Medyada 2. Cumhuriyet > Mehmet Altan

Mehmet Altan

Türkiye her dönem sancılı süreçler yaşadı. Siyasi, toplumsal, ekonomik olaylar her zaman milletin sırtında yük oldu. Darbeler, siyasi iradeyi yok sayma, statükonun dayatmaları insanları yıldırdı.

Neyin doğru, neyin yanlış olduğu hep birbirine karıştı. Halk neye inanacağını şaşırdı. Böyle durumlarda herkesin rehberi doğruları yazanlar oldu. Edebiyatçılar, sinemacılar, gazeteciler en azından insanlara iyiyle kötünün bahçesinde zihinsel analiz yapma ve ışığa giden yolda engelleri aşma fırsatı verebilirlerdi. Verenler de oldu.

Çok partili hayata geçtiği günden bu yana dört darbe geçiren bu ülkede aydın cenah haklıdan değil, güçlüden yana oldu. O yüzden bu ülke medyanın asker güzellemelerini çok gördü. Darbelerin niçin gerekli olduğuna halkı inandırmaya çalışan saftiriklere bile şahit olduk. Çok şükür demokrat, güce boyun eğmeyen, eğriye eğri, doğruya doğru diyen kalemlere de şahit olduk. Mehmet Altan gibi…

Mehmet Altan bu ülkenin namuslu entelektüellerinden. İnandığını yazan, mert, cömert ve kelimenin gerçek manasıyla demokrat bir kalem. Hesabı kitabı yoktur Altan’ın…

Şimdi Mehmet Altan hakkındaki bu kadar övgüyü niçin yazıyorsunuz diye düşünebilirsiniz. Hemen cevap vereyim. Mehmet Altan bedel ödemiş bir insandır. Nasıl mı? Onu da izah edeyim.

Kendisiyle ilk tanışmam 1993 yılında oldu. Lise talebesiyken o zamanlar yazı yazdığı Sabah Gazetesi’nde İkinci Cumhuriyet’le ilgili fikirlerini hararetle okuyordum. Tabii Kemalizm sosuyla aldığımız eğitim bizi sorgulamaya sevk etmiyordu. Kuşkucu yaklaşmak, Kartezyen akılla düşünmek için Mehmet Altan gibi yazarlara ihtiyacımız vardı.  Altan bu Cumhuriyet’in insan yeşertmediğini, tek tip insan yetiştirdiğini söyleyedurdukça, “liboş”, “dönek”, “alçak” gibi terminolojimize bir grup Kemalist’in kazandırdığı beylik ifadelere maruz kalıyordu.

28 Şubat müdahalesi olduğunda medyanın önemli bir kısmı generallere selam dururken, Altan gibi kalemler doğrunun yanında yer aldı. Hiçbir demokraside, yeryüzü standartlarında darbenin kabul edilemeyeceğini ısrarla vurguladı. Sonuçta bir süre ABD’de yaşamak zorunda kaldı. Zinde kuvvetlerin hep hedefinde oldu.   İstese askerlerin yanında da dururdu ve iyi pirim yapardı. Ama o, şartlara göre değil, ilkelere göre hareket ettiği için, doğru bildiğinden şaşmadığı için böyle davranamazdı.

Ayrıca 2002 sonrası AK Parti’ye karşı yapılan hukuksuzluklara en sert cevabı o verdi. Çünkü hukuka inanıyordu. Bu ülkenin camii ile kışla arasında sıkışmaması gerektiğini savunuyordu. Türkiye’nin Avrupa Birliği seviyesinde bir düzene sahip olmasını istiyordu. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali, seveni olduğu kadar sevmeyeni de oldu. Ama sevmeyenleri bile hakkını teslim etti.

AK Parti’yi eleştirmekten de imtina etmedi. Yanlış gördüklerini yazmaktan çekinmedi. Nabza göre şerbet vermediğinden iktidarın hatalarını da yazdı. Zaten ondan beklenen de buydu. Çünkü vicdanların sesiydi.

Ancak, olaylara takım tutar gibi bakanlar Mehmet Altan’ın, işlerine gelmeyen yorumlarını beğenmediler. Atatürk’ü eleştirirken iyi, tek parti dönemini sorgularken süper, askerlere çakarken aferin; ama eleştiri oklarını AK Parti’ye çevirince tu kaka! İktidar şu konularda iyi yapmadı diye yazınca, kalemi sorgulanır oldu.

O yüzdendir ki Mehmet Altan’ın Star Gazetesi’nden ayrılması hiç iyi olmadı. Onun düşünce yapısını bilenler her türlü yazısına hazırlıklı olmalıdırlar. Çünkü vicdanlı bir adamdır. İnsanlarla değil, sistemlerle uğraşır. Tek derdi vardır, bu ülke daha iyi, daha demokrat, daha özgürlükçü olsun.

İlginç zamanların yaşandığı bu dönemde Mehmet Altan’ın yazısının yayınlanmamasını, kalemini askıya almaya mecbur bırakılmasını içime sindiremiyorum. Bu duruma düşürülmemeliydi.

İktidarların kendilerini her daim övecek değil, gerçekleri acıtsa da söyleyecek dostlara ihtiyacı vardır. Mehmet Altan böyle biridir. Bizim Emile Zola’mız, Galileo’muzdur. Biz biliyoruz ki o, kişilere, kurumlara, devirlere, iktidarlara göre değil; hukuka, doğrulara göre hüküm verir.

Mehmet Altan’sız medya az biraz değil, çok eksik demektir.

Cem Küçük, haber7.com

26.01.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız