Medyada 2. Cumhuriyet > Reşadiye Baskını ABD'ye mesajdı

Reşadiye Baskını ABD'ye mesajdı

Eline kalem verilip gazete köşelerine kondurulan veya haber kanallarında konuşturulan isimlere bakınız. Tümü, aynı şeyleri söylüyor. Bunların büyük bölümü de cumhuriyet düşmanı. Zaten; o yüzden İkinci Cumhuriyetçi diye isim takıldı bunlara. Başlarını Altan kardeşlerin çektiği bu sivil casuslar; her kötü olayı; Türk ordusunun sırtına yıkmak için gerçekleri ahlaksızca çarpıtıyorlar. Böylece de PKK'yı gizleyip aslında onlara gizli destek vermiş oluyorlar.
Reşadiye'nin dağlık alanındaki Sazak karakolunun askerine kurulan tuzağı da sanki hükümete karşı olan darbeci bir örgüt varmış da o yapmış gibi göstermeye çabalıyorlar.
Bu ahlaksız adamlara biraz ders verelim de eğer akılları yetmediği için öyle yazıyor- konuşuyorlarsa; öğrensinler bari...

AÇILIM ŞARTI
Herkesin bildiği gibi 5 Kasım 2007 tarihinde Başbakan Erdoğan ile o dönemki ABD Başkanı Bush arasında yapılan görüşmede PKK ortak düşman ilan edilmişti. PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığı; ABD'nin buraya vereceği yeni şekil için bir engel oluşturuyordu. Çünkü Kuzey Irak'ta Kürdistan oluşturulacak; bu Kürdistan'ın Araplara karşı korunması için Türkiye devreye sokulacaktı. AKP bu plana razı oldu ama orada PKK barınıp karakollarımızı bastıkça; bu plana Türk halkının tepki göstereceğini dile getirdi. Böylece ABD; artık işine yaramayan PKK'yı o bölgede etkisiz hale getirme kararı verdi.
Yalnız ABD tarafı; PKK'nın silah kullanılarak değil, açılım ile etkisiz hale getirilmesini istedi. Başbakan Erdoğan da buna razı oldu. Böylece; PKK'yı siyaseten meşrulaştırılacak bir karar alındı. Bu karara direnecek etkili yurtseverler de Ergenekon operasyonu ile tutuklanıp etkisiz hale getirildi.

ÖRGÜT GÜNEYDOĞU'YA HAKİM
Türkiye ile ABD arasında; silah kullanmadan PKK'yı bitirmek yönünde alınan bu karardan elbette Abdullah Öcalan da haberdar oldu. Çünkü avukatları ve ziyaretçileri aracılığıyla en gizli bilgiler bile o tarafa aktarılıyordu. Hükümet de İmralı'daki düzenleme ile Öcalan'a istediğini söyleme, emirlerini PKK'ya iletme imkanı vermişti.
PKK'nın devredışı bırakılması demek; 35 yıllık bir örgütün bütün kazanımlarını sonlandırmaya kalkışmak; bu örgütten kan alan kadroların elbette ki işine gelmiyordu. Avrupa'dan ABD'ye ve hatta Avustralya'ya kadar örgütlenmiş, uluslararası desteği olan bir yapı ile karşı karşıyayız. Bu yapıdan yararlanan ve çok lüks bir hayat yaşayan; savaş lordu diyeceğimiz binlerce insan var. Bunlar; açılım adı altında; ellerindeki bu altın yumurtlayan tavuğun kesilmesini asla istemezler; istemiyorlar.
Üstüne üstlük; bugün Güneydoğu artık PKK'nın denetimine girmiştir. Yani; şehirlerin sokaklarından kırsaldaki mezraya kadar bütün alanlar artık devletin güvenlik güçleri tarafından değil PKK'nın milisleri tarafından kontrol edilmektedir. AKP hükümeti; AB açılımı adı altında başlattığı süreçte; Doğu'da PKK'nın yeniden örgütlenmesi için gerekli şartları yaratmıştır. Hükümetin demokratikleşme dediği adımlar; PKK'nın elini güçlendirmekten başka hiçbir sonuç vermemiştir. Geldiğimiz nokta bunu açıkça gösteriyor.
PKK da onun destekçileri de bu başarıyı silah kullanarak elde ettiklerini düşünüyorlar. Silahı bırakmak demek; onların bütün kazanımlarından vazgeçmeleri demek. O yüzden de açılım adı altındaki sürece şiddetle karşılar.

PKK BEN VARIM DİYOR
PKK, gücünü Kürdistan isimli bir Kürt devleti kurma düşüncesinden almıştır. Kürdistan projesi 1919'larda Kürdistan Teali Cemiyeti ile başlatılmış ve Sevr Antlaşması ile de o dönemde resmi hale getirilmiştir. Bunun için 1921'de Koçkırı, 1925'te Şeyh Sait, 1927-30'da Ağrı, 1937 Dersim ayaklanmaları patlatılmıştır. Kürt milliyetçiliğinin güçlendirildiği PKK eylemleri sonucunda da Güneydoğu'yu Kürdistan haline getirmede ciddi adımlar atılmıştır.
Şimdi; PKK bunca kazanımdan sonra; elini kolunu bağlayıp duracak mıydı?
İşte PKK elebaşısı Öcalan; ABD ile Türkiye'ye karşı gücünü ortaya koyma kararı aldı. Bunun siyasi alana aktarılması için DTP'yi kullandı. DTP'liler terörü yücelten tehdit dolu konuşmalar yaptılar.
Sonra Güneydoğu'da tam bir ayaklanma provası olan sokak eylemleri başlatıldı.
Elbette ki ABD'ye de bir mesaj verilmesi gerekiyordu. Başbakan Erdoğan ile Obama'nın buluştuğu tarihsel bir günde; Tokat'ın Sivas'a yakın dağlık alanında PKK o çok tanıdığımız pusularından birisini daha kurdu. Şehit edilen 7 erimiz üzerinden verilen mesaj şu idi: Siz ikiniz orada bizi ortadan kaldırmak için konuşuyorsunuz ama bize gücünüz yetmez. Biz güçlüyüz. Her tarafta eylem yapacak durumdayız. Bakın Tokat gibi Orta Karadeniz bölgesinde bile karakolları basabiliyoruz.
Son PKK pususu; ABD tarafına karşı bir güç gösterisi oldu.
ABD; Irak'ta ve Afganistan'da kendisine göre terörist dediği gruplarla demokratik açılım yoluyla değil askeri kullanarak mücadele ederken; bizim güvenlik güçlerimizi PKK'nın karşısından geri çektirdi.
Başımıza daha çok işler gelecek... Sebebi de PKK'dan ve DTP'den demokratik bir anlayış bekleyenlerin saflığı veya ihanetidir...

Rıza Zelyut, Güneş

10.12.09

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız