Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Balyoz Harekat Planı > Doğan’dan AKP’ye Nazi propagandası

Doğan’dan AKP’ye Nazi propagandası
Aktüel bilmeden Balyoz’u 2003 yılında aslında deşifre etmiş, bypass olan Doğan’ı da yatağında “çapraz” konuma getirmişti

Balyoz Mahkemesi’nin gerekçeli kararında darbenin yapılamaması gerekçeleri sıralanırken, Çetin Doğan’ın by-pass olması da yazılmış. Mahkemenin bu kararını okuyunca 2003 yılında, Aktüel dergisinde yayımlanan bir haber aklıma geldi.

Balyoz darbe planı hazırlıkları aslında 3 Kasım 2002 seçimlerini AK Parti’nin kazanmasının hemen ardından başlamıştı. 29 Kasım 2002’de Çetin Doğan emri altındaki birliklere bir yazı göndermiş, iktidarı hedef alarak, türban, başörtüsü, fişlemelere devam edilmesi emri vermişti.

2003 ilk günlerinde ise Çetin Doğan, 1. Ordu Komutanlığı’ndan bağlı birliklere Almanya tarihini anlatan fakslar gönderdi. Naziler’in iktidara nasıl yürüdükleri anlatılıyordu faksta. Metinler, AKP ve iktidara geliş dönemine göndermelerle doluydu. Üstelik, bu iş için 1. Ordu Komutanlığı’nın özel kalemine ait faks kullanılmıştı.

Balyoz belgeleri arasında da bulunan bu faksı o günlerde Aktüel dergisi haberleştirmişti. Aktüel bilmeden Balyoz’u 2003 yılında aslında deşifre etmiş, bypass olan Doğan’ı da yatağında “çapraz” konuma getirmişti.

“Almanya’da 932 Seçimleri” başlıklı faks Birinci Ordu Komutanlığı Özel Kalem Müdürlüğü’nün “0216 343 .. ..” numaralı cihazından gönderilmişti. Bu faks numarasının 1. Ordu Komutanlığı’na ait olduğunu da o günlerde Hanefi Avcı gazeteciye doğrulatmıştı. Faks, 15 Ocak 2003 tarihinde, saat 14:43’te, Donanma Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na çekilmişti.

“İki numaralı Nazi lideri Göring, savaş suçlusu olarak yargılanacağını anlayınca şöyle der: ‘Biz, halka gerçeği söylemiştik. Sadece iktidara gelene kadar demokratik yollara başvuracaktık...” cümleleriyle başlayan yazı, okuyanları 70 yıl öncesini hatırlamaya davet ediyordu. Söz konusu olan, o günlerin büyük bir ekonomik ve siyasi kriz yaşayan, enflasyon oranı ve işsizlik sayısı tavana vuran Almanya’sıydı.

Tabii daha ilk satırlarda benzerlik dikkatimizi çekiyordu. Adı belirtilmese de Recep Tayyip Erdoğan’a atfedilen “demokrasi bir araçtır” sözleri hatırlatılıyordu. Krizin olduğu ülke de tanıdıktı; Türkiye. Tıpkı Almanya’da olduğu gibi 3 Kasım seçimi kriz ortamında yapılmıştı. 2001 Kasım ve 2002 Şubat krizlerini yaşamıştık. İşsizlik, hayat pahalılığı ve devalüasyon tavan yapmıştı.

“Siyasal partiler sorunlara çözüm bulamıyor, sadece birbirleriyle boğuşuyordu. Halkta partilere ve siyasetçilere karşı tam bir güvensizlik hatta nefret egemendi. Dış politikada, bütün ülkelerin Almanya’ya komplo kurduğu, ülkeyi parçalamak istediği inancının yaygınlaşması, en aşırı milliyetçi (şoven) duyguları harekete geçirirken sanat ve kültür dünyası ile ilgili haberler, basının bir bölümünde sefahat, çıplaklık, ahlaksızlık, azgınlık olarak işleniyor, işsiz ve yoksul kesimlerle tutucular kışkırtılıyordu.”

Tam böylesi kaotik bir ortamda, yeni bir parti, ‘Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin kurulduğunu söylüyordu faks. Önce adı sanı duyulmayan partinin başında Adolf Hitler vardı. Adı bir darbe olayına karışınca, birkaç aylığına hapsedildi. Hapisten çıktığında Hitler, herkese “Ben artık değiştim.” diyordu. Tıpkı Erdoğan’ın “değiştik, gömlek değiştirdik” demesi gibi.

“1920’li yıllar boyunca Naziler ciddi bir varlık gösteremeseler de her seçimde oyları düzenli bir biçimde artıyordu. Almanya’da koalisyonlar dönemiydi. İktidarlar güçsüzdü. Parti liderleri seçimlerde ‘iki anahtar’ vaat ediyorlardı. Varoşlar mutsuzdu ve Naziler buralardan oy alıyordu. Hazin olan bir başka şey ise ‘Sol’un durumuydu. Sol’da iki ana parti vardı. İrili ufaklı onlarca sol parti kurulmuştu: ‘Ufak olsun, benim olsun’ düşüncesi ile başkaları ile değil işbirliği, görüşmeyi bile kabul etmiyorlardı. Bir kısmı da demokrasi adına Naziler’le işbirliği yapıyordu.”

Faksın anlattığına göre, daha sonra birbiri ardına iki seçim yapıldı. Ancak her ikisinde de Naziler güçlenerek çıktılar. Oy oranları yüzde 37.4’e ulaştı. Sol ise “Demokratik sol, sol demokrasi, sosyal demokrasi, sosyalist demokrasi” gibi kavramlar üzerinde tartışmakla meşguldü. Böylesi bir ortamda gidilen seçimlerin büyük partisi yine Naziler’di. Bir başka küçük sağ partinin desteği ile iktidara geldiler.

Faks, kamuoyunun bu gelişe şu düşüncelerle hazırlandığını söylüyor: “Madem demokrasi var, seçmen iradesine saygı göstermek gerekir. Bir kere de bu partiye bir şans verelim. Adam zaten değiştiğini söylüyor. Hem bu ülkede yasalar var, kurumlar var, hele hele ordu var.”

Ancak işler hiç de söylendiği gibi gitmedi faksa göre. Naziler, hükümete üç bakanla girdiler ve kısa bir süre sonra, Alman parlamento binası Reichstag’ı yakarak darbe yaptılar. Birkaç gün içerisinde tüm hak ve özgürlükler kaldırıldı, kaçarken vurulmamış, yurtdışına kaçamamış bütün parti liderleri, solcular, liberaller, azınlıklar “milli örf ve âdetlere uymayan” insanlar yok edildi. Sonrası ise bilinen hikâye; Naziler tüm ülkeyi ele geçirdi.

Naziler’in ikinci adamı Göring yıllar sonra yargılandığı Nürnberg Savaş Suçları Mahkemesi’nde Amerikalı başsavcının suçlamalarını cevaplandırdı: “Biz halka gerçeği söylemiştik, sadece iktidara gelene kadar demokratik yollar başvuracağınızı açıklamıştık. Halk bizi bilerek seçti, bizi istedi. Bizi yargılayamazsınız!”

Faks tüm bu anlatılanlardan sonra,”İşte böyle. Fakat bu anlatılanların Türkiye veya bizim ülkemizle herhangi bir ilgisi, ilişkisi olabilir mi ki!..” sözleriyle bitiyordu.

Birinci Ordu Komutanlığı’na bağlı tüm birliklere gönderilen faksla, AK Parti iktidarı hedefe konuyor, Balyoz darbe planına giden süreçteki hazırlıklar da böylece başlamış oluyordu.

Savcılığa teslim ettiğim belgeler arasında da bulunan bu faksı, Aktüel dergisinin haber yapması üzerine Çetin Doğan, dergiye ateş püskürmüştü. Mustafa Balbay’ın gözaltına alınmasından sonra da tüm Türkiye Balbay’ın günlüklerinden bunu öğrenecekti.

Taraf, 09.01.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.