Medyada 2. Cumhuriyet > Yanlışların Şantajı

Yanlışların Şantajı

CUMHURİYETİN temel ilkelerinden ayrılarak politika yapmanın beyhudeliği geçen gün bir kez daha yaşandı: altı can götüren mayın cinayeti.

Etnik kökenli bir silahlı kalkışmayı yine etnik nitelikte ödünlerle durdurma düşüncesi, sonuçta sinsi ve çok boyutlu bir şantaj doğurmuştur: Ya ulus-devlet anlayışına ve cumhuriyetin ilkelerine ters düşen isteklerimizi sonuna kadar karşılarsınız, ya da gençlerinizi biçeriz! diyen bir terör şantajı.

Şantajın boyutları ve uzantıları çeşitli: Cezasını çekmekte olan elebaşının herhalde aracılar eliyle ilettiği strateji; dağda kalan şimdiki liderin uygulattığı taktikler, yani karakol basmaktan yollara mayın döşemeye, kent içi eylemlerden kişisel cinayetlere kadar uzanan şiddet kullanımı; stratejinin iç ve dış yayın organlarınca dolaylı ve örtülü telkinlerle desteklenmesi; Meclis çatısı altındakilerin şiddeti durdurmak için aynı stratejinin parçası olarak önerdikleri etnik nitelikli önlemler; ancak bu yoldan sağlanabilecek bir barışçıl çözüm için gerekirse dağlara kadar çıkarak arabulucu olabileceklerini söyleyen siyasiler.

Bir de, İkinci Cumhuriyetçi tayfanın yine etnik nitelikli çözüm reçetelerini dile getirmek üzere tepelerde röportajyapmak üzere özel izinlerle terör yuvalarına sokulan gazete yazarları. Dahası, onların getirdiği mesajı dinlemek ve herhalde yanıt vermek üzere kendilerini kabul buyuran devlet büyükleri.

Terörü etnik nitelikli ödünlerle sona erdirip akan kanı durdurmak amacıyla bilinçli olarak ve bazen de iyi niyetle sürdürülen bütün bu çabalar şantaja hizmet etmiş oluyor. Sonuç hiç değişmeyecek; çünkü cumhuriyetçi ilkelerden bir kez saptınız mı verilecek ödünlerin sonu gelmez.

Oysa doğru çözüm, o ilkelerin tam ve bütünüyle uygulanmasında saklıdır: Vatandaşlar arasında etnik köken ayırımı yapmadan bütün bireysel hakların ve özgürlüklerin mutlaka uygulanması; bu konuda ayırımcılık yapanların derhal cezalandırılması: kişisel özgürlüklerin etnik nitelikli kolektif haklara, yani etnik nitelikli toplu hak ve özgürlük statülerine dönüştürülmesinden kaçınılması; toplum yapısının feodal kalıntılardan arındırılarak istihdam arttırıcı bölgesel kalkınma planlarına ve cumhuriyetçi eğitim seferberliğine ağırlık tanınması.

Bunlar gerçekleştirilirken, şimdiye kadarki yanlışlardan bir an önce dönülmelidir. Devlet, resmi dili dışında radyo ve televizyon yayını yapamaz; bunlar özel ve ticari nitelikli tüzelkişiliklerin işidir. Devlet, resmi dilden farklı yerel dillerle eğitim yapamaz; o dillerin öğretilmesi, o dillerde kültürel etkinliklerin yapılması, isteyenlerce toplu olarak da kullanılabilecek bireysel haklar ve özgürlükler alanına girer. Devletin ödevi, bunların topluca kullanımını güvence altına almak ve korumaktır.

Bu dengelerden şaşmak, terörü etnik ödünlerle durdurmaya kalkışmanın dipsiz şantaj çukuruna devleti ve toplumu düşürmek demektir.

Mümtaz Soysal, Cumhuriyet

30.05.09

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız