Medyada 2. Cumhuriyet > Medya Trajikomedileri

Medya Trajikomedileri

Türkiye'de büyük bir medya rezaleti yaşanıyor. Bir iki hafta önce TV 8'de yine böyle bir trajikomedi sahneleniyordu. Bir ''siyasi'' program yapmışlar. Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin, Etyen Mahçupyan , karşılarına Hüsamettin Cindoruk 'u almışlar, artık çapraz ateş mi dersiniz, yaylım ateşi mi dersiniz, ''misafir'' lerinden duymak istedikleri sözlere ulaşmak için akla karayı seçiyorlar. ''2. Cumhuriyet'' ve ''Ilımlı İslam'' flörtünün bu abartılı tezgâhında bir köşeye itilip kıstırılan Cindoruk, ister istemez biraz şaşkın. Üç silahşorun hedefi belli: Her aşamada konuyu ''1923 Jakobenizmi'' ne, 27 Mayıs ''darbesi'' ne, ''devletçilik'' e, ''laikçilik'' e, dolayısıyla ''Kemalizm'' e getirip, arzu ettikleri kadar Atatürk Cumhuriyeti'ni deforme edip onu hırpalayabilmek. Kullanılan özenli kılıf hazır: ''Liberal Demokrasi'' . Uysa da kodum, uymasa da...

Hüsamettin Bey, Demokrat Parti kökeninden gelmesine karşın ısrarla tuzaklara düşmüyor ya da en azından ''tezgâhçıların'' duymak istedikleri anti-Atatürkçü vurguları bir türlü dillendirmiyor. Onlar da sıkıntıyla kıvranıp, soru soran kimliklerinden sıyrılıp papağan gibi kendi bildiklerinin tekrar yorumlanmasını inatla bekliyorlar. Hüsamettin Bey sürekli, ''Ben o konuda sizin gibi düşünmüyorum'' diyor ve Atatürk 'ün laiklik anlayışını savunuyor. ''Hay Allah, bu adam niye böyle, halbuki biz onu bizi teyit etsin, görüşlerimizi onaylasın diye çağırmıştık'' der gibi, onlar da birbirlerine bakıyorlar.

Ne kadar boş ve sahte bir ''demokrasi'' parodisi... Birbiri ile her konuda yüzde 99 aynı düşünen üç insan, kendilerini ''liberal demokrat'' (?!) ilan edip nasıl bu sıkıcı tekrar ortamını ''özgür tartışma platformu'' diye bir televizyona yutturabilirler? Tek ödevleri her konuyu 1923 Cumhuriyeti'ne ve Kemalizme getirip bu ikilinin temel değerlerini imha etmek olan bu kişiler, kendileri ile farklı görüşe sahip insanları karşılarına almaya cesaret etmeyi akıllarına bile getiremeyip sonra nasıl kendilerini ''demokrat'' sanabilirler? Hadi, buyursunlar, çıkarsınlar oraya Yekta Güngör Özden 'i, Vural Savaş 'ı, Hikmet Çetinkaya 'yı, Doğu Perinçek 'i, Alparslan Işıklı 'yı; her birinin nasıl malum üçlüyü birbirlerine tokuşturup orayı yangın yerine çevireceğini görsünler!

Bir hafta önce de Samanyolu TV'de Ali Bulaç ve birkaç arkadaşı yine benzer bir program komedisi çerçevesinde bir araya gelmişlerdi. Onların demokrasi parodisine pek ihtiyaçları olmadığı için bir misafir çağırma riskine falan girişmemişlerdi. ''Medine Vesikası'' ile ''dinlerin bir arada yaşamasının hukuki temelleri'' konu başlığı altında şeriat hukukuna geçişi, ''demokratik'' bir uydurma tablet ile ahaliye yutturma peşindeydiler. Resmen ciddi ciddi ''birlikte yaşama sanatı ve çoğulculuk'' adı altında şeriat hukuku, laik anayasamıza ufak ufak sızdırılıyordu.

Bu örnekleri çoğaltmamız çok kolay. Gerek televizyon kanalları, gerek yazılı medyada, neredeyse tüm köşe başlarını tutmuş insanlar, ''2. Cumhuriyetçi-Ilımlı İslamcı İttifak'' ın sadık üyesi olarak görev yapıyorlar. En önemli sorumlulukları da, aralarına hiçbir ''Kemalist münafık'' sokmamak. Çünkü çok iyi biliyorlar ki, bir Atatürkçü yazar, profesör ya da siyasetçi tek başına toplumun gazını bir anda kaçırabilir. Bu şanlı ''büyük'' medyamızda Atatürkçü yazarların ''hepsi'' , bir elin parmağını ancak geçer ya da.. geçemez!

Türkçe bilen ve Türkiye'de medyayı izleyen bir yabancı, bütün ülkenin Taha Akyol, Mehmet Barlas, Hadi Uluengin, Neşe Düzel, Cengiz Çandar, Mehmet Altan, Gülay Göktürk veya demin saydığımız isimler gibi düşündüğünü, herkesin 1923 Aydınlanması'na mesafeyle ve küçük görerek baktığını sanır. İşin gerçeğinde 15-20 yıldır tek yönlü olarak süren bu anti-demokrat medya bombardımanına rağmen, ülkenin çoğunluğu Atatürkçüdür ve bu yönlendirici tezgâhtan son derece rahatsızdır.

Üniversite profesörlerimiz, üniversitelilerimiz, aydınlarımız, Atatürkçü halkımız dimdik ayaktadır. Bu ülkede ne işadamları, ne kurumlar, ne yabancı basın, ne de bürokrat ordusu bu yayınlara bakıp ''Bu ülke zaten kayıp gitmiş!'' diye düşünebilir. Durumun böyle görünmesinin tek nedeni, bu tekelci, sansürcü medya blokajı.

İmam hatip-YÖK Yasa Tasarısı aleyhine üniversite profesörleri yürüyüş yaparken güzide bir ''liberal'' kanalımız onlara ''yaşınızdan utanın!'' diye bağırıp çağıran bir taksiciyi gösteriyor ve ''Halk onlara tepki verdi'' diyor. Halbuki aynı kamerayı onları gözü yaşlı alkışlayan binlerce yaşlı teyzeden birine de tutabilirdi. İşte size medyanın yorum ve yönlendirme gücü, ahlakı, niyeti üzerine bir örnek daha. Bu kritik konuyu bir yazıda tüketmek tabii ki mümkün değil...
 

Bedri Baykam, Cumhuriyet
22.06.04

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız