Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Demokratik Açılım > Sanatçı açılımında ikinci randevu başlıyor

Sanatçı açılımında ikinci randevu başlıyor  

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eğer ortada bir sorun varsa, bunun görmezden gelinmesinin, işitilmemesinin, üzerinin örtülmesinin o sorunu ortadan kaldırmaya yetmediğini ifade ederek, ''Tam tersine, o sorunla cesaretle yüzleşmediğiniz takdirde sorun daha da büyüyor, kangren halini alıyor ve artık bedenin tamamını etkiler bir hale geliyor'' dedi.

 

Tiyatro ve sinema sanatçıları, yönetmenler ve yapımcılarla Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisi'nde bir araya gelen Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, sanatçıları selamlayarak, davetine icabet ettikleri için teşekkür etti.

''Sinemamızın, tiyatromuzun, sahne sanatlarımızın, gösteri dünyamızın ünlü simalarını ağırlamaktan çok büyük bir memnuniyet ve heyecan duyduğumu da ifade etmek isterim'' diyen Erdoğan, açıkçası, tarih boyunca bir kitap okuyup hayatı değişen çok sayıda insan bulunduğunu ama son 2 yüzyıl boyunca, kitabın yanında filmlerin, dizilerin, tiyatro oyunlarının da hayatı değiştirecek güce sahip olduklarına şahit olduklarını anlattı.

Bu ülkenin her bir ferdi gibi kendisinin de Yeşilçam'ın ürettiği birbirinden güzel filmleri seyrederek, acıyı, neşeyi, hüznü, sevinmeyi, sevmeyi en güzel şekilde ifade eden o beyaz perdeyi izleyerek büyüdüğünü ifade eden Erdoğan, açık hava sinemalarını, oradaki atmosferi yaşadığını, sinemaya giderken yanında bolca mendil götüren, çocuklar etrafta koşuşurken beyaz perdeye kilitlenen, filmi sadece seyretmeyen, adeta filmin içinde kaybolup film kahramanlarıyla kendisini özdeşleştiren nice insanlar gördüğünü ve çocukluğunda zaman zaman o rolleri üstlendiğini söyledi.

Erdoğan, sinema salonlarından gözü yaşlı çıkan, filmin etkisinden kurtulamayan, bir ömür boyu film repliklerini tekrarlayan insanlar gördüğünü belirterek, şöyle konuştu:

''Aynı şekilde, televizyonun hayatımıza girmesinin ardından, Türk filmlerinin gösterildiği salı geceleri sokakların nasıl boşaldığını, bütün ailenin, hatta konukomşunun bir bayram havasında, soluk almadan sonuna kadar filmleri nasıl heyecanla seyrettiğini yaşadım.

Bugün de medyanın çok çeşitlendiği, kanalların çok arttığı bir dönemde dahi, dizilerin, filmlerin, şov programlarının, parodilerin, insanları televizyon başına kilitlemesi bu alandaki başarının somut bir göstergesi.

Hatta artık sadece sınırlarımız içinde kalmıyor, başarılı filmlerimizle, dizilerimizle, tiyatro oyunlarımızla, gösterilerimizle uluslararası ödüller kazanıyor, ünlü salonlarda sahne alıyor, film ve dizi ihraç eden bir ülke konumuna gelmiş bulunuyoruz.

Ben bu vesileyle, sizleri, sizlerin şahsında sektörde çalışan, emek veren, kameranın önündeki, arkasındaki, sahnenin ardındaki tüm emekçileri de kutluyor, ülkem ve milletim adına sizlere şükranlarımı sunuyorum.''

-''SİNEMA, ÇAĞININ TANIĞIDIR''-

Başbakan Erdoğan, üç hafta önce yine bu salonda ses sanatçılarıyla bir araya geldiklerini ve son derece verimli bir toplantı gerçekleştirdiklerini anımsatarak, ''Ben o gün orada da ifade ettim: Sanatçı, başkalarının diyemediklerini, söyleyemediklerini, ifade edemediklerini gönül süzgecinden geçirip bütün netliğiyle, berraklığıyla ortaya koyabilen kişidir. Sanatçı, aynı zamanda başkalarının duyamadıklarını duyan, göremediklerini gören, hissedemediklerini hisseden kişidir'' dedi.

''Çağımız görsellik çağı ve bilinen tabirle sinema da çağının tanığıdır'' görüşünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''Sosyal olaylar, tarihsel değişimler en çabuk karşılığını artık sinemada, gösteri sanatlarında buluyor. Bu salonda bulunan ya da bulunmayan onlarca yönetmenimizin, oyuncumuzun çektikleri filmlerle, yaptıkları dizilerle, ortaya koydukları eserlerle Türkiye'yi nasıl değiştirdiklerini, anlatılamayanı nasıl cesaretle anlattıklarını da biliyorum.

Bazen tek bir kare, tek bir sahne, bir seans, bir replik, yüzlerce, hatta binlerce sayfada anlatılabilecek konuyu etraflıca izah edebiliyor. Hollywood yapımı olan 'Kurtlarla Dans' filmi, tek başına bütün Amerika'nın, hatta tüm dünyanın Kızılderililere bakışını çok ciddi şekilde değiştirmeyi başardı. Aynı şekilde, bir 'Malkolm X' filminin, 'Missisipi Yanıyor' filminin, 'Kökler' adlı dizinin, siyahilerin toplumsal konumunu ne kadar olumlu etkilediğini, zihinsel bir devrim gerçekleştirdiğini de gördük. Balkan sinemasının en güzel ürünlerinden olan 'Çingeneler Zamanı' filminin ardından Balkanlar'da, Türkiye'de ve tüm dünyada Romanlara bakışın da nasıl olumluya döndüğünü, hatta sempati boyutuna yükseldiğini müşahede ettik. 2005 yılında Ürdün'de bir terör saldırısında kaybettiğimiz Suriyeli yönetmen Mustafa Akad'ın 'Çağrı' filmi, tüm dünyanın İslam dünyasına bakışını önemli ölçüde değiştirmeye yetmişti.''

-''ZEKİ ALASYA YOK AMA ADETA İKİZİ, AYRILMAZI OLAN METİN BEY ARAMIZDA''-

Başbakan Erdoğan, aynı şekilde, Türkiye'de de gösteri sanatlarının birçok sosyal ve politik meselede öncü rol oynadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Köyden kente göç meselesi üzerine nice bilimsel ve edebi eserler verilmiştir ama 1964 yılında yapılmış olan Halit Refiğ üstadın 'Gurbet Kuşları' filmi, meseleyi en trajik şekilde ortaya koyan eserlerden biri olmuştur. Kente gelen Anadolu insanının şehre tutunma mücadelesi Lütfi Akat hocanın 'Gelin-Düğün-Diyet' üçlemesi ile adata bir sosyolog titizliği ile anlatılmıştır. Yoksulluğun, yasakların, baskıların, törelerin hüküm sürdüğü bir ortamda, Yılmaz Güney, 'Arkadaş' ve 'Umut' filmleriyle dilsiz, çaresiz, kimsesizlerin sesi ve umudu olmuştur. Metin Erksan'ın 'Susuz Yaz'ı, 'Yılanların Öcü' filmi, merhum Yücel Çakmaklı üstadımızın 'Kuruluş' dizisi adeta tarihimizin, toplumsal yapımızın belgeselleri olmuştur. Şerif Gören üstadımızın, Mustafa Altıoklar'ın, Mesut Uçakan'ın, Türker İnanoğlu, Zeki Demirkubuz, Halit Refiğ, Ömer Kavur'un filmleri, Ayşe Şasa, Bülent Oran'ın çalışmaları Türkiye gerçeğini yoruma gerek bırakmayacak şekilde gözlerimizin önüne sermiştir.

Bugün Zeki Alasya aramızda yok ama adeta ikizi, ayrılmazı olan Metin Bey aramızda. Birlikte sahneye koyduğu 'Yasaklar' oyunu aynı şekilde 90'lar Türkiye'sinin manzarasını ironik şekilde resmetmiştir.''

-YILMAZ GÜNEY'İN FİLMLERİNE KULAK VERİLMİŞ OLUNSAYDI-

Başbakan Erdoğan, özetle Türkiye'de sinema ve tiyatronun, her zaman milletin önünde olduğunu, politikanın ve politik dilin kat kat üzerinde bir cesaret yüklendiğini ifade etti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Eğer ortada bir sorun varsa, bunun görmezden gelinmesi, işitilmemesi, üzerinin örtülmesi o sorunu ortadan kaldırmaya yetmiyor. Tam tersine, o sorunla cesaretle yüzleşmediğiniz takdirde sorun daha da büyüyor, kangren halini alıyor ve artık bedenin tamamını etkiler bir hale geliyor.

Şunu tüm samimiyetimle ifade ediyorum: Eğer bu ülkenin otoriteleri, Yılmaz Güney'in filmlerine kulak vermiş olsalardı, inanın Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi. Şerif Gören üstadımızın 'Endişe', 'Yol' ve 'Katırcılar' filmine, farklı bir gözle bakılsaydı; Yavuz Turgul üstadımızın 'Eşkıya' filmi, 'Muhsin Bey', 'Züğürt Ağa' filmleri, kahkahanın ötesinde zamanın otoritelerini düşünmeye de sevk etseydi, Mesut Uçakan'ın 'Kelebekler Sonsuza Uçar' filmi daha bir samimiyetle izlenseydi, Türkiye bugün inanın çok başka bir yerde olurdu.

Yönetmen Özhan Eren'in '120' filminin mesajı daha evvel benzer mesajlarla verilmiş olsaydı, bugün tarihimize daha geniş bir perspektiften bakıyor olurduk. Elbette tüm bu eserler, tüm bu güzel filmler, diziler, oyunlar milletin kalbinde kendisine eşsiz bir yer edindi ve millet nezdinde karşılığını buldu.''

Star, 20.03.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.