Medyada 2. Cumhuriyet > Listeden listeye şahin uçurdum!

Listeden listeye şahin uçurdum!

LİSTELENMEKTEN yoruldum; onlar yorulmadı.

Bence de “Senaryo” gibi başlayıp prodüksiyona sarılmış, yönetmen ve
başroller emekli oldukça sapı kalmış filmin “toplama kampı”nda çıktı adım.

Kimi andıçta, 28 Şubat ve “ordu düşmanı” listelerinde mevcut idim zaten.

Sadece “askeri” sanıp beni pek tanımıyorsanız yanılmayın:

Sivil başbakan “Lady” ile “Uçuran” eşinin kovdurmak istediği gazetecilerde en ön sıradaydım; Demirel’in kayınbiraderi de tehdit etti; Ecevit koalisyonu ile patron ilişkilerine diken batırdığım için de “kovuldum”.

“ABD düşmanları” listesinde idim; sanırım İsrail’in de. Başka tehdit listeleri de.

Şimdi Genelkurmay benden pek hoşlanmaz; iktidar ile Oferleri, lüferleri,
gemicisi, tersanecisi de. “Alttaki asker” son 5 yıldır haklarını dile getirdiğim için sever; “başörtülü kız” da, işçi de hak savunduğum için hak teslim eder. Devlet, iktidar, komutan, patronlar bir yana... insanlar bana yeter!

Taraf’ın “Balyozlu gazeteci listesi”ne bakmışsanız...
“İşbirliği” listesinde çok ismin buna razı olmayacağını düşünürüm.
Kimi de, “balyoz kafasıyla” neden hemen “işbirliği heyeti”ne yazıldığını düşünsün.
“Acil tutuklama listesi”nde, gazeteciliğini değerli bulduğum veya soğuk baktığım arkadaşlar var. Beğenmediğimi tutuklamak hiç aklıma gelmediydi! Listeden biri (belki en soldaki), Dink, bu haberi bile göremedi; çoktan öldürüldü! Böyle isimler şöyle kategorize ediliyor: İslamcı, liberal, ikinci cumhuriyetçi.
Benim için her kimlik, her fikir; ifadede özgür olsa da... Hiçbiri değilim!
Niye oradayım? Belki şöyle bir paydayla: Fazla demokrasi heveslisi! Aşırı
gazetecilik heveskârı!
Lakin bir de “detay” var.

Plan “2003 Mart” tarihli ise, ki sonra ekleme de olabilir, bugün gibi bakmamalı.
Hükümet daha taze; AB çok gündemde; ABD’nin talebi (hükümet ve Genelkurmay’ın da) “İşgale yandaşlık” tezkeresi geçmemiş.
Bugünün çok gazetecisi iki listeden birine girecek kadar çizgi çizmemiş!
“Listede olmayan” da fikir veriyor.

“Listeli ben”in o vakit “mesleki, askeri” durumu şu:

1. “12 Eylül öncesi, darbe, sol, sendika, öğrenci, sokak” gibi bir tarihte
büyümüşüm.
2. Milliyet ekonomi yönetmeni iken, 1985’te “F 16 offset meselesi” gibi;
Lockheed, paşa, şaibe kokulu işleri “haber” diye dert edinmişim.
3. 92’de genel yayın yönetmeni olunca, hemen, (demek hep aynı), askeri
müdahale hevesine manşetten tavır almışız.
Hem de Fikret Bila imzasıyla, Sayıştay’ın yurtdışı askeri usulsüzlük dosyasını günlerce haber yapmışız. (Hükümete vuran onca ödüllü manşeti saymıyorum.)
4. 28 Şubat’ta Çevik Bir’in susturulacak gazeteciler listesinde tavan yapmışım!
5. 2001’de Cumhurbaşkanı Sezer’in, o sıra “laik hükümet” ile hukuk kavgasında aradığı, vetoları paylaştığı (neredeyse tek) gazeteci olmuşum ve...
6. 2001’de hükümete, patron çıkarlarına karşı yazdığım için kovulmuşum.
7. Medyada hemen iş bulamamış, üniversiteye sığınmış; birkaç ay sonra “uzaktan” Star’da yazı fırsatıyla zincirlerimden boşalmışım!
8. Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu (ve Çetin Doğan gibi yakınlarınca) aşırı
arzulanan “İsrail’e tank ihalesi”nin içyüzünü; yüzsüz, vicdansız yüzünüseren çok yazı yazmışım.
9. ABD’nin azışını, neocon istilacılığı, yerli asker, sivil işbirlikçileri ve İsrail sağına yandaşlıkları çok yazmışım.
10. Kıvrıkoğlu beni “Yahudi düşmanı” ilan etmiş; (Yıllar sonra Erdoğan da Ofer ve mayın eleştirileri üstüne benzerini söyleyecekti.)
11. 2003’te, bugünkü Habertürk patronajının Sabah’ında, yine tank, ABD, İsrail, demokrasi, andıç yazıları sürmüş. “Vicdandan kopuk ihaleler için
kullandığı uçakla İsrail’e uçan Komutan Fırtına”
yazmışım.
12. ABD Büyükelçisi Edelman “anti semit” ilan etmiş; fırtınasal tehdit gazeteme elden ulaşmış!
Manzara bu: Henüz ordu içine, içyüzüne, askerlerin çoğunluğunun kırgınlığına dair yazılarım yok bile! Lakin “Paşamın hassasiyet konuları”na bir bakın hele!
Kaderin bir cilvesi de şu: 2003’ten 30 yıl kadar önce, henüz toprak, beton yığını
“Fenerbahçe Stadı”nda Didi’nin takdir ettiği bir “seçme” oynamış, sonra
okulu seçmiştim. Yıllar sonra, kanlı bir darbede o stada tıkılacaklara
yazıvermişler. Helal olsun balyoza, helal olsun! Meğer bir gün ölmeye ölmeye
gelmişiz, orada sağ açığa!

Umur Talu, haberturk.com

22.01.2010

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız