Türkiye'nin aydından yana sanşı yok
İmaj yönetimi konusunda uzman isim Doç. Nuran Yıldız, Türkiye'de son günlerde yaşanan tartışmalardan, aydın tavrına, TSK'nın duruşuna kadar birçok konuda sorularımızı yanıtladı. Yıldız'ın verdiği en çarpıcı örnek ise Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un son günlerde okuduğu kitaptı: Five Minds for the Future
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Nuran Yıldız, 'Liderlik, Siyaset ve İmaj' deyince akla gelen ilk isimlerden. Birçok kurum, siyasetçi ve iş dünyasının tanınmış ismi ona 'İmaj Yönetimi'ni danışıyor, 'N'olacak bu memleketin hali'
sorusunu yöneltiyor. TSK ile ilgili tespitleri dikkat çekiyor. 'Liderler, İmajlar, Medya' ile 'Tanklar ve Sözcükler' kitapları büyük ilgi görüyor. 'Aşk Yüzyılı Bitti' ise çok yakında basılacak. Köşe yazılarını bir süredir kendi internet sitesinde yayınlayan Yıldız'a medya orucunu AKŞAM bozdurdu.
- Herkesin yanıtını merak ettiği soru, Türkiye nereye gidiyor?
Bu sorunun yanıtını ben de merak ediyorum. Cüneyt Ülsever, Nuray Mert gibi isimlerin bugün tek adam diktatörlüğü tehlikesinden söz etmesini hayretle karşılıyorum. AKP'yi bir demokrasi projesi olarak gören ve sunan onlar değil miydi? Türkiye, aydınlar açısından gerçekten şanssız bir ülke. Durumun bu noktaya varacağını ben yıllardır söylüyorum. Gerçek bir aydın için Türkiye zannedildiği kadar sürprizler ülkesi değil. Olup bitenlere şaşıranlara şaşırıyorum. AKP'nin birinci dönemi iyiydi, ikinci dönemi kötü diyorlar. İyi de ikisi arasındaki temel fark ne? Cumhurbaşkanı'nın değişmesi.
- TSK'ya danışmanlık yapıyor musunuz?
Doğru olmadığını defalarca açıkladım. Cemaatçi medyada, özellikle de internet medyasında bu, fikri sabit oldu. Danışmanlık, sistematik ve parasal boyutu olan bir ilişki gerektirir, ikisi de bende yok. TSK, ihtiyaç duyduğu alanlarda görüşlerine değer verdiği akademisyenlerin bilgisine başvurur. Askerler konusunda yazan biri olarak Org. Başbuğ'u ve birçok komutanı tanımamdan daha doğal ne olabilir? Türk ordusunun komutanlarını tanıyor olmaktan da ayrıca onur duyuyorum.
- 'TSK'ya karşı haksızlık yapılıyor' diyorsunuz. Yapılan haksızlıksa kamuoyu neden sessiz?
Bu, yüz yıllık bir hıncın linç kampanyasına dönüşmesi bence. Kara propaganda, toplumsal hafızada yerleşmiş olan 'Ya darbe yaparlarsa!' fikrinden hareketle ve demokratikleşme görüntüsü altında başladı. Üstelik ordunun darbe fikrine en uzak olduğu günlerde. Zamanla propagandalarının dozunu artırmaya başladılar. Kozmik hakimin takip edildiği iddia edilen olayda otomobilden aşçı ve marangozun çıkmasının sonucunda kamuoyuna yayılan espriler artık bu propaganda merkezinin inandırıcılığını kaybetmeye, başta TSK'ya şüpheyle bakanların yönünün ve onayının TSK'ya dönmesine neden oldu.
- Kurumlar arasında kriz var mı?
MGK'dan bir gün önce Org. Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte Başbakan'la 3.5 saat görüştü. İkili görüşme ise Karargah'ta gerçekleşti. Eğer bir sorun olsaydı, diyalogların bu kadar uzun sürmemesi gerekirdi. 3 dakika süren ziyaretleri de hatırlıyoruz. Bu sıklık ve süre uzunluğu Erdoğan ile Org. Başbuğ arasında derin bir sorun olduğunu göstermiyor ama TSK'yı yıpratıcı bir gündemin oluşturulmasına baktığımda ister istemez Başbakan'ın sistem üzerindeki denetimiyle ilgili bir sorun olduğunu düşündürüyor bana.
- Org. Başbuğ'a istifa çağrısı yapıldı. Bu, komuta kademesinde nasıl yankı buldu acaba?
Gerçeklikten kopuk bir talep. Komik. Türkiye'de Genelkurmay Başkanları orduları baskı altındayken ya da birileri istiyor diye çekip gitmezler. Ülkeleri ve orduları kişisel durumlarından önce gelir. Bir kesim şöyle bir yanılsama yaratmaya çalışıyor, dünyada kozmik oda, devlet sırrı, askeri sır gibi kavramlar bir tek Türkiye'de var. Sanki bir tek Türk ordusu siyasetin belirli bir alanına müdahil. Bütün ordular ulusal güvenlik konularında siyasete müdahildir. Benim anlamadığım kozmik odadaki incelemenin neden bu kadar uzun sürdüğü?
- Org. Başbuğ, neden firkateynde konuştu? Bu nedenle çok eleştirildi çünkü.
Bana göre Oruç Reis Firkateyni'nde yaptığı konuşma, bu süreçte özellikle yıpratmanın odağına konulan Deniz Kuvvetleri'ne desteğinin bir göstergesiydi.
- Bu süreçte kamuoyunun kurumlara güveni de sarsıldı. Güven duygusu nasıl tesis edilecek?
Güvenilir bir ordu, Emniyet teşkilatı ve yargı tesis edilmeli ki, insanlar o güven hissini yaşayabilsin. 'Polise mi, askere mi güvenmek zorundayım?' ikilemine girildi. 'Hangi hakim, savcı kimi temsil ediyor?' sorusu soruluyor. Bu psikolojinin sonuçlarının uzun dönemdeki etkileri göz ardı ediliyor. Bu yüzden diyorum ki bugünkü hükümet siyasi miyoptur. Uzağı göremiyor.
BAŞBUĞ'UN OKUDUĞU SON KİTAP
- TSK'nın komuta kademesinin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genelkurmay Başkanı'nın niteliklerini demokrasimiz için şans olarak görüyorum. Org. Başbuğ ve komutanlar son derece sakin ve sabırlılar. Duygularını belli etmemeye özen gösteriyorlar. Org. Başbuğ ilgi alanı çok geniş, gerçek bir entelektüel. Görevi süresinde böyle bir gündemle meşgul edilmeseydi, astsubayların özlük haklarında olduğu gibi orduda birçok yeniliğe gidebilirdi. Ordunun bu yenilenmeye de ihtiyacı vardı. Son günlerde Howard Gardner'ın 'Five Minds for the Future'* kitabını okuduğunu biliyorum. Açıkçası bugünlerde akıl üzerine okumasını son derece düşündürücü ve ironik buluyorum.
* Ünlü psikolog Howard Gardner, Five Minds for the Future (Türkçe'ye, Geleceği İnşa Edecek Beş Zihin adıyla çevrildi) adlı kitabında, önümüzdeki yıllarda çok önemli hale gelecek bilişsel yetenekleri tanıtıyor. Bunlar, disiplinli akıl, sentezci akıl, yaratıcı akıl, saygılı akıl ve etik akıl.
AÇILIM SİNAN ÇETİN'E KADAR DÜŞTÜ!
- Demokratik açılım birilerinin söylediği gibi sona mı erdi?
Açılımın ilk günlerinde Başbakan'ın bu süreci kucağında bulduğunu, o nedenle de hazırlıksız yakalandığını söylediğimde hadi canım diyenler şimdi aynı şeyi söylüyorlar. Hükümetin bu süreçte kendisine seçtiği kılavuzlar da gerçekte birer kargaydı. Kendi çıkarlarını Türkiye'nin çıkarlarının önüne koyan, fırsatçı bir takım İkinci Cumhuriyetçiler'den danışmanlık alırsan, onları çalıştaylarda baş köşeye oturtursan açılımın geleceği nokta budur. Açılım Sezen Aksu ile başladı, Sinan Çetin'e kadar düştü. Çetin'i değil, onu Meclis'te konuşacak değerde bulanları suçluyorum.
NEDEN MEDYA ORUCU?
- Kendi deyiminizle medya orucundasınız. Neden?
Basın tarihimizde medyanın bu kadar dibe vuruğu bir dönem hiç olmadı. Rezilliğin ve cehaletin prim yaptığı medya dünyasının içinde olmak mı, dışından ona bakmak mı daha kötü karar veremiyorum.
- Köşe yazılarınızı artık kendi internet sitenizde yazıyorsunuz. Tepkiler nasıl?
Dedikodu ve haber sitesi değil, tek kişilik bir web sitesi. Okurlar yalnızca Nuran Yıldız'ın ne düşündüğünü öğrenmek için giriyorlar. Hiçbir tanıtım yapmadan iki ayda 10 binin üzerinde bir okur kitlesi oluştu.
- Medyadaki değişim rüzgarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yandaş medya yandaşlığını o kadar abarttı ki Başbakan'a zarar vermeye başladı. Yapay krizler yaratarak Başbakan'ın hareket alanını daralttılar.
- Akif Beki'nin 'Başbakan Beyaz Şov'a çıksın' sözlerini bir siyasal iletişimci olarak nasıl değerlendirdiniz?
Bilinçaltı yansıması olarak değerlendiriyorum. Akif'in Obama-Başbakan karşılaştırması dikkate değer. Eşitler arası bir karşılaştırma yapacaksanız Obama ile Cumhurbaşkanı Gül'ü karşılaştırmanız gerekir. Zihinlerinin gerisinde başkanlık sistemini Türkiye'ye getirmek ve Erdoğan'ı başkan yapmak fikri olunca bu oluyor. Tarihe not düşmek için söylüyorum, başkanlık sistemi bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Başbakanlık düzeyinde tek adam diktatörlüğüne gidiyor mu tartışmasının başkanlık düzeyine çekildiğini düşünün.
Akşam, 14.01.2010
|