Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Petraeus skandalında son perde

Petraeus skandalında son perde
 
“Sizce bugün skandal döngüsünün neresindeyiz?”
 

ABD’nin önde gelen gazetelerinden birinin, ülkenin gündemine bomba gibi düşen Petraeus skandalıyla ilgili son günlerde sık sık okuyucularına sunduğu anket sorusu bu...

Sık sık soruyor, çünkü emekli orgeneral David Petraeus’u birinci yılını henüz doldurduğu CIA başkanlığından eden skandal, her geçen gün su yüzüne çıkan hayret verici ayrıntılarla dallanıp budaklanmaya devam ediyor...

Üstelik yukarıdaki ankete katılanlardan yüzde 83’ünün verdiği “Daha başındayız” cevabına bakılırsa, halkın çoğunluğu, skandalın daha da büyümesine hiç şaşırmayacak belli ki...

Senato İstihbarat Komitesi’nin tecrübeli başkanı Dianne Feinstein bile, olayın patlak verdiği ilk günlerde skandalın başdöndürücü hızla büyümesini tanımlamak için ünlü bulvar gazetesine atıf yaptı:

“Sanki National Enquirer; her gün yeni bir şey çıkıyor ortaya...”

Aslında Amerikan ordusunun gelmiş geçmiş en parlak askeri dehalarından biri kabul edilen Petraeus gibi bir emekli generalin, sadece evlilik dışı ilişkisini kabul ederek CIA başkanlığından istifa etmesi, başlıbaşına büyük bir haber olmak için yeterliydi...

O Petraeus ki, 35 yılı aşan askeri kariyerinde kazandığı olağanüstü başarılar ve madalyaların yanısıra, Princeton’dan aldığı doktora derecesiyle Irak batağından George W. Bush’un, Afganistan sapağından da Barack Obama’nın “kurtarıcısı” sayılmıştı...

O Petraeus ki, kariyeri boyunca kendisini şeref ve dürüstlük timsali gören astlarına verdiği “Karakter, sizi kimsenin görmediği bir sırada ne yaptığınızdır” öğüdüyle tanınmıştı.

Ama olayın arka arkaya gün ışığına çıkan ayrıntıları, Petraeus’un ilk günkü itiraf ve istifa haberini bile gölgede bıraktı...

Realite şovlarını aratmıyor

38 yıldır evli CIA başkanının kendisinden 20 yaş küçük metresiyle yaşadığı yasak aşktan, sevgilisinin bilgisayarında bulunan gizli istihbarat belgelerine, asker-sosyete arasındaki aşırı samimi ilişkilerinden, sanal dünyadaki taciz ve FBI’ın e-posta casusluğuna kadar bir “Reality Show”u aratmayacak pek çok şeyi bulmak mümkün bu skandalda...

Her şey, 60 yaşındaki emekli generalin hayatını kitap yapmak için Afganistan’a gidip sık sık onun 10 kilometrelik günlük koşularına katılan eski subay sevgilisi Paula Broadwell’in, onu kendisi gibi evli olan Tampa sosyetesi Jill Kelley ile “paylaşamaması” ile başladı...

Kim derdi ki, kendisine isimsiz olarak gönderilen “Adama (Petraeus) asılmayı bırak, yoksa teşhir olursun” mesajlarından ürken bu “ikinci kadın”, FBI’daki bir arkadaşını devreye sokup, farkında olmadan skandalın açığa çıkmasıyla sonuçlanan soruşturmayı tetikleyecek?

FBI, önce tüm casusluk tekniklerini kullanarak isimsiz tehdit mesajlarının Broadwell’in bilgisayarından gönderildiğini tespit edecek ve bilgisayarda Petraeus’un G-Mail adresinden gönderilen “sulu” seks mesajlarını keşfedecek?

Bunun üzerine “CIA başkanının e-posta şifresi mi çalındı” diye paniğe kapılıp Petraeus ve Broadwell’i sorgulayacak ve böylece aralarıındaki gayrımeşru ilişkiyi meydana çıkaracak?

Ya Lübnan’lı bir göçmen ailesinden gelen 37 yaşındaki seksi görünümlü “ikinci kadın” Kelley’nin bilgisayarındaki mesajlar deşildikçe, bu kez onun Afganistan’da Petraeus’un yerine geçen komutan olan Org. John Allen’la cinsel içerekli yazışmalarının da bulunduğu “20-30 bin sayfalık” e-posta’ların keşfedilmesi?

Tampa’daki Merkezi Komutanlık (CENTCOM) nezdinde gayrı resmi sosyal işler koordinatörlüğü yapan Kelley’nin geçmişi irdelenince, evinde verdiği lüks partilerin gerisinde aslında iflas etmiş ve milyonlarda dolar borç batağında olan bir aile tablosunun ortaya çıkması?

Sosyeteyle 'içli dışlı' ilişkiler

Petraeus’un Tampa’da CENTCOM komutanıyken sık sık eşi ve general Allen’la birlikte, Kelley ve ünlü bir kanser cerrahı olan eşinin evlerinde verdikleri gösterişli partilere katılmalarına ne demeli?

Hatta iki generalin de Kelley’nin – üstelik ikizi olan – kız kardeşinin boşanma davasına bile referans mektubu gönderecek kadar bu aileyle içli-dışlı olmalarına?

Ayrıntıları adeta örümcek ağı gibi örülen bu skandalda, Kelley’nin taciz şikayetini üstlerine ileten FBI ajanını ve oynadığı rolü de unutmamalı: Yani bu ajanın, soruşturmanın istediği hızla gitmediğini düşününce olayı FBI’nin sanal terörizm bölümüne iletmekle yetinmeyip, Kongre’nin Cumhuriyetçi liderlerini de alarma geçirdiğini...

Üstelik Kelley’nin de hayranı olduğunu ve daha önce ona “tişörtsüz” resimlerini gönderdiğini...

Bu noktada kafanız tamamen karıştıysa, yalnız değilsiniz. Tüm bunları anlayabilmek için ünlü bir televizyon eleştirmenin ilginç bir önerisi var:

1980’lerde Türkiye’deki izleyicilerini de peşinden sürükleyen “Dallas” dizisine, terörle mücadelede birbirlerine düşen bir CIA ve FBI ajanının maceralarını konu alan TV dizisi Homeland’i ve“Gerçek Ev Kadınları” adlı realite şovunu ekleyin.

İşte size Petraeus skandalında yaşananların bir benzerini hatırlatacak TV dizisi karışımı....

“TV dizisi değil de, bundan çok iyi bir Hollywood filmi çıkar” diyorsanız, Philadelphia Inquirer bu işe katkıda bulunmak için çoktan harekete geçti...

Gazete, “Gelin, Bu Filmin Rollerini Paylaştıralım” başlıklı yazısında, çekileceğine şimdiden kesin gözle baktığı skandal filminin başrollerinde hangi Hollywood yıldızlarının oynayabileceğini önerirken, New York Times’ın ünlü bir köşe yazarı, filmin adını koydu bile: “Çöküş”

Komutanlar 'lüks düşkünü' mü?

FBI’nin olayla ilgili soruşturmayı yaz aylarında başlatmasına rağmen, bundan Başkan Obama’yı neden tam seçim gününde haberdar ettiğine dair Washington’da yapılan hararetli tartışmalar bir yana, devletin insanların özel hayatına fazlaca “burnunu soktuğunu” düşünen medeni haklar savunucularının yaptığı eleştiriler, skandalın herkesi ilgilendiren başka boyutlarını da ortaya koydu.

Ama Petraeus skandalıyla ilk kez gazete manşetlerine çıkan ve yüksek rütbeli komutanlarının hayatlarına ayna tutan öyle bazı ayrıntılar var ki, emekli bir orgeneralin evlilik dışı ilişkisi olarak başlayan bir skandal, Amerikan ordusunun imajını en çok zedeleyecek etkiyle sonuçlanabilir.

O da şimdiye kadar pek çok kişi tarafından bilinmeyen, bilenlerin çoğunun da ülkeyi “koruma ve kollama” görevleri nedeniyle saygı duyup mazur gördükleri “komutanların lüks aşkı”...

Skandalla birlikte Petraeus’un bir keresinde Tampa’daki karargahından Kelley çiftinin mülti-milyon değerindeki malikanesine giderken, aracına nasıl 28 polis motosikletinin eşlik ettiği de gün ışığına çıktı.

Bu da, dört yıldızlı generallerin yaşam biçimlerinin mercek altına alınmasına yolaçtı.

Konuyu irdeleyen Washington Post, Amerika’nın içte ve dışta ordularını yöneten komutanlarının özel uçaklar, görkemli villalar, korumalar, aşçılar, bahçıvanlar ve çantalarını taşıyıp üniformalarını ütüleyen yardımcılar da dahil nasıl bir milyardere yakışan imtiyazlara sahip olduğunu yazdı.

Petraeus’un istifasından sonra pek çok kişi, böylesine ünlü ve “medyatik” bir generalin nasıl olup da bu noktaya geldiğini anlamaya çalışırken, on yıla varan Irak ve Afganistan turlarının generalin hüküm verme yeteneğini zayıflattığı teorisini geliştirdi.

Gates: Benim neden aşçım yok?

Ama eski Savunma Bakanı Robert Gates’in bu konuda bambaşka bir teorisi var.

Ona göre bu tür kişilerin yargı yeteneğini baltalayan, büyük bir güce sahip olmaları ve her şeyi hak ettiklerine inanmaları...

2007’de Washington’da küçük bir askeri bölgeye taşınınca zamanın Genelkurmay Başkanı Mike Mullen’la komşu olan Gate, evi ya da bahçesi için hiçbir yardımcıya sahip değilken, Mullen’ın aşçıya, hizmetçiye ve evi ile bahçesine bakan erlere sahip olmasına şaşırmış.

“Her zaman için kendisine yardımcı olan erleri olmasını kıskanmıştım” diyen Gates, bir gün eşine “Orada Mullen’ın yemeğini yapan birileri varken ben burada mikrodalga fırına ısıtmak için bir şey koyuyorum. Üstelik ben onun patronuyum” diye şakayla karışık dert yanmış.

Aynı şekilde bahçesine dökülen ağaç yapraklarını toplayıp çöpe atmak yerine, onları bu işi yapan erleri bulunan Mullen’ın bahçesine aktarmış.

Tabii orduda herkes Gates’le aynı fikirde değil, ama Washington Post’a açıklama yapan pek çok komutan bu görüşe katılıyor.

“Bu ayrıcalıklar yüzünden normal insanların yaşam biçiminden, hatta diğer ordu mensuplarının mütevazi yaşam biçimlerinden tamamıyla kopuk biçimde yaşayabilirsiniz. Bu da ne ordu, ne de ülke için sağlıklı bir şey” diyor, içlerinden birisi...

Petraeus skandalı, çok sayıda yüksek rütbeli subayın zayıf muhakeme, suistimal, cinsel uygunsuzluk ve şiddete varan suçlamalar nedeniyle sırf geçen yıl haklarında pek çok soruşturma açıldığı, hatta bu nedenlerle işten atıldıkları gerçeğini de ortaya çıkardı.

Savunma Bakanı Leon Panetta, bunun üzerine Genelkurmay Başkanı’na kıdemli subayların “ahlaki eğitim” programlarını gözden geçirme emrini verdi.

BBCTurkish.com, 21.11.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.