Medyada 2. Cumhuriyet > Sudan’daki petrol savaşı mı yoksa akıl kaybı mı?

Sudan’daki petrol savaşı mı yoksa akıl kaybı mı?

Hartum'da son günlerdeki atmosfer 1990lardaki kuzey-güney savaşının günlerine benziyor. Hükümet cihat sloganları atıyor. Coşkulu marşlarla, savaş meydanlarında ölenlerin görüntülerini "Şehitlerin Düğünü" olarak yayınlayarak, düşmanları yeneceklerini, isyanın kökünü kazıyacaklarını müjdeleyerek insanları savaşa teşvik ediyor.

İnsanın gazeteleri takip etmesi televizyon programlarını izlemesi, yetkililerin açıklamalarını dinlemesi savaşı hissetmesi için yeter.

Siyasetçilerin başarısızlığı sebebiyle bu ülkenin kaderi her zaman savaş ve gerginlik bulutlarının gölgesinde yaşamak oldu. Topraklarının, nüfusunun ve petrol kaynaklarının büyük bir kısmını kaybeden devlet barışı hiç yaşayamadı. Sudan yine eski haline yani savaş havasına döndü. Barış anlaşmasının temeli yıkıldı. Vatandaşların;

Niçin böyle oluyor?

Barış neden başarısız?

Yeni bir savaşın faydası ne? Gibi soruları sormalarını rejim ve yandaşları istemiyor.

Bu soruları sorduğunda sana yağmur gibi cevaplar yağacaktır. Yönetimin asla bu savaştan sorumlu olmadığını,  bütün suçun güney hükümetine ait olduğunu, Sudan rejimini devirmek ve parçalamak için uluslar arası bir komplodan dolayı barışın başarısız olduğunu söyleyeceklerdir.  Her zaman söylenildiği gibi İtalyanlar haklı...

Güneyin yükünden kurtulduğu zaman sevinç anında kuzeyde tek başına kalacağını unuttu. Yönetim her ayrıntıyı gözeterek imzaladığı anlaşmadan mesul değil mi? Referanduma, ayrılığa gitmeden önce sınırların çizilmesi doğal kaynakların paylaşılması için garanti veren, birliği cazip hale getiremeyen düşmanlık atmosferini geri getiren rejim sorumlu değil mi?  Sağlık, eğitim ve hizmetler konusunda mesul olmadığı gibi Sudan yönetiminin üst düzey yetkililerinin, yandaşlarının, destekçilerinin ticareti tekelinde bulundurmasından, yolsuzluk, israf, lüks hikayelerinin Sudan Meclisini meşgul etmesinden ve her şeye burunlarını sokmalarından da sorumlu değiller mi?

Bu savaşın sorumluluğunu kim taşıyacak? Hangi başarısızlık, noksanlık olursa olsun

Sorunlarla kim yüzleşecek? Suçu diğerlerinin üzerine atmak fayda vermeyecek.

Asıl sorun İslami cephe, yönetimi güç ve aldatma yolu ile aldı, otorite ve kuvvetle yönetti. Halkın omuzlarına ağır gelen dağ gibi sorunlarla uğraşmak istemiyor, hatalarının sorumluluğunu kabul etmiyor.  Bu cephe, görüşmeler için masaya oturmadan daha önce on binlerce Sudanlı gencin kurban verildiği gibi bu ülkenin birliği için yine yeni kurbanların lazım olduğu fikrini savunuyor.

Gerçek şu ki savaş günden güne genişliyor. Bu aklın kaybolduğu bir savaştır. Sudan rejimi güneyden kurtulduktan sonra kuzeyde İslam cumhuriyeti veya bazılarının söylediği gibi ikinci cumhuriyet projesini ilan edecekti. Bu söylemler daha önce 90lı yıllarda Medeniyet Projesi adı altında söylenmişti. İçeride baskı ve diktatörlükten, dışarıda ise yalnız bırakılmaktan başka bir işe yaramadı. Yönetim güneyden ayrıldıktan sonra Darfur ve Güney Kordofan'daki silahlı muhalifleri ezmek için Çad Başkanı ile ikili anlaşmalar yapılacak ve yerini sağlamlaştıracaktı. Ama olmadı. Çünkü kuzeyde ki hükümet yönetimde ki gerçek sorunları ve haksızlıkları çözüme kavuşturmak yoluna gitmedi.

Sudan meselesi bugün İslam Cumhuriyeti veya Medeniyet Projesi değil. Zaten Sudanlıların çoğunluğu tabiatları gereği mütedeyyin ve hoşgörülü insanlar. Onların en önemli sorunları gelişmemişlikten, kalkınmanın sağlanamamış olmasından, politik tartışmalardan ve süregelen darbelerden kaynaklanan siyasi istikrarsızlık, özellikle bazı siyasi güçleri olan ideolojik partilerin yönetimde ki barışçıl değişimi kabul etmemeleri ve arap baharından etkilenerek iki kez askeri rejime ve diktatör partilere başkaldıran Sudan halkının mesajını anlamamalarıdır.

Hartum, ayrılınca güneyin eline geçen petrolü tek deniz yolu olan Portsudan'da ki boru hattıyla geçirerek Juba üzerinde baskı yöntemiyle petrolün gelişini sağlamak istiyor. Güneyin şu anda ekonomik olarak tek kaynağı olan petrolü ihraç etmesi için başka alternatifi yok.

Tüm ithalatı da kuzeye dayanıyor. Sınır ihtilaflarının, doğal kaynaklar ve borçlar meselelerinin ayrılıktan önce halledilmesi gerektiği Hartum'daki hükümet tarafından idrak edilemedi. Yönetim tüm hesaplarını güneydeki petrol gelirine göre yaptı. İşler tersine döndüğünde petrol sevkiyatı müsadere edildi. Güney kesim de kuyuları kapatma yoluna gitti. İhracat durdu. Sudan'ın bütçe dengeleri bozuldu. Ülke tehlikeli bir ekonomik krize doğru sürüklenmeye başladı. Bundan dolayı bazıları bu savaşın bir petrol savaşı olduğunu söylüyor. Bu söylemde doğruluk payı var ancak askıda olan diğer meseleleri hesaba katmıyorlar. Sınırların çizilmesi, borçlar, doğal kaynakların paylaşımı, taraflar arasında ki güven eksikliği gibi.

Güney kesim güç kullanarak sınırları çizmek ve toprakları çekip almak kendi tasarrufundaymış gibi zannederek hata ediyor. Böyle yapmakla sadece kuzeyde ki yönetimi değil bütün Sudanlıları karşısına almış olur. Her iki halkın ve ülkenin ihtiyacı olan kuzeyde veya güneyde petrol kuyularını kapatmak, askeri veya ekonomik mücadeleler ilişkileri geriletecektir.

Keşke akıl ve hikmet siyasi hesaplarla kaybolmamış olsaydı.

dunyabulteni.net, 27.04.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız