Avrupa Birliği > AB bir ruh halidir

AB bir ruh halidir

“AB projesi, yöneten yönetilen ilişkileriyle ilgilidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları AB standartlarında insanlar gibi yönetildikleri vakit, onların özgürlükleri ve zenginlikleri sağlandığı vakit, AB önemli değildir. Yapısal dönüşümü sağlamak açısından AB’nin dinamizmi önemli. Bu arada dünyadaki çağ atlama AB’yi ne hale getirir, o da başka bir soru.”

 

 “AB'nin en zor dönemi, müzakere sürecinde başlayacak. Çünkü bugüne kadar devlet değiştiği için yönetim toplumun desteğini aldı. Ama herkes “Diğerleri değişecek, ben sabit kalacağım” zannediyor. Herkesin kendisi de birey olarak AB standartlarına uyması sürecinde büyük sıkıntılar ortaya çıkacak. Bunun sonucu, AB'ye olan destek azalacak. Desteğin yüzde 15’lere düştüğünü de görebiliriz.”

  

Sabah gazetesi yazarı Profesör Dr. Mehmet Altan ile Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri üzerine konuştuk. Müzakerelerin başlamasıyla ortaya çıkacak zorlukların altını çizen Altan, lobi faaliyetlerinin önemine dikkat çekiyor. Altan, insan odaklı bir yaklaşımın tüm kesimler tarafından içselleştirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Türkiye nasıl bir Avrupa Birliği’ne aday?
AB aslında bir süreç. Son formunu almış, sabit bir AB yok. Sanayi Devrimi’nin bitip Sanayi Sonrası Devrim’e geçiş aşamasında ara duraklar bunlar. Çağın dinamikleri AB’yi de dönüştürüyor. AB Türkiye’yi dönüştürüyor. Türkiye de AB’yi dönüştürüyor. Herkesin bir arada değiştiği, kimsenin sabit olmadığı, sabit olanın sadece yeni çağın insan odaklı anlayışı olduğu bir dönemdeyiz.

Bu değişimin dinamikleri neler?

Teknolojideki değişim, kol gücünden beyin gücüne geçilmesi, Sana yi Devrimi’nin sabit teknolojisinin yerine zihinsel yaratıcılıkların büyük zenginlik yaratır hale gelmesi ve hayatın bilgisayarlarla idame ettiriliyor olması.

AB’ye girmek, Türkiye’nin modernleşme projesi açısından nasıl bir önem taşıyor?
AB, köylülüğü bitirecektir. Bu açıdan çok önemlidir. Türkiye’nin makus talihinin değişmemesinin nedeni, üretim biçiminin değişmemesidir. AB’nin diğer tüm reform hareketlerinden farkı, ki bunlar Genç Osman döneminde başlar, ilk defa üretim biçimini değiştirerek Türkiye’nin gerçek, aradığı devrimsel dönüşüme neden olacak olmasıdır.

Daha önceki değişimler üretim biçimlerini etkilemedi mi?
Bugüne dek insan-insan ilişkisini ilgilendiren hukuksal reformlar yapılmıştı. Ama o hukuksal reformlara ihtiyaç duyan toplumu üretecek temel dönüşüm sağlanmamıştı.

Bu değişimi sağlamak için tarım politikasında ne gibi değişikliklere gitmek gerekiyor?
Köylülüğü rasyonel hale getirmek gerekiyor. Köylülüğün temel sorunu, çok küçük, parçalanmış topraklarla ihtiyar nüfus. Bunu çok büyük işletmelerle genç ve kültürlü insanlara dönüştürmek gerekir.

Ancak tarımdaki değişim nedeniyle köylü nüfus AB’ye uyum sürecinin bütününü olumsuz bir durum olarak algılayabilir.
Tabii ki algılayabilir... Dünyalı olmak yerine buralarda eski sefalete talip olacaklar varsa... O süreç kolay bir süreç değil... Çok inişli çıkışlı geçecek. Sorunları kışkırtan çevreler de olacak.

Bunu engelleyecek olan nedir?
Diğer ülkelerin durumu... Yani diğer ülkeler de bu sıkıntılardan geçmiş, ama hepsinin ekonomik, sosyal durumu Türkiye’ye fark atıyor. Benim gençliğimde Yunanistan’ın en büyük rakibi biz gibi görünüyorduk. Bugün bir Yunan vatandaşı bir Türk vatandaşından ortalama 10 yıl fazla yaşıyor, 6 misli çok para kazanıyor, ortalama 8 yıl daha fazla eğitim alıyor. Bu süreç aklı başında geçirilirse, bundan yarar sağlayacak olanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

 

“AB’de insanlar piyasada yarışarak ve üreterek paylaşıyorlar, Türkiye’de siyaseten paylaşıyorlar. Bu ikisi arasında büyük bir fark var. Siyaseten paylaşıldığında, itaakar, rekabetçi olmayan, üretim yapmayan, siyasi nüfuz arayan bir yapı ortaya çıkıyor. Piyasada paylaştığında, kendi niteliklerini artırmaya, üretim ve rekabete soyunmaya başlarsın. Türkiye de avantadan, devlet üzerinden paylaşımın sona erdiği, bilmediğimiz, çok farklı bir kültürü hayata geçirecek.”

“Türkiye’nin makus talihinin değişmemesinin nedeni, üretim biçiminin değişmemesidir. AB’nin diğer tüm reform hareketlerinden farkı, ki bunlar Genç Osman döneminde başlar, ilk defa üretim biçimini değiştirerek Türkiye’nin aradığı devrimsel dönüşüme neden olacak olmasıdır. Bugüne dek insan-insan ilişkisini ilgilendiren hukuksal reformlar yapılmıştı. Ama o hukuksal reformlara ihtiyaç duyan toplumu üretecek temel dönüşüm sağlanmamıştı.”

Sözünü ettiğiniz insan odaklı anlayışın içselleştirilmesi için hangi kesimlere ödevler düşüyor?
Herkese. Herkesin tabuları var. Burjuva devriminin ortaya çıkardığı tabuların ortadan kalkması, herkesin insandan daha önemli bir şey olmadığını, her şeyin insan odaklı olduğunu, en önemli şeyin insanın mutluluğu ve özgürlüğü olduğunu içine sindirmesi lazım. Adama “Sen her şeyden önemlisin” diyorsun. Adam arkasına bakıyor, “Estağfurullah, benden önemli kavramlar var” diyor. Dönüşmek kolay bir iş değil. Buna tüm toplumun katılması gerekiyor.

Hükümetin AB performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
17 Aralık’a kadar olan performansı oldukça başarılı buluyorum. Fakat hükümetin anlayamadığı hadise, kendi performansının aldığı sonuç. 17 Aralık’ta müzakere tarihi almak Türkiye için gerçekten çok başarılı bir sonuç. AKP’nin 17 Aralık’a kadar yaptığı değişim, benim ömür boyu görmeyi tahmin etme diğim değişiklikleri kapsıyor. Gönül istiyor ki o performans devam etsin. Fakat hükümet etkilendi ve bunun başarısının farkına varmadı. Orada bir kırılma ve bekleme dönemi başladı.

 

17 Aralık’tan sonra, AB konusunda bir rahatlama sürecine mi girildi?
AB süreci, bürokratik tarih alma, dönemsel olarak harekete geçme meselesi değil, bir ruh halidir. Türkiye’nin dünyalı olup olmamaya karar verme hadisesidir. Türkiye’nin insan odaklı bir anlayışı sahiplenip sahiplenmemesi meselesidir. Bunu içselleştirip içselleştirmeme meselesidir.
Türkiye çok politik bir toplum. Onun için hükümetin davranışları çok belirgin bir rol oynuyor. Oysaki bu, nihayetinde toplumun nitelikli yaşamasına yönelik bir dönüşüm. Hükümet durduğu vakit bütün toplum duruyor. Bu ruh halinin sıkıntılara, zorlanmalara, hayal kırıklığına rağmen terk edilmemesi, sürekli kılınması lazım. Bu da ne yapmak istediğini çok iyi bilerek, bu zorlukların hedefimize gidecek zorluklar olduğunu hiçbir zaman unutmadan hareket etmekle mümkün. Böyle bir çap, böyle bir içselleştirme olmadığı vakit git-geller yaşanıyor. Ama bunu da belki normal karşılamak lazı m. Herkes bu süreçte dönüşüyor, dönüşmek de kolay değil.

 

Müzakereler başlayana kadar geçecek sürede yapılması gereken en önemli işler hangileridir?
En önemli işlerden biri lobi. AB’yi yöneten siyasi kadrolar Türkiye’nin müzakere tarihine “evet” dedi. Ama toplumlar aynı şekilde düşünmüyor. Bu aradaki farkın giderilmesi için Türkiye’nin çok büyük, çok akılcı, çok yaratıcı, sürekli bir lobi faaliyetine girişmesi lazım. Bunu da 10 yıllık bir sürede düşünmesi ve düzenlenmesi lazım. İkincisi, yapılan değişikliklerin uygulanması çok önemli.

Türkiye’nin AB’ye üye olan ülkelerden daha zorlu bir adaylık süreci geçireceğine dair bir kanı var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?Sizce Türkiye’ye çifte standart uygulanacak mı?
Bu Türkiye’nin iradesine bağlı; Türkiye’nin performansına, arzusuna... Müktesebatın daha yüzde 10’u bile çevrilmedi. Bizim nasıl pazarlık edeceğimize dair sistemi geliştirmediler. Bunun a l tyapılarını oluşturmadılar. O bünyede yer alacakları bulmadılar.
Çifte standart uygulanacak dediğinizde Türkiye’nin diğerleriyle eşit olduğunu kabul etmiş oluyorsunuz. Oysa sadece köylülük için konuşacak olursak, 25 üye ülkedeki köylü nüfus 10 milyondur, bizde tek başımıza 7,5. Türkiye kendisine objektif olarak bakmaz. Kadınları öldürmeye ceza indirimi uygulayan bir ülkeydi burası. Onlar da kriterlerini daha etkili bir biçimde uyguluyorlar. Küçük bir ülkeye yaptıkları muameleyi yapmıyorlar.

Logilife Dergisi

marslogistics.com

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız