Medyada 2. Cumhuriyet > Fikren iç içe girmek

Fikren iç içe girmek

AB üyesi olmak için en uygun yol, AB'yi isteyenlerin istemeyenlere galebe çalması değil, mümkün olan en geniş mutabakatın yaratılması olacak. Bu amaçla AB'ye ilişkin ülke içi tartışmaları AB içi tartışmalarla irtibatlandırmak düşünülebilir. Böylece kamuoyundaki her görüş, AB içinde esasen var olan benzer görüşlerle yan yana gelerek, birbirlerinin endişelerini paylaşır, sorunlara ortak cevaplar arar, en azından zihnen bütünleşme sürecine girer.
AB üyeliğimizi savunan ve çoğu ikinci cumhuriyetçi olan bir grup aydın, gayet meşru olarak, ülkede liberal demokrasiyi bu yolla yerleştirmek istiyorlar. Ulus-devlete karşı olan, evrenselci nitelikleri ağır basan bu grup, AB'yi ulus ötesi bir kuruluş olma yolunda görüyorlar. Sanırım, AB bütünleşmesinde federalist görüşe yakınlar. Bölgelerin ve farklılıkların siyasi mekâna egemen olmasından yanalar. AB üyesi tüm ülkelerde bu görüşte olanlar var. Bunlar çoğunlukta olmasalar da kamuoyunda etkili bir sese sahipler.
Ama bu, bazılarının iddialarının aksine, Kopenhag Kıstasları'nı yerine getirmenin, yani AB üyesi olmanın ikinci cumhuriyete geçmek anlamına geldiğini göstermez. Eğer ikinci cumhuriyet Kopenhag Kıstasları'nı yerine getirmekle kurulacaksa, pek önemli bir değişim de sayılmaz.
AB üyesi ülkeler, Kopenhag Kıstasları'na uygun olmakla birlikte, birbirlerinden çok farklı demokrasilere sahipler. Bunların içinde tek değil ama özellikle Fransa, yapısal açıdan bize benzemesi ve AB'ye nihai şeklin verilmesinde Almanya ile birlikte temel rol üstlenmesi bakımından önemli. Evleviyet kuralına göre, eğer bugünkü AB şartlarında Fransa ulusal birliğini koruyabiliyorsa, Türkiye açısından da bir tehlike yok demektir. Ve Fransa, AB'nin, kendi bünyesini tehlikeye atabilecek bir bütünleşme sürecine girmesine izin vermeyecektir. Fransız solu ve sağı bu açıdan çok farklı değiller. Ulus-devletin yok olmasına karşı parti tesanüdünün dışına çıkıp karşı tarafla birlikte hareket edenleri görmek mümkün.
Fransızlar, ulus ve vatandaş kavramlarına oturan cumhuriyetlerinin, etni ve kan bağına bağlı gördükleri Alman devlet yapısından üstün olduğuna ve AB'nin gelecekteki mimarisinin bu cumhuriyeti koruması, yani ulus-devlet temelinde olması gerektiğine inanıyorlar. Almanların federalist yaklaşımı onlar için, bir yandan AB'de Alman hâkimiyetini amaçlaması, diğer taraftan da İkinci Dünya Savaşı ve Yahudi soykırımı dolayısıyla tahribata uğrayan Alman ulusal kimliğinin bir sonucu.
Liberalizmden hareketle AB'de ulus ötesi bütünleşmeyi savunanlar, Anglosakson modelinden esinleniyorlar. Oysa İngiltere, kendi içindeki uygulamadan bağımsız olarak, AB bütünleşmesinin ulus-devleti yok etmesine en güçlü tepki gösteren ülkelerin başında geliyor.
AB içi demokrasi tartışmaları, Komisyon'un atanmışlardan yani teknokratlardan oluşmasından kaynaklanıyor. Komisyon Başkanı Prodi'nin 'Beyaz Kitap' 'Komisyon çalışmalarının basit ve açık, yani şeffaf olacağı taahhüdünü içeriyor. AB'nin ulus ötesi gelişmesine karşı olanlar, şeffaflığın yetmeyeceğini; seçilmemiş bir kurumun stratejik kararlar almasının demokrasiye aykırı olduğunu; ulusal siyasetin halk taleplerini artık temsil edemediğini; seçimlere katılımın sürekli düştüğünü; bu nedenle hem AB hem ülkeler düzleminde demokrasi açığı ortaya çıktığını; Komisyon'un bir kısım yetkilerini iade etmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Öte yandan 2002 başında tedavüle girecek
'avro', AB kurumlarının demokratik seçimi ve denetimi gereği yaratıyor. Oysa şu sırada vergi ve mali politikalar veto kullanılabilecek konular arasında yer alıyor.
Genişleme de bir yandan AB kurumlarının demokratikleşmesini, öte yandan da karar mekanizmalarında vetonun kalkması suretiyle ulus-devlet yetkilerinden fedakârlığı gerektiriyor.
AB bu çelişkiler arasında sıkışmış durumda. Biz sadece Kopenhag Kıstasları'nı değil, nasıl bir AB düşündüğümüzü de, AB içindeki saflaşmada yerimizi alarak tartışırsak,
'evet' ve 'hayır'lar 'ama' larla birlikte bir anlam ifade edebilir.

Gündüz Aktan
Radikal, 18.08.20
01

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız