Medyada 2. Cumhuriyet > Çankaya karartması

Çankaya karartması

İNSAN bu, herkes yanılabilir. Çok kısa bir süre için dahi olsa, ben de Cumhurbaşkanı konusunda yanıldım.

Çünkü, elimde başka kıstas bulunmadığından Ahmet Necdet Sezer'i ilkin, Anayasa Mahkemesi Başkanı'yken yaptığı konuşmalar çerçevesinde değerlendirdim. Eh, onların içeriğine baktığınız takdirde de evrensel demokrasi ilkelerini ve hukuk devleti kurallarını sahiplenen bir anlayış görüyorsunuz. Bu yüzden de Sezer'in Çankaya'ya gelmesine son derece sevinmiştim. Daha iyisi can sağlığı ve işte hanidir ihtiyaç duyduğumuz türden bir 'üst rical'

* * *

FAKAT dediğim gibi, yanılgım fazla sürmedi. Hemencecik 'uyandım'.

Yeni Cumhurbaşkanı'nın Köşk'e yerleşir yerleşmez ve 'tasarruf olsun' diye Çankaya ışıklarını söndürttüğünü öğrendim an, kafamda derhal dank ettik ki, Ahmet Necdet Sezer aslında 'bir lokma, bir hırka' ideolojisinin insanıdır. Tıpkı kıpırtısız şahsiyeti gibi, o, yakamozlu dünyalara yabancıdır. Ürkmektedir.

Bana göre 'dürüstlük' tek başına bir erdem oluşturamayacağından da, Sezer'in bu noktada 'eleştiriden muaf' kişilik sergilemesini illa 'artı' haneye yazmadım.

Ardından, Anayasa'nın masaya fırlatıldığı ve Türkiye'nin en az iki yılına patlayan o meşhur 'vukuat' meydana geldi ki, artık notu tam verdim. Cumhurbaşkanı, Köşk'te ve hayatta 'karartma günleri'nin insanıdır.

* * *

AMA işin çok daha vahimi, Anayasa Mahkemesi Başkanı'yken ve en azından belagatte daha özgürlükçü, daha evrensel, hatta, 'anti - konformist' denilen türden daha 'şema dışı' bir portre çizen Sezer, Çankaya'ya yerleştiği andan itibaren hem tamamen statükoyla özdeşleşti, hem de giderek o statükonun zaptiyeliğine soyundu.

Milli iradeyi temsil eden AKP hükümetine duyduğu 'alerji'den Kıbrıs'ta asla çözüme yanaşmayan Denktaş'a verdiği desteğe; veya, 'beğenmediği' için AB Kopenhag zirvesine katılmamaktan Irak tezkeresinin onayı konusunda takındığı inanılmaz tavıra, bırakın 'şema dışı' olmayı, Cumhurbaşkanı Türkiye'deki 'şematik paradigma'nın bir numaralı muhafızı konumuna geçti. Onu canla başla yürütüyor.

Zaten, eski 'rakibi' ve statükonun muhkim bekçisi Vural Savaş'ın bugün kendisinden büyük övgüyle söz ediyor olması ya da Ahmet Necdet Sezer'e dün '2. Cumhuriyetçilerin kuklası' diyen Doğu Perinçek adlı Maocunun şimdi O'na methiyeler düzerek Çankaya lideriyle 'görüş teatisi'nde bulunması, tesadüfi değil.

Ben nasıl başta yanıldıysam, onlar da ters yönde yanılmışlardı.

Sezer'in durduğu yer Savaş'ların ve Perinçek'lerin 'karartmalı dünyaları'yla çakıştığı içindir ki, statükonun bugünkü esas güvencesi Cumhurbaşkanı'dır.

* * *

NİTEKİM, 'Altıncı AB Uyum Pakedi' çerçevesinde TBMM tarafından onaylanan 'Terörle Mücade Yasası'ndaki 8. madde ilgasının Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmesi, yukarıdaki gerçeği bir defa tüm çıplaklığıyla ortaya koydu..

Nerede Anayasa Mahkemesi Başkanı'yken 'fikir ve düşünce suçu olmaz' diyen hukukçu Sezer ve nerede Köşk makamına oturunca, İsmet Berkan'ın dünkü tanımıyla, 'düşünceden korkan, düşünceyi yasaklamanın çözüm olduğunu sanan' Cumhurbaşkanı Sezer ?

Yakamozlu dünyalardan korkan, tabii ki o yakamozlu dünyalara götürecek yollardan, denizlerden, şimendiferlerden ve yasalardan da korkar.

Ve, ışıkları ve fikirleri karartılmış böyle bir Çankaya benim de içimi karartıyor.
 

Hadi Uluengin, Hürriyet
02.07.2003

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız