Medyada 2. Cumhuriyet > Yeni anayasa olmadan asla!..

Yeni anayasa olmadan asla!..

Sivil ve çağdaş bir anayasanın, Türkiye için zaruret olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Bütün siyasiler de buna paralel konuşmalar yapıyor. Fakat ne gariptir ki, fiiliyatta yeni anayasa için gerekli gayreti görmek, hâlâ mümkün olmadı!
Tam aksine, yeni anayasanın gerçekleşmesi hususunda, giderek daha çok tereddüt ve kötümserlikler izhar edilmeye başlandı. Anayasa alanında en fazla yazıp konuşan, beynelmilel sahada da ülke adına, ismine en fazla atıf yapılan Prof. Dr. Ergun Özbudun; bugünkü kurgusu ve çalışma yöntemi ile Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan, pek fazla bir şey beklenmemesi gerektiğini söylüyor. 2007 yılındaki ilmi komisyonun başkanı da olan ve o dönem, bilinen sebeplerle hayal kırıklığına uğrayan Ergun Hoca’nın; bu şekilde ümitsizliğe düşmesi, doğrusu çok moral bozucu. Keza medyada, yeni anayasa yapımının giderek zorlaştığını dile getiren kalemler de artıyor...
Halbuki toplumun beklentisi bambaşka. Haziran ayında, seçim sandığından çıkan netice de bunu teyit ediyor. Peki niçin, herkesin istediği ve sabırsızlıkla beklediği, yeni anayasaya dair tereddüt ve şüpheler hâlâ aşılamıyor? Bilmediğimiz gizli engeller mi var yoksa?!.
Bir süre önce Meclis Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa için üniversitelerden, henüz kayda değer bir katkı alamadıklarını açıkladı... Peki üniversitelerimizi harekete geçirebilmek için, ne yapmak lazım acaba? Bu hal sorumsuzluk mudur, vurdumduymazlık mıdır, nedir? Konuşmaya gelince mangalda kül bırakılmıyor. Ama sıra işe gelince, üzerine sanki ölü toprağı serpilmiş!.. Burada ‘samimiyet’ kavramını, nasıl izah etmeli?
Az çok ülke meseleleriyle kafa yoran herkes biliyor ki, yeni ve sivil bir anayasa yapılmadan, ne devlet yönetimindeki tıkanmalar aşılabilir, ne kökü mazide olan problemler çözülebilir, ne de hâlâ memleketi sarsabilen geçmişteki acı olayların muhasebesi yapılabilir... Bütün bunların olabilmesi için, devletin âdeta yeniden kurulması gerekiyor. Rahmetli Turgut Özal’ın öncülüğünde dillendirilen, “İKİNCİ CUMHURİYET” kavramını sadece lafta değil, tatbikatta da hayata geçirmek kaçınılmaz!
Ha bu arada, ikinci cumhuriyet sözünden hiç hoşlanmayan, hatta ondan öcü gibi korkanların sayısı az değil. Bunu biliyoruz. Önemli değil, onlar saplantılarında berdevam olsun! Bakınız Fransa’da “Beşinci Cumhuriyet”, geçmişteki pek çok çalkantıya son verdi, istikrarlı şekilde de yürüyor...
Ucundan kıyısından gün yüzüne çıkan Dersim olayının, yetmiş dört yıl sonra toplumu nasıl salladığını görüyoruz. Dersim gibi daha niceleri var! İşte bütün bunlarla yüzleşmek, mazide kaldığı sanılan ama hiç de öyle olmayıp; hâlâ mazideki hatalardan beslenen yakıcı meseleleri halletmenin yolu, mutlaka yeni bir anayasadan geçiyor. Başka yol da yok!
Geçmişte baskı ve şiddetle çözüldüğü sanılan her konu, bugün daha vahim boyutlarıyla karşımızda. CHP’li Gülsün Bilgehan (İnönü’nün torunu), “Bir bakıma iyi ki de Dersim sürgünü oldu. Yoksa o kızlar bilgisiz ve görgüsüz yetişeceklerdi...” diyor. Alın size “Cumhuriyet felsefesi”... Gülsün Hanıma kim gülsün?!.

İsmail Kapan, Türkiye Gazetesi

27.11.2011

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız