Medyada 2. Cumhuriyet > "İktidar zihniyeti intikamla yatıp kinle kalkıyor"

"İktidar zihniyeti intikamla yatıp kinle kalkıyor"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin olarak, "İntikamla yatıp, kinle kalkan iktidar zihniyetinin, 19 Mayıs'ın ruhuna, mesajına ve taşıdığı derin anlam hazinesine gösterdiği pervasızlık gerçek anlamda hastalıklı siyasi yapısından ve çarpık idrakinden kaynaklanmıştır" dedi.

Bahçeli, TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türk sporunun bir süredir girdiği yoğun bakım şartlarından hala çıkamadığını ve iyileşip ayağa kalkamadığını belirterek, şiddet sahnelerinin, şike ve teşvik pirimi iddialarının, taraftarlığın düşmanlığa dönüşme emarelerinin şu an ki kara tablonun başlıca unsurları arasında yer aldığını ifade etti. "Maalesef sporun centilmenliği, cömertliği, yardımseverliği, dayanışmacı niteliği darbe üstüne darbe yemiştir" diyen Bahçeli, "Türk sporunda, rekabetin ismi kavga, mücadelenin ismi kutuplaşma, hoşgörünün ismi ise taviz olarak anılmaya ve algılanmaya başlanmıştır. Görülmektedir ki, fanatizmi büyütüp geliştiren, holiganizmi güçlendiren tüm dinamikler hareket halindedir" şeklinde konuştu.

Geçen yılın 3 Temmuz'undan bu yana Türk futbol hayatının çok ciddi iddiaların merkezinde olduğuna işaret eden Bahçeli, sporun hoşgörüsü ve ahlakıyla bağdaşmayan türden gelişme ve olayların herkesin gözü önünde vuku bulduğunu anlattı. Sporcuların, kulüp yöneticilerinin ve hatta asırlık kulüplerin suçlandığı, adli takibatlara konu olduğu vahim bir sürecin yaklaşık bir yıla yakın bir süredir kendisini gösterdiğini söyleyen Bahçeli, asıl üzüntü verici konunun ise, sporun böylesi bir açmaza sürüklenmesinin yanısıra, milyonlarca insanının gönül ve destek verdiği spor kulüplerinin tartışmaların merkezine yerleşmiş olması olduğunu ifade etti.

"ŞİKEYİ KİM YAPTIYSA, TEŞVİK PRİMİNİ KİM VERDİYSE GEREKEN YAPILMALIDIR"

"Şüphesiz yaşanan bunalım ve buhran hali, mazisi çok eskiye dayanan kulüplerimizi töhmet altında bırakmış ve taraftarlarını da endişeye sevk etmiştir. Her zaman söylediğim gibi, elbette şikeyi kim yaptıysa, teşvik primini kim verdiyse gereken her düzeyde yapılmalıdır ve bu süreç hala da devam etmektedir” diyen Bahçeli, “Dileğim yürüyen yargısal sürecin bir an önce sonuçlandırılarak, Türk futbolunun üzerindeki sis bulutunun dağıtılmasıdır. Bununla birlikte asırlık futbol kulüplerimizin suçlanmasına, haksız ve mesnetsiz ithamların hedefine koyulmasına da mutlak anlamda karşı çıkmak ve itiraz etmek esas olmalıdır. Ne var ki, Türk futbolundaki olumsuzluklar zincirinin hem sahalara hem de saha dışındaki taraftar davranışlarına sirayet ettiği ve yönlendirdiği anlaşılmaktadır. Futbolda biriken sorunların yönetimindeki basiretsizlikler, üste üste çakışan meselelerin üstesinden gelinmesindeki yetersizlikler ve zamanlamadaki zafiyetler sosyal ve toplumsal gerilimi bir hayli artırmıştır" şeklinde konuştu.

AK Parti hükümetinin gerginlik politikalarının, Başbakan Erdoğan'ın nifak ve hizbi özendiren beyanları eklenince, hali hazırda işlerin iyice sarpa sarmasının kaçınılmaz olduğunu iddia eden Bahçeli, güvensizliklerin yaygınlaşması, ihtilafların keskinleşmesi, sinirlerin gerilmesi, öfkelerin kabından taşmasının toplumsal sağduyu ve olgunluğu örselediğini ve zarara uğrattığını vurguladı. Futbolda yaşanan alaboraların siyasi, sosyal ve ekonomik çalkantıdan, istikrarsızlık sarmalından bağımsız ve bağlantısız olduğunu söyleyebilmenin neredeyse imkansız olduğunu bildiren Bahçeli, statlardan yükselen siyasi içerikli sloganların, belirli kişi ya da gurupları hedef alan lehte ya da aleyhte tezahüratların, tahammülsüzlüklerin tek bir ağızdan seslendirilmesinin bunun bir işareti olduğunu belirtti. Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: "En son olarak, iki güzide kulübümüz arasında hafta sonunda yapılan ve Türkiye Spor Toto Süper Lig şampiyonunu tayin eden müsabaka sonrasındaki vahim ve ibretlik hadiseler bize bunu yeniden göstermiştir. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz cumartesi günü yapılan karşılaşmayla Spor Toto Süper Ligi'nin 2011-2012 sezonunda şampiyon Galatasaray Kulübümüz olmuştur. Buradan Galatasaray Kulübünün yönetimini, oyuncularını, teknik heyetini ve gönül veren milyonları başarılarından dolayı kutluyorum. Ama tüm zorluklara rağmen şampiyonluğu kıl payı kaçıran Fenerbahçe Kulübümüzü de gösterdiği kararlılıktan ve mücadele ruhundan dolayı içtenlikle tebrik ediyorum."
Bahçeli, özellikle Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonraki şiddet ve vahşet yüklü manzaraların, kupa töreninin bile karanlıkta yapılmasının, stat içindeki koltukların sökülüp atılmasının üzerinde herkesin çok dikkatli bir şekilde değerlendirme yapmasının elzem bir hale geldiğini ifade etti. Saha içinde ve dışında yaşanan çirkin ve tehlikeli olayların asla Fenerbahçe Kulübü'yle ilişkilendirmemesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Bir avuç kendini bilmezin polise taşlı sopalı saldırması, sporu terörize etmeye kalkışması, kamu araç ve mallarına ahlaksızca zarar vermesi kesinlikle sarı lacivert ruha, vicdana ve edebe aykırı ve uzaktır. Bu itibarla Türk sporunu kanser gibi saran husumet kuşatmasından kurtarmak, taraftarlıktan fanatizme kaymaya başlayan eğilim ve yönelimleri acilen tedavi etmek gerekmektedir" dedi.

"AK Parti hükümeti konunun üstüne mutlaka eğilmeli, Türkiye Futbol Federasyonu tüm kulüplerimizin katılımıyla katlanan problemlere çözüm ve çare aramalıdır” diyen Bahçeli, “Başbakan'ın tribün mantığından ve yaklaşımında çıkarak, futboldaki faullü gelişmeleri ele alması ve kanayan yaraya merhem olması aciliyet arz etmektedir. Konu o kadar önemli bir hal almıştır ki, gecikmeye, savsaklamaya ve ihmale kesinlikle mecali kalmamıştır. Çağrım sporun bileyici değil birleştirici, dağıtıcı değil dayanışmacı, bölücü değil bütünleştirici, kışkırtıcı değil kucaklayıcı vasfının herkes tarafından sahiplenilmesi, savunulması ve benimsenmesidir. Her neviden spor karşılaşmaları menfaat odaklarının güdümünden, siyasi telkinlerin hedefinden, şiddet yanlılarının hışmından çıkarılarak hepimiz için neşe, sevinç ve geliştirici rekabete dönüştürülmelidir. Biz bu süreçte parti olarak elimizden ne geliyorsa, üzerimize ne düşüyorsa her zamanki gibi yapmaya niyetliyiz ve buna hazırız" ifadelerini kullandı.

19 MAYIS KUTLAMALARI

Bahçeli, bu hafta sonunda, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın kutlanacağını hatırlatarak, bu kutlamaların, AK Parti tarafından milli bayramların önemine ve manasına leke sürülmeye çalışıldığı bir döneme denk düşmesinin son derece dikkat çekici olduğunu söyledi. "AK Parti hükümetinin 19 Mayıs'a savaş boyaları sürerek saldırması sonucunda, bu kutlu bayram üçe bölünmüş ve gerçek zemininden koparılmıştır" diyen Bahçeli, yapılacak törenlerin Atatürk'ün anma, Gençlik ve Spor olarak üçe ayrıldığını ve dağıtıldığını ifade etti. Bahçeli, "İntikamla yatıp, kinle kalkan iktidar zihniyetinin, 19 Mayıs'ın ruhuna, mesajına ve taşıdığı derin anlam hazinesine gösterdiği pervasızlık gerçek anlamda hastalıklı siyasi yapısından ve çarpık idrakinden kaynaklanmıştır. AK Parti'nin milli kimliğe, milli gün ya da bayramlara yönelik iffetsiz ve edepsiz hücumu aslına bakılırsa Türk milletinin varlığına ve birliğine çevrilmiş bölücü namludan başka bir şey değildir" dedi.

28 ŞUBAT SÜRECİ

"Açıkça söylemek isterim ki, merkezi ve dengesi kaymış, başı ve sonu körleşmiş, ideal ve hedefi küflenmiş bir siyaset uygulamasıyla Türkiye içler acısı bir hali ve durumu yaşamaktadır” diyen Bahçeli, konuşmasında şunları kaydetti:

“Başbakan Erdoğan'ın yanlışa doğru maskesini giydiren, karayı ak diye yutturan kurnazlığı ve kuralsızlığı bugüne kadar ne hazindir ki sonuç almış ve foyasını gizlemiştir. Bu kafa yapısı tereddüt ve ikilemlerle milletimizin ufkunu perdelemiştir. 28 Şubatla ilgili hukuki süreçleri önce teşvik edip, sonra da toplumun boğulduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan'dır. PKK elebaşlarının muhatap ülkelerden iadesini isteyen, ama bu ülkelerin kırmızı bültenle aradığı kişilere kol kanat gererek açığa ve çelişkiye düşen Başbakan Erdoğan'dır. Suriye'nin içişlerine karışan, Şam yönetimini tam olarak karşısına alan, ama muhalif unsurların facia boyutundaki saldırılarını görmezden gelerek insanlık vicdanında sınıfta kalan Başbakan Erdoğan'dır. Sütünde ve hamurunda sorun olanlara devletin imkanlarını peşkeş çeken, süt dağıtımındaki aksaklıkları siyasi kaygılarla kapatarak göle yoğurt çalmaya çalışan da takdir edeceğiniz üzere Başbakan Erdoğan'dır."

"TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN DENEY TÜPÜDÜR"

Bu kapsamda Başbakan Erdoğan'ın haddinden fazla şımarmış ve kendisini dev aynasında görmeye başladığını iddia eden Bahçeli, Türkiye'nin, adı konulmamış bir otoriter sistemi yaşadığını söyledi. Bahçeli, "Sanki Türkiye Cumhuriyeti Recep Tayyip Erdoğan'ın deney tüpüdür ve aklına ne eserse, keyfi neyi öngörürse ve zat-ı şahaneleri neyde karar kılarsa yerine getirilmekte veya bu yönde girişimlerde bulunulmaktadır. Kaldı ki, AK Parti'nin demokrasiyi yağma eden ve budayan zihniyeti, millet iradesini çarpıtan sinsiliği bugün üstesinden gelinmesi gereken en ciddi tehditlerden birisi haline gelmiştir" şeklinde konuştu.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerdeki Slovenya ve İtalya seyahatlerini hatırlatan Bahçeli, seyahat esnasında başkanlık sistemi ülkenin gündemine tekraren görevli ve uzaktan komutlu beyanatçılar tarafından getirildiğini anlattı. Başbakan'ın her yurtdışı seyahatinin, her uluslararası temasının ülke gündemini sarsan tartışmalara da kapı araladığını kaydeden Bahçeli, bu yüzden milletin huzur ve sükuneti açısından bu zihniyetin ayaklarını biraz yerde tutması ve uçaklardan uzak durmasının son derece yerinde ve hayırlı olacağını bildirdi. “Başbakan Erdoğan'ın başkanlık hayallerinin, Başkan Erdoğan olma emellerinin, tek adamlık heveslerinin yeni ve sürpriz bir gelişme olmadığını” söyleyen Bahçeli, bunun evveliyatının, fikri hazırlık evrelerinin ve yavaş yavaş kamuoyu oluşturma uyanıklığının olduğu öteden beri net ve belli olduğunu savundu.
"Özellikle Başbakan Erdoğan Ortadoğu ülkelerine gide gele ve küresel siyaset labirentlerinde özenle imal edilen sultanlarla, emirlerle, şahlarla ve krallarla düşüp kalktıkça kendisi de bunlara özenmiştir" diyen Bahçeli, şunları kaydetti:

"Bunun için önce, plan ve projelerini savunup icazet aldığı ABD'yi örnek almayı tercih etmiş ve telaşla bu ülkeye yaranmaya çalışmıştır. Önemle hatırlatmak isterim ki, daha iktidara gelişinin üzerinden bir yıl bile geçmeden, 'Siyasetteki tek arzum başkanlık ya da yarı başkanlık modelidir. Bunun ideali de Amerika'da uygulanan sistemdir' sözlerinin sahibi Başbakan Erdoğan'dır. Arkasından ise başkanlık sistemiyle ilgili tartışmaların Türkiye için yararlı olacağını, buna karşılık konunun gündemlerinde olmadığını ifade eden de Başbakan Erdoğan'dır. Başkanlık sistemini istediğini, ancak şartların müsait olmadığını söyleyen yine Başbakan Erdoğan olmuştur. Bu sözlere ilave olarak, ‘Sistemin rahat çalışması için başkanlık sistemine sıcak bakıyorum. Bir önyargımız yok, nihayetinde bununla ilgili gerekirse halk oylamasına gidilir. Ben bu konuyu tartışılsın diye açtım. Demokratik parlamenter sistem içinde halk tartışmalıdır’ sözleri, Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemi konusundaki ısrarlı tutumundan kaynaklanmıştır."

AK Parti iktidar yıllarında bu sözlerin Başbakan Erdoğan'ın ağzından çıktığını bildiren Bahçeli, 1993 yılında, 'İkinci Cumhuriyetçi' koronun içinde fikirleriyle yer alan ve başkanlık sistemiyle ilgili görüşleriyle de bugünkü beyanlarına ters düşen Başbakan Erdoğan'dan başkası olmadığını söyledi.

"BAŞKANLIK SİSTEMİNİN ORTAYA ÇIKIŞI BİR ÖZENTİNİN SONUCU YA DA AMERİKAN EMPERYALİZMİNİN BİZE BİR TAVSİYESİDİR"

"Şu sözler bundan tam 19 yıl önce aynısı ve tıpkısıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan işitilmiş ve ilan edilmiştir, 'Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da Amerikan emperyalizmin bize bir tavsiyesidir'” diyen Bahçeli, konuşmasında şunları kaydetti:

“Şimdi soruyorum, Sayın Başbakan, sen başkanlık sistemini savunarak emperyalizmin tavsiyesini, taşeronluğunu benimsediğini kabul ediyor musun? Nasıl bir tuzağın içindesin ve dünkü düşüncelerinden nasıl bu kadar kolayca savrulabildin? Bu oyuna nasıl düştün, emperyalizmin dümen suyuna ne ümitlerle kapıldın? Bu kadar çark etmeni sağlayan ve aklını başından alan nedir? Hangi vaatler yörüngeni kaybettirmiştir? Biz hangi Erdoğan'a inancağız? Hangi Erdoğan'ın sözlerini ciddiye alacağız? Ülkemizi de böyle bulanık ve dengesiz bir tutumla mı yönetiyorsun? Bunun için mi geçmişimize hakaret ediyor, tarihimizi ufalıyorsun? Türk milleti bu siyasi çelişki abidesini, güvensizliğin zirvesini mutlaka fark etmeli ve gerekli notlarını almalıdır. Her şey tüm netliğiyle ve çarpıcılığıyla ortaya çıkmış, küresel kamuflaj sahibini koruyamamıştır. Geçmişiyle taban tabana zıtlıklar taşıyan Başbakan, Türkiye'yi dürtülerinin, hezeyanlarının ve günü birlik değişen heveslerinin kayyumuna devretmenin sınırında ve eşiğindedir."

Başbakan Erdoğan'ın geçmişte partisi içinden bile başkanlık sistemiyle ilgili farklı görüşlerin olduğunun bilinen bir husus olduğuna dikkati çeken Bahçeli, "Hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün mesafeli tavrı ve meseleye soğuk bakışı hepimizin hafızalarındadır. Önemle ifade etmek isterim ki, tam veya yarı başkanlık sistemi, demokrasisi yaralı, ekonomisi azgelişmiş, hukuku tarafgir ve siyasi müdahalelere açık bir ülkede çok büyük sorunlara neden olabilecektir" dedi.

Bahçeli, uzlaşma kanallarının kapalı ve ağır aksak işlediği, tahammül ve diyalog kültürünün gittikçe irtifa kaybettiği bir ortamda başkanlık sisteminin açılacağı tek kapı diktatörlük ve otoriteryen eğilimlerin güçlenmesi olduğunu ifade etti. Bahçeli, geçen haftaki çağrısından bir müddet sonra konuşan ve bu tehlikenin kısmen de olsa farkına varan Cumhurbaşkanı Gül'ün, 'Bu konu enine boyuna tartışılmalı ve derin analizler yapılmalıdır' diyerek çekincelerini ve uyarılarını usulü dairesinde gerçekleştirdiğini kaydetti. Sistem değişikliğinin her şeyi baştan sona alt üst edebileceğini ve muazzam bir siyasi ve hukuki erozyonun oluşmasına zemin teşkil edeceğini anlatan Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın içten içe yanan federasyon özlemini ve hedefini başkanlık sistemiyle hayata geçireceğini hesap ettiğini ve bunun düşünü kurduğunu iddia etti.

Başbakan'ın ABD özentisi ve hükümetini uydu gibi bu ülkenin etrafında döndürmesinin başkanlık konusunda da etkilenmesine neden olduğuna işaret eden Bahçeli, bununla yetinmeyen bu zihniyetin, şimdi de işi merhum Başbuğ Alparslan Türkeş'in kaleme aldığı 'Dokuz Işık' isimli kitaba kadar götürdüğünü anlattı. Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın, kendisini haklı çıkarabilmek pahasına ve düşüncelerini kabullendirmek adına, mesela Dokuz Işığın içinde bir bölümü cımbızlaması bu itibarla abesle iştigaldir. Sürekli çark eden, dün söylediğinden bugün dilim sürçtü diyerek dönen, tek vatan derken iki defa ve ısrarla tek din diyerek iyice şuurunun kapandığını gösteren bu anlayışın, Dokuz Işığın özüne ve bütününe nüfus etmesi bize göre mümkün değildir" dedi.

Bahçeli, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Dokuz Işık' BOP yayınlarından çıkmamıştır. Eşbaşkanların editörlüğüyle yayımlanmamıştır. Küresel zalimliliğin kanlı mürekkebiyle yazılmamıştır. Her satırında Türklük, İslamiyet, vatan, bayrak, Türkçe, millet ve milli kimliğe duyulan hayranlık ve hürmet vardır. Hele hele Müslüman düşmanlarının ve Türklük hasımlarının bırakınız bu gerçekleri özümsemesini, istifade etmesi dahi söz konusu değildir. Bu vesileyle dikkatimizi çeken bir şey daha olmuştur. Bir zamanlar aramızda olup, şimdi ise AK Parti'de yer tutmuş bazı simalar anlaşıldığı kadarıyla faaliyet halindedir ve üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmekte de son derece gayretli ve iştahlıdırlar."

Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemiyle ilgili düşüncelerinin meşrulaştırılması amacıyla Dokuz Işığa müracaat etmesi takdir edersiniz ki istismarcı bir bakışın son oyunu ve tertibinden başka bir anlama gelmemektedir" diyen Bahçeli, "Kimi zaman ülkücü harekete ağır hakaretler yağdıran, kimi zaman da bölücü siyasetine alet etmek için tezgahlar kuran sefalet içinde kıvranan bir bakışın, aziz dava arkadaşlarım nezdinde zerre kadar itibarı ve değeri bulunmayacaktır. Zira MHP düşmanlığı, ülkücü alerjisi AK Parti'nin her hücresine hakimdir ve Başbakan'ın siyasi duruşu ve ifadesi bunun sayısız örnekleriyle doludur" dedi.

14 MAYIS DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ

Bahçeli, '14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü' ile ilgili olarak, “Rızkını toprağından, bağından ve bahçesinden temin eden çiftçilerimizin meseleleri gerçekten oldukça fazlalaşmıştır. Maruz kaldıkları sorunlardan dolayı tahammüllerinin sonuna geldiğini bildiğim ve bunları yakından takip ettiğim bütün çiftçi kardeşlerimin 14 Mayıs 'Dünya Çiftçiler Günü'nü tebrik ediyorum" diye konuştu.

Çiftçilerin yalnızca bir günle hatırlanmaması ve sadece sandık görününce akıllara düşmemesi gerektiğine dikkati çeken Bahçeli, AK Parti iktidarı süresince tamamen görmezden gelinen ve hatta dışlanan tarım kesiminde çalışan milyonlarca vatandaşımızın feryatları artık dayanılmayacak bir noktada olduğunu bildirdi. Tarımsal üretimdeki girdi fiyatlarının yüksekliğine bağlı sorunların gün geçtikçe büyümesinin köylülerin, çiftçilerin unutulduğunun en açık göstergesi olduğunu belirten Bahçeli, "Her geçen gün zamlanan üretimdeki maliyetlerin çiftçi kardeşlerimizi dayanamayacakları, katlanamayacakları bir darboğaza itmiştir" şeklinde konuştu. "Mazota yapılan zamlar köylere ateş gibi düşmekte, tarlaların bereketini bitirmektedir” diyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Traktöre, ipotekle ve ağır banka borçlarıyla veya yenisinin satılıp eski modelinin alınmasıyla ancak ulaşılabilmektedir. Bu durumun ise traktör üretimiyle övünen AK Parti hükümetinin gündeminde ve umurunda olmadığı artık ortaya çıkmıştır. Tohumluk, sulama bedelleri ve ilaç fiyatları almış başını yürümüştür. Elektrik fiyatları çiftçimizi zorlamakta, tarlalardan kaldırılan hasat banka faizlerine ancak yetmektedir. Bahçesinde sebze ve meyve yetiştirerek geçimini sağlayan vatandaşlarımızın yanı sıra, suya bağımlı şekerpancarın, pamuğun ve çeltiğin sulama faturasındaki artış da karşılanamayacak düzeylere çıkmıştır. Ancak düne nazaran ürünlerin satışından elde edilen gelirde gözle görülür bir iyileşme bulunmamaktadır. Bu dayanılmaz manzara, çiftçi kardeşlerimizi üretim yapamaz, karınlarını doyuramaz bir noktaya getirmiştir. Başbakan Erdoğan bu utanılacak tablonun neresinde istikrar bulunduğunu mutlaka açıklamak durumundadır?."
 

iha.com.tr, 15.05.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız