Medyada 2. Cumhuriyet > İslamcı tarih projesi

F-tipi tarih
İslamcı tarih projesi


İkinci Cumhuriyet yeni bir rejim olarak henüz oturma dönemine girmedi ve resmi ideolojisini de oluşturmadı. Bu nedenle güncel olarak tam bir bütünlük sergileyemeyen İslamcı tarih projesinin kusursuz bir fotoğrafını vermeye çalışmaktansa, üç temel özelliğini ve bu özellikler bağlamında öne çıkan tezlerini tartışmakla yetineceğiz. İslamcı tarih projesinin temel özellikleri anakronizm, özgücülük ve yerlilik tekeli iddiasıdır.

Deniz Ali Gür
[Tüm yazıları]

Bilim ve Gelecek’in 95. sayısı “F-Tipi Bilim: Hoca’nın İlmi” başlıklı bir dosyayla okur karşısına çıkmıştı. Fethullah Gülen’in bilimsel tartışmalara dair incilerinden oluşan bu dosya bilimsel düşüncenin gelişimine anlamlı bir katkı içermiyordu kuşkusuz, ama gereksiz sayılmazdı. Zira dosyanın konusu ve bir anlamda “yazarı” olan Fethullah Gülen “ülkeyi ağ gibi sarmış bir örgütlülüğün başı konumundadır” ve bu ülke artık demir ağlarla değil örümcek ağlarıyla örülmektedir. (1) Tabi bu ağlar salt devlet bürokrasisinde değil, aynı zamanda üniversitelerde, bilim çevrelerinde ve toplumsal yaşantının birçok sahasında, 7’den 70’e sayısız insanımızın zihinlerinde örülmektedir.
Bilim üzerindeki dinsel tahakküm, tarih alanında da hissediliyor. Üstelik sosyal bilimler, doğa bilimlerine göre öznelliğe daha açıktır. Doğa bilimlerinin nesnesi doğadır. Öznelliğin kaynağı ağırlıklı olarak doğa ile insan arasındaki gerilimdir. Sosyal bilimlerde ise insan araştırmanın öznesi olduğu kadar nesnesidir ve bu nedenle sınıf mücadeleleri bu alanda daha fazla hissedilir.
Bu yazının konusunu oluşturacak olan tarih yazımı da yukarıdaki değerlendirmenin istisnası değildir. İslamcı tarih yazımı, İkinci Cumhuriyet’in inşasında somutlanan İslamcı tarih yapımındaki işleviyle anlam kazanmaktadır. Bu anlamda “İslamcı tarih yazımı” kavramı yetersiz kalabilir. “İslamcı tarih projesi” daha doğru bir kavram olacaktır ve bu proje İslamcı yazarların ürünlerinin yanı sıra AKP kurmaylarının siyasal çıkışlarıyla da biçimlenmektedir.
İkinci Cumhuriyet yeni bir rejim olarak henüz oturma dönemine girmedi ve resmi ideolojisini de oluşturmadı. (2) Bu nedenle güncel olarak tam bir bütünlük sergileyemeyen İslamcı tarih projesinin kusursuz bir fotoğrafını vermeye çalışmaktansa, üç temel özelliğini ve bu özellikler bağlamında öne çıkan tezlerini tartışmakla yetineceğiz. İslamcı tarih projesinin temel özellikleri anakronizm, özgücülük ve yerlilik tekeli iddiasıdır.

Anakronizm: Medine Vesikası, sivil toplum ve demokrasi tartışmaları (3)
Tarihe tarihsel bakılması gerektiği önermesini totolojik bulanlar olabilir. Oysa tarihsel olmayan tarih anlayışları sanıldığından daha yaygındır. Tarihin motorunun sınıf mücadeleleri olduğu gerçeğinin reddi, tarihselliğin reddini kendiliğinden getiren yanılgılardan biridir. Ama daha oraya bile gelmeden, siyasal-toplumsal yapıların tarihsel inşalar olduğu, bir durum ya da gerçekliği anlatan kavramların tarihsel bağlamlarıyla anlaşılabileceği ve belli bir olguyu anlatan kavramın o olgunun var olmadığı tarihsel dönemler için kullanılamayacağı gibi çok temel mantıksal önermelerin bile ihlal edilebildiğini görüyoruz.
Ali Bulaç, İslam ve Demokrasi’de tarih boyunca görülen yönetim biçimlerini dörde ayırıyor: 1) İslam, 2) Hilafet-Saltanat, 3) Mutlakiyetçi Monarşi, Aristokrasi, 4) Demokrasi. Çağdaş siyaset bilimi literatüründe yer bulan “totaliterizm” (doğrusu “totalitarizm” olsa da metne sadık kalacağız) ikinci gruba, teokrasi ise üçüncü gruba dahil ediliyor. (4) Bulaç teokrasi ve “totaliterizm”i kötü yönetim biçimleri olarak bir kenara koyduktan sonra, demokrasinin ideallerini hayata geçiremediğini, ama ideallerinin hatırına kötünün iyisi olduğunu, demokrasinin ideallerini gerçekleştiren mükemmel yönetim biçiminin ise, Muhammed Peygamber hayattayken uygulanan Medine Vesikası’nda somutlanan İslam olduğunu iddia ediyor. (5)
Bulaç’a göre demokrasi insan hakları, çoğulculuk ve katılımcılık gibi ideallerinin gereğini yerine getirmiyor. Sondan başlayacak olursak birkaç yılda bir yapılan seçimler katılımı özendirmek yerine sınırlandırıyor. (6) Ayrıca çoğunluğun dediğinin olması, çoğunluk diktasına dönüşüyor. Örneğin dul bir kadın, kendi isteği ile evli bir adamın ikinci eşi olmak istediğinde çoğunluk diktası bu evliliğe izin vermiyor ve dul kadın, yaşamını güvence altına alamıyor. (7) Son olarak Batı dünyası demokrasinin beşiği olarak biliniyor, ama bu ülkeler müttefik oldukları ülkelerdeki baskıcı rejimleri görmezden gelebiliyor, askeri müdahale yaptıkları topraklarda katliamlar gerçekleştirebiliyor. (8)
İslam, bu idealleri yerine getirebilecek yegâne yönetim biçimi olarak (...)

bilimvegelecek.com.tr

Bilim Ve Gelecek Dergisi -Sayı 101

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız