Avrupa Birliği > AB İlerleme Raporu taslağı

AB İlerleme Raporu taslağı
 

İşkencede artış endişe verici

AB Komisyonu'nun İlerleme Raporu'nun taslağında, 'Kapsamlı bir dizi koruma önlemi mevcut olmasına rağmen, işkence ve kötü muameleye yönelik çabalar sınırlı kaldı' denilirken bu alanda şikâyetlerinin arttığına dikkat çekildi

AB Komisyonu'nun 5 Kasım'da yayımlayacağı İlerleme Raporu'nun taslağı, insan hakları alanında gerçekleştirilen yasal düzenlemelere karşın, uygulamada istenilen düzeyin yakalanamadığını ortaya koyuyor. Uygulamanın genelde etkisiz kalması ise mevcut sorunların devamı ya da kötüleşmesi sonucunu doğuruyor.
Bunun en belirgin örneklerinden birini işkence ve kötü muamele alanı oluşturuyor. Bu alandaki şikayetlerin son dönemde artması AB'yi endişelendiriyor. Taslak belgede yer alan, "Kapsamlı bir dizi koruma önlemi mevcut olmasına rağmen işkence ve kötü muameleyi önlemeye yönelik çabalar sınırlı kaldı" yorumu, hükümetin bu konuda adımlarını yoğunlaştırması gereğini ortaya koyar nitelikte.
Tutukluların haklarının kapsamlı bir dizi önlemle korunma altına aldığının ve ilgili kanun hükümlerine uyumu sağlama amaçlı çabaların sürdüğüne dikkat çekilen belgede, İçişleri Bakanlığı'nın, vatandaşların işkence alanındaki şikayetlerini değerlendirecek bağımsız bir ulusal mekanizma oluşturma çabasına atıfta bulunuluyor. Bu tür adımlara karşın, AB'nin son dönemdeki gelişmeleri de dikkate alarak yaptığı değerlendirmede ise olumsuz.

Şikâyetler arttı
Özellikle resmi gözaltı mekanları dışında, tutuklama aşamasında ya da gözaltı kaydı tutulmayan açık alandaki olaylarla ilgili olarak sivil toplum örgütlerine yapılan kötü muamele şikayetlerinde artış olduğu vurgulanan taslak raporda, "Dahası, gözaltında ya da cezaevindeyken mevcut yasal düzenlemelerin kötü muamele ve işkence olayını engelleme ya da durdurma konusunda başarısız kaldığı durumlar var. Bu gelişmeler bir endişe kaynağıdır" denildi.
Belgede, polisin yetkileri konusunda 2007'de devreye giren ve "direnişle karşılaşılmadığı sürece güç kullanmama" temeline dayanan düzenlemenin uygulaması da AB'yi tatmin etmemiş durumda:
"Sıradan kimlik kontrolleri uygulanmasının bile kötü muamele olaylarıyla sonuçlandığı yönünde endişeler var. İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi için, değiştirilen kuralların sıkı bir şekilde uygulandığının Türk makamları tarafından denetlenmesine ihtiyaç var."

Sorumlular ceza almıyor
AB'nin dikkat çektiği bir başka unsur da kötü muamelede bulunan güvenlik birimlerinin cezasız bırakılması. Bu çerçevede Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, Engin Çeber'in işkenceden ölmesi nedeniyle özür dilediğine vurgu yapıldı. Raporda, olayın ardından cezaevi personeline yönelik acil önlemler alındığı vurgulanmakla birlikte, "İnsan hakları ihlallerinin cezasız bırakılması bir endişe nedeni.
Güvenlik birimlerinin karıştığı insan hakları ihlalleriyle ilgili tam, tarafsız ve bağımsız soruşturma eksiği var" denildi.
Alevi sorununda ilerleme yok 
Belgede, hükümetin Alevilerin sorunlarının giderilmesine yönelik bir inisiyatif açıkladığını, bu bağlamda bir belediye meclisinin bir cemevini ibadet yeri olarak tanımladığı, ancak bunun devamının gelmediği belirtilerek, "Aleviler özellikle eğitim ve ibadet mekanları alanında öteden beri karşı karşıya oldukları sorunları yaşamayı sürdürüyorlar.
Bu durum, Alevi konularında Başbakan'a danışmanlık yapan Alevi bir AKP milletvekilini istifaya götürdü" ifadeleri kullanıldı.
Raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 2007'de zorunlu din dersiyle ilgili aldığı kararın uygulanması da talep edildi.

Misyonerlik tehdit olarak algılanıyor Çeşitli illerde gayrimüslim din adamlarına ve ibadethanelere yönelik saldırılar olduğunun hatırlatıldığı taslakta, misyonerlerin, ülkenin bütünlüğü ve İslam'a yönelik bir tehdit olarak algılandığı ifade ediliyor.
Ruhban sınıfı eğitimine yönelik kısıtlamalar, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmaması, Fener Rum Patriği'nin ekümenik sıfatını kullanmasına izin verilmemesi, Türkiye'de görev yapmak isteyen yabancı rahiplere çalışma izni verilmesindeki zorluklar bu alanda yaşanan diğer sorunlar olarak sıralanıyor.
Vakıflar Yasası'nın kabulü olumlu bir adım olarak değerlendirilirken, uygulamaya bakılacağı mesajı veriliyor.

Kürtçe öğrenme imkânı verilmiyor
Raporda, Kürtçe yayın konusunda ilerleme sağlansa da Türkçe dışındaki dillerde yapılan yayınlar için yürürlükte olan kısıtlamaların ağır, bu yayınları ticari açıdan yaşayamaz hale sokan nitelikte olduğu tespiti yapıldı.
Anadili Türkçe olmayan çocukların kendi dillerini devlet okul sisteminde öğrenemeyeceği, sadece özel eğitim kurumları aracılığıyla mümkün olabileceği belirtildi.
Kürtçe kurslarının hepsinin kapandığını vurgulayan AB, "Şu aşamada ne devlet, ne de özel okul sisteminde Kürtçe öğrenme imkânı yok" mesajı verdi. Sulukule'deki yerleşim birimlerinin yıkılmasına da yer verilen belgede, sıklıkla ayrımcılığa maruz kalan Romanların durumunda bir gelişme olmadığı vurgulandı.
 

Milliyet, 31.10.08

Hükümet, AB’yi tatmin etmedi

Avrupa Birliği Komisyonu'nun 5 Kasım'da yayımlayacağı İlerleme Raporu'nda, birçok alanda hükümetin icraatlarının tatmin edici bulunmadığı belirtilirken, Cumhurbaşkanı Gül, 'Brüksel'in görmek istediği reformcu profil' olarak nitelendi

Avrupa Birliği Komisyonu'nun 5 Kasım'da yayımlayacağı İlerleme Raporu, özellikle 2004'ten bu yana Brüksel'den övgüler işitmeye alışmış Türk hükümeti açısından "kredinin giderek düştüğünü" ve "reform sürecine bağlılığın sorgulanır hale geldiğini" göstermesi açısından önem taşıyor. Hükümetin bir çok alandaki icraatının tatmin edici bulunmadığı ve ana başlıklarda eleştiri dozunun yükseltildiği taslak raporda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelik övgü dolu yaklaşımlar ise dikkat çekiyor.
Gerek AB'nin talep ettiği diyalog, uzlaşma ve çoğulculuk ortamının yaratılmasında üstlendiği rol, gerekse Türkiye'nin tam not aldığı tek başlık olarak görülebilecek dış politika alanında attığı adımlar nedeniyle ayrı bir yere konulan Gül, "Brüksel'in görmek istediği reformcu profil" olarak kayıtlara geçiyor.
Raporda Gül'ün sivil toplum ve siyasi aktörler arasında uzlaştırıcı bir rol oynamak için çaba göstermesi, bir yandan hükümetle iyi bir çalışma ilişkisi kurarken, diğer yandan AB'yle ilgili reformlar konusunda hızlanma çağrısı yapması ve dış politikada aktif rol üstlenmesi övülüyor. 

GRECO vurgusu
İlerleme Raporu taslağında, Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu'na (GRECO),  geçen yılki belgeye kıyasla oldukça  güçlü bir şekilde vurgu yapılıyor. GRECO'nun 2005 yılında hazırladığı değerlendirme raporunda yer alan tavsiyelerin üçte birinin yerine getirildiği hatırlatılan raporda, çok sayıda önemli istek konusunda ise adım atılmadığının altı çiziliyor.
Buna en önemli örnek olarak ise GRECO'nun, sivil toplumun da dahil olacağı, ulusal yolsuzlukla mücadele stratejilerinin denetlenmesinden ve yeni stratejiler önerilmesinden sorumlu olacak bir yan kurul oluşturulmaması gösteriliyor. Bu arada Türk hükümeti, üyesi olduğu GRECO'nun değerlendirme raporunda dile getirilen unsurların altının çizildiği uyum raporunun yayımlanmasını hâlâ bloke ediyor.

'Rapor değişebilir'
AB Komisyonu, resmen 5 Kasım'da yayımlayacağı raporla ilgili çalışmalarına henüz son noktayı koymadı. Son olarak Komisyon üyelerinin kabineleri tarafından değerlendirilen taslak belgede son dakikaya kadar değişiklik yapılması mümkün.
Raporla ilgili teknik değerlendirmede bulunan üst düzey bir AB yetkilisi, "Açıkçası raporun şu aşamada sızdırılması çok da akıllıca bir adım olarak değerlendirilemez. Nihai halinde bazı başlıklarla ilgili olarak, oldukça önemli değişiklikler gündeme gelebilir" dedi. Rapora nihai halini 5 Kasım'da Başkan Jose Manuel Barroso önderliğinde toplanacak olan Komisyon üyeleri verecek. 
Yolsuzluk hâlâ yaygın
Hükümetin kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele stratejisi geliştirmekte başarısız olması da İlerleme Raporu'nda altı çizilen unsurlar arasında yer alıyor.
Özellikle gayrimenkul ajansları, yerel yönetimler ve üniversitelerin dahil olduğu yolsuzluk olaylarıyla ilgili haberlerin medya tarafından sıklıkla haberleştirildiğinin altı çiziliyor. Bu konudaki haberler sonrasında bir dizi üst düzey yolsuzluk soruşturması başlatıldığına vurgu yapılması da basının yolsuzlukların takibinde üstlendiği rolü ortaya koyması açısından önem taşıyor.
AB'nin yıllardır dile getirdiği, "Türkiye'de yolsuzluk yaygın" vurgusu bu yılki raporda da yerini aldı. Yolsuzluğun yaygın olmayı sürdürdüğü vurgulanırken, yolsuzlukla mücadele alanında yasal çerçevenin güçlendirilmesi ve kurumsal yapılanma alanında sınırlı ilerleme sağlandığının kaydedilmesi de hükümetin bu alandaki eksikliğini ortaya koyuyor.
Bu alanda genel bir strateji, eylem planı ve koordinasyon mekanizmasının bulunmaması sürekli bir endişe kaynağı olarak tanımlanıyor.
Türkiye'nin yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak soruşturma, dava ve suçlama sicili geliştirmeye ihtiyaç duyduğu kaydediliyor.

Siyasette etik ilke eksikliği
AB'nin yıllardır üzerine eğildiği milletvekili dokunulmazlıkları konusunda ilerleme sağlanmamış olması da eleştiri unsurlarından birini oluşturuyor. Milletvekili dokunulmazlıklarının geniş kapsamlı olduğunun vurgulandığı raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aldığı bir kararda, bu dokunulmazlıkların hangi şartlarda kaldırılabileceği konusunda objektif kriterler belirlenmediğini not ettiği hatırlatılıyor.
Seçim kampanyalarının finansmanı konusunda düzenleme bulunmaması tespitinin yer aldığı raporda, siyasi partilerin hesaplarının denetlenmesine yönelik sistemin yeterli görülmediği vurgulanıyor. Raporda, milletvekilleri ve diğer kamu yetkilileri için etik ilke eksikliği çekildiği, akademisyenler, müsteşarlar ve valiler gibi bazı kamu yetkililerinin yolsuzluk davalarıyla ilgili olarak idari izin sisteminden faydalandıkları belirtiliyor.
Siyasi partilerle medya kuruluşları arasındaki mali ilişkilerin soru işaretleri doğurduğuna değinilen belgede, OECD'nin Türkiye'yi kurumun rüşvetle mücadele sözleşmesini uygulama konusunda eleştirdiği de hatırlatılıyor.

Kadrolaşma uyarısı
İşe alma ve terfi sisteminin yeteneğe bağlı sınav sistemine tabi olduğu tespitinin yapıldığı raporda, "Bununla birlikte üst düzey atamaların siyasileştirilmesi eleştiriliyor" vurgusuna yer verilmesi de Komisyon'un kadrolaşma iddialarını görmezden gelmediğinin kanıtı olarak dikkat çekiyor. Kamu yönetiminin reforme edilmesi konusunda bazı adımlar atılması gerektiğinin belirtildiği raporda şeffaflığın güçlendirilmesi talep ediliyor.

Genel reform yerine sadece türban değişikliği 
Komisyon'un en önemli beklentilerinden birini de Anayasa reformu oluşturuyor. Yıllardır Türkiye'yle ilgili hemen her belge ve açıklamada yer alan bu beklentinin karşılanmadığı da raporda yer alıyor.
Raporda, iktidar partisinin, Türkiye'nin uluslararası standartlara uyumunu sağlamak amacıyla 1982 Anayasası'nı yenileme konusunda bir grup akademisyeni görevlendirdiği, ancak bunun ardından kamuoyuna da Meclis'e de herhangi bir taslak sunulmadığı ve bu yönde bir takvim de verilmediği ifade ediliyor.
Genel kapsamlı bir reform için adım atmayan hükümetin, üniversite öğrencilerine yönelik türban yasağını kaldırma amaçlı olarak Anayasa'nın iki maddesinde değişikliğe gittiğinin vurgulanması da raporun dikkat çekici unsurları arasında yer alıyor.

AB Genel Sekreterliği'nin imkânları zayıf  
Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle yürüttüğü üyelik müzakerelerinin teknik yükünün büyük bölümünü sırtlayan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin (ABGS) imkânlarının zayıf olması ve bu konuda uzun süredir somut ve kapsamlı bir iyileşme sağlanmamış olması da İlerleme Raporu taslağında altı çizilen unsurlar arasında yer alıyor.
Türkiye'nin AB müktesebatına uyumuna ve dolayısıyla üyeliğe hazırlanmasına yönelik çalışmalarda kamu kurum ve kuruluşlarının uyumlu bir şekilde hareketini sağlamak amacıyla kurulan ABGS'nin ne insan kaynağında ne de mali imkânlarında iyileştirmeye gidilmesi hükümet açısından bir çelişki oluşturuyor.
Komisyon'un daha önceki raporlarda da dile getirdiği bu konu hakkında hükümetin gerekli önlemleri almaması, AB sürecinde hızlı, sağlam ve etkili bir şekilde ilerlenmesi konusundaki istekliliğin tartışmaya açılmasına neden oluyor.

LAMBDA ve YouTube'a getirilen yasak raporda  
Taslak belgede, internet alanında uygulanan yasaklar da ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiriliyor. Komisyon, internet sitelerine sıkça getirilen yasakların boyutunun ve süresinin orantısız olduğu görüşünde ve bunu sorunlu bir alan olarak görüyor. Belgede, aralarında YouTube'un da bulunduğu bazı popüler sitelerin sıkça kapatıldığı hatırlatılıyor.
LAMBDA gibi eşcinsel sivil toplum girişimlerine getirilen yasak ve kısıtlamalara da raporda yer veriliyor. Ceza Kanunu'nda bulunan "kamu ahlakına saldırı" gibi bazı maddelerin bu örgütler aleyhine kullanıldığı AB'nin tespitleri arasında yer alıyor.
 

Güven Özalp, Milliyet

30.10.08

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız