Yazı DizileriYazı Dizileri > Mehmet Altan'dan Kıbrıs Yazı Dizisi > KIBRIS NOTLARI 2 - Lefkoşa ve EdeneKIBRIS NOTLARI 2 - Lefkoşa ve EdeneDünkü yazımda siyasal nabzı yoklarken Kıbrıs’ta epeydir duymadığım bir kültürel tartışmanın da yeniden uç verdiğini gördüğümü söylemiştim.Çünkü,Türkiye yeniden Denktaşlaşıp “çözümsüzlük” kulvarına girince, belirsizlikten ve iktidara gelince her biri diğerine benzeyen partilerden yorgun düşen Kıbrıslılar “Kıbrıs Türk’ü” ayrımına adeta bir refleks gibi daha fazla vurgu yapma ihtiyacını yeniden duymaya başlamıştı. Bunun eğlenceli ve çarpıcı bir örneğini de,beni davet eden Doğu Akdeniz Üniversitesi , İşletme ve Ekonomi Fakültesi’ndeki dost öğretim üyelerinden biri anlattı. Malüm,Türkiyeliler,Kıbrıs’a olduğu gibi,Lefkoşa’ya da ayar vererek başkenti “Lefkoşe” olarak telaffuz ediyorlar… Lefkoşa’ya “Lefkoşe” denmesine içerleyen radyo programcısı bir Kıbrıslı Türk,sabah Türkiye’de hava durumunu sunarken Adana’ya “Edene” demeye başlamış… Kıbrıs,topu dolandırarak işleri yokuşa süren Ankara ipoteğinden çoktan bunalmış gözüküyor. Bir delirium halindeki Ankara Ada halkına terbiyesiz, küstah ve kaba dille korkutmaya kalkarken,oradaki toplum Lefkoşa’ya Lefkoşe diyene, Adana’ya Edene diye cevap verme noktasına çoktan gelmiş. Maalesef transfer harcamaları üzerinden Kıbrıs’ı denetleme fikri hiç değişmiyor, değişen tek şey AKP’den öncekiler KKTC halkını “daha fazla Türk” yapmaya uğraşırken, AKP “daha fazla Müslüman” yapma peşinde. BİDEN’DAN KERRY’E…… Ankara, Müslüman Kardeşler üzerinden,Sünni Müslüman anlayışıyla Orta-Doğu’ya hakim olacağını sanırken dış politikada tepetaklak yuvarlandı.Neredeyse elini sıkacak adam bulmakta zorlanır hale geldi. “Federal yapının eşit ortağı olarak Avrupa Birliği içerisinde yaşayabilecek bir varlık olmak isteyen” ve bu nedenle ezici bir çoğunlukla seçilen Mustafa Akıncı’ya yapılan akıl almaz kabalığın bir nedeni de dünyadaki gelişmeleri okumakta ki acizlik ve çıkışı olmayan Türk usulü bir diktatörlük hayali görmekten kaynaklanıyor. Geçen sene ilk baharda da KKTC’deydim.Tam o sıralar 52 yıl aradan sonra Abd Başkan Yardımcısı Joe Biden Kıbrıs’ı ziyaret ediyordu. Arap Baharı’nın buharlaştığı,Suriye’nin iç savaşa sürüklendiği,Türkiye’nin siyasal İslam üzerinden otoriter bir düzen denemeleri yaptığı,Ukranya’nın çok ciddi biçimde örselenmeye devam ettiği bir ortamda gördüğüm ,ABD bu kez Orta-Doğu ve Kafkas’larda oyun düzenini Kıbrıs’a daha fazla rol yükleyerek yeniden kurmak istemesiydi. O zaman da izlenimlerimi de üç gün boyunca Gazete360.com’a yazdım. Bölgesel gelişmeleri şöyle yorumlamıştım : Ancak Amerika’nın bu denli sahaya girdiği yeni bir dönemi yaşıyoruz. Çünkü Amerika, Akdeniz ve Ortadoğu coğrafyasına baktığında şu anda en rahat çözebileceği yer olarak Kıbrıs’ı görüyor. Amerika, Kıbrıs’ı rahatlatarak bölgede yeni bir denge kurabilir. Amerika, Kıbrıs’ı çözerek Türkiye-İsrail dengesini sağlamak ve Ukrayna’daki gelişmelere alternatif yaratmak istiyor. ABD’nin enerjisi Kıbrıs’ta yoğunlaştı. Çünkü Kıbrıs, Akdeniz ve Ortadoğu’nun kilit taşı haline geldi. Tabii ki bu duruma petrol aramalarının etkileri de mevcut. Uluslararası sistem, Kıbrıs’ta ciddi aktör olarak sahaya indi. Amerikan dış politikası, ilk Kıbrıs sorununu çözerek, Ortadoğu ve Akdeniz’i rahatlatmak istiyor.” Nitekim ,baktım dün de ,Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı John Kerry, bugün Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı telefonla arayarak seçimi kazanmasından dolayı kutladı. Dışişleri Bakanı Kerry, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle son günlerde yaşanan olumlu gelişmelerin ardından kapsamlı çözüm müzakerelerinin yeniden başlaması için bir fırsat penceresinin doğduğunu ve bunun iyi değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiş… İngiltere'de yayımlanan Financial Times gazetesi yazarlarından Tony Barber de , Kıbrıs'ta Mustafa Akıncı'nın cumhurbaşkanlığına seçilmesi ve sonrasında yaşananları değerlendirdiği dünkü yazısında, Ada'da çözümü bu kez iki toplum arasındaki güvensizliğin değil, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasındaki sürtüşmenin engelleyebileceğini öne sürüyordu.. Recep Tayyip Erdoğan 2004 yılında “Biz Rumlardan bir adım önde olacağız” derken şimdilerde köhnemiş eski devlet ağzına ve “çözümsüzlük çözümdür” noktasına geri geldi. Nereden nereye ? Türkiye Kıbrıs’ta KKTC halkının iradesine rağmen Ada’da ki militer gücüne ve yüklü miktardaki yardımlarına güvenerek çözümü engeller mi, engelleyebilir mi ? Ankara “Kurtarıcıdan kurtulma” noktasında büyük bir skandalla karşılaşmak istemiyorsa hötü,zötü bir yana bırakıp,biraz daha özenle KKTC’de olanlara kulak kabartmalı… Türkiye gibi,KKTC’de kimsenin babasının çiftliği değil,kimileri bunu böyle sanarak kendi felaketlerini hazırlama konusunda depara kalkmış olsa da…. gazete360, 01.05.2015
Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız. |