Medyada 2. Cumhuriyet > Mehmet ALTAN’ la ” Taraf ” lar Üzerine

Mehmet ALTAN’ la ” Taraf ” lar Üzerine

“Taraf, İkinci Cumhuriyetin sistematiğini kendine rehber edinmiş bir yayın organı değil.

“ Her devletin ordusu vardır, Türkiye’de ordunun devleti vardır.”

“Bu CIA diyenler eğer bu kadar vatanseverse İncirlik Askeri Üssü niye kalkmıyor?”

15 Kasım 2007’de “Düşünmek Taraf Olmaktır.” gibi iddialı bir sloganla yayın hayatına başladı Taraf Gazetesi. Yayına başladığı ilk günden itibaren gerek attığı manşetlerle gerekse yaptığı haberlerle gündemi takip eden bir gazete olmaktan çok; gündemi oluşturan, hatta kendisi gündem olan bir gazete çizgisinde yol aldı ve almaya devam ediyor. Haber politikası ve üslubu yüzünden sürekli ağır eleştirilere maruz kalan Taraf Gazetesi’nin medyaya büyük bir değişim getirdiği herkesçe bilinen ve kabul edilen bir gerçek. İşte biz bu değişimi ve Türk Medyası hakkındaki merak ettiklerimizi Star Gazetesi Başyazarı Sayın Mehmet ALTAN’a yönelttik. 

 

 

__Tarafsız olması gerektiği savunulan medyanın tarafsız olabilmesi mümkün müdür?

 

__Mümkündür. Medyanın tarafsızlığı ancak para kaynaklarının halktan gelen para olması halinde mümkündür. Yani medya parasını nereden kazanıyor? Medyanın tarafsız olabilmesi, daha doğrusu yeryüzünün ilkelerini, demokrasisini, özgürleşmesini, gazetecilik etiğini, ilkelerini uygulayabilmesi, mesleğinin tarafı olabilmesi, yaptığı işin halk tarafından satın alınması, benimsenmesiyle mümkündür. Bizde bugün itibariyle gazetelerin maliyeti satış fiyatının altında. O zaman ya ilana bağlısın, ya nüfuz ticareti yapıyorsun. O zaman ya ilan verenden yana taraf olacaksın, ya da kimin sözcülüğünü yapıyorsan ondan yana taraf olacaksın. Hâlbuki gazetecilik ortaya çıkışı itibariyle, burjuva devrimiyle birlikte olmuştur. Ve krala, kiliseye karşı halkın taleplerini, demokrasi taleplerini seslendiren bir unsur olarak. Bizde ise saraya bağlı olarak çıkmıştır. Yani bizde parasını hala devletten, nüfuz ticaretinden ve ilandan kazanan bir yapı olduğu için, demokrasiye, halka, bireye, hukuka taraf olmaktan ziyade daha ziyade devlete, sermayeye endeksli bir tavır var.

 

__Medyadaki konumu itibariyle Taraf Gazetesi’ni nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

__Medyadaki konumu itibariyle, Taraf’ın çıkmaması halinde nelerin eksik olacağına bakmak lazım. Bence demokrasinin sınırlarını genişletmiştir, askeri bürokrasinin de sorgulanabileceğini, demokrasilerde o anlamda denetimin dışında hiçbir kurumun kalamayacağını göstermiştir. Ve Türkiye’de hâkim İttihat Terakki mantığının çözülmesinde çok önemli roller oynamıştır. Denge gözetmeden gazeteciliğin nasıl yapıldığını sergilemeye çalışmıştır.

 

__ Taraf’ın yayın politikasını göz önüne aldığımızda kendisine mal edilen “ İkinci Cumhuriyetçiler “Taraf” oluyor.” söylemini doğru buluyor musunuz ?

 

__Şimdi, İkinci Cumhuriyetten yana taraf oluyor, bence çok iyi bir şey yapıyor. Çünkü İkinci Cumhuriyet, demokrasi demek. Yani bugün itibariyle demokratik ilkelerden yana taraf olmak, bizim medya tarafından yadırganan bir şey. İkinci Cumhuriyet dendiği vakit,  tek parti anlayışının yahut tek parti ideolojisi olan Kemalizm’in yerine demokrasiyi savunuyor olması fevkalade olumlu. Basın için yahut medyanın bir kısmı için olumlu olmasına rağmen medyanın bir kısmı için rahatsız edici bir şey.

 

__Peki,  Taraf Gazetesi’nin yayın politikasına baktığınızda ,Taraf tam anlamıyla İkinci Cumhuriyetçi diyebiliyor musunuz?

 

__ İkinci Cumhuriyetin sistematiğini kendine rehber edinmiş bir yayın organı değil. Sadece ne? İkinci Cumhuriyet, yani eğer demokratik bir cumhuriyet arzuluyorsak ona daha uygun bir anlayışı temsil ediyor diyebilirim. Yoksa ikinci cumhuriyet sadece demokrasiyi içeren bir düşünce bütünü de değil. O daha kapsamlı, daha derin, daha farklı nitelikleri içinde barındıran daha geniş bir proje. Ama demokratik bir cumhuriyetin oluşması, Türkiye’de Kemalizm’in yerine demokrasinin hayata geçmesine yönelik çabası açısından bunu tasvip ediyorum. Ve bu anlamda demokrat buluyorum.

 

__Yayın hayatına başlamasının hemen ardından akıllarda oluşan “Bunların arkasında kim var?” sorusu hakkında ne düşünüyorsunuz? Taraf’ın bu kadar kısa sürede ses getirmesini neye bağlıyorsunuz?

 

__Devlet rahatsız olduğu için “arkasında kim var? ” lafını, psikolojik bir savaş yapıyor. Çünkü ayın 22 si hala maaşlarını ödeyememiş bir gazete. Statüko bir psikolojik savaş yaparak Taraf’ı yıpratmak istiyor. Arkasında kim var? Arkasında keşke birisi olsa da maaşlarını ödese. Yadırganması; bizde asker tabudur. Çünkü sistemin özü bir askeri cumhuriyettir. Amerikalıların söylediği bir laf var. “ Her devletin ordusu vardır, Türkiye’de ordunun devleti vardır.” Bunu düzeltmeye kalkan her adama tepki gösterirler. Taraf’a da gelen tepki budur.

 

__Taraf’ın yayın hayatına başlamasının ardından medyada oluşan konjonktürü bir gazeteci olarak nasıl yorumluyorsunuz?

 

__ Taraf herkesi etkilemiştir, yani bu karşı koymalara rağmen herkesi etkilemiştir. Demokrasinin sınırlarının genişletilmesine, aynı zamanda muazzam maddi zorluklara, ilan zorluklarına rağmen bir marka olmasına, bu kadar kendi imkânları ve satışının çok fevkinde bir güç haline gelmesi açısından herkesi etkilemiştir. Yani yeni gazetecilik ilkelerine bağlı, gerçekten yana taraf, Türkiye’de ki güç dengelerini gözetmeyen, radikal bir gazeteciliğin nasıl bir gazete çıkartacağını gösteren önemli ve tarihsel bir deneyimdir. 

 

__Peki  hocam, medyada böyle bir gazeteye  ihtiyaç var mıydı ?

 

__Şuan konuştuğumuz itibariyle bugün 80.000 satıyor Taraf. Demek ki imkânları olsa, arkasında büyük bir sermaye olsa, reklam alsa,  bu olanakları olsa, çok daha ileri bir noktaya da gidecek, bir satış, yaygınlık imkânı var. Aynı zamanda bu yayının devam etmesi halinde basının algılamasını da çok hızlı değiştirecektir. Bu ihtiyacın boyutunu zaten ispatlıyor.

 

__Taraf Gazetesi’nin Dağlıca baskınından, Aktütün saldırısına uzanan haber politikasını ve üslubunu bir gazeteci olarak nasıl yorumluyorsunuz?

 

__Yani bunlar çok katı olmadan da, militan bir üsluba bürünmeden de söylenebilir. Sanıyorum ki, onların kendi tarzı o. Biraz fazla sarsıcı bir anlayışla bunu yapıyorlar. Ama bunu daha usul, daha üsluplu, katı değil ama sert biçimde de yapabilirler. Aynı zamanda gazeteyi dikkatli okuduğunuz vakit bu katılığın yerine daha insana değen,  sırf siyaset yapmayan, hayatı bütünüyle toplamaya, kişiselleştirmeye, kapsamaya yönelik çabanın da gizli gizli sürdüğünü görüyorum. Ama hala ana karakteristiğini; gördüğü doğruları ve ilkeleri çok sert, militan ve radikal bir şekilde savunması ortaya çıkartıyor. Doğrular peşindeki vuruculuğuyla, üsluptaki belki daha geniş bir kesimi kapsayabilecek bir unsur arasında nispi dengesizlik var. Ama bunu daha usul bir şekilde söylese de bu kadar kulak kabartılır mıydı? 

 

__Peki … Taraf’ın  yayınlarının ardından yapılan söylemlerin ağırlığı ?

 

__Doğru. Yani onun için psikolojik savaş diyorum.  Eleştiri sınırında kalmayan, imha etmeye yönelik sürekli çalışan bir makine olduğunu da unutmamak lazım. Bir de, Dağlıca’da Taraf olmasaydı, o çocuklar şimdi kim bilir ne olmuşlardı? Hâlbuki Taraf sayesinde şimdi beraat ettiler yahut neyse dışarıdalar.

 

__Halkımızın peygamber ocağı diye nitelendirdiği TSK’nin Taraf Gazetesi’nin yaptığı yayınların ardından güvenilirliğini yitirdiğine ve halkın askerlikten soğuduğuna dair yapılan eleştirileri haklı buluyor musunuz?

 

__ O da bir kamu kurumudur. Biz oraya çocuklarımızı gönderiyoruz, vergi veriyoruz.  Nedir? Kamunun bir unsuru, bir kurumu. Ne yapar? Dış güvenliği sağlar. Vergi verilen her taraf denetlenir. Bu padişahın getirdiği bir anlayış, yani hem çocuğunu gönder, hem parasını ver hem de denetleyeme. Bu bir askerlikten soğutma değil, ordunun güçlenmesi, ordunun modernleşmesi, ordunun kendi yanlışlarını giderebilmesi, zaaflarını yok etmesi bir demokratik denetimi sağlıyor. Zaten eğer eleştirileri tartışmakta, eleştirinin kendisinde yahut eleştirinin eleştirisinde hukuksal bir kavram yoksa orada hamaset ve mantıksızlık var demektir. Yani, Taraf’ın söylediğini hukuksal olarak eleştirmediğin vakit bir anlam yok. Yani “Orası peygamber ocağıydı, bunlar şimdi böyle şeyler söylüyorlar ve halkı bundan soğutuyorlar.” Burada hukuksal bir şey yok. Taraf’ın yaptığı şey soğutmak değil, vergi verilen, çocuklarımızın gönderildiği bir kurumun etkin, efektif, modern çalışma sistemine kavuşması.

 

__Aktütün haberleri hakkında yaptığı basın açıklamasında Başbuğ’un kullandığı üslubu ve bu konuşmanın ardından Başbakan’ın ona verdiği desteği nasıl okuyorsunuz?

 

__Ancak bir faşizan askeri cumhuriyette olur. İkisini de çok yadırgadım.

 

__Yıllarca medyada bir tabu olarak kabul edilen TSK eleştirilemez/ eleştirilmemeli savını bir akademisyen olarak doğru buluyor musunuz?

 

__Buranın tek hakim gücü askeriye, yani Cumhuriyeti askerler kurmuş, bugün de patronu askerler. Patronun söylemi, bu bir patron söylemi. Onun için İkinci Cumhuriyet diyorum ben. Burada halk iradesi, halk egemenliği filan yok. Bir askeri güç egemenliği var. Onun için de ordu ile ilgili her şey tabu; övmek serbest, eleştirmek yasak.

 

__Medyada sorgulayıcı bir sürece girilmişken, Aktütün saldırısına getirilen yayın yasağını ne derece demokratik buluyorsunuz?

 

__ Korkunç. Dünya’nın hiçbir demokratik ülkesinde çift başlı yargı olmaz, askeri yargı olmaz. Gelişmiş demokratik ülkelerde askeri mahkeme vardır. Sadece ordudaki disiplin suçlarına bakar. Bizde askeri Yargıtay var, Askeri Danıştay var ve bu doğal hakim anlayışına çok ters. Yani şu demek;  orada bir hakim var. Mesela Genelkurmay Başkanı ve üç Kuvvet Komutanı bağırıp çağırdılar. Akşama mahkeme karar aldı, onların istediği doğrultuda. Böyle mahkeme olur mu? Taraf Gazetesi orada “Galiba siz bu işi biliyordunuz ve önlemediniz.”diyor. Yargıç bunu ihbar sayıp, askerler üstüne sorgu açacağına Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının kızması lehinde kararlar alıyor. Yani bu o anlamda gerçeği arayan bir mahkeme değil, komutanının istediğini yapan bir mahkeme. Neden böyle? Çünkü oradaki mahkemenin üyeleri hukuk fakültesi mezunu ama sicil amiri komutanları. Yani onun geleceği, istikbali komutanının vereceği sicile bağlı, onun için de hukukun gereğini değil, komutanının istediğini yapıyor. Böyle bir skandal mahkemenin olduğu bir yere zaten demokrasi denemez, hukuk devleti de denemez. Ayrıca, Amerikalıların söylediği yanlış değil. Her devletin ordusu var, bizde ordunun devleti var, çünkü hem askeri Yargıtay var, hem askeri Danıştay var. Yani hukukla ilgili doğal hakim sürecine kendilerini bırakmıyorlar. Emir komutaya göre hukuk çalıştırıyorlar. Üstelikte bu rezalet orduda durmuyor, siviller üstüne de sansür uyguluyor askerler. Bunu AK Parti’nin kabul etmesi aslında Ak Parti’nin nereye geldiğini, niteliğini de gösteriyor. Yani bu gerçekten demokrasinin ne olduğunu bilen ve demokratik bir kültüre sahip olan hiç kimsenin asla anlayamayacağı, kabul edemeyeceği, içine sindiremeyeceği büyük bir skandaldır, yani askeri mahkeme herkese sansür koydu.

 

__Başbuğ açıklamasında Taraf doğru yerde dursun demedi, Herkes doğru yerde dursun dedi. Başbakan buradan bir çıkarım yapmış olabilir mi?

 

__Başbakan’ın o konuşmadan sonra, Genelkurmay Başkanı’nı görevden alması lazımdı. Bizim nerede olduğumuzu, doğru ya da yanlışlığını kendimiz kararlaştırırız. Toplumsal bir konumdaki doğru ya da yanlışlığımızı da hukuk sistematiği kararlaştırır. Yani generalin doğrusuna yahut eğrisine göre hareket edecek bir toplum ancak faşist bir ülkede olabilir. Bu dehşet vericidir. Doğru yer kime göre doğru yer. Demokrasilerde doğru yerin tayinini hukuk söz konusu değilse herkes kendisi yapar.

 

__Medyaya servis edilen görüntülerin ve istihbarat raporlarının sadece Taraf Gazetesi’nde yayınlanmasını Medya-TSK ilişkileri çerçevesinde nasıl okumalıyız?

 

__ Ya bunu her yere veriyorlar. Tamamen TSK medyası değilse, herkes yayınlar.  Eğer gazeteciliği öne alırsan, gazetecilik açısından bu hayati öneme haiz bir haberdir. Yani bunu Taraf’ın cesareti olarak yorumlamak lazım veyahut gazetecilik tutkusu yahut gazetecilikten yana taraf olması. Hürriyet’ e verirler ama Hürriyet bu haberciliği yapar mı?

 

__Peki, bu servisin nedeni nedir?

 

__Yani bu servisin nedeni; olup biten rezaletten çok huzursuz olan, bu çöküşü önlemek isteyen, çürümenin önüne geçmek isteyen unsurların da, Türk Devletinin içinde var olması. Devletin içinde gerçekten bunu vicdanına sığdıramayan, olup bitenin aslını herkesin öğrenmesini isteyen, gerçek devlette olalım arzusu içinde olan bir gücün varlığına bağlıyorum. Başka bir devlet daha var, gerçek bir devlet olalım diyen.

 

__Taraf-TSK ilişkileri bağlamında Taraf Gazetesi’ni sizce nasıl bir gelecek bekliyor?

 

__Yani bu biraz da, halkın talebine bağlı, sıkıntılarını atlatabilecek kadar ilan, bir alış-veriş, bir parasal sıkıntıları aşacak güç oluşturulursa önünü çok açık görüyorum. Marka olarak, nitelik olarak ama bunları aşamazsa da, bir şekilde yayın hayatı sona erse de, Taraf büyük bir boşluğun nasıl dolacağını, nasıl bir gazeteye ihtiyaç olduğunu çok net biçimde yayın hayatında göstermiş olacak. Yani  zaman içinde Taraf olmaması halinde, yeniden yeni bir Taraf’ın ihtiyacı bu sefer çok daha somut biçimde ortaya çıkar.

 

__ Peki, Taraf Gazetesi için, kimi zaman arkasında Amerika var, kimi zaman ise Fethullah Gülen cemaati var diyorlar. Türkiye’ de cesur yayın yapan gazetelerin arkasında neden başka bir güç aranıyor?

 

__Bugün askeriye kendisini eleştiren herkese Fethullahçı diyor. Bu askeri- psikolojik bir savaş. Bana bunu askerler anlattı. Bunu eski Genelkurmay Başkanı da söyledi. Taraf Gazetesi, “Genelkurmay Başkanısın, askeri istihbarat elinde,  ne varsa yayınla, biz seni ciddiye aldık, gel yayınla.”dedi, hiçbir şey çıkmadı. Yani dedikodu üretme, soğuk savaş budur. Belgesini çıkartırsın, kapatırsın, dava edersin yahut Amerika var diye ajan diye .  Ya, 22 sinde daha para ödememiş bir adamın arkasında peki, aynı gazete aynı imkanlarla orduyu bütün rezaletlerinin üstünü örter bir şamata yapsaydı. Ordu taraftarı bir sürü gazete var, onlar için aleyhte hiçbir şey söylenmiyor, gizli, örtülü ödenekten mi veriyor. Ordunun yığın yığın aldığı kitaplar var, kimsenin ağzını açtığını görmedim. Valiliklerin aldığı kitaplar var, satış şampiyonu oldular, onların hepsini devlet aldı, ordu aldı. Mesela onunla ilgili yaygın, genel bir dedikodu duymadım. Bizim vergimizle, benim okumayacağım bir kitap niye alındı diyen olmadı. Orduyu eleştirmeye başladığın vakit, ordunun o gizli gücü senin için harekete geçiyor. Ve toplamda söyledikleri şey: Fethullahçılık, Sorosçuluk, Amerikancılık falan. Eskiden halk anlamıyor diye Sorosçu diyorlarmış. Bana onu askerler anlattı. Şimdi kestirmeden Fethullahçı diyorlar, yıpratmaya yönelik bir yapı.

 

__Peki, bu süreci atlatabilir miyiz?

 

__Bence bu son dönemdeki gelişmeyle demokrasi için bir adım daha atıldı. Hem gazeteye gelen, hem de programlardaki izleyicilerin tepkilerinden eskisi kadar insanların “ aman vatan sağolsun, çocuğum ne olursa olsun.”demek yerine ordunun kendi insanlarının güvenliğini sağlayacak daha ciddi bir hal ve tavır içinde olmalarını isteyecekleri bir kıvamın oluştuğunu görüyorum. Bu demokrasi için çok olumludur.

 

__Bir de şöyle genel bir kanı var. Daha önce de böyle yayınların yapıldığı fakat Taraf Gazetesi’nin çekirdeğinin seküler insanlar tarafından oluştuğu için  bu kadar ses getirdiği yönünde…

 

__Doğru. Nihayetinde bunlar demokrasiden yana taraf olmasalar sarayın içinde oturan adamlar. Yani buranın Beyaz Türkleri, elitleri o kendi sistemini eleştirdiği vakit, onu hiçbir şekilde, “sen çevredensin, varoştansın, buranın kiracısısın.” Buranın asli unsuru olduğu için bu kadar etkili oluyor. Doğru, çok doğru bir tespit.

 

__Az önce yakın cevabını verdiniz ama ben yine bu soruyu sormak istiyorum. Genelkurmay Başkanı’nın davet ettiği, Başbakan’ınsa bulunduğunu söylediği doğru yer sizce neresidir?

 

__Ordunun sabah-akşam Türkiye’nin en doğru, en muhteşem, en ilerici, en modern, sen neymişsin be abi şarkısına uygun bir kurum olduğunu her gün terennüm etmek.

 

__Yasemin ÇONGAR ve eşi üzerinden Taraf’a getirilen eleştiriler var.

 

__Benim bildiğim kadarıyla Yasemin ÇONGAR kendi eşinin konumuyla ilgili bir beyanat verdi bir yerde, eski bir diplomattı dedi. Yani burada adamlar doğru söylüyor mu söylemiyor mu? Farzet ki adamlar CIA, farzet ki Fethullahçı,  farzet ki Sorosçu . Peki, niye, mesela Aktütün beş kere basılıp, 44 kişinin ölmesinin hesabını sormak için, antisoros, anticıa, antifethullahçı olmak gerekiyor. Bu  ne olursa olsun, bir vatandaşın en temel hakkı, “vergi ödüyorum, çocuğumu gönderiyorum ve  sen onu galiba önlem almadan ziyan ediyorsun.” Sorgusunu sormak niye illa CIA’ye, illaki fethullahçı, illaki sorosçu olmayı gerektiriyor. Bu bana soru sorma demektir. Bu Yasemin ÇONGAR’ın kocası CIA, bunlar fethullahçı,  orduyu denetlemeye kalkmayın demektir. Onun için psikolojik savaş diyorum zaten.

 

__Peki, CIA böyle bir yöntemle mi çalışır?

 

__Ya bu CIA diyenler eğer bu kadar vatanseverse İncirlik Askeri Üssü niye kalkmıyor? Laf ola, beri gele, bunlar psikolojik savaş mantığı . “Bu adamlar doğru mu söylüyorlar, söylemiyorlar mı?” Ayriyeten ben size başka bir şey söyleyeyim. Pazar günü Milliyet, dış haberler sayfasında bir İngiliz yargıcının, İngiliz komutanları nasıl mahkum ettiğine dair bir haber vardı. İngiliz asker, Afganistan’da bir talibanla karşılaşmada, bir askeri operasyonda çocuğun bacağı yaralanmış, kesilmiş, sonra ölmüş. Yargıç kendisi harekete geçiyor, askerin gerekli şekilde teçhiz edilmediğini, iyi korunmadığını, ayrıca çok amatör bir askeri tedbir nedeniyle öldüğünden dolayı mahkûm etti. İngiliz yargıcının aldığı karar, şimdi yargıcın karısı CIA mi, kendisi Sorosçu mu, Fethullahçı mı? Yani İngiltere’de ki demokratik şeyi talep etmenin karşılığı niye hakaret oluyor? Ben bunu anlamıyorum. İngiltere’ de olanı istiyor Taraf. Ama Türk ordusunun uzantıları bunu isteyene çok ağır hakaretler ediyor. Ben seni neden denetlemeyeceğim sorusunu sordurtmamak için insanlara küfür ediyorlar. Kocası CIA, kendisi Sorosçu, Fethullaçı. Neden Türk ordusunu denetlemek istiyor.  Vergisini ve gönderdiği çocuğun hayatının güvence altına alınmasını isteyene karşı yapılan hakaretler zaten bu rol, nasıl bir askeri faşizmden muzdarip olduğunu ispatlıyor.

Düşünce Gazetesi-

sentezistan.com, 27.10.2008

 

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız