Medyada 2. Cumhuriyet > Bugün bayram

Bugün bayram

Dünkü “Yurt’un Sesi” köşemizde “Keskin Kalem”imiz “Yurtseverlik Suç mu ?” başlıklı yazısını şöyle bitiriyordu : “Ancak, kaybedilen ya da kazanılan sadece bir muharebedir. ‘Savaş’ ise devam ediyor.” Bugün biz de bu “savaş”ın neresinde olduğumuza ve bu noktaya nasıl geldiğimize bakalım. Çünkü takvimlerdeki bayramlar gibi dönemeçler, aynı zamanda “muhasebe” için birer vesiledir.


12 Eylül 1980 darbesi, 80’li yıllar boyunca etkisini devam ettirmişti. Unutmayalım ki ABD Büyükelçisi’nin “bizim çocuklar gerekeni yaptılar” diye Washington’a duyurduğu darbenin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Turgut Özal ve onun ideolojisi, on yıla yakın bir süre Türkiye’yi “dönüştüren” iktidarın sahibi olmuştu.


Nelerdi 12 Eylül’ün “Türkiye’yi dönüştürme” projesinin unsurları ? İsterseniz hep birlikte düşünelim :


1.    1983’te, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki odamda yapılan bir çekimde bana Cezayir’de o günlerde İslamcı terörün neden azgınlaştığını sormuşlar ve ben, “1979’daki askeri darbeden sonra siyasal partiler kapatıldığı ve siyaset yasaklandığı için tek muhalefet ve siyaset, camiler çevresindeki İslamcı muhalefet ve siyaset oldu” dediğim için TRT bu çekimi yayınlayamamıştı. Bu noktada resmi ideolojisi “Türk-İslam Sentezi” olan 12 Eylül Yönetiminin başındaki generalin meydanlarda Kur’an ayetlerine yaptığı atıfları anımsamak gerekir. Demek ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan Devrim’e karşı oluşan “Karşı-Devrim”in bir yükseliş noktası olmuştur 12 Eylül.


2.    “Serbest Piyasa Modeli” uygulamaları, “Dünya’ya eklemlenmek” arzuları Özalizm’in özünde yer almış ve 80’li yıllar –hatta 1990’lar bile- bu uygulama ve isteklerin birer tabu haline gelmesine yol açmıştır. Böylece , bir yandan “özelleştirme ve devletin ekonomiden tasfiyesi”, öte yandan da “Avrupa Birliği’ne kayıtsız, koşulsuz üye oluvermek”, Türk insanı için adeta bir inanç sistemi haline gelirken, bunları sorgulayanlar da adeta “münafık” ilan edilmişlerdir.


3.    Dolayısıyla, her anlamda “büyüme” hevesleri, Türk Ulus Devlet’inin bütün temel direklerini sallanır hale getirirken, aynı zamanda “petrol”e sahip çıkmak için “genişleme” hevesleri de ilk olarak Özal döneminde gündeme gelmemiş miydi ? Böylece, ABD’nin kuyruğunda, yeniden biçimlendirilecek bir 
   

Ortadoğu’da yer kapma heveslerini ilk canlandıranın AKP’nin BOP’ta yer alma şevki olmadığını da anımsamak gerekir.


Ama itiraf etmek gerekir ki 2002 Kasım’ından bu yana “Karşı Devrim”, Cumhuriyet tarihinde sağladığı en büyük başarıları kaydetmiştir !  O günden beri, ikili bir iktidar formülüne sıkıca yapışanlar, Cumhuriyet tarihinin görmediği başarılara imza atmışlardır. Nedir bu “ikili formül” ? Tam dokuz buçuk yıl önce de yazdığım gibi şudur : 1. AB reformları ve dünya ile entegrasyon için yapılması gerekenler = Türkiye’yi geriye doğru dönüştürmek için yapılması gerekenlerin kılıfı…  2. ABD + AB = İktidar Sigortası.


        
Şimdi AB hevesi çöpe atıldı. Çünkü, kullanıldı ve artık gereksinimleri yok !
Şimdi artık 12 Eylül’ün hazırladığı zeminin üzerinde serbestçe dolaşma zamanı…  Basın yok, etkili muhalefet yok… “Yetmez ama evet”çi enteller şimdi  henüz İkinci Cumhuriyet’in bittiğini ve   Üçüncü’nün başladığını ve bunun artık bildiğimiz Cumhuriyet olup olmayacağının da tartışmalı olduğunun farkında değil… Ya da domuzuna farkında…

        
Öyleyse, bugün bayram! Bundan sonra gerçekten sevinçli nice bayramlar dilerim.      
 

Şükrü Sina Gürel

Yurt Gazetesi, 19.03.2013

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız