Medyada 2. Cumhuriyet > Kulağını çekeceğime söz vermiştim...

Kulağını çekeceğime söz vermiştim...

Kulağını çekeceğime söz vermiştim, ama Kürşat Bumin benden önce davrandı... Hani "Bugüne kadar entelektüel mahallede elleri serbest dolaşan 'İkinci Cumhuriyet' kadrolarına ve 'dinci kesimin' ağzı laf yapan, iyi okumuş yeni entelektüellerine, 'Birinci Cumhuriyet' mahallesinin de entelektüel açıdan savunmasız olmadığını gösterecek" bir yazarı, Özdemir İnce'yi müjdeliyordu ya...

Neyse...

Başka sefere artık!

Önce değerli yönetmenin kendi içinde problemli yazısından küçük bir aktarma yapalım:

"Yıllardır bu ülkenin temel sorunlarıyla ilgili konularda 'entelektüellik tekelini' elinde bulunduran 'İkinci Cumhuriyetçilere' kötü bir haberim var. Onlara, onların mahallesinde ve onların 'entelektüel raconu' içinde kafa tutacak yeni bir 'Birinci Cumhuriyetçi' yazar doğuyor. 'Yeni' deyince aklınıza ille de genç bir insan gelmesin. Tam aksine, Türkiye'de çok uzun yıllardan beri yazı yazan bir insan, şimdi 'İkinci Cumhuriyet' mahallesinde volta atmaya başlıyor."

Hayırlı uğurlu olsun.

Kapışalım bakalım.

Kapışalım güzelleşelim.

Şu gerçekten problemli "İkinci Cumhuriyet", "Birinci Cumhuriyet" tanımlamalarıyla ilgili düşüncelerimi daha sonra yazacağım; elbette "fikrî müsademe"nin bir ahlakı olmak gerekir, değerli yönetmenin kavramsallaştırma mantığını bu ahlaktan uzak gördüğüm için şimdilik susma hakkımı kullanıyorum.

Şimdiden "İkinci Cumhuriyetçilerin korkulu rüyası" haline gelen Özdemir İnce'yle, daha önce, çeşitli vesilelerle müşerref olmuştuk.

Bir "edebiyat adamı" olarak tanıyoruz onu; şairliği, çevirmenliği, deneme yazarlığı...

Daha çok şair olarak temayüz etti.

İlk şiir kitabı "Kiraz Zamanı"nı pek sevmiştim mesela.

İzleyen yıllarda kötü, gerçekten çok kötü şiirler yazdı.

Sanırım, "kaynaklanma"yla ilgili bir problemi var İnce'nin; ki bu yüzden "kötü şiirler" yazıyor. Şiir geleneğimizden hazzetmiyor örneğin, kadim "imajcıl" şiirimize sırt çeviriyor, değerlerimizden nefret ediyor.

Demek ki, Yunan/Latin kültürü, ya da "Kitab-ı Mukaddes" bilgisi yetmiyor iyi şair olmaya.

Hilmi Yavuz'la girdiği kalem müsademelerini hatırlıyorum; "kültür" ve "gelenek" meselelerini tartışmışlardı ve İnce bu konudaki yetersizliğini ele vermekten sakınmamıştı, büyük bir cesaretle.

Ben de Cüneyt Ülsever gibi düşünüyorum:

"İyi ki varsın Özdemir İnce."

İnce, boş kaldığında çeviriler de yapan değerli bir kültür ve sanat adamıdır. Coelho'nun "Simyacı"sını dilimize o kazandırmıştır.

Fakat İnce'nin çevirdiği "Simyacı"da, sonraki baskılarda değişmediyse, ilginç benzetme ve tasvirler var. Örneğin kitabın bir yerinde yazar, "yüksek kulelere çıkıp şarkı okuyan adamlar"dan sözediyor. Bunun ne olabileceğini düşünüyorsunuz. İlerleyen bölümlerden anlıyorsunuz ki, yazar minarede ezan okuyan müezzinleri anlatıyor.

Hadi Coelho bir "yabancı"dır ve bunları bilmeye mezun değildir. Peki, Türk ve muhtemelen Müslüman bir mütercim "minare"yi "kule", "ezan"ı "şarkı", "Kur'an"ı "ağıt" diye çevirir mi?

Bu ne laubalilik!

"Birinci Cumhuriyet mahallesinin entellektüel açıdan savunmasına" koşulmuş bir aydın böyle vahim hatalar yapar mı?

Mehmet E. Yavuz, Yeni Şafak
19.02.2003

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız