Avrupa Birliği > Bunun neresi ilerleme raporu?

Bunun neresi ilerleme raporu?
AP Üyesi Flautre, Türkiye ilerleme raporunun ‘kandırmaca’ olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği Komisyonu’nun 15. Türkiye İlerleme Raporu, üyelik sürecinin durmasına odaklanan tartışmalarla açıklandı. Türkiye’ye yönelttiği yoğun eleştirilerle tartışılan rapor, ayrıca sürecin durduğu gerçeğini de gündeme taşıdı. Türkiye’nin en çok ilerleme raporu yazılan aday ülke rekoru kırdığı hatırlatılan Genişleme ve Avrupa Komşuluk Siyaseti Komiseri Stefan Füle, “Kimse genişleme politikamızı Guiness Rekorlar Kitabı’na sokmak istemiyor. Bir de konu Türkiye gibi anahtar bir ülke olduğunda tavrımız çok net.’’ karşılığını verdi. Dün Füle’nin açıkladığı rapor, basın hürriyeti başta olmak üzere yargı, temel hak ve hürriyetler konusunda Ankara’ya sert eleştiriler getirirken, yeni anayasa ve sivil-asker ilişkilerindeki ilerlemeyi takdir etti.

OTO SANSÜR YAYGIN, 35. MADDE DURUYOR

Üyelik sürecinin durduğunu en çarpıcı şekilde ifade eden ise Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre oldu. Flautre, belgeye ilerleme raporu denmesinin ‘kandırmaca’ olduğunu savundu. İki yıldır Türkiye ile hiçbir faslın açılmadığını vurgulayan Fransız vekil, “AB sürecinde herhangi bir ilerleme yokken bu rapora ilerleme raporu demek kandırmaca.” dedi. Türkiye ile müzakereler durmuşken İlerleme Raporu yayınlamanın amacını anlamadığını söyleyen Flautre, “AB, Türkiye yeni anayasasını tartışırken ülkedeki reformlar üzerindeki etkisinden vazgeçmek için daha kötü bir zaman seçemezdi.” yorumunu yaptı.

Temel hak ve hürriyetlerdeki eksikliklere odaklanan bu yılki rapor, yargı sorunlarına geniş yer ayırıyor. Yeni anayasanın temel sorunlara çözüm olabileceği belirtilen raporda Ankara’nın siyasi kriterleri yerine getirme konusunda ilerleme kaydetmediği vurgulanıyor.

İfade hürriyeti bölümünde Türkiye’de Ermeni meselesi ve ordunun rolü gibi hassas konuların tartışıldığı ve muhalif görüşlerin sıklıkla ifade edildiği, tutuklu yargılanan birçok gazetecinin serbest bırakıldığı ve 3’üncü yargı paketiyle basılmamış kitaplara el konulmasının yasaklandığı aktarılan raporda, bu reformların ifade özgürlüğüyle ilgili kayda değer ilerleme sağlamaya yetmediği belirtildi.

Raporda, çok sayıda gazeteci, yazar ve akademisyen hakkında davalar açıldığı, birçok olayda açıkça hükümeti eleştiren gazetecilerin kovulduğu ve bunlara ilaveten ticari holdinglerin medya alanında yoğunlaşmasının fiiliyatta ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına ve basında oto sansürün yaygınlaşmasına sebep olduğu savunuldu.

“Güvenlik güçleri üzerinde sivil denetimin sağlamlaştırıldığı ve Genelkurmay’ın siyasi konularda doğrudan ya da dolaylı baskı yapmaktan genellikle kaçındığı” belirtilen belgede subayların milli güvenlik derslerinden el çektirilmesi, istihbarat paylaşımına askeri istihbaratın dahil edilmesi, askeri harcamaların Sayıştay ve TBMM tarafından denetlenmesinde kısmen ilerleme sağlanması olumlu adımlar olarak sayıldı.

Bu gelişmelere rağmen Genelkurmay’ın hâlâ Milli Savunma Bakanı yerine Başbakan’a bağlı olduğu, jandarma üzerinde sivil kontrolün yetersiz kaldığı, yargıda askeri ve sivil ikili yapının devam ettiği ve orduya siyasete müdahale alanı bırakan TSK İç Hizmet Kanunu’nun değiştirilmediği ifade edildi.

94 sayfalık raporda Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kanunu’nda yapılan değişiklik ile “özel görevle” görevlendirilen istihbarat ve kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmasının Başbakan’ın iznine tabi hale getirilmesinin “bazı kamu personellerine keyfi dokunulmazlık sağladığı, tutarsız yoruma açık hale getirdiği ve kanuni denetimi dışladığı” vurgulandı.

Raporda, darbe davalarının “Türkiye’de demokratik kurumların uygun işleyişine ve hukukun üstünlüğüne güveni artırmak için fırsat sunduğu fakat yargılama sürecindeki eksiklikler ve geniş kapsamla ilgili gerçek endişelerin bu davaları gölgelediği” savunuldu. Söz konusu davalarda savunma hakkının, uzun tutukluluk sürelerinin ve aşırı uzun iddianamelerin endişe kaynağı olduğu belirtildi.

“Kürt meselesinin Türkiye’nin demokrasisi için kilit sorun olarak kalmayı sürdürdüğü” kaydedilen raporda, 2009 yılında başlatılan demokratik açılımın ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çözüm için görüşerek başlattıkları inisiyatifin devamının gelmediğine işaret edildi.

Aralık ayında Şırnak’ın Uludere ilçesinden 34 sivilin ölümüyle sonuçlanan hava saldırısının ve bu olayla ilgili “şeffaf bir soruşturma” yapılmamasının güven kaybına neden olduğu ve siyasi sorumluluğun tartışılmadığını vurgulayan AB, yeni anayasa sürecinin Kürt meselesi başta olmak üzere Türkiye’nin köklü sorunlarına çözüm fırsatı sunduğunu belirtti.

Zaman, 11.10.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız