaydetti.

İlerleme raporu
Sözcü Nagy, Türkiye’de son dönemde iç siyasette meydana gelen bazı gelişmeler üzerine ise ifade özgürlüğünün önemli bir Avrupa değeri olduğunu vurguladı ve şöyle konuştu: “Bu nedenle Türkiye’deki gelişmeler, AB Komisyonu tarafından yıllık izleme raporlarıyla değerlendirilmektedir. Bu yıl da bu yapılacaktır ve 5 Kasım’da 2008 yılı için raporumuzu yayımlayacağız.”

GÜVEN ÖZALP
Milliyet, 03.10.08

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız