Medyada 2. Cumhuriyet > Cumhuriyetin Epistemolojik Kopuşu ve METAMORFOZ

Cumhuriyetin Epistemolojik Kopuşu ve METAMORFOZ

Yeni Türkiye Cumhuriyetine uzanan yollara revan olmuş gidiyoruz. Tek partiyle kurulan ve 1960"a kadar devam eden Birinci Cumhuriyet, 60 ihtilaliyle tek parti ideolojisinin silahlandığı ve kurumsallaştığı İkinci Cumhuriyet dönemi. Ve halkın kendi değer ve tercihlerini yansıtıp demokrasi tacını giyen yeni bir Cumhuriyet. Buna Üçüncü Cumhuriyet mi diyeceğiz? Belki.

Bu dönemsel ayrımlar size ters gelebilir ama bu bakış daha verimli bir matematik görünüm arzediyor bana.

Askerlerin kurduğu imtiyazlar Cumhuriyetinden, savcıların fitilini ateşlediği bir demokrasiye mi? Kuvvetle muhtemel…

Ama yeni cumhuriyet zemininin herkes için pozitif manalar ifade etmesi fevkalade önemlidir ve görünen hedeftir. İçinde bulunduğumuz "derin kırılma" sürecinde çağın yönlendirici parametreleri olan kavramlar, kendilerine meşru ve evrensel siyasal zeminler arıyorlar. Bulacaklar da…
Enformatik savaşların, Komuta Kontrol mücadelelerinin, Siber atakların ve Psikolojik Savaşın tüm acımasızlığı ve sofistikasyonuyla devam eden çağ, elbet Türkiye"de de spesifik bir karşılık bulacaktır. Bu karşılığın inşa sürecinde en etkili aktörün milletin olması arzulanmaktadır. Milletten bağımsız ve millete rağmenci bir inisiyatif ve varlığa sahip devlet aygıtının olmadığı ve devletin ideolojik aygıtlarının kitleleri manipüle etme cüreti gösteremediği bir zemin.

Marksist bir demokrasiyi kastetmiyorum elbette. Zira bireylerin hepsinin "klik şuuruyla" doğru ve erdemli karar aldığı bir gün hiç gelmeyecek. Tüm insanların parmak izlerinin aynı olacağı günü beklemek niye?

Kavram ve kelimeleri yosmalıktan kurtaran, insan onurunu dikkate alıp bu sistemi siyasal alanda inşa eden bir sistem.

Ama bu sistem Hegel"in diyalektiği ile Feuerbach"ın materyalizmine ve bu düşünsel rüzgârların sevgililerine de kaçınılmaz olarak hayat öpücüğü kondurur. Başkalarının hayatının ve özgürlüklerinin başladığı yere kadar…

Bu sisteme perestişkarane sevdalı değilim doğrusu.
Ama Comte"un inşa ettiği "insanlık dini"nden, Durkheim"in tanrısal toplumundan, Machiavelli"nin soysuz mutlakiyetinden, Yunan-ı Kadim"in ve Atina Demokrasisinin ayrımcılığından, Bacon"un Yeni Atlantis"inden, Praxis"e soğuk ve mekanik bir altyapı üfleyip ve meta fetişizmiyle kendi üst yapısını inşa eden ve yolun sonunda faşizmden kitleleri kurtarabileceğini zanneden Marx"ın hülyasından daha iyi ve daha gerçek…

İnsanların ellerindeki kumaşların hepsi defolu. Bunlardan en zarif elbiseyi dikebilmektir mesele. Rousseau"nun elindeki kumaştan bir Emile çıkarması gibi.

Metamorfoz ama nasıl?

Kemalist Cumhuriyetin ana arterlerindeki kavramlar, Bachelard"ın ve Marksist heretic"lerden Althusser"in lisanlarına pelesenk olan "epistemolojik kopuş"uyla yeni ve şık elbiselerini giyerek arzı endam ederler. Statükonun "hayat sahası" (Nazilerin Lebensraum dedikleri kavram), milletin ve tüm renklerinin "hayat sahası" olarak yeni kavram dizileri ve yöntemleriyle boy gösterir.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti epistemolojik kopuşunu yaşamaktadır. Buna Thomas Kuhn"un diliyle "paradigma kayması" derseniz, çok da yanılmış sayılmazsınız.

Sivil solukların üflenmesiyle hayat bulması beklenen yeni Türkiye anayasası, Althusser"in formüle ettiği DİA"ları (devletin ideolojik aygıtları: hukuk, medya, sanat, parlamenter sistem…) demokratik zemin bağlamında ekarte edebilmelidir.

Buradaki kırılma noktası ise Birinci Cumhuriyet faşizminin ve İkinci Cumhuriyet ideolojisinin, ideolojik etkisinin tasfiye edilmesidir.
21.asır ideolojilerin hükümferma olduğu bir çağ olamaz. En azından resmi seviyede!

İnsanlığın ve erdemlerin hükümferma olduğu bir çağ da olmayacak.
Modernite"nin cezp ettiği ve Modernleşme"nin prangaladığı bedenlerin ve dimağların çağı olacak. Hakikatte modernleşme de bir ideoloji…

Ama en azından insanlar bunu kendileri seçecek. Bu zehirli rüzgârlardan (modernleşme) hangi din ve ideoloji kaçabildi ki? Tüm orijinallerin dibine C–4 koyan ve tüm sistemleri iğdiş edip Ortodoksluk kavramına mahkûm eden Nemesis!

Lakin…

1796"da Destutt de Tracy"nin hecelediği bu mülevves kelime (ideoloji), artık değişime direnen statükoların payandası olmamalıdır. Mannheim haklıdır. İdeolojiler, ilkel çağlarda mitlerin yaptığını, modern çağlarda ifa eden Medusa değil mi?

İdeoloji kavramı, De Tracy"nin hafifmeşrep kızıdır. Marks"ın kucağında bekâretini kaybeder. Mannheim"in kollarında olgun ve istikrarlı bir kadındır artık.

Söz konusu ideoloji olunca, tanımlamak için geçit resmi yapar tüm üstadlar… Gramschi ve Althusser gibi Marksistler kavramı Ortodoksluktan kaçan istikamete zorlayıp makyajlarken, Eagleton ve Aron daha farklı sistematik menfezlerden yaklaşırlar ideoloji heyulasına.

Doğrusunu Mannheim söyler ve der ki: İdeolojiler mevcudun muhafazası içindir. Haklıdır üstad. İdeolojilerin tümü zorlamak, coşturmak ve özgür vicdanın kanatlarını yolmak içindir. Faşizan tabiattan hiçbiri kaçamaz.

Gramschi, Marks"ın ayaklarını yere bastırmak isteyen adam… Sorel"den "tarihsel blok"u aşırıp, Marks"ın ütopyasına sivil toplum, işçi entelektüelliği ve kültürel gelişimle hayat vermek için gerektiğinde alt yapıyı parçalayan zekâ. Âleme ekonomi ötesi bakabilen bir tecessüs.

Yeni kaotik çağda Antonio Gramschi"nin hegemonya"sını yine heceleyecekler. Althusser, kendisinden 8 yaş büyük karısı, devrimci zavallı Helena"yı yine öldürecek. Jiang Zemin"ler Mao"ya rağmen "üç temsil"le kaybettikleri yalanı, başka temsillerde aramaya devam edecekler. Ama herkes kendi zincirlerini kendi seçecek ve fırsat eşitliğine sahip olacak.

İdeolojik kabul edilen aygıtlar, devlet tarafından değil halk kitleleri tarafından kullanılacak. Organik aydınlar yerine anarşist aydınların cazibesi artacak.

Devlet aygıtının faşizan kimyalı zincirlerinin sesi, 21. asırda halka ve halklara hala dinletilemez. Bırakın herkes kendi zincirlerini kendi seçsin. Bırakın kendi zincirlerini başkalarına cazip gösterebilenler, bir nişan yüzüğü gibi taksınlar kendi zincirlerini beğenenlere.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti, devlet seviyesinde ideolojik rakımın sıfır olduğu noktada doğacaktır. Kırılma sürecindeki doğumda ilk sancıların başladığı söylenebilir.

Artık savcılar, generallerden daha önemli değil mi? Doğumun başladığının işaret fişeğidir bu.

Resmi ideolojik zeminin nihilistçe temizlendiği yeni dönemde, hala ulusalcı ve Kemalist olduğunu söyleyenlerin hepsini tebrik edeceğim.
 

Gültekin Avcı, stratejikboyut.com

03.03.2010

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız