Medyada 2. Cumhuriyet > “3’üncü Cumhuriyet” mi?

“3’üncü Cumhuriyet” mi?
 

 

Türkiye “3’üncü Cumhuriyet” dönemine mi giriyor?
İktidara yakın gazetelerden Yeni Şafak’ta Atilla Yayla dünkü yazısında bu soruyu ortaya attı.
Hemen ve önceden altını çizerek belirteyim ki bu cumhuriyet sıralamasının Prof. Mehmet Altan başta olmak üzere “2’inci Cumhuriyetçilerle” bir ilgisi yok.
.....................
Yayla’ya göre “1’inci Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te kurulmuştu.”
Ancak...
İddiası bunun bir “demokratik cumhuriyet” olmadığı.
Atatürk’ün “Ebedi Şef” ve sonrasında İsmet İnönü’nün “Milli Şef” dönemlerini kapsayan “tek adam” yılları diye özetlenebilecek süreç 1950’ye kadar sürüyor.
Demokrat Parti’nin seçimleri kazandığı ve iktidar olduğu 14 Mayıs 1950’den başlayarak bugünlere kadar geçen yıllar Atilla Yayla’ya göre “2’inci Cumhuriyet...”
Bu dönem hayli uzun.
Arada “askeri ihtilaller” ve “kurucu Meclisler, geçiş hükümetleri” periyotları olan “askeri vesayet” yılları.
Yanı sıra “büyük sermaye, yabancı güçler, geleneksel bürokrasi, destek veren yargı, egemen medya” diye algıladığım “sivil” vesayet. (Paralel yapı söylemlerini tekrarlamıyor.)
“Ak Parti iktidarının bütün bunların üstesinden büyük ölçüde geldiğini” yazan Yayla 10 Ağustos 2014’ü “3’üncü Cumhuriyet’in” miladı mı sorusuyla gündeme taşıyor.
“Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi” gerçekten “3’üncü Cumhuriyet’i” işaretleyebilir mi?
Bu haliyle ve bu Anayasa’yla “evet” cevabını vermek zorlama olur.
Fakat...
Bütün kurumları, kuralları, hukuk alt yapısı ve elbette yeni bir Anayasa’yla Türkiye “başkanlık sistemine” geçerse “3’üncü” değilse bile “2’inci Cumhuriyet’e” geçilmiş olur.
Gerçekten “Meclis hükümeti” ve “Meclis’in seçtiği cumhurbaşkanı” 95 yıllık cumhuriyet noktalanır.
“Cumhurbaşkanını halkın seçtiği” ve “Cumhurbaşkanı’nın bakanlarını Meclis dışından atadığı, Başbakan’ın olmayacağı” bir başkanlık sistemi 91 yıllık cumhuriyet değildir artık.
3’üncüsü değil ama “2’inci Cumhuriyet” olur.
Bununla beraber Atilla Yayla’nın sıralamasına dönersek ve Anayasa değişmeden fiili bir     başkanlık sistemi “3’üncü Cumhuriyet’e” geçiş değil ama “1’inci Cumhuriyet’e” dönüş olabilir.
Doğru olanı “Mevcut Anayasa’nın bütün kural ve kurumlarına uyumlu” bir Çankaya misyonudur.
“Başkanlık ya da yarı başkanlık” sistemi ise Anayasa sınırlarını zorlamakla değil yeni bir Anayasa’yla mümkündür.
O zaman gerçekten “2’inci Cumhuriyet’e” veya Yayla’nın sıralamasına göre “3’üncü Cumhuriyet” miladından söz edilebilir.
Zaten Atilla Yayla da kesin bir ifade kullanmamış “3’üncü Cumhuriyet mi” sorusunu ortaya atmış.
Teorik düzey olan polemiksiz, kavgasız ilginç bir entelektüel tartışma başlatmış.
Sınırların tartışmalarla belirlenmesine katkı sağlayacaktır.
Elbette...
Bazen “neyin olabileceğinin görülmesi için, nelerin olamayacağının ortaya çıkması/çıkarılması” da bir metottur.

Güneri Cıvaoğlu, Milliyet

20.08.2014

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız