Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Arıların yok olması söz konusu değil

Arıların yok olması söz konusu değil

Neonikotinoit ya da "neonikler" olarak bilinen yeni nesil böcek ilaçları arılara ve doğal hayata zarar mı veriyor? Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (International Union for Conservation of Nature and Natural Resources; IUCN) kısa bir süre önce yaptığı basın araştırmasında, bu senenin başlarında yaptığı bir toplu analiz çalışması sonuçlarının bunu iddia ettiği belirtildi. Basın toplantısının bilimsel çalışmalara dayandırıldığını düşünülse de aslında olay böyle değildi.

Bilimsel bir tartışmaya katılmanın en düzgün yolu, inceleme yapıp onaylama ya da aksini ispat etmeleri için diğer insanlara da bilimsel araştırmaları sunmaktır. *Ancak IUCN, çoğu kişinin sinirini bozan bir adım atmayı tercih edip yedi araştırmasından yalnızca birini sunduğu bir bilimsel basın toplantısı gerçekleştirdi. Bir yandan Kanada ve ABD'deki çevreci grupların yetkilileri neonik böcek ilaçlarını yasaklatmak istemeleri, bir yandan da IUCN'nin basın toplantısındaki "şeffaflık" eksikliği ile birleşen araştırmadaki çoğu bilim insanının böcek ilaçlarına karşı olduğu bilgisi, ortaya bazı süphelerin çıkmasına neden oldu. Böcek ilaçları zaten Avrupa Birliği ülkelerinde iki yıl önce yasaklandı ancak IUCN daha sıkı kısıtlamalar ve ilaçların dünyanın dört bir yanında kullanılmamasını talep ediyor.

IUCN'i iddiası neoniklerin arılara, kurtlara ya da bölgede yaşayan diğer hayvanlara zarar vereceği ve uzun vadede maruz kalınmasının bitkilerden beslenen canlı türlerinde "koku alma ve hafıza becerilerinde zayıflama, doğurganlığın azalması, bozulmuş beslenme şekilleri ve daha az beslenme" gibi sorunlara yol açacağı düşüncelerine dayanıyor.

İlk olarak 1990'lı yıllarda, daha eski ve zehirli organofosfatlar ve piretroidler yerine kullanılmaya başlanan neonikler,geniş alana yayılmış olan bitkileri spreylemek ihtiyacının karşılamak için tohum zarflarında kullanılarak çiftlikte çalışanların işini hafifletiyordu. IUCN'nin elindeki sonuçlara nasıl vardığını bilmiyor olsak da, özellikle de arılarla ilgili yapılan eski araştırmaları ve yazılı kaynakları inceleyebiliriz. Bu veriler böcek ilaçlarının kullanılmaması gerektiğini desteklemiyor.

Proceedings of the Royal Society isimli bilimsel derginin Mart sayısında yayınlanan bir raporda, 1990'lı yılların ortalarında kullanılmaya başlayan neoniklerden önce arıların sayısındaki azalmanın eskiye dayandığı, hatta "neonikotinoit kullanımı ve bal arılarının sayısındaki azalma arasında zayıf bir coğrafi bağlılık olduğu" belirtiliyor. Neonikotinoit kullanımı ve arı sayısındaki azalma, burada üstünde durulması gereken en önemli iki konu. Eğer neonikler arılara zarar veriyor olsaydı, arı sayısının azaldığını, ya da onların söylediği gibi "daha kötüye gittiğini", görürdük. Ayrıca neoniklerin kullanıldığı yerlerde daha az sayıda arı görmemiz gerekirdi, ancak var olan kanıtların hiçbiri bu iki hipotezi de doğrulamıyor.

Varroa maytı gibi ölümcül parazitler, mantarlar ya da virüsler de bal arılarının sağlığını tehlike altına atıyor. Yaşam alanlarındaki değişiklikler ve farklı besin kaynaklarının miktarı da arıları etkiliyor ancak IUCN bu faktörlerin hepsini yok sayarak yalnızca neoliklere odaklanıyor.

Arılar gerçekten tehlike altında mı? Rahatlıkla erişilebilen kaynaklarda, arı sağlığının bir süre boyunca sorun teşkil ettiği ancak "arıların azalmasının kıyamete yol açacağı" düşüncesinin doğru olmadığını belirtiliyor. Avrupa, Kuzey Amerika ve dünyanın diğer bölgelerindeki arı sayısı sabit, hatta artıyor. Neoniklerin piyasaya çıktığı 1995 yılından bu yana ABD'deki arı kovanı sayısı sabitken Avrupa'daki kovan sayısının biraz daha arttığı söyleniyor. Kanada'nın günümüzdeki arı populasyonu 1980'lı yıllardan bu yana en yüksek seviyede, ayrıca dünya çapındaki arı populasyonu da 1960'lı yıllardan bu yana artıyor.

Kış süresinde kayıpların yaşanmasının yanı sıra arı populasyonu sayısı hala artabiliyor. Bunun sebebi ise arıların ilkbahar mevsiminde arı kovanlarını daha çabuk yapması. Ancak şu anda soğuk kış ayları bile arıların sayısını azaltmıyor. 2014 yılının Nisan ayında Avrupa Komisyonu'nun yaptığı ve Avrupa'daki arı populasyonunun yüzde 75'inin 2012-13 kış mevsiminde yalnızca yüzde 15 oranında azaldığını belirten araştırma, ABD Tarım Bakanlığı tarafından onaylandı. Avrupa'nın yalnızca ufak bir bölümünde arıların sayısı yüzde 20 oranında azaldı ancak bunun sebebinin de çok sert geçen kış mevsimi olduğu belirtiliyor.

Diğer bir deyişle, Avrupa'daki yetkililer bal arılarının yok olmadığını biliyor. Ancak geçen kış aldıkları neonikleri yasaklama kararını kaldırmıyorlar. Yetkililer mantıklı hareket etmek yerine, yabani bal arılarının zarar göreceğini iddia ederek yasağı kaldırmıyor. Bu iddianın dayandırıldığı kanıt ise yeterince güçlü bir kanıt değil.

Bir yandan durum buyken, diğer yandan da arılarla ilgili güzel haberler geliyor. Bal arılarının hayatta kalma oranlarını düzenli olarak takip eden İngiliz Arı Yetiştiricileri Birliği (The British Beekeepers Association), geçtiğimiz kış mevsiminde arı sayısındaki azalmanın yüzde 10'dan daha az olduğunu belirtti. Kış mevsiminde ölen arı sayısı altı yıldır sürekli olarak azalıyor. Çevreci gruplar gerçeklerin ya da bilimin onlardan yana olmadığı durumlarda yapılacak en iyi şeyin insanlara korku duygusu aşılamak olduğunu çok iyi biliyor. Tüm böcek ilaçları topluma korku salan insanlara yarar sağlıyor.

Ancak asıl zarar, böcek ilaçları düzenlenirken korkunun bilimi yendiği zaman gerçekleşecek. Piyasaya yeni bir böcek ilacı sürmek yıllarca sürebilir ve milyon dolarla mal olabilir, çünkü biliyoruz ki şu anda neoliklerin yerine geçebilecek yeni, güvenli ve etkili bir böcek ilacı yok. Neonikleri yasaklamak çiftçilerin piretroid gibi eski böcek ilaçlarını kullanacağı anlamına geliyor ki bu böcek ilaçları da arılara ve çevreye daha çok zarar veriyor.

Çevre ve arıların sağlığı kadar insanların sağlığı da önemli. Modern tarım ve neonikler gibi kimyasallar sayesinde gıda üretimi, nüfus artışını geçti. Şu anda eski zamanlara göre çok daha ucuz fiyatlara daha fazla yiyecek alabiliyoruz. ABD ve Avrupa'daki aşırı pahalı organik ürünlerini tüketen zengin çevreciler için bir fark yaratmasa da, gelişen ülkelerde yaşayan milyonlarca insan ve sanayileşmiş şehirlerdeki düşük gelirli tüketiciler için neolitiklerin olmaması daha fazla para vererek daha az yiyecek almaları anlamına geliyor.

wsj.com.tr, 17.07.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.