Medyada 2. Cumhuriyet > Demokrasi Züppeleri

Demokrasi Züppeleri

 

Türk Tanıtım Vakfı (TÜTAV) Başkanı Kemal Baytaş devlet umuru görmüş, vatansever bir yöneticidir.

Uzun yıllar Turizm Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yapmış, 1980’li yıllarda bir süre Turizm Bakanlığı ve Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı görevlerinde de bulunmuştur.

 

Bugün, Başkanı olduğu TÜTAV Vakfı ile Türkiye’yi dünyaya tanıtma görevini yapıyor.

Kemal Baytaş ile iyi bir dostluğumuz vardır. Onunla sık sık ülke sorunlarını konuşur, tartışır, dertleşiriz.

Bu yazıda, onunla yaptığımız ilginç sohbetlerden bir demet sunacağım:

***

Büyük bir Atatürkçü olan Kemal Baytaş şöyle diyor:

“Dünyanın en ünlü devlet, fikir ve bilim adamları, 20’nci yüzyılın en büyük lideri olarak Atatürk’ü gösteriyorlar…

Yabancı bilim kuruluşlarının yaptıkları kamuoyu araştırma ve anketlerinde 20’nci yüzyıla damgasını vurmuş dünya liderleri ararsında Atatürk ‘Dehası, devlet adamlığı, mucize zafer ve devrimleriyle’ birinci sırada yer alıyor.

Peki, nasıl oluyor da 1970’li yıllardan bu yana türeyen dinci partilerden sonra Atatürk düşmanlığı bu denli neşvünema (gelişme) bulabiliyor?”

***

“Dinciler ‘Atatürk laikliği getirmekle dini yok etti. Hacı, hoca takımını kestirtti. Camileri ahır yaptı… İkinci Cumhuriyetçi diye maruf (herkesçe bilinen) aydın kimlikli demokrasi züppeleri ise ‘Atatürk devrimlerini halka sormadan yaptı. Milli Mücadele’de Kürt şeyhleri ve din hocalarıyla görüşüp desteklerini aldı. Ama sonra onların kökünü kazımaya kalktı.’ diye utanmaz bühtanlarla (kara çalmalarla) aynı kulvarda fink atıyorlar!

***

“Atatürk olmasaydı bugün Anadolu semaları ezan sesleriyle çınlayamazdı.

Harp yıllarında ufak bazı atlı birliklerin doğuda birkaç cami avlusunda kısa bir süre konuşlandırılması, bu vicdansızların ağızlarında sakız oluyor. Ayrıca Atatürk din adamlarıyla değil, Laik Cumhuriyet’e başkaldıran, suikastlar düzenleyen, Kubilay’ı boğazlayan, kara cübbeli softalarla mücadele etmiştir.

Kürt bölücülere gelince esas Atatürk’e ihanet eden onlardır.

1925’te İngilizlerin desteğiyle Şeyh Sait, daha çiçeği burnunda Laik Cumhuriyeti boğazlamak üzere isyan başlatmış, bu başkaldırı 1937’de bugünkü adı Tunceli olan Dersim’de hortlatılmıştır.

Atatürk ne yapacaktı? Şimdi PKK’ya yaptıkları gibi ‘Buyurun, analar ağlamasın, diye bizi bir kaşık suda boğun!’ mu diyecekti?”

***

“Devrimlerini halka sormadığı, halkın onayından geçirmediği için Atatürk’ü diktatör diye tanımlamak tam bir sahtekârlıktır. Çünkü Atatürk Milli Mücadele’yi Anadolu’ya geçip halka dayanarak yapıyor. Amasya, Erzurum, Sivas Kongreleri’nde halkla istişare edip (fikir alışverişinde bulunup) bütünleşerek İstiklâl Savaşı’nı başlatıyor.

Bunlar mıdır diktatörlük?

Kaldı ki, Atatürk, devrimlerini halka sorsaydı ne çıkacağı 12 Eylül Referandumu’nda ‘Yargı Paketi’ diye sunulan ‘Yargı katliamı’na ‘Evet’ denilmesiyle kanıtlanıyor.

***

Unutulmasın: O dönemde asrın en azılı diktatörlerinin hüküm sürdüğü Avrupa’da yalnız Atatürk, çağını aşan demokratik devrimlerini gerçekleştiriyor.

Yüzyıllar boyu, teb’a (tabi olan, uyan) ya da şeyhlerin, ağaların kölesi olan halka çağdaş vatandaşlık getiriyor. Asırlarca ezilen kadınlara seçme-seçilme hakkı veriyor. Demokrasinin olmazsa olmazı, laikliği getiriyor.”

NOT: Kemal Baytaş ile sohbete haftaya devam edeceğim... R.T.

 

Rahmi Turan, turktime.com

21.12.2011

 

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız