Medyada 2. Cumhuriyet > Aldırma Deniz!

Aldırma Deniz!
 

Paranoya denilen şeyin ne olduğunu çok iyi anlatacak bir örnek olaydan söz etmek istiyorum sizlere... Bu olay Sabancı Üniversitesi'nde öğrenim gören Deniz Çiçek ve arkadaşlarının başına geldi.

Deniz Çiçek, arkadaşlarıyla oturmuş, bir bildiri hazırlamış ve bir 19 Mayıs günü bu bildiriyi Eğitim Bakanı'na sunmuş.

Bir çok konunun yer aldığı bildirinin bir bölümünde özetle deniliyor ki "19 Mayıs'ta statlarda yapılan törenler, rahatsızlık verici etkinliklerle geçiştiriliyor. Bu törenler otoriter bir devlet zihniyetini yansıtıyor. Gençlik, düşmanı korkutacak hazır kıtalar olarak düşünülüyor. Bu törenler, modası geçmiş militarize gösterilere benziyor".

Deniz Çiçek'in ve arkadaşlarının bu görüşlerine katılırsınız ya da katılmazsanız. Burada tartışmak istediğim bu değil. Benim üzerinde durmak istediğim, Deniz'in önerisine karşı geliştiren tavırlar...

****

Bu tavrı kısaca şöyle özetleyebiliriz Vay sen misin bunları söyleyen?

Deniz şimdi "bir numaralı düşman" haline geldi. Neler söyleniyor neler? Deniz'in kandırıldığı söyleniyor, yabancı unsurların çıkarlarına hizmet ettiğinden söz ediliyor, "birileri tarafından itildiği" öne sürülüyor.

Okuduğu okul ve belki giyim tarzı nedeniyle "irticacı" yakıştırması yapılamayacağından, bu yakıştırma tutmayacağından, hemen "öteki düşman" devreye sokuluyor ve Deniz ve arkadaşları için şu yorum yapılıyor "İkinci Cumhuriyetçiler'in oyununa gelmiş bir öğrenci!"...

Ama beni en fazla dehşete düşüren yorum bunların hiç biri değil...

Üstat gazeteci Cüneyt Arcayürek'in, Milli Eğitim Bakanı'nın Deniz'e "hak verir gibi yapması"ndan yola çıkarak yaptığı yorum beni dehşete düşürdü.

Şöyle diyor Arcayürek "Koskoca Eğitim Bakanı salla başını molla desinler hesabı öğrenciler gibi düşünüyor".

İşte bu yorum bir zihniyeti yansıtması bakımından çok öğretici...

Bu yaklaşıma göre "koskoca Eğitim Bakanı"nın, bir üniversite öğrencisine hak vermesi olacak şey değildir! Bu zihniyete göre Bakan 'koskoca'dır, öğrenci ise 'küçücük'...

Yine bu zihniyete göre bir üniversite öğrencisi, kendiliğinden bir öneri getiremez, onu mutlaka birileri 'itiyordur'.

Öğrenci mi? O düşünemez, bir fikir geliştiremez. Onun eline 'oku' diye bir metin tutuşturulur ve o da okur... İşin içinde de mutlaka bir çıkar vardır. "AB pazarından pay kapmak" gibi bir çıkar...

****

Aldırma Deniz! Bu ülkede senin abilerin, ablaların, hatta bugün seni böyle kuşkuyla karşılayanlar bile, benzer muamelelere tabi tutuldular.

Başlarından neler geçti neler? O zaman başka düşmanlar vardı, o zaman adama "Komünist" ya da "Moskof uşağı" denirdi... Biraz anı kitabı karıştır, iki aydının arkalarına takılan hafiyeleri atlatmak için neler yaptıklarını gör. Birinci, ikinci diye uzayıp giden meşhur "Komünist tevfikatları"nı öğren... Ve sakın şaşırma! Bil ki bu topraklarda işler biraz böyle gider...

Aldırma ve "yıkılma sakın!"...

Bu ülkede Ece Ayhan'ın dediği gibi "devlet ve tabiat dersinde" öldürülen o kadar çok öğrenci var ki!..

Ahmet Hakan, Sabah
22.05.2003

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız