Medyada 2. Cumhuriyet > R. T. Erdoğan demokrasisi

R. T. Erdoğan demokrasisi

Başbakan Tayyip Erdoğan, "Orgeneral İlker Başbuğ ile aramızda güven sorunu yok" derken, buna kendisi de inanmıyor. Güven duyuyor olsa, Ergenekon savcısının Ankara'dan sakladığı, tartışılan ıslak imza raporu için, "Askeri yargı Adli Tıp raporunu esas almalı" demez!

Bu tavrı, Başbakan'ın 28 Şubat korkusunu 12 yıl sonra hâlâ aşamadığının ve TSK'ya karşı ciddi bir güvensizliğin içinde olduğunun somut belgesidir. Başbakan, bu haliyle demokrasi anlayışını ortaya koyuyor görüntüsü vermeye çalışıyor. İkinci cumhuriyetçi bir grubu da arkasına alarak, türbanda somutlaşan Atatürkçü güçleri sindirmeye çalışıyor. Aynı yaklaşımla, demokrasinin olmazsa olmazı olan muhalefete ve ülke aydınlarına karşı da gittikçe artan bir güven bunalımı ve çatışma ortamı yaratmış durumda.

TSK ile ilgili o konuşmasında muhalefeti de eleştiriyor. "Ortaya koyduğumuz samimi irade, anlamsız, fikrî, entelektüel ve hatta hissi temelden yoksun bir muhalefetle karşılanıyor. Milliyetçiyim diye muhalefet edenler, millet ve milliyet tasavvurundan yoksun, sosyal demokrat olduğunu iddia edenler, dünya gerçeğinden sosyal demokrasinin fikrî temelinden yoksun. Mukaddesatçıyım diyenler manevi geleneğin irfan ve hikmet anlayışından yoksun."

Bu denli ağır konuşan Erdoğan'ın, milletvekilliği veto ve politikadan tasfiye edilmişken CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, "demokrasi anlayışım onu gerektiriyordu" diye hâlâ sorumluluğunu aldığı kararı ile bir anlamda yeniden doğmuş olduğunu anımsayalım. Yine, bunalıma sürüklenmiş Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin AKP'li Abdullah Gül'ü Çankaya'ya çıkardığını kimse unutmadı.

AKP Genel Başkanı'nın devlette, medyada, sivil toplum örgütlerinde ve iş dünyasında birçok kurum ve kuruluşu dize getirdiği yadsınamaz. Yukarıdaki sözlerinden anlaşılıyor ki, muhalefeti susturamamanın hırsını içinden atamıyor. Üstelik ekonomi başta olmak üzere halkın istemlerini yerine getiremediği her konuda yavuz hırsız gibi muhalefeti suçlamayı alışkanlık haline getirdi.

Bir süredir aydınlara karşı da saldırgan bir tavrın içinde. Son yaptığı TV konuşmasında, "Geçmişte yaşadığımız ve bugün yaşamakta olduğumuz birçok meselenin temelinde aydınlarımızın ve onlarla birlikte yönetici kitlenin kendi öz değerlerinden ve milletin hassasiyetlerinden kopuşunun etkili olduğunu belirtmek durumundayım'' diyor. Bütün yapmak istediği bu aydın muhalefetinin sesini duyurabildiği var olan medyayı da susturmak.

Başbakan, partizan iktidar gücü ile düne kadar bu muhalefetin sesini halka ulaştıran tek medya grubunu da teslim alırsa, amaçladığı milli görüşün "Erdoğan Demokrasi"sini kuracağını sanıyor! Yanılıyor. Çünkü yakın geçmişi doğru okuyanlar, yarattıkları kendi derin devletin, önce yaratanı pişman ettiğini göreceklerdir.

Erol Çevikçe, Vatan

16.11.09

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız